Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
En Son Osmanlı

Doğu'ya Görevli Bir Doktorun Mektubu'na Yanıt

Recommended Posts

HANGİ DOĞU, NEREDE HİPOKRAT YEMİNİ?

 

 

Bir süre önce bir arkadaşın msn adresine bir mail gelmişti. İddiâya göre Doğu’ya gelen bir doktor, duygularını dile getiren bir mektup kaleme almış ve Van ile çevresindeki usulsüzlüklerden, tehdit, haksız kazanç vd çarpık uygulamalardan yakınmıştı. O zamanlar bunun önyargılarla dolu olduğunu görmüş ve yüzlerce yıldır et-tırnaktan da öte bütünleşip adeta tek millet olan vatandaşlarımızın, çok az istisnalar dışında, bunu pek kale alacağını düşünmemiştim. Şu an da öyle düşünmeye çalışıyorum! Zaten bu yazıyı okuyan ortalama vatandaş, bazı kabullerle birlikte Önyargının tanımını muhtelif örneklerle görebilir.

 

Ancak ne yazık ki istisnalar oldukça fazla. Arama motorlarında yüzeysel bir arama yapıldığında ve yorumlara bakıldığında bu kısırdöngüye değinmemek elde değil. Adı geçen yazı şimdi Facebook’ta dolaşıyor görüntüler eşliğinde. Yarın başka klipler de de çekilir muhtemelen. Belki de çekilmiştir.

 

İtiraf etmek gerekir ki bu, yazdığım en zor yazılardan biri.. Normal şartlarda kısa bir girişten sonra düşünceler akıp giderken, bu yazıdaki önyargılardan hangi birisine değineceğimi bilemiyorum açıkçası.. Hani meşhur bir nükte vardır. ( Bir Peygamberin asası vd) Bariz yanlışlarla başlar. Ve ‘Neresinden düzelteyim!’ ile devam eder, yanlışların düzeltilmesiyle de sona erer. Bu yazıda yanlış anlamaları ve algılamaları, ‘Atomdan güçlü olan’ Önyargıları ele alırken atladığım yerler olacaktır muhtemelen.. Bu da doğal şartların sonucudur!

 

Adı geçen mektup, “Buraya ilk gelince insan bir şeyler başarmak istiyor, olanakları zorluyor, ancak bir süre sonra ben burada ne arıyorum!’’ şeklinde bir ifade ile başlıyor.

 

Buraya kadar normal belki de.. Her insan, hayatının bir kesitinde gurbete gittiğinde veya ortam değişikliği yaşadığında bu tür sorunlar yaşayabilir. Doktor Bey’in de bu tür bir sorunla karşılaşması olasıdır. Zaten zamanla pek çok konuda bakış açısı değişecektir muhtemelen.. Öldü denilen insanlığın, Anadolu’nun kuytu bir köşesinde nasıl canlı kaldığını yaşantılarla görerek..

 

Biz yazımıza devam edelim.. “Malzeme temini yerlilerin elinde!’’ şeklinde bir ifade ile devam ediyor Doktor Bey.. Burada Yerliden kastın ne olduğu muamma! Acaba beyefendi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yerli-yabancı olarak ikiye ayrıldığını mı düşünüyor; yoksa Yerli ifadesiyle Kızılderilileri mi kastediyor!! Neyse kastedilen mâna, gittiği memleketin yerleşik halkı.. Türkiye’nin neresine gidersek gidelim hemen bütün yerlerde ihalelerin çoğunu yerleşik halk almaktadır/alabilmektedir. Ne yani, Van’daki bir sağlık işini Vanlının alması normal değil mi? Yoksa ihale kurallarında/kanunlarında ‘Vanlılar giremez!’ şeklinde bir ifade mi mevcut! Van’da veya başka yerde sağlık malzemeleri vd satan firmalar işe girerler, işi alırlar veya al-a-mazlar. Bu tür durumlar oldukça normaldir. İş alımı-Siyaset ilişkisi konusuna gelince, yeterli fikir için Dünya coğrafyasına, bütününe, bakmak yeterli!

 

Burada bir yerde haklı olabilir ihtimal dahilinde. Ucuza mal olanın pahalıya satılması konusunda haklı olabilir belki şahit olmuşsa tabii. Ancak bu da genel bir sorundur.

