Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
erenler

Kuran Mucizeleri

Recommended Posts

Ben şahsen Sayın Çelakılın çalışmalarını takip eden, ve de kendisini takdir eden biriyim. Bir kitap çıkarmak istedi, hiçbir yayınevi yanaşmayınca gitti kendisine sponsor olan ateist bir kitapeviyle anlaştı. Bu onun suçu mu? Değil tabi ki, böyle gençlere, akedemisyenlere çalışmalarını teşhir için sağlam finansman lazım. Sayın Erdoğan ekonomiyi uçuruyorsun da bu alana da el atınız n'olur? Neyse konuyu saptırmayalım. Bu ismin çıkardığı kitap üzerine Hocam Aydüz'ün bir makalesi var. Kısmen katılmasam da akademik zaviyeleri, hataları hocamız saptamış, buyrun okuna.

 

ŞİFRE İDDİASI

Prof Dr. Davut AYDÜZ

 

Bir anda popüler olan, Ömer Çelakıl adlı genç bir tıbbiye öğrencisinin yazdığı ‘Kur’an–ı Kerim’in Şifresi’ adlı kitabı nasıl değerlendirmeliyiz?

Yazarın samimiyeti ve tebrik

Yazar, gerek kitabındaki üslûbu, gerekse televizyonlardaki konuşmaları itibarıyla samimi, art niyeti olmayan bir Müslüman görüntüsü vermektedir. İşin doğrusunu elbette ki Allah bilir. Fakat bir ilâhiyatçı olmadığı halde Kur’an’a ilgi duyması, üzerinde ciddî kafa yorması ve bunları faydalı olur düşüncesiyle kaleme alıp neşretmesi tebrike şayan davranışlardır. Yazar bu çalışmasıyla, İlâhiyat veya Diyânet câmiasından olmayan kimselerin de Kur’an üzerinde çalışma yapabileceklerini göstermiştir.

Yazar ve yayınevi ikilemi

Yazarın Kur’an’a karşı samimî yaklaşımını, maalesef yayınevinde aynı şekilde göremiyoruz. Yazarın ifadesiyle, hazır olmayan notlarını yayınevine vermiş, yayınevi de kendi duygu ve düşüncesine göre önsöz yazmış, başlıklar atıp yayına hazırlamış. Böylece, yazarın da katılmayacağını zannettiğimiz bazı olumsuzluklar ortaya çıkmış. Meselâ, kitabın II. Bölüm’ünün başlığı: “Kur’an–ı Kerim’in Gerçekleşen Kehânetleri”dir. Bu başlıkla, Kur’an adeta bir kehânet kitabına benzetilmiştir. Kehânet kitabının yazarı da dolayısıyla –Mekkeli müşriklerin Peygamber Efendimiz (sas) için dediği gibi haşa– kâhin olacaktır. Hem Peygamberimiz kâhin olmaktan, hem de Kur’an kehânetten uzaktır. Aynı şekilde s. 281’de, “..çeşitli ezoterik bilgiler ve kahinlerin söyledikleriyle bizim Kur’an–ı Kerim’in içinden çıkarttığımız yakın geleceğimizle ilgili bilgiler arasında büyük bir paralellik bulunmaktadır.” ifadesi de, Kur’an’ı kehânet kitabı seviyesine indirmektedir ki, hiçbir Müslüman’ın kabul edemeyeceği bir iftiradır. Bu kehânet tabirleri de yazara ait gibi görünmüyor.

Önemli bir diğer nokta da, yazar, Kur’an üzerine bu kadar kafa yorduğuna göre, Kur’an’ın Allah kelâmı olduğuna inanan bir insan olduğunu gösteriyor. Bu çalışma boyunca yazarın Kur’an’a hayranlığı artmış olması gerekmektedir. Netice itibarıyla da, öyleyse bu Kur’an olsa olsa, ancak Allah’ın kelâmı olabilir demesi beklenirdi. Fakat kitapta böyle bir ifadeyi bulmak mümkün değil.

Kitap, okuyucuların imanlarının artmasına mı yoksa azalmasına mı vesile olur?

