kaldırım 0 Report post Posted September 1, 2010 Seyelan Kaç kez vurdular beni... kaç kez Yürünmeden önce kızıllığına fecrin Gömerim yüreğime heyecanlarımı Ve tüm acılarım soluklanır bedenimde O kutlu vaade koşarken her an İyi bilirim, Yeni yolcular beklerken bir kervan Hep birlikte söylenen Asırlardır bildiğimiz ezgidir bizi çeken ... Şimdi Kanımın her damlası bir seyelan Şirkin sığınaklarında patlayan El değmemiş tek kitabı açsan Derki: Bu O'nun vaadidir Ulaşılacaktır bir an... Sabret bu vaade, sabret... Sabret ki, gelsin geciktirdiğimiz özlem... ... Şimdi, Haykır sen de!.. Haykır ey! Sözleri nehirler gibi çağlayan, haykır Haykır da gel yanımıza T.ŞEN Quote Share this post Link to post Share on other sites
kaldırım 0 Report post Posted September 1, 2010 Bir Gece Mezarlıkta Çözülen Bilmece Gibi Masalım Fakat ey derviş sözlü şairler çoğunuz unuttunuz dönemeci yanıldınız!.. Ölüm bir bilmeceydi hep çocuksu düşlerimi yoran bir dönemeçtir derdi rahmetli dedem yolumuzun üstünde bizi habersiz bekleyen neden tüccar kesilirdi mezarlıkta imamlar neden hep alıngandı suratlar merasim sonu telkinleri sordukça neden ilgisiz kalmazdım dâvûdî makâmıyla arkaya atılana inadına ve neden ölüler, fatihalar dilenirdi dirilerden neden ? söyleyin bana ey derviş sözlü şairler ölüm bana ne kadar uzak ve ne kadar yakın bana ölüm Derken günler ve geceler hep böyle sürerken bir kovalamaca noktalandı, bir gece mezarlıkta korktum ilk kez ölümden hangisini seçsem acaba, şu mezarlardan hangisine yatsam, oracıkta donakalsam upuzun farketmez hepsi birbirinden felaket!.. Kaçsam, nereye kaçsam? bu sûr öncesi sessizlik yakalar boğar bent oysa bir zamanlar sultan değil miydi şimdi burada yatan bendegân... zaman inadına akışkandır mezarlıkta bir geriye akar, bir ileriye meğer gurbetteymişim ben mezara girmeden önce isyankâr bedenim yavaş yavaş bükülür anladım ki işte bilmece böyle çözülür: Şiirdeki mısra gibidir mezarlar ardısıra gelen, birbirini bütünleyen anlama anlam katan anlamı çoğaltan virgülse eğer, mezar taşları ölümün şu selviler de ünlem işareti hayat? hayat zaten üç noktadan ibaret Beyhude deli gönlüm beyhude debelenme ramak kaldı artık hazırlan bir tesadüf değil bu bir lütuftur sana sunulan... safra atıyorum artık nefsime, geçmişime gülerken yapmalıyım artık bîr yığınak ve boş kalmamalı bu sığınak fakat ey bağışlaması bol rabbim dinsin artık bu sağanak dinsin. Quote Share this post Link to post Share on other sites
kaldırım 0 Report post Posted September 1, 2010 Dünün Eskimiş Kirleriydi Gözlerimde Kanattığım Düşler Şeni, dünün burgacına gömdüm Çünkü, uzakça kaldın sevdanın şahikasına Çünkü, haykırtı indirdin geceme Dostluğun da batkın çıktı, şaşmaz. Sen, yanağımda bir ığıl serinliği Bir silgeçte eriyiveren Sen, ilk yazımın şergili Güneşimden kaçkın. Düşümün ürkek yazgısıymış Gönlüme açtığın bıçılgan Bak, nasılda siliverdim nazını Ördüğün perdelerde şavkı vuran gürlek çığlığımla Ve suskun görüngünde koptu ılgımın hengamesi Nihayet soluk alabildim. İşte, buradayım, izhara gerek yok Doğrulup adım attığımda umuda Göreceğim elbet Güleç yüzüyle bekleyen sevda kucağını. Quote Share this post Link to post Share on other sites