 

“İnsanlar doktorlara karşı büyük önyargıya sahip! Geldiğimden beri darp edilmeyen arkadaşım kalmadı!’’

 

Şeklindeki ifadeye gelince; itiraf etmek gerekir ki toplum olarak çok mesafe katetmemiz lazım. Yine Doğu’da bazı doktorların dövüldüğü de doğrudur. Ancak şahit olduğumuz olaylarda hastası ağır olan ve onun gerekli ilgiden uzak bırakıldığını düşünen kimselerle yakınlarını kaybedince çevreye, bu arada doktorlara da saldıran kişilerin yanlış tavırlarını bugüne dek benimseyeni pek görmedik! Üstelik doktorların hepsinin dövülmesi de söz konusu değildir. Öyle olsaydı bugün bölgede doktor kalmazdı! Burada bir anket yapılsa doktorların sorununun büyük çoğunlukla yurdum doktorunun sorunu olduğu görülür. Doktor dövme olayı ise bölge halkının onaylamadığı çirkin ve de yanlış olaylardır. Ancak maalesef bu sorunlar da Türkiye’nin hemen her yerinde yaşanabilir olaylardır. Burada bir özeleştiri gerekir tabi.. Bölgemizde nispeten fazla olabilir.

 

“Burada halk aşırı şımartılmış, işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor ya da Pkk’lıyım seni vururum!’’ diyor şeklindeki ifade iki boyutuyla ele alınabilir. Vatandaşın işini halletmeyince ifadesi burada oldukça önemli. Çünkü Türkiye’nin neresinde olursa olsun işi halledilmeyen vatandaşın kanunî hakkını arama hakkı vardır. Tabi kastedilen olmayacak işler ise işin olmayacağı vatandaşa uygun bir dille söylenir. İkinci olarak tehdit konusu. Burada böyle bir şey varsa şayet, Doktor Bey yakınmakta haklıdır; ancak dikkat edelim. Burada iki tür vatandaş portresi var. Biri hakkını kanunî yolla arayan vatandaş, öteki ise şiddeti çıkar yol olarak gören zihniyet! Doktor Bey, burada her ikisini aynı kalıba koyarak meşrû hak aramayı da şiddet ile aynı kefeye koyuyor ve adeta her ikisini de zihnindeki Doğulu kalıbına oturtuyor!! Yine bir özeleştiri. Yöremizde zaman zaman olmayacak işi ısrarla halletmek isteyenler çıkabiliyor ve yine bu tür davranışlar kabul görmüyor!! Mesela bir bankada bir vatandaş olmayacak işi ısrarla yaptırmaya çalıştığında çevredekilerden tepki görüyor, en kötü ihtimalle olumsuz nazarlarla karşılaşıyor.. Adı geçen zorbalığın ülkemizin her yerinde yaşanabildiğini de ekleyelim..

 

“Can ve mal güvenliğimiz sıfır. Kimse vergi vermiyor, elektrik, su vb faturalar ödenmiyor!’’ şeklindeki ifadeye gelince; basit mantıkla, Doktor Bey’in can güvenliği sıfır olsaydı bu satırları bir başkasının yazıyor olması gerekirdi. Ya da bu tür satırlarla hiç karşılaşmamış olurduk. Ancak can güvenliğinin sıfır olduğu yerde can kaybının duyulmaması 21. yy için oldukça tuhaf bir olay!.. Geçmişte iletişim zayıf olabilirdi, ancak bugün Televizyon, Gazete, Radyo gibi iletişim araçları var ve bugüne dek doktor veya herhangi bir memurun sindirildiğini, can güvenliğinin tehdit edildiğini görmedik, duymadık, okumadık!! Evet, eli kanlı terör örgütünün katlettiği öğretmen vd görevliler olmuştur; ancak Doğu insanı, bu öğretmenlerin ailelerinin acısını paylaşmıştır ve paylaşmaya devam edecektir. Olumsuz örnekler ne kadar çirkin ise bu olumsuzluğu bölge halkına mal etmek de o kadar yanlıştır!

