Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
serdengectik

Olmaz Mi şiir şerhi

Recommended Posts

OLMAZ MI

Yön yön sarılmışım ne yana baksam;

Sarılan olur da saran olmaz mı?

Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam;

Geçip de aynaya, soran olmaz mı?

 

Bir parçacığım ben, bütüne hasret;

Zaman döne dursun, o güne hasret;

Ruhumsa zamanın üstüne hasret;

Ebediyet boyu bir an... Olmaz mı?

 

Necip Fazıl Kısakürek

(1973)

Yön yön sarılmışım ne yana baksam;

Sarılan olur da saran olmaz mı?

 

Şair, burada sarılmışım derken sadece kendisini değil tüm mahlukatı kastediyor ve hepsinin adına konuşuyor.Herşeyin BİR'in ilim, kudret ve iradesi ile mükemmel bir şekilde kuşatıldığını.Ve insanın ne kadar ilerlerse ilerlesin, hangi ufka yol alırsa alsın bu kuşatmanın dışına çıkamayacağını anlatıyor.Çünkü bütün ufuklar, terakkiler, hedefler hatta niyetler bu kuşatmanın dahilinde.Bu kuşatma terakkiyi engellemiyor, esasta terakki var eden bu kuşatma.

 

Mahlukat adına mahlukata soruyor: "Eğer herşey bu şekilde kuşatılmışsa kuşatan olmaz mı?".Buradaki "olmaz mı" suali cevap isteyen bir sual değil kendi cevabını içinde taşıyan bir sual.Zira fiil varsa fail vardır, olay varsa sebep vardır, sonuç varsa olay vardır. Aynı şekilde sarılan varsa saran da olmak zorundadır.Bunda şüphe yoktur ve bunu sualin sorulduğu kişi de kabul etmektedir.

 

Bu sual başka bir sual sormak için zemin hazırlamaya, bir meseleyi aydınlatmaya, bir mantık hatasından haber vermeye yönelik bir sual.Kabul edilenden bahsedilip kabul edilmeyenden haber verilecek.Bu mantığa göre sıradaki sualin cevabı olumsuz olacaktır ve sitem belirtmek gayesini taşıyacaktır.

 

Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam;

Geçip de aynaya, soran olmaz mı?

 

 

İlk mısra esasta bir sual değil bir fikirdir.İkinci mısrada ise bu fikri yakalayıp suale çevirebilecek kimsenin olmamasından yakınılmaktadır.

 

Aynı zaman da burada sanatçının kim olduğunun merak edilmesi, var olduğundan şüphe duyulamayacağını ifade etmek içindir.Burada şüphe edilemeyecek bir gerçek daha vardır.O da insan yüzünün benzersiz bir sanat eseri olmasıdır.

 

Muhal olduğu belirtilmek istenen şey, yüzün bir sanat eseri olduğunu ve her sanat eserinin bir sanatçısı bulunduğunu kabul eden birinin, kendisine o muhteşem sanat eserini veren kişiyi merak etmemesidir.

 

Yüzün sanat eseri olarak belirtilmesinde ki neden de onun adi sebepler zinciri sonucu oluşmuş olma ihtimalinin bulunmadığını ifade etmektir.Çünkü herşeyin sebepsiz sebepler zinciri sonucunda ortaya geldiğini iddia eden materyalist bile, rastgele yazılan kelimelerin bir şiir olmayacağını, rastgele hareketlerin sanat eseri oluşturamayacağını kabul etmektedir.

 

Buradan sonra şiir başka bir yöne hareket ediyor.Şair olası antitezleri çürüttükten ve yapmak istediği sitemi yaptıktan sona kendisinden ve hasretinden bahsediyor.Merak edilmesi gerekeni merak edip, cevabını bulduktan sonra bu cevabı bulan kişinin halini anlatmak istiyor.

 

Bir parçacığım ben, bütüne hasret;

 

Bu mısrayı "SONSUZLUK KERVANI" isimli esere bağlamak gerek.Burada bütün "SONSUZLUK KERVANI" parçacık ise "üç ayakla seken topal köpek"tir. .

 

Nasıl bir cemiyete,gruba dahil olduğumuzu "ben onun bir parçasıyım" diye ifade edersek, şair de bu kervanın bir parçası olduğunu ifade etmek istemiştir.

