HİÇ 542 Report post Posted April 16, 2011 Ruhul Beyan adlı, kabul görmüş ve muteber tefsirler arasında gösterilen bu eserin müfessiri İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri tefsirinde önemli noktalara değinmiş. Kendisi yaklaşık 100 sene önce vefat etmiştir. Kendi zamanındaki değerlendirmeleri ortadadır. Günümüzle mukayese edildiğinde iyi düşünülmesi gereken mühim noktalara temas edilmiştir. YOL GÖSTERİCİ DOĞRU SEÇİLMELİ Tasavvuf yoluna giren kişinin mürşid-i kâmile olan ihtiyacı ve mürşidin misâli, denizde boğulmakta olan kişinin, kendisini boğulmaktan kurtarması, sanatında yüzme işinde iyi ve kamil bir yüzücüye olan ihtiyacı gibidir. Yüzücü kişi diğerlerini kurtarmak için onların elinden tutar. Yüzücü olduğunu söyleyen kişi, eğer tam yüzme bilmiyorsa, kendisiyle beraber onun elini tutanların batmasına da sebeb olur. (Böylece mürîdlerinin hepsi helak olup giderler.) Günümüzde mürid olmayan kişiler, şeyhlik iddia etmeye başladı. Câhil ve dalâlet üzere olan kişiler şeyhliğini haber vermektedir; cehalet ve dalâletinden dolayı.. Câhil şeyhler; isimlerinin anılmasını, şöhretlerinin yayılmasını, müridlerinin çok olmasını isterler. Bu yolda makam, mevki, kabul ve rant elde etmek için gayret ederler. Bu kimseler, bu büyük işi (irşâd makamını) ve büyük övgüye lâyık olan (velayet makamını ve şeyhliği) çocukların oyuncağı, şeytânın maskaralığı ve güleceği şey haline getirdiler. Hatta şeyhlik makamına mîrâs yoluyla oturmaya başladılar. Onlardan biri öldüğü zaman o şeyhin oğlunu hemen onun makamına oturtuyorlar, şeyhin oğlu ister büyük ve isterse küçük olsun. Şeyhliği baba ve dededen alanların tarikatları gerçekten tamam olmuş, nuru sönmüş ve kesilmiştir. Şeyhlik makamı maddî bir makam değildir. Şeyhlik makamı ma'nevîbir makamdır. Şeyh olmak için bir kişinin önce evliya ve âlim olması lâzım. Velayet makamına eren kişi ise ilim, amel, takva ve ihlâs ile Allah (c.c.)'ya yaklaşır. Şeyhlik ve zühd tarikatının sebebiyle dünyevî kazanç elde edenler yeryüzünde Allah'ın şâhidleri olan gerçek evliyanın dillerinde mel'ûndurlar. Çünkü bu kişiler kendilerini büyük sâdâtın (evliyâullâh ve mürşid-i kâmillerin) yerine koymuşlardır. (İsmail Hakkı Bursevi, Rûh'ül Beyân; 7.c, S.143-144.S.; 12.c, 108.s) http://www.mevlanatakvimi.com/ 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
TEYHAN 4 Report post Posted April 16, 2011 malesef günümüzde bunlardan çok var ,ALLAHÜ teala dosdoğru yolda olanın peşinden gitmeyi nasip etsin cümlemize.. ALLAH razı olsun sizden Quote Share this post Link to post Share on other sites