 

Hatta Doğu insanı, (İstisna kişilikler nadiren çıkabilir, bunu da bölge halkına mal edemeyiz. Mesele dünyaca ünlü barış eylemcisi bir bayanın çirkin biçimde öldürülmesi nasıl Türkiye’nin batısına mal edilemezse yaşanması muhtemel çirkinlikler Doğu insanına mal edilemez!) dışarıdan memleketine gelene kızı, oğlu gözüyle bakar. Onları günlerce misafir edecek hoşgörüye, misafirperverliğe sahiptir. Bunun binlerce örneği vardır. Burada yine özeleştiri yapalım. Yöremizde öğrenciye ev verilmemesi gibi durumlar dışarıdan gelenleri olumsuz etkileyebilir, ancak öğrencilerce boşaltılan evlerin ne durumda olduğuna defalarca şahit olmuşuzdur. Yine öğrenci evlerinin farklı amaçlarla kullanılması da ekserî Muhafazakâr kimliğe sahip bölge insanının yoğurdu üfleyerek yemesi sonucunu doğurmaktadır. Tabi bu kaygılar bile öğrencilerin tümünün aynı kefeye konulmasını gerektirmez..

 

Vergi konusuna gelince kısmî suistimaller olabilir; ancak kimse vergi vermiyor ifadesi oldukça zorlayıcı.. Bu durum, yaptırım gücü olan devleti zaaf içinde görmek demektir! Çünkü devletin vatandaş üzerinde yaptırım gücü vardır. En kötü ihtimalle vergi vermemekte ısrar eden işyerlerine mühür vurulur. Doktor Bey farkında olmadan devleti zaaf içinde görmeye başlamıştır; ancak Doğu İnsanı için Türkiye’nin genelinde olduğu gibi “Ya devlet Başa ya kuzgun leşe’dir!

 

Türkiye’de, özellikle 80’lerde Doğu’da pek çok insan hakları ihlali yaşanmış, Ohal’in geniş yetkisi sonucu izler birbirine karışmış ve pek çok suistimal olmuştur, ancak bölge insanının büyük çoğunluğu her şeye rağmen ‘Vatan sağolsun!’ diyecek kadar Vatan sevgisine, gönül yüceliğine sahiptir. Yeri gelmişken; her türlü imkân içinde, fabrikaların, metroların, lüks mekânların gölgesinde Milliyetçilik edebiyatı yapmak, vatana bağlılıktan söz etmek oldukça kolaydır! Bir de okula gitmek için bazen kilometrelerce, hem de çamura bata çıka yürüyen, bir kısmı sinema ile tanışmayan veya haşır neşir olmayan, fabrika olarak çimento ve şeker fabrikasından başkasını nadiren gören bölge insanın sorunlarını düşünelim. İşte çoğunluğu teröre prim vermeyen bölge insanı bu olumsuzluklara rağmen ‘Vatan Sağolsun!’ diyebilmektedir.

 

Yine bir özeleştiri ve bir eleştiri yapalım. Kabûl etmek gerekir ki bölge zenginlerimizin bir çoğu bol para ile tanışınca soluğu büyük şehirlerde alıyor ve yatırımı oralara yapıyor. Yani Doğu’da fabrikaların olmamasında devletin ihmalleri kadar vatandaşımızın da ihmali söz konusu. Yine Pazar, kalifiye eleman gibi sorunlar da belirleyici. Ayrıca bölge insanımız tarımda vd alanlarda geleneksel yöntemlerle iktifa ediyor ve şartlardan imkân üretemiyor çoğu zaman..

 

Elektrik-su faturaları ödenmiyor şeklindeki ifadeye gelince; Doktorumuzun evinin Tedaş veznelerine ve ilgili belediye kuruluşlarına uzak düştüğü gün gibi ortada.. En azından son ödeme günlerinde oraların nasıl ana baba gününe döndüğünü görmesi gerekirdi Doktor Bey’in..

