Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
sark

MÜkÂŞefetÜ'l-kulÛb

Recommended Posts

RİYAZET VE NEFSANİ ŞEHVET

 

Ulu Allah (C.C.) Hazreti Musa'ya (AS.) bildirdi ki, «Ya Musa! Eğer benim sana sözümün, diline, içinden geçenlerle ruhunun bedenine, gör-me gücünün gözüne ve işitme gücünün kulağına olan yakınlığından daha yakın olmamı istiyorsan Muhammed'e (A.S.A.) çok selât-ü selâm getir.»

 

Nitekim ulu Allah (C.C.) şöyle buyurur:

 

— Herkes yarın ne gönderdiğine (Kıyamet günü için ne amel işledi-ğine) baksın» (18)

 

Ey insan! Bilmelisin ki, kötülüğü ısrarla emreden nefis, sana İblis'-den daha düşmandır. Şeytan, ancak nefsin heva ve azgın istekleri yolu ile senin üzerinde baskı kurabilir. Nefsin seni aşırı emellerle ve dayanaksız kuruntularla aldatmasın.

 

Çünkü gamsızlık, gaflet, vurdumduymazlık, rehavet düşkünlüğü, tembellik ve miskinlik nefsin karakteristik özelliklerindendir. Her zaman eğri hedefleri ileri sürer, onun her şeyi kof ve dayanaksızdır.

 

Ondan hoşnut olup dediğine uyarsan mahvolursun, onu bir an kontrol ve hesabından kaçınırsan batarsın, ona karşı gelmeyi başaramayıp arzularına boyun eğersen seni cehenneme götürür. Hayra yöneltilemez, belâların başı, rezilliklerin kaynağı» şeytanın hazinesi, her türlü kötülüğün sığınağıdır. Onu ancak yaratıcısı bilin Allah (C.C.) şöyle buyuruyor;

 

— Âllah'dan korkunuz. Çünkü O, (iyi-kötü) yaptığınız her şeyden haberdardır» (19)

 

Kul, Ahiret hazırlığı yolunda kullanıp kullanmadığı nokta-i nazarından ömrünün geride kalan kısmını değerlendirse, bu düşünme ameliyesi kalb hesabına bir temizlenme fırsatı olur. Nitekim Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

 

«— Bir saat düşünmek, bir yıllık «nâfile ve câhilâne olarak yapılan) ibadetten daha hayırlıdır» Ebu'l - Leys'in Tefsirinden böyle beyan edilmiştir.)

 

Aklı başında olanın geçmiş günahlarına tevbe etmesi, âhirette kendisini kurtarıp saadete ulaştıracak şeyler üzerine düşünmesi, aşırı emelleri gemlemesi, zaman geçirmeden tevbe etmesi, Allah'ı zikretmesi, yasaklardan kaçınması, nefsine karşı direnmesi ve onun azgın arzularına boyun eğlemesi gerekir.

 

Nefis bir puttur, nefsine boyun eğen puta tapmış olur Allah'a ihlâsla kul olanlar, sırf O'na kulluk etmeyi başaranlar, nefislerine yenen kimselerdir.

 

Rivayet edilir ki, Malik İbni Dinar (rahimehullahu) bir gün Basra çarşısında gezinirken gözü incire takılır, canı çeker. Yanında parası olmadığı için ayağındaki terliği çıkararak bakkala verir, .«karşılığında bana incir ver» diye teklif eder.Terliği gözden geçiren bakkal «bu hiç bir şey etmez» der. Malik de geçer, gider.

 

Bakkala «bu adamı tanımıyor musun» diye sorarlar, bakkal «hayır»

 

der, ona «bu adam Malik İbni Dinar'dır» derler.

 

Bunun üzerine bakkal bir tabağa incir doldurarak kölesinin başı üzerine yerleştirir ve «şu ilerde yürüyen adam bu incir tabağını senin elinden almayı kabul ederse seni âzâd edeceğim» der.

 

Köle Malikin peşinden koşar, yetişinçe ona ''bu incir dolu tabağı al.''der.

 

Lokman-ı Hakim demişti. «Oğlum! Uykuda ve yemekte ölçüyü kaçırma. Çünkü çok yiyip çok uyuyanlar; Kıyamet gününe, salih amel yönünden eli boş varırlar» Münyetil - Müthi'de böyle denilmiştir.

 

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

 

— Çok yeyip içerek kalbi öldürmeyin. Çünkü çok sulanmış bitkinin kuruması gibi oburluk da kalbi öldürür.»

 

Salihlerden biri mideyi, kalbin altında kaynayan ve buharı kalbi saran bir kazana benzetir, buharın çokluğu kalbi lekeler, hatta karartır.

 

Oburluk, anlayış ve bilgi azlığına yol açar, mide şişkinliği. zekâ keskinliğini giderir.