Her şeye rağmen, birkaç okuyucunun; “Kur’an, madem bu kadar hadiseden bahsediyor, içinde bunlar var, öyleyse bu kitap Allah’ın kelâmıdır.” diyerek, Allah’a olan imanları ve Kur’an’a olan bağlılıkları artmışsa, o zaman bu kitap takdire şayandır diye düşünebiliriz. Fakat, Kur’an’ı kehânet kitabına benzetip, Kur’an’ın söylemediği şeyleri ona söyletip, Kur’an’a göre ileride şunlar şunlar olacak deyip, daha sonra da söylenen şeyler gerçekleşmediğinde, işte o zaman birkaç değil, birçok insanın Kur’an’a olan imanı sarsılabilir. Çünkü tarih şahit ki, Kur’an istikbal adına ne demişse, hepsi olmuştur, olacak dediği şeyler de, zamanı gelince gerçekleşecektir (Kıyâmetin kopması, sorgu suâl, cennet–cehennem vs.) Kur’an yalan söylemez. Kur’an’ın söylemediği şeyleri Kur’an’a söyletmek isteyenler ise hep yanılmışlardır. Onun için büyük müfessirler hep ihtiyatlı davranmış ve Kur’an’ın müteşâbih âyetlerinin tefsirinde, ihtimalli konuşmuşlardır.

Şifreli Kitap(!)

Kitaba, “Kur’an–ı Kerim’in Şifresi” ismi verilmekle; Kur’an, şifreli bir kitaptır, onun için de bu şifreyi bilmeyen veya çözemeyen bu kitabı anlayamaz gibi bir yanlış anlamaya yol açılmaktadır. Halbuki Kur’an, şifreli bir kitap değildir, o, “mübîn” apaçık bir kitaptır. Başta Arapça olmak üzere, belli başlı bazı ilimleri öğrenen herkes Kur’an’ı kendi ölçüsünde anlayıp istifade edebilir. Kur’an’ı anlamak için şifre çözmeye veya bulmaya ihtiyaç yoktur. Hem, bu şifre şimdiye kadar gizli kalmış ve bugün bulunmuşsa; demek ki Kur’an’ın kendisine indiği Peygamber Efendimiz (sas) başta olmak üzere Kur’an’ı kimse anlamamış demektir. Çünkü ne Peygamberimiz (sas), ne de daha sonraki asırlarda gelen müfessirler böyle bir şifreden bahsetmişlerdir.

Kitabın ticarî amaçla şişirilmesi

Kitabın hacminin büyük olması, ona göre de daha pahalı olması için elden gelen her türlü gayret sarf edilmiştir. Bu gayretlerden birisi de, sadece ilgili ayetlerin meâli verilebilecekken, ayetlerin geçtiği sûrenin tamamının meâli verilmiştir. Bu durum, kitaba kabaca bir bakmakla rahatlıkla görülecektir.

Tevrât’ın Şifresi isimli kitabı taklit mi?

Kur’an–ı Kerim gibi, Tevrât’ın aslı da ilâhîdir. Fakat yine Kur’an’ın ifadesiyle daha sonra Tevrât tahrif edilmiştir. Tahrif edilmiş bir kitap için belki bir şifre söz konusu olabilir; ama Kur’an için böyle bir şey söz konusu olamaz. Kitaba “Kur’an’ın Şifresi” ismi verilmek suretiyle, bu kitap hem ismen taklit edilmiş, hem de milyonlar satan bu kitap gibi çok satma amaçlanmıştır.

Sûrelerin, nüzûl (iniş) sırasına göre numaralandırılması Kur’an sûreleri, iniş sırasına göre değil, bugün elimizde olan tertibe göre sıralanıp numaralandırılmıştır. Nüzûl sırasına göre de numaralandıranlar vardır; fakat bunda çok ciddî ihtilaflar meydana gelmiştir. Yani kesinlik yoktur. Kitapta bu hususta istifade edilen kaynak olmadığı için, kimin sıralamasının esas alındığı bilinmemektedir. Dolayısıyla bu sıralamayı yapanların yaptığı doğru mu, değil mi, tartışmalıdır. Tartışmalı bir sıralamayı şifrede kullanmak doğru değildir.

Şifre birçok yerde tutmuyor

Şifrenin esası, genellikle bir sûrede tekrar eden ayetlerden oluşuyor. Fakat birçok sûrede tekrar eden ayetler olmasına rağmen, buralarda şifre tutmadığından olacak, bunlara hiç temas edilmemiş. Öyleyse ya şifrede bir yanlışlık var, ya da –haşa– bu sûre ve ayetlerde. Çünkü, 19 mucizesi ile ortaya çıkanlar, bunu bütün Kur’an’a tatbik etmişler; fakat Tevbe Sûresi’nde tutmayınca son iki ayeti inkâr cihetine gitmişlerdir. Buradan hareketle, şifrenin tutmadığı yerlerde, yeni bir şifre mi bulunacak, yoksa –haşa– ayetlerde bir eksik kusur mu aranacak?