 

Bir özeleştiri.. Açıkçası yakın döneme kadar su faturaları konusunda tümüyle bir disiplin söz konusu değildi. Seçim dönemlerinde borçlar bir oldu bittiyle silinebiliyordu; ancak bu durum da her yerde geçerli değildir. Burada belirleyici olan belediyelerin hassasiyetidir ki son dönemde bu tür olaylar artık iyice geride kalmıştır! Ancak elektrik faturaları konusunda kesinlikle öyle bir durum söz konusu değildir. Hatta birkaç yıl önce bir ‘Yerli’ bir Tedaş görevlisinin şiddet görmesine rağmen elektrik kaçağına müdahale ettiğine şahit oldum. Yani yanlışı yapan da buna göz yummayan da yerlidir! Bunun pek çok örneği çıkabilir; ancak yanlışı genellemek de en az bu gayrî medenî tavırlar kadar tutarsızdır!

 

Çocuk parası konusuna gelince, Türkiye’de 61 darbe anayasası ile 82 darbe anayasasında bile doğrudan ve dolaylı olarak Sosyal Devlete vurgu yapılmış veya değinilmiştir! Her devletin vatandaşına yardımcı olması Sosyal Devlet anlayışının gereğidir. Burada yardım yapılan yerin yıllarca ihmal edilmiş Doğu olması Pozitif Ayrımcılığı meşru kılarken Türkiye’nin her yerinde benzer uygulamaların olmasını isteriz. Yani Avrupa’daki gibi Türkiye’nin her yerinde devlet vatandaşa çocuk yardımı yapabilir ve diğer ihtiyaçlara yardımcı olabilir; ancak maalesef mevcut olanaklarla bu oldukça zordur.

 

“Yardım alan çocukların ellerinde bayraklarla mitinglere gitmesi’’ konusuna gelince; Doktor Beyimiz daha Bayrağın nasıl kutsal mânalar taşıdığını ve nelere bayrak nelere bez parçası denildiğini bilmiyor!! Üstelik bahsettikleri durum da oldukça sınırlı.

 

“Herkes, eksin ya da ekmesin, toprak parası alıyor, zaten kimse ekmiyor.’’ İfadesi ise başlı başına bir muamma!! Bu ifade Tarım ve Köyişleri Müdürlüğüne/Bakanlığına açık iftiradır ve devleti zaaf içinde görmektir. Burada bazı yerlerde yanıltmalar ve abartmalar olmadığı söylenemez belki; ancak toprak ekmeyenlerin yardım aldığını ifade etmek Önyargı patentli hayal ürünü.. Bahsedildiği gibi o kadar çok para alınsaydı zaten bölgede maddî sıkıntı kalmaz büyük şehirler yerine Doğudaki il ve ilçelere göç olurdu!

 

“Buralarda tek vergi veren devlet memurları’’.. ifadesi de fazlaca açıklama isteyen bir tespit! Bildiğimiz kadarıyla vergi, hayatın hemen her alanında var. Elektrik, su vd. Yoksa memurumuz ticaretle mi uğraşıyor da vergiye direkt temasa gerek duyulmuş! Zaten elektrik faturasını yatıran ve diğer ödevlerini yerine getiren herkes yükümlülüğünü yerine getirmiş durumda.. Üstelik devlet memurlarının bir çoğu da Doğulu.. Yani neresinden bakarsak bakalım önyargılar yığını..

 

Yazının Son cümlesinde “İnsan içinden ve dışından lanetler okuyor!’’ ifadesi var ve sonrasında ‘Sevgiyle Kalın’ iyi niyeti! Burada da bir tezat var1 Lanetle sevgi arasında küçücük bir mesafe var adı geçen yazıda; ancak gerçekte aralarında dağlar kadar fark vardır! Batıya giden mektupta Doğuya lanet, Batıya ise Sevgiler gidiyor.. Hazır iki zıt kavramdan bahsedilmişken en sondaki sevgiyi Doktor Bey’e ve ülkemizin doğusuna, batısına, kuzeyine, güneyine gönderelim. Laneti de ilk insandan itibaren insanlığı günaha sevkeden, yeryüzünde ilk kanı döktüren Şeytana yönlendirip hiç gündemimize almayalım.

 

Evet. Doktor Beyin yazısı bu şekilde idi. Yazıyı alıntıladığım sanal mekândaki sunuşta ise yazı ( .. Elektronik postayla gönderdiği yazısında bir gerçeği ifade ediyor. Şeklindeydi. Yani doktor beyin yazısı daha ulaşır ulaşmaz gerçekliği kanıtlanmış ne hikmetse!!

