kurşunkalem 56 Report post Posted May 17, 2010 Kabuğunu koparmadan Ne bir elmayı soyabildim Ne de iyileştirebildim bir yaramı Ama karşıma çıkınca Kızmadım hiç elma kurduna Bendim çünkü bıçağı saplayan Onun yurduna Şair diyorlar benim için Bilmiyorum oysa Her şiire konmalı mı uyak Her yere nedense Konamıyor tayyare Hay dilimi Arı türkçe soksun; uçak Kaptan olmak isterdim ... Aynanın karşısında Eski bir sinema yıldızı Gibi ağlayan İstanbul hatlarında Bir fırça hafifliğiyle gidip Gelen vapurlara Eskimo bir şair dokunuyor omuzuma Ve Kız Kulesi'ni göstererek Bırak artık diyor üzülmeyi Yedi tepeli bu şehirde Şiir okunacak tek yer Elbette denizin ortasındaki Şu küçük buz dağı Terzi olsa da babam Sökük dikmesini beceremem Beni yalnızca sen anlarsın İğnenin deliğinden geçsin Diye ipliklerin Bir anlık ıslatıldığı dudaklara Takılıp kalan annem Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted March 6, 2013 Şu başlığa ne zamandır atmak istediğim yazıyı sonunda buldum. Çok mes'ûdum. Ehl-i keyf abimizden gelsin. Sunay Akın'dan Sakın! Tahayyül edelim, hemen her konuda bir anı, bir anektod bilip muhabbete serpiştirebilen bir ahbabımız olsa, yeri geldikçe anlatsa, arada şiirler okusa o muhabbet ne latif, ne leziz olur değil mi? Bu keyfi istisna kılacak bir adam var. Adı Sunay Akın! Bir sürü anektod ezberleyip zerre fikir eklemeden o şöyle dedi, bu böyle dedi, o şurdayken şurası şöyleydi nevinden gevezelik eden, malumatfuruşluk taslayan bir adam. Bu, hasreti çekilen bir muhabbet türü olsa da müşarunileyh o kadar sevimsiz ve yapay bir eda takınıyor, o sese, mimiklere öyle mübağalalı bir teatrallik sıkıştırıyor ki tadınızın kaçmaması imkansız. Suni, itici bir gevezelik. Hazretin şairliği de var ama şiirden hayli uzak. Cümlenin ya da şiirin başındaki imgeyi sona doğru başka bir mecraya tahvil etme, o benzeşme ya da kesişme noktasına gönderme yapma pratiğine bağlı bir şairlik. İlgisiz iki nesne arasında bir dönüşme, çakışma anı tesis edip bir ölçek dramatize ettin mi al sana Sunay Akın, al sana şiir. Sunay Akının "Kamaralarında çıplak Kadın resimlerinin asıldığı Savaş gemisinden Bozma bir jilet Her traş oluşumda Hem okşar Hem kanatır Tenimi" gibi şiirlerini misal verip "Yüzümden akan kan değil Kafama vurulan odunu Elde etmek için kesilen ağaç Üzüyor beni" şeklinde taklit ederek tesbit etmiştik vaktiyle bu vaziyeti. Peki şimdi nerden çıktı durup dururken Sunay Akından sakının ihtarı çekmek? Az evvel bir televizyon konukluğu esnasında o anlı şanlı bilgili adam tavrıyla birbirinden ilgisiz, kopuk anektodları peşpeşe sıralarken Michelangeloya ait bir sözü "ünlü heykeltraş rodin demiş ki" diye anlatıverip isbat-ı vücut eyledi hazret. Ne demiş eskiler? "Çok konuşan çok yanılır" 1 Share this post Link to post Share on other sites