nfk321 7 Report post Posted April 11, 2010 Genç şair'de at merakı, at sevdası Ceyhan'da başlar. Ceyhanda çiftliği olan Maraşlı, eski bir defterdar tarafından davet edilmişti. Düpedüz ovada çiftlik binasının çardağında otururlarken, kahveyi, başörtülü, kolları altun bileziklerle kaplı, çok genç bir kız getirdi. Bunun mânası açıktı. Eski defterdar kızını, babalarının kökü Maraş olan Genç Şair'e göstermek istiyor, belki de onu dâmad edinmek arzusunu besliyordu. Genç Şair, çiftlikte, etrafında gördüğü alâkadan bunu sezdi ve hiç düşünmediği bu mevzu karşısında, alacağı tavır bakımından biraz şaşırdı. Çiftlikte nefis bir de Arap atı... Doru, alnı akıtmalı, üçayağı şekilli, boylu boslu bir kısrak... Gayet uysal ve koyun kadar yavaş kısrağı o kadar beğendi ki, söylemeden duramadı: -Ah, keşke böyle bir atım olsaydı da kasabada kendime ahırı olan bir ev tutup ona baksaydım! (Senyör) tavırlı eski defterdar Genç Sair'i hemen karşıladı: - Buyurun, alıp götürün, bıkıncaya kadar biner ve istediğiniz ân iade edersiniz! İsterseniz de hiç iade etmeyebilirsiniz!.. At bahsinde Anadolu ağalarının "at, avrat, pusat" şekliyle ne kadar hassas ve mutaassıp olduğunu bilen Genç Şair, bu büyük ikramın altında Defterdarın kızına ait bir mâna bulunup bulunmadığına dikkât etmeyerek hediyeyi kabullendi. Artık onun bankadaki yatak odasından ayrı bir evi var... Dikenli bir çitle çevrili küçük bir bahçe içinde tek katlı ve iki odalı bir ev... Bitişiğinde de bir ahır... Bütün eşyası bir seyyar karyola, bir yatak, bir masa ve iskemlesinden ibaret... Masada bir petrol lâmbası ve birkaç kitap... Her sabah ilk işi ahıra girmek, "Cemile"yi (kısrağın ismi) bahçeye çıkarıp bir güzel tımar edip, tüyleri pırıl pırıl, yulaf dolu yemliğine teslim etmek, otunu da tepesindeki kafese doldurduktan sonra bankaya gitmek... Öğleyin ata küçük bir göz atış, akşam da biniş... Yolu Ceyhan - Adana toprak şosesi... Her akşam bir iki saat binişten sonra masajını yaptığı, tuvaletini tamamladığı, ot yatağını hazırladığı ve suyunu yemini en titiz temizlik şartlarıyla verdiği "Cemile" artık onun hastabakıcısı... Cemile'ye bakan o değil de ona bakan Cemile... Zira o sayede vehimlerini, sabit fikirlerini, iç burkuntularını unutur gibi oluyor, "dünya varmış da benim haberim yokmuş!" gibilerden bir huzur duygusuna geçebiliyor Genç Şair, Anadoluyu bulacağına kaybettiği Ceyhan'da öyle manevî bir göğüs darlığına düştü ki, eczaneye baş vururcasına müdürün camekânlı odasına daldı, ona, İstanbul'a naklini isteyen bir istida uzattı; Cemile'yi, kızını alma ihtimaliyle birlikte sahibine iade etti.. Quote Share this post Link to post Share on other sites