 

Anlatıldığına göre bir gün Yahya İbni Zekeriyya (A.S.) şeytan ile karşılaşır. İblisin kucağında bir tomar yular vardır. Hz. Yahya ona «bunlar nedir» diye sorar. Şeytan «bunlar insanoğullarını avlamama yarayan azgın nefsi arzulardır» diye cevap verir.

 

Hz. Yahya «aralarında bana ait bir şey var mı» diye sorar. Şeytan «hayır yok, yalnız sen bir gece yemeği fazla kaçırmıştın da seni namazdan alakoyduk» karşılığını verir.

 

Bunun üzerine Hz. Yahya «öyleyse bundan sonra hiç bir zaman doyasıya yememeye kesinlikle karar veriyorum» der. Şeytan da «o halde ben de bundan sonra hiç kimseye nasihat vermemeye kesin karar veriyorum» karşılığını verir.

 

Bu durum ömründe bir gece yemeğinin ölçüsünü kaçıran içindir, buna karşılık ömründe bir gece bile acıkdığını hissetmeyen ve buna rağmen kendini ibadet heveslisi sayan kimsenin haline ne dersiniz?!

 

Yine anlatıldığına göre Yahya Bin Hz. Zekeriyya (A.S.) bir keresinde karnını arpa ekmeği ile fazlaca doyurur, o gece her zamanki zikrini yapamadan uykuya dalar. Allah (C.C.) O'nu vahiy yolu ile şöyle azarlar, «ey Yahya! Benim evimden daha hayırlı bir ev mi buldun, yoksa bana yakın olmaktan sana daha faydalı bir muhit mi buldun? izzet ve celâlim hakkı için, eğer Firdevs ile cehennemin her ikisini yakından görüp mukayese etsen gözyaşı yerine irin ağlar ve dikişli elbise yerine demir giyerdin.»

 

 

Hz. Ebubekir (R,A\) şöyle buyurur, «Allah'a ibadet etmenin tadına varayım diye müslüman olduğumdan beri doyasıya yemedim. Allah'a kavuşmak şevki ile kanasıya içmedim. Çünkü, çok yemek, az ibadete sebep olur, insan çok yiyince vücudu ağırlaşır, gözkapaklarına ağırlık çöker, azalan gevşer. Böyle bir kimsenin elinden, kendini ne kadar zorlarsa zorlasın uykudan başka bir şey gelmez, çöplüğe atılmış bir leş gibi olur» Minlacil alezhinde böyle denilmiştir.

 

_________________________

(18) Kur'an-ı Kerim/-Haşr Sûresi, 18

(19) Kur'ân-ı Kerim/Haşr Sûresi, 18

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hakkı Bâtılla Karıştırma

 

Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

 

"Ümmetim öyle bir zaman görecek ki, vücûdlarda elbiseler yiprandigi gibi kalblerde Kur'ân yipranacaktir. Davranislari korkusuz bir tamahkârlik olacaktir. Iyilik isleyen «Bu benden kabul olunur», kötülük isleyince de «afvedilir diyecektir."

 

Peygamberimizin bildirdigine göre, o günün insanlari Kur'ân'i Kerim´in azâbi haber veren âyetleri hakkinda bilgileri olmadigi için tamahkârligi. Allâh Korkusu'nun yerine koyacaklardir.

 

Aynen böylesine bir hâl, Allâh tarafindan Hiristiyanlar hakkinda bildirilmektedir.

 

Ulu Allah (C.C.) buyurur ki:

 

«— Onlardan sonra gelip Kitâb'a vâris olanlar, bu alçak dünyanin geçici seylerini tercih ederek «Biz afvediliriz» dediler. Eger önlerine benzer bir geçici dünya nimeti çikarsa onu da alirlar. Allah'a karsi haktan baskasini söyleyeceklerine dâir kendilerinden Kitâb'in hükmü uyarinca, söz alinmadi mi ve kitaptan olanlari incelemediler mi? Oysa ki, Allâh'dan çekinenler için âhiret yurdu daha hayirlidir, hiç anlamiyorlar mi?»

 

(A'raf - 169)

 

Âyet demek istiyor ki, onlar yani âlimler kitaba vâris oldular, yani içinde ne var, biliyorlar. Buna ragmen bu alçak dünyanin geçici ni'metlerini tercih ediyorlar, helâl olsun, haram oisun dünyada asiri arzularina uyuyorlar.

 

Yine Ulu Allâh (C.C.) buyuruyor ki:

 

"Allah'in huzuruna dikileceginden çekinenler için iki cennet vardir."

 

(Rahman - 46)

 

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor kî:

 

"Bu, benim huzuruma dikileceginden ve benim haber verdigim korkunç âkibetlerden çekinenler içindir."

 

(75).

