Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
thelordofthebaron

Anayasa Değişikliği Ve Tutucular

Recommended Posts

Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde ‘tutucu’, mevcut toplumsal düzeni, düşünceleri ve kurumları değiştirmeden olduğu gibi korumak isteyen kimse olarak tanımlanmış. Solcu aydınlar, yıllardır muhafazakârları özellikle ‘tutucu’ olarak nitelendirip onları ‘gerici’, ‘yobaz’, ‘dogmatist’ saymışlar. Kendilerini de devrimci, inkılâpçı, reformist ve ilerici olarak takdim etmişler. Sosyal demokratlar, bütün dünyada, ‘statüko’ya karşı çıkmak ve ‘değişim’den yana olmakla tanınmışlar.

Türkiye’de ise daima bunun tersi olmuş; Prof. Küçükömer’in teşhis ettiği gibi, ‘solcu ve ilerici’ geçinenler tutucu ve statükocu olurken, kendilerine ‘muhafazakâr’ denilenler değişimi gerçekleştirmek için didinip durmuşlar. Daha da ilgi çekici olanı, kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayanlar daima demokratikleşmeye karşı çıkıp militarizmle işbirliği yapmışlar. Muhafazakârlar ise, 1950’den sonraki 60 yıllık dönemde, Menderes’ten, Özal’a ve Erdoğan’a kadar, her türlü reforma imzalarını atıp değişimi ve modernleşmeyi gerçekleştirmişler. DP, nispeten AP, ANAP ve AK Parti değişimci ve ilerici olurken, CHP her dönemde tutucu ve gerici olmuş...

***

CHP’nin son Anayasa değişiklikleri ve Yargı Reformu konusundaki ihtilâfçı ve uyuşmaz tutumu da tam bir ‘tutuculuk’ örneğidir. Bir taraftan, 12 Eylül’e karşı çıkacaksın, 12 Eylülcülerin yargılanması için 1982 Anayasası ’nın değiştirilmesini isteyeceksin; 1982’den bu yana her fırsatta 12 Eylül Anayasası’ndan şikâyet edeceksin; sonra da değişiklik yapılmak istendiğinde, daha yapılacak değişikliğin ne olduğunu bilmeden karşı çıkacak ve bütün uzlaşma yollarını tıkayacaksın... Bu tavır, tutuculuktan öteye, siyasî sistemi tıkamanın suiniyetli bir örneğidir.

 

CHP’nin, AK Parti hakkındaki ideolojik AYM kararını ileri sürerek bu Meclis’in anayasa değişikliği yapamayacağını söylemesi, hukuk dışı gülünç bir iddiadır ve aslında kendini inkâr anlamına gelir. Hukuka ne kadar takla attırılırsa attırılsın, mevcut TBMM’nin milleti temsil ve yasama yetkisine sahip olmadığını ileri sürmek mümkün değildir. Buna, hukuk illüzyonisti Kanadoğlu’ndan başka kimse inanmaz.

Diğer taraftan, MHP’nin de nispeten uzlaşmaya daha açık tutumuna rağmen, üzerinde mutabakata varılacak anayasa değişikliği paketinin genel seçimlerden sonraya bırakılmasını istemesi de mantıklı değildir ve bir bakıma kendini inkâr demektir.

AYM Başkanı Kılıç’ın, ‘Korkum, bu yargı reformu ve anayasa değişikliğinin de bize geleceği yönünde’ şeklindeki beyanatı yerinde olmamıştır. Hiç şüphesiz Kılıç, bu sözlerini sadece iktidarı değil muhalefeti de muhatap alarak mutabakata teşvik için hüsnüniyetle söylemiştir. Lâkin CHP lideri Baykal bu beyanatı hemen kullanarak reform paketi aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini ifade etmiştir.

Cumhurbaşkanı’nın ‘referandumsuz anayasa değişikliği’ teşebbüsünü olumlu karşılıyoruz. Esasen, AK Parti Grubu da sonuna kadar uzlaşma arayışlarını sürdürmelidir. Ancak, bu mümkün olmazsa da anayasa değişikliğinden vazgeçilmemelidir.

***

Anayasa değişikliğinde son çare ‘referandum’dur.

Referandum konusunda şu engellerden bahsediliyor:

1. CHP Grup Başkan Vekili Okay’ın iddiasına göre, Anayasa’nın 67. maddesinin son fıkrasında seçim kanunlarındaki değişikliklerle ilgili madde referandum için de geçerlidir, bu yüzden önümüzdeki 1 yıl içinde referandum yapılamaz; 79. madde de referandumun genel yönetim ve denetimi milletvekili seçimlerindeki gibi olur. Bu iddia tamamen saçma ve geçersizdir. CHP’nin, Kanadoğlu’nun 367 illüzyonizmine alıştığı anlaşılıyor. Lâkin, 67. ve 79. maddelerle referandumun hiçbir hukukî ve mantıkî ilişkisi kurulamaz.

2. AK Parti’nin, Anayasa’nın 175. maddesindeki beşte üçlük çoğunluğu, yani 330 oyu toplayamaması ihtimali zayıftır. AK Parti’nin bir miktar fire vereceği düşünülse dahi, bu açık, bağımsızlardan ve BDP’den karşılanabilecektir. BDP’nin barajın indirilmesi konusundaki şartı ise, zaten azamî temsil ihtiyacının bir gereğidir.

3. Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliği konusundaki yetkisi, Anayasa’nın 148. maddesine göre, esastan değil sadece şekil bakımındandır ve bu da ‘... teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır’. Buna rağmen, başörtüsü yasağı konusunda AYM, Anayasa’nın bu açık hükmünü ideolojik peşin hükümle çiğnemiştir. Bu ihtimale rağmen TBMM, yasama yetkisini mutlaka kullanmalıdır.

4. Referandum neticesinde ‘ret’ oylarının fazla çıkması hâlinde, hukukî bakımdan hiçbir şekilde hükûmetin istifası gerekmez. Ancak Başbakan, böyle bir söz vermiş ise sözünde durması istenebilir. Halbuki Başbakan Erdoğan’ın bu şekilde bir sözü de yoktur.

***

Hülâsa, hiç korkmadan, cesaretle anayasa değişiklikleri, referandum da göze alınarak gerçekleştirilmelidir. Bu mümkün olmazsa, ‘tutucular’ değişime karşı çıkmanın hesabını halka vereceklerdir.

 

HASAN CELAL GÜZEL

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...