kaldırım 0 Report post Posted September 1, 2010 Dünün Eskimiş Kirleriydi Gözlerimde Kanattığım Düşler Kendimden uzak yılların Utançlığıyla uyandım bir sabah Beynim çakırkeyf düşüncelerim dumura uğramış... yüzümde, hırçın dalgaları eriten kulaçlarla yüzdüğümüz denizin çirkefliği boğazımda, ütopyaya attığımız sloganların açtığı yaranın sancısı geçmemiş henüz... çıplak, yalnız ve çürümüş bedenimin aynaları kirleten görüntüsünden iğrendim artık ve fecr-i sadığın bakire ağartısında yıkanıp La kılıcının bitmez dövüşkenliğiyle silkindim... Silkindikçe birer birer döküldü yanılgılarla tükettiğim ömrün ağırlığı yüreğim, ilk nefesimi çekerken ağladığım gün gibi atarken yürüdüm aydınlığa ardında fırtınalar estiren bir dünya bırakarak. Quote Share this post Link to post Share on other sites
kaldırım 0 Report post Posted September 1, 2010 Yüce Sevda Artık kıyamlara gebedir bekleyişlerimiz Adı konulmuş gecenin sabahında Saçlarımızda ay ışığı Başımız dimdik Yumruğumuz sımsıkı Ve dudaklarımızda dökülüyor O kutlu günlerin parolası Artık hissediyoruz Damarlarımızı titreten kanın sıcaklığını Artık Kur'an'la öğreniyoruz Suskunluğu ellerimizle öldürmeyi Artık Tevhidi bir gülümseyiştir Solgun yüzlerimizde usul usul beliren Ne yüce sevdadır Yüreklerden yüreklere taşan Erişildikçe erişilmez olan Quote Share this post Link to post Share on other sites
kaldırım 0 Report post Posted September 1, 2010 Onu Anlat İşte İsmini almış tüm bebekler büyüdüğünde bir gün diyecekler geride kalanlara onu anlat işte! Her adımında bir cemre bırakarak yeryüzüne bir şehid bin acıyı boğarak geliyor gözlerinde alışık olduğumuz o ışıltı kervana eklenen bir yolcu gibi şahlanıyor ve haykırıyor: aydınlıktır, karanlığı yıkacak olan aydınlıktır, muhtaç olduğumuz Bize suikastler yazılmış - dün de öyleydi Kimbilir belki yarında öyle olacak kurnaz, modern, kahpe tuzaklar elimizde patlıyor ensemizde hissettiğimiz ihanetin soluğu ağıtlarla susturmak isteyecektir sert kayaları deşen engin denizlerde köpüren dalgalara yazılmış yürek sesimizi Ama biz ö ağıtlara sürgün gitmeyeceğiz ve o ihanet suretlerinin yanından Gördük ve yaşıyoruz artık bütün ölümlerimiz şiirlerle sırdaş artık ölüm boy veriyor Filistin cephesinde, dualarımızla suladığımız ve kızıla boyadığımız topraklarımızda... anımsadığımız tüm destanlardan biriktirdiğimiz yiğitliği alnında okuduk satır satır biz şehadet dedik, soğuk bir kış gününü sıcağa kardeş kılarak gidişine Tüm sözcükler yetersiz kalıyor seni anlatmakta zorlanıyorum bu yüzden yapacağım tek şey var gözlerindeki o ışıltıya yöneltmek tüm imgeleri ve seni tanıyanları bulup, ONU ANLAT İŞTE Diyebilmek Quote Share this post Link to post Share on other sites
kaldırım 0 Report post Posted September 1, 2010 Tanıklık İsyan kucağında bir başkadır tanıklık sesi gürdür geçit vermez ihanetine yüzsüzlüğün rengi aldır merhem olur dünün yaralarına ey şehid senin tanıklığında perçinleşiyor sevdamız Quote Share this post Link to post Share on other sites