 

Kur'ân´i Kerim bastan sona kadar ikaz ve korkutucu haberler ile doludur. Üzerinde düsünen kimse eger içindekilere inaniyorsa uzun süreli kedere düser ve büyük bir korkuya kapilir.

Oysa ki, insanlar Kur'ân´i Kerim'i parça parça ederler. Onun harflerini mahreçlerinden çikarirlar, okunus kurallarina dikkatle refi, nasib ve fer ederler. Fakat sanki arap siirlerinden birini okur gibi onun mânâsini anlamaya ve gerektirdigi gibi okumaya önem vermezler.

 

Dünyada bundan daha büyük bir aldanis var midir? Buna yakin bir aldanis da hem günah ve hem de sevap isleyip de günahlari daha cok olan bir takim kimselerin günâhlarinin afvedilecegini beklemeleri ve günâh kefelerinin baskinligina ragmen iyilik kefelerinin agir basacagini sanma icindir. Bu davranis, cahilligin en koyusudur.

 

Bakiyorsun ki, adam helâl - haram bir kaç kurusluk sadaka veriyor, öte yandan verdigi sadakanin bir kac kati kadar müslüman malini veya süpheli geliri zimmetine geçiriyor. Belki de verdigi sadaka müslümanlarin el konmus mali iken ona güvenerek bir dirhemlik haram bir kazanci on dirhem kadar helâl - haram bir sadakanin karsilayacagini sanir.

 

Böylesi terazinin bir kefesine on dirhem, diger kefesine bir dirhem koyarak bir dirhemlik kefenin agirligîni on dirhemlik kefe ile dengeye getirmek isteyenin davranisindan baska bir sey degildir Bu da hic süphesiz, adamin koyu cahilliginden ileri gelir.

Böylelerinin bazilari, iyiliginin günahindan daha cok oldugunu sanir. Çünki nefsini hesaba çekmez, günahlarini incelemez de bir iyilik isledigi zaman onu aklinda tutar, onu hesaba katar.

 

Su kimse gibi ki; dili ile Allâh (C.C)'dan afv diler veya günde yüz kere tesbih çeker, arkasindan müslümanlâr hakkinda dedi - kodu yaparak onlarin serefini zedeler ve gün boyunca Allâh (C.C)'in razi olmiyacagi sayisiz ve hesapsiz sözler söyler. Buna ragmen çektigi tesbihlerde gözü kalir. Allâh (C.C)´dan yüz kere afv dilemis oldugunu unutmaz da bütün yaptigi hezeyanlardan gaafil olur. Halbuki bu hezeyanlari yazmis olsa tesbihlerinin yüz. belki de bin katina ulasir.

 

Kâtib melekler onun çirkin sözlerini yazmislardir. Allâh (C.C) da, agzindan bir söz çikar çikmaz ona azap tehdidinde bulunmus:

 

"Bir söz söyler söylemez, onun için, hazir bir gözcü vardir buyurmustur." (76).

 

Fakat o yine de mütemadiyen yaptigi tehlil ve tesbihlerin sevabini düsünür. Dedi - kodu yapanlara, yalancilara, koguculara. özü-sözüne uymayan münafiklara ve diger günahkârlara verilecek cezalari gözönünde bulundârmaz. Iste bu hâl, koyu bir aldanistir.

 

Hayatima yemin ederim ki, eger kâtib melekler bu adamdan kaydettikleri ve tesbihlerinin sayisini asan çirkin sözleri için yazma ücreti isteseler dilini bir cümle söylemekten bile sakinir, yazi ücreti fazla olmasin diye kontrolsuz zamanlarinda agzindan kaçirdigi o sözleri sayar, hesap eder ve tesbihleri ile denklestirirdi.

 

Nefsini hesaba çekip de yazi ücreti olarak bir kurus kaybetmekten korkan kimsenin yüce cenneti ve oranin nimetlerini kaybetmekten cekinmemesine sasilir. Bu durum, düsünce sahipleri için agir bir musibetten baska bir sey degildir.

Bu bizi iki ihtimal karsisinda birakir. Eger kitâb hakkinda süpheli isek inkarci kâfirlerdeniz, yok eger ona inaniyorsak saskin ahmaklardaniz. Bu hâl, Kur'ân'i Kerim´in bildiklerine inanlarin hâli olmadigina göre kâfirlerden olmaktan Allah (C.C)'a siginiriz

 

Bu acik beyâna (Kur'an'i Kerim) ragmen bizi uyanmaktan ve gerçegi apaçik görmekten uzak tutan Allah (C.C)'i tesbih ederim! Böyle bir gaflet ve aldanisi kalblere musallat etmeye kadir olan Allah (C.C) kendisinden korkulmaya ve nefsin asilsiz kiskirtmalari ile seytanin ve arzunun bahanelerine dayanmayarak huzurunda aldanmaya ne kadar lâyiktir. En dogrusunu Allah bilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...