NFK-Fan 285 Report post Posted September 1, 2005 Necip Fazıl vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp: "Üstad", diye sormuş "Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik." N. Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan: "Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" cevabını vermiş. (Cagriweb'den alıntıdır, yanılmıyorsam Üstad bunu "O ve Ben" isimli kitabında veya herhangi bir konferansında anlatmıştı.) Saygı ve selamlarımla Quote Share this post Link to post Share on other sites
anill 0 Report post Posted January 23, 2006 O ve Ben'de rastlamadım böyle bir hikayeye.Baska yerde olması lazım..Her neyse Allah rahmet etsin hem üstada hem bize.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ü.Y 9 Report post Posted July 16, 2006 bu bölümü çok seviyorum ya.. sağolun. buldukça paylaşalım,öğrenelim.. hoşçakalın Quote Share this post Link to post Share on other sites
byhakki 1 Report post Posted July 17, 2006 böyle soruya böyle cevap.. ruhun şad olsn üstadım Quote Share this post Link to post Share on other sites
isyanlı sükut 4 Report post Posted July 17, 2006 gerçekten ben böyle insanları anlamıyorum doğru yaşam sorunsuz yaşam diye bütün felsefik akımlara inanırlar.onları kendilerine rehber olarak görürler .asıl rehbere önderede ne gerek var derler.üstad gereken cevabı vermiş ruhu şad olsun. Quote Share this post Link to post Share on other sites
ULU HakaN 0 Report post Posted July 20, 2006 Ne güzel bir cvp vermiş üstad Mekanı cennet olsun Quote Share this post Link to post Share on other sites
BaLaBaN 6 Report post Posted July 29, 2006 amin Quote Share this post Link to post Share on other sites
serdengeçti 10 Report post Posted August 13, 2006 Gerçekten Üstadın bu güzel vasfına hayran olmamak elde değil. İnşaalah Allah bize de nasip etsin etkili cevap verme yeteneğini Quote Share this post Link to post Share on other sites
gül-i rana 1 Report post Posted November 9, 2007 Bu hatıratın nerde geçmiş olduğunu hatırlamıyorum. Yine hocalarımın anlatmış olduğu bir hadiseyi anlatmak istiyorum, eğer olayın kimlerle geçmiş olduğunu bilenler varsa öğrenmek isterim. Ve tarih, kayıt olmadan yazmak istemem, ancak daha öncede dediğim gibi müslümanın uyanık olması lazım, uyanık olmanın ve hayatı aklı selim yaşamanın en güzel örneğidir üstad. Bizlerede bu hayat karşısında bahşedilen güzellikleri yaşarken sağdan soldan kimliğimizi yaralıyacak olan şahıslara, adeta; ağızlarının payını vermek değil, onları yastıklarına kafalarını koyduklarında, inleterek düşündürecek, kendilerini kayıp alemin içinde yalnız bırakacak kadar düşündürmeyi sevkedecek, aklı kafasının içinde varolan müslümana ihtiyaç var, bu nedenle tarih ve şahıslar belirsiz olsada paylaşmak istiyorum. Üstad vapurda yolculuk esnasında gazetesini okumaktadır, karşısında oturmakta olan bir şahıs üstada şöyle der; - Hz. Muhammed'in peygamber olduğunu, Allah ile kul arasında rehber olduğunu söylüyorsunuz insan rehberi olmadan Allah'a ulaşamazmı? Üstad gazeteden başını bile kaldırmaz; - Niçin vapura biniyorsun ki atla o zaman karşıya yüzerek geç! ----0----- Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted November 9, 2007 Selamlar, Açtığınız konu, daha önceden açılan ve aynı muhteviyata sahip olan bu başlığa taşınmıştır. Üstadın “O ve Ben” kitabında rabıta mevzuuna değindikten sonra kendi başından geçen bir hadise olarak değil de, topyekûn küfür yobazlarını içine dâhil edici bir şekilde anlattığı vasıta bahsini ele alan bölümü aşağıya ekliyorum. Sözde iman yobazlarına karşılık bir de küfür yobazları vardır ki şöyle derler: — Allahla kulun arasına girilmez! Gördünüz mü, nasıl giriliyormuş?.. Fakat bu girme değil, kulu Allah’a götürme işi... Yoksa zaten her fert Allahıyla yapayalnız; meleklerden bile gizli kalacak derecede yalnız... Bu mânada zaten araya girmek muhal... Fakat ileridekinin geridekini çekip götürmesi bakımından, Allah ve hakikate delâlet yolunda vasıtanın ne demek olduğunu o, kafası balyozla ezilemeyecek kadar sert küfür yobazına söyle anlatınız: — Sen, raftaki bir kitabı almak için bile araya vasıta katar, iskemleye çıkarken; sen vapurdaki yolcuyu seçmek için bile vasıtasız edemez, eline bir dürbün alırken, Allaha vasıtasız ermekten, hattâ tapmaktan nasıl bahsedebilirsin? Köprüden Üsküdar'a geçmek için bile vasıtasız kalsan bütün Karadeniz’i dolanmaya mecbur olan sen!... En büyük vasıta, O, Peygamber, Peygamberlerin Peygamberi... Sonra sahabi... Sonra velî... Sonra âlim... Sonra Müslüman, sadece, basit ve kuru Müslüman... Herkes herkese ve her şey her şeye, vasıta... Böyleyken herkes ve her şey, Allah ile dosdoğru bağlantıda... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Lider 0 Report post Posted November 20, 2007 çok güzel cvp vermiş. Quote Share this post Link to post Share on other sites