 

Burada bir hususu belirtelim. Belki de adı geçen yazı ile olayın kahramanı hayâl ürünüdür. En azından öyle arzu ediyoruz! Ancak Türkiye’de bu yazıyı havada kapacak kimselerin bulunması hakikaten üzüntü verici! Aksi ispatlanamdığı için olayı gerçek kabul edelim şimdilik. Hipokrat Yemini eden bir doktorun böylesi bir yazıyı kaleme alabilmesi gerçekten üzüntü verici. Belki de önyargılarla dolup taşan bünyelere Polyannacılık dersi verilmeliydi.. En azından gerçeklerin öyle olmadığı ortaya çıkıncaya kadar!! Çünkü Doctor Bey’in yakın bir gelecekte Önyargılarının kırılacağına inanıyoruz. Emsallerinde olduğu gibi.. ( Aydınlı bir arkadaşım Van’a ilk geldiğinde balkondan dışarı bakınca ilk gördüğü kişiyi terrorist sandığını söylemişti.. Sonradan ne kadar yanıldığını anlatırken bu örneği vermişti..)

 

Bu arada bazı önemli ayrıntılara da değinelim. Doktor Bey bu yazıyı seksenlerde kaleme alsaydı özellikle can kaygısı konusunda önemli ölçüde haklı olabilirdi. Ancak bugün artık Doğu eskisi gibi değildir. Ohal’i hortlatma çabalarına rağmen Doğuda öyle can kaygısı hikâyeleri falan pek inandırıcı değil. Evet, hak hukuk ihlallerine karşı mücadele etme iddiaında olanların bazı olaylarda esnafı sindirdiği doğru. Ancak dışarıdan gelenlere bahsedildiği gibi bölge insanından, ortalama bölge insanından zarar gelseydi bunun bugün istatistiklerle! ortaya konmuş olması lazımdı! Ama var olan olayın şartlanmışlıkla doğru orantılı olarak bazı zihinlerde yer ettiği, bazı zihinlere de empoze edildiği artık gün gibi ortada!

 

Kısaca özetlersek, Doğuya gelen Bir Doktorun bahsettiği olumsuzlukların bazıları gerçekte yoktur, bir kısmı vardır ve bölge halkının geneli de bu duruma karşıdır, bir kısmı ise Sosyal bir devlette her vatandaşın sahip olduğu, olması gereken haklardır.

 

Gelelim gerçek Doğu İnsanına.. Doğu insanı tarih boyunca pek çok mağduriyetler yaşasa da hep Vatanına, Milletine, Dinine, Devletine sahip çıkmıştır, çıkacaktır da.. Olumsuz örnekler ise her daim var olmasına rağmen hiç bir zaman istisnalar kaideleşmemiştir.

 

Dün Malazgirt’te birlikteydik, Çanakkale’de koyun koyuna yatıyorduk, bugün aynı kenetlenmişlik devam ediyor. (Teröre en fazla şehit veren ilin Şırnak olduğunu söylememiz bile yeterlidir sanırım. Ama bizim için Türkiye’nin her yeri aynı..) Türkiye’de sadece bir kesim değil, hemen her kesim zihniyeti belli tepeden inmeci yerüstü veya yeraltı iktidarları döneminde yanlış uygulamalarla karşılaşmıştır. Mesela Nihal Atsız, Osman Yüksel Serdengeçti gibi Türk Milliyetçilerinin tırnakları sökülmüş, solcular sürgün edilmiş, Dindarlar mağdur kılınmış, Aleviler bazı meşru haklarını tam anlamıyla alamamış, Ateistler baskı altında kalmış, Diyarbakır cezaevinde Kürtlere ve diğer mahkûmlara pislik yedirilmiştir. Yani Türkiye’de çeşitli dönemlerde yanlış uygulamalar olmuştur. Ancak bunu Türkiye’ye mal edemeyiz; çünkü dünün hak hukuk ihlalleri yapan Türkiye’si ile bugünün ihmal ve ihlalleri telafi yolunda olan Türkiye’si aynıdır. Demek ki asıl sorun geçici iktidarların zihniyetidir ki bugün toplumumuzda tüm kesimlerin mağduriyeti kompleksten uzak biçimde görülmelidir.