Bazı devletlerin kuruluşuna işaret etmesi

Bazı devletlerin kuruluşuna Kur’an’dan işaretler getirme veya bulma, meşru olmayan şeyleri meşru gösterme gayreti olabilir mi, düşüncesini akla getiriyor. Ayrıca, yarın herkes kendi kafasına göre, bazı şeyleri meşru göstermek için Kur’an’ı kullanmaya yeltenebilirler. Aslında tarihte bazı batıl mezhepler, ayetlere yanlış mana vererek ve desteksiz yorumlar yaparak batıl görüşlerine Kur’an’dan destek aramışlardır. Zorlama şifreler de aynı neticeye götürebilir.

İslâmî altyapının olmaması ve ciddî hatalar

Kur’an’a duyduğu ilgi ve alaka ve göstermiş olduğu gayretten dolayı tebrik edilecek olan yazarın, İslâmî altyapısının olmaması, İslâm tarihini ve üzerinde çalışma yaptığı Kur’an’ın dilini, yani Arapçayı bilmemesi onun bazı hatalar yapmasına sebep olmuştur. Mesela, Mekke’nin fethi, hicri 13. yılda değil (s.120–124), 8. yıldadır; Hz. Yusuf (s), Mısır’ın hükümdarı değil (s.161), hazineden sorumlu bakanı olmuştur; furkân kelimesi ölçü manasında değil (s.200), ayıran, hakkı batıldan ayıran manasındadır. Bu hataları daha da çoğaltabiliriz.

Ayrıca, tefsir kitaplarına baktığımızda, bazı âyetlerin tefsirinde büyük müfessirlerin farklı yorumlar ortaya koyduğunu görüyoruz. Buna rağmen, “Kur’an–ı Kerim’in Şifresi” isimli kitapta, özellikle farklı yorumlara müsait ayetlerde bile ciddi bir tefsir kaynağına müracaat edilmemiştir. Sadece Türkçe yazılmış bir tefsire müracaat edilmiş ki, bu tefsir birçok yönüyle tenkit edilmiş ve reddiyeler yazılmış bir tefsirdir. Arapça bilmediği için Arapça kaynaklara müracaat edemeyen yazar, en azından Türkçe tefsirler arasında ehl–i ilim tarafından hüsn–ü kabul görmüş merhum Elmalılı M.H. Yazır’ın tefsirinden istifade edebilirdi. Böylece birçok konuda hataya düşmezdi.

Sonuç

Kur’an’da her şey vardır; fakat çapına, azametine, önemine, mâhiyet ve kıymetine göre vardır. Fakat Kur’an’da en önemli mesele; tevhîd, nübüvvet, haşir, kulluk, ebedî saadeti kazanma, azaptan korunma... Bunlardan başka, Allah’ın kâinattaki icraatı, san’atlarının teşhiri, sıfât ve esmâsının tecellileri, sistem ve kürelerin muhteşem bir nizam ve âhenk içinde bunu ifâde etmesi... Bütün bunlar en ince ayrıntılarına kadar açık seçik anlatılmış ve şimdiye kadar Müslümanlar bunlardan istifade ettiği gibi, bundan sonra da istifade etmeye devam edecektir.

Ayrıca, belli devrelerde ortaya çıkacak ilmî gelişmeler ve teknik buluşlar da, ehemmiyet ve kıymetine göre açıkça olmasa da, ya işâreten veya remzen Kur’an’da vardır. Fakat, herkes her şeyi onda olduğu gibi göremeyeceğinden, çalışma, tefekkür ve ilhamla erbabının anlayabileceği nişanlar, işaretler, alâmetler ve ipuçları halinde vardır.

Kur’an’ın indiği günden beri bu işin mütehassıslarından kimsenin anlayamadığı bir şifreyi bulmuş bir eda ile ortaya çıkan “Kur’an–ı Kerim’in Şifresi” isimli kitap, –eğer okunacaksa– yukarıdaki değerlendirmelerimiz çerçevesinde okunmalıdır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...