yunuscoskun 4 Report post Posted February 1, 2008 günümüzde kullanılan bir deyimle tabiri caizse adama kapak olmuştur bu söz... allah senden razı olsun be üstad Quote Share this post Link to post Share on other sites
atakan 0 Report post Posted February 2, 2008 üstad allah senden ve cümlemizden razı olsun bu imansızlara karşı yapabilecegimiz tek ve en güzel şey dinimizi iyi ögrenmektir. mekanın cennet olsun Quote Share this post Link to post Share on other sites
_mostar 30 Report post Posted June 20, 2009 Allah dostlarina varmadan Peygamber aleyisselama ulasmak, peygamber aleyisselama varmadan Allah a ulasmak....benim adima imkansiz..... Son asirda islam aleminden koparilan deger, tasavvuf... Artik Allah dostları türbelerde, kitaplarda anılmakta. Kimsenin aklına günümüzde Allah dostlarının olabileceği ve onlara olan ihtiyaç gelmemekte. Bir tasavvuf adamının ifade ettiği üzere, nasıl ki gece yarısı diş ağrısıyla uyanan bir insanın 'daha sonra doktora giderim' demesi ne kadar mantıksız ise, hakiki manada islamı yaşamamızı engelleyen kalbi hastalıklarımızın doktoru olan Allah dostlarına gitmeyi ertelemek ve daha da vahimi bunun farkında bile olamamak çok acıdır. Nasıl ki diş ağrısı Allah ın izni ile doktorun elinde ise, kalbi hastalıklarda Allah dostlarının elindedir. Vesileden gidip alınmak zorundadır... İslam bir ruh ise tasavvuf onun bedenidir. Eğer islam bir beden ise tasavvuf onun ruhudur.... ''Evet... Daha ne diyelim bilmiyorum, anlayan anlar. Yoksa bunu da anlayamayanın kafasını manevi matkapla delip o delikten sohbet etmek kalıyor. O da bizim işimiz değil, elinde manevi matkap olanın işi. Yoksa bu dünya tımarhanesinin zincirlik delilerini ancak bu dünya hastanesinin yüce velileri tedavi eder. Onları da hepimiz biliyoruz. Bulmakta da güçlük çekmeyiz. Ya onları bulur ve ümmete tavsiye edip buldururuz. Ya da kıyamet gününde saçımızı başımızı ellerimizle yolar, zebanilere de yoldururuz.'' Allah yardımcınız olsun... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Cakota 0 Report post Posted July 7, 2009 Helal be üstad...! Allah razı olsun...! Quote Share this post Link to post Share on other sites
mehmet hakkı 0 Report post Posted July 28, 2009 bir de Çöle İnen Nurda Şöyle Yazar : Peygamberler olmasaydı insanlar kaşığı nereye götüreceklerini bilmezlerdi. der Quote Share this post Link to post Share on other sites
SiyahCeket 67 Report post Posted June 24, 2010 Böyle bir anda, karşı tarafın (birazcık fikir haysiyeti varsa) ikna olması, kavraması, kestirmesi bakımından, Üstadın verdiği cevaptan daha tesirlisini bulmak zor… Olsaydı Üstad söylerdi zaten :) Saatlerce anlatılıp, izah etmeye çalışılacak bu konuyu iki cümlelik harika bir tablo halinde sunmak; asırlık bir çilenin meyvesi olmalı. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Faruk Erol 0 Report post Posted June 24, 2010 فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ «— Siz bana Muhammed Ümmetini gösterin; ben de size onun hemen kurtulduğunu haber vereyim... Nerede o ümmet ?..» "— Ya Rabbi ! Sana ne zaman şükür edici bir kul olabilirim ? Dedi. Bu sırada gâipten bir ses; — Bana şükür edici bir kul olabilmen için yeryüzünde senden fazla nimet verilmiş bir kulun olmadığını düşünmelisin, diyordu. Bu sözleri işitince; — Ya Rabbi ! Kendimden fazla nimet verilmiş bir kimsenin olmadığını nasıl düşünebilirim ? Zira sen, peygamberlere, âlimlere, padişahlara herkesten fazla nimet verdin, dedi. Bu defa; — Eğer peygamberler ( aleyhimusselâm ) nimeti verilmeseydi, sen doğru yolu bulamazdın. Âlimler olmasaydı, dinden çıkıp küfre girerdin. Padişahlar olmasa, evinde emin bir hâlde rahat oturabilir miydin ? Bunların hepsi, sana ihsan ettiğim nimetlerden değil midir ? Buyruldu..." Ya'ni, her insanın, eğer şuuruna varır ise, " Levlake..." den bir nasibi olabilir... Sırf Allah rızası için birbirlerini sevenlere ve O'nun Ümmeti'ne enbiya imrenirler... - Peygamberlere ne diye gerek duyuldu ? Biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik." ' - Ayol, asıl sana ne diye gerek duyuldu ? ' demiyoruz tabii ki... :) İnşallah hidayet bulmuştur da Allahın Sevgilisi'nin iftiharı için bir vesile daha olmuştur. :) Quote Share this post Link to post Share on other sites
HüZüN 0 Report post Posted July 11, 2010 zekayla imanın buluşması... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Çağatay Sis 0 Report post Posted September 3, 2010 çok temiz cevap Quote Share this post Link to post Share on other sites