 

Doğuyu batıyı bir yana bırakalım. Yüzlerce yıldır kardeşlik bugün her zamankinden daha sağlam durumda. Öyle bahsedildiği gibi vahim durumlar da yok!! Çünkü Türkiye’nin var olan sorunları tüm vatandaşlarımızın sorunudur, öyle olması gerekir.. Bugün Doctor (Kendisinden özür dileyerek Türkçe olmayan bir kelime kullandım. Bu telaffuz Doktor Bey’in yazısının toplumumuza ne kadar uzak olduğunu vurgulamak için yapılmıştır. Kendisi yine Doktor Bey’dir..) Bey’in yazısını ortaya çıkaran, terörle bağlantılı bir önyargıdır. Terör nasıl tüm Türkiye’nin nefretini celbetmişse istisnalara rağmen Doğu insanının da nefretiyle karşılaşmaktadır. Aynı şekilde Doğu insanına karşı boy gösteren önyargının da tüm yurdum insanının hedefinde olması gerekir. Çünkü bu tür çıkışlar terörün elini güçlendirir, bölücülüğü meşru kılar (!) ve vatanına, milletine bağlı olan vatandaşları, tüm iyi niyetli adımlara rağmen ayrı telden çalmayı, sorunları çözmek yerine istismar etmeyi ve ayrılık türküleri söylemeyi vazife edinen zihniyet sahiplerince ‘Biz demiştik. Sizi inkâr ediyorlar, kendilerinden saymıyorlar!’ ifadeleriyle muhatap kılar ki pek çok zaman böyle olmuştur; ancak Doğu İnsanı, Türk-Kürt kardeşliğini sekteye uğratan adımların hakiki Türk kardeşinden gelmeyeceğinin farkındadır. Türk ise bölücülük yapanlarla Kürtler arasındaki derin ayrımın farkındadır!

 

Bugün, Doğu’ya atom bombası atmaktan, Diyarbakır’dan öteye duvar çekmekten bahsedenlerle (Ortaçağ’dan bahsetmiyoruz. 21.yy’dan bahsediyoruz!) Tarihteki Bedirhanlara, Bo Şerif’lere vd örneklere rağmen Kürdün Türk’ten, Türkün de Kürtten ayrılmadığının ayrılmayacağının sayısız delilleri gözler önündedir. Ve Türk’ün Kürde Kürdün de Türk’e kardeşlik mektubu yüreklerde mühürlenmiştir! Bu durum karşısında Yapay mektupların hükmü var mıdır? 01.07. 2010.

 

Yazan: Ayyıldız Aşığı bir Doğulu. Bizim için BU ÜLKE gökdelenler, sinemalar, metrolardan ibaret değildir. Bizler çamura bata çıka yol alsak da, (Şimdi şartlar çok daha iyi tabi!..) metrolara binmesek de, büyük stadyumlara gidemesek de, haberciler, tv'ler bayramdan bayrama uğrasa da sevgimiz eksilmez!! Bu ülke için geçmişte olduğu gibi bugün de can veririz!! ÇÜNKÜ BİZLER AY YILDIZ AŞIĞIYIZ!! SEVDAMIZ ÜÇ KURUŞLUK DEĞİLDİR!!VESSELAM!!

Share this post


Link to post
Share on other sites

O yazıyı ben baya bi önce okumuştum ve gerçek sanarak üzülmüştüm. Resmen sevindim şimdi (: Galiba bazı sıkıntılarının üst üste geldiği bir anda, biraz abartarak yazmış. Sen de güzel yazmışsın kardeşim

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet. Bu yazı aslında önyargıdan ibaret. Türkiye'nin en Batısına bir yargısız infaz olursa ilk önce biz karşı çıkarız. (Faşist İzmir yazısına da karşı çıkmıştık..) Ama maalesef bazı kimseler aceleci davranıyor, ya da bu mektup toplum mühendislerinin becerisi!!

 

Türkiye'nin tek vücut olabilmesi için bu tür çarpıklıklara primvermemek lazım. Gerçek Doğu'yu buradan gitmek istemeyenlere sormak lazım! SAYGILAR..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...