 

Lakin bu bütünün en değersiz parçası olarak kendisini gördüğünden, "ben bu bütünden bir parçayım" diyememiştir.Değersizliğini ifade için sonuna küçültme eki getirmiş ve kendisini "parçacık" yapmıştır.Sonra bu bütünün bir parçacığı olduğunu iddia etmekten de edep hatası olması korkusuyla çekinmiş ve sadece bir parçacık olduğunu belirtmiştir.Yalnız kimsesiz bir parçacık.

 

"peki bu parçacığın hiç bir özelliği yok mu?" sualine cevap olarak hemen kendisiyle ilgili bildiği tek hakikati söylemiş: "bütüne hasret".Dikkat ediniz" "üç ayakla seken topal köpek" te o kervanda değildi.Sadece o kervanın peşinden hasretle koşuyordu.

 

 

Zaman döne dursun, o güne hasret;

"Zaman döne dursun" derken zamanın daire şeklindeki hareketi kastedilmiştir."O gün" ise zannımca veda haccının yapıldığı gündür.Zamanın o güne hasret olduğunun belirtilmesindeki sebep Efendimizin (s.a.v) o gün: "Zaman döne döne çıktığı yere vardı" buyurmasıdır.Yani zamanın gaye noktası o gündür.

 

Zaman gaye noktasına vardıktan sonra durmayıp dönmeye devam ettiğinden.Ve sürekli o günden uzaklaştığından o güne hasret çekmektedir.Zira zaman o gün için dönmektedir.O günden uzaklaşıyorsa dönmenin manası kalmamıştır.

 

Hasret kelimesinin kullanılmasının bir nedeni de zamanın o günden uzaklaştığı için acı çektiğinin anlatılmak istenmesidir.Zira hasret ayrılıktan duyulan acı, hüzündür.Her ne kadar vuslattan umudu kalmayanlar hasreti vuslat sayarsa da, bu, hasretin vuslat için çekilen acı olmasındandır.Yani sırf vuslatı akla getirdiği, hatırlattığı için hasreti sevmişlerdir.Yoksa hasret tek başına birşey ifade etmez.

 

Şairin gözünü hasret o kadar çok kaplamıştır ki en vefasız mücerred olarak bilinen zamanda bile o hasretten izler görür.Sanki zamanın vefasızlığının nedeni bu hasretin verdiği acıdır.Şiirlerin çoğunda zaman, ya bir ilaç veyahut herşeyi yok eden bir bela olarak gösterilirken, bu şiirde zaman bir dert ortağı, dertlerin yansıdığı bir ayna olarak gösterilmiştir.

 

Şimdi derseniz: "Hani şair bütüne yani "SONSUZLUK KERVANI"na hasretti.O güne hasret olması tezat değil midir?"

 

Cevap olarak denilebilir ki: "O kervandakiler, o gün O'nu dinleyenler, O'nun yanında olanlar ve O günü ruhlarında yaşayanlardır.Şair onların peşinden koşuyor.Ama onlar bu zaman isimli daireyi geçeli çok olmuş.Şairin gayesi o kervan olduğundan, o kervana olan hasreti yüzünden o kervanın bulunduğu zamana ve güne de hasret çekmektedir.

 

Ruhumsa zamanın üstüne hasret

 

Daha önce de beyan ettiğimiz gibi, şair zamanı bir dert ortağı olarak görüyor.Yani O da şairle aynı sıkıntıyı çekiyor.Bunun için

zamanın kendisine yardım edebilmesi veya o anı bulabilmesi mümkün değil.O'nun için zamandan öte birşey arıyor.Öyle birşey ki hem zaman gibi O' da hasret çektiği şeyi görebilecek hem de bu görme olayı zamanınki gibi hemen bitmeyecek.Bu şekilde bir arayış içindeyken bir kurtuluş buluyor.

 

Ebediyet boyu bir an... Olmaz mı?

 

Hem ebediyet boyu süren birşey olmasının, hem de tek bir an olmasının istenmesinin sebebi daima vuslatı aynı kuvvette hissedebilmek ihtiyacıdır.Zira hasret dayanılacak gibi değildir.Öyle şiddetlidir ki henüz vuslat sona ermeden ilk anın hasretini çekersin.Üstelik bu hasret vuslatan sonra vurduğu için daha yakıcı olur.Zaten zamanı bu kadar yıkan da ömür boyu vuslat hayaliyle döndükten sonra tam vuslatı bulmuşken ona hasret kalmasıdır.O'nun akıbetine uğramamak için şair ebediyeti taşıyan bir ana talip oluyor..

 

(serdengecti)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...