Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mukarrabin

Yâr İle Şimdi...

Recommended Posts

YOLUMUZ "AŞK VE MUHABBET" YOLUDUR

 

 

Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri (k.s), Bizim yolumuz aşk ve muhabbet yoludur derdi. Bu yolda, insanın seyrü sülûkü muhabbet ile oluyor. Yolumuzun en başındaki büyük zat, Ebû Bekir-i Sıddık Efendimizdir (r.a). O, bütün sahabenin içinde derecesi en büyük olan idi. Neden? Diğer sahabeden daha mı çok amel yapıyordu? Daha mı çok ibadet ediyordu? Daha mı çok namaz kılıyordu? Hayır

 

O, Peygamber Efendimiz (s.a.v) ne kadar öğretmişse o kadar yapıyordu. Diğer sahabiler ne kadar yapıyorsa o da o kadar yapıyordu. Hatta bazı sahabilerden daha fazla yapanlar da vardı. Öyle olduğu halde o hepsini geçti. Hepsinden daha kıymetli oldu. Bunun hikmeti ne idi?

 

Allah ve Resûlünü, en çok Hz. Ebû Bekir Efendimiz (r.a) seviyordu. Onu görmeyince dayanamıyordu. Onu sık sık görmek isterdi. Ne zaman Resûlullah Efendimizden (s.a.v) birkaç saat ayrılsa hemen gider, arar, sorar, onu bulur, onunla beraber olmak isterdi. Bu yüzden aşkı, muhabbeti vardı. Demek ki insanı sevdiren beraber olmaktır. Devamlı beraber olabilmek için de bu zamanın insanı çok vakit bulamıyor. Ziyarete gidebildiğimiz zaman mürşidimizle beraber olabiliyoruz.

 

Sâdât-ı kirâm efendilerimiz de kendi mürşidlerinin yaNında amel ederken, mesela Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisi hazretleri, mürşidi Şah-ı Haznenin (k.s) yanında hizmet ederken her sene üç defa gider, mürşidinin yanında bir buçuk iki ay kalırmİş. Biz, hafta sonu gidiyoruz, pazartesi dönüyoruz. Fazla kalamıyoruz. Onun için, bizim istifademiz o zatların istifadesine göre çok daha az oluyor. Muhabbet de gidip gelmekle, beraber olmakla arttığına göre bu firsat bizim elimize az geçiyor demektir. Onun için önümüze çıkan fırsatları iyi değerlendirmeliyiz. Göreceksiniz ki o zaman muhabbetimiz daha fazla artacaktır.

 

Birbirimizi tanıyoruz; sofi kardeşler içerisinde kim daha çok sâdât-ı kirâm efendilerimizden bahsediyor, kim sık sık ziyarete gidip geliyorsa onun muhabbeti çok oluyor. Bu kardeşler, nereye gitse sohbet etmek istiyor, firsat buldukça ziyarete gitmek istiyor. Bu onların içindeki muhabbetten geliyor. Onun için bu tür kardeşlerimizi kendimize örnek alıp, bu muhabbeti onlar nasıl kazanmışlar, öğrenmeliyiz. Onlar da bizim gibiler. Fazla mı tesbih çekmişler, hayır, fazla mı namaz kılmışlar, hayır. Peki, nereden kazanmışlar o halde? İşte biz de onların yaptığı gibi yapmaya çalışacağız demek ki O zaman hepimize aynı nimet hâsıl olabilir.

 

Kardeşler!

 

Bu yolda bütün sâdât-ı kirâm efendilerimiz, muhabbetin üzerinde durmuşlar. Muhabbeti kazanmanın çaresine bakmışlar. Bunun için biz de elimizden geldığı kadar mürşidimizin verdiği vazifeleri yapıp kendimizi Rabbimiz Teâlânın ve Resûlünün (s.a.v) emir ve yasaklarına uydurmalıyız.

 

Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri Ankaradaydı, hastaydı. O zaman onun hizmetine bakan, merhum Seyda hazretlerinin halifesi Molla Ahmed hazretleri idi. O vakit, Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretlerinin bütün gece hizmetine bakıyordu. Ona dedim ki:

 

- Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretlerine sorsana, ne yapmış da böyle bu muhabbeti kazanmış? Durmadan mürşidi Şah-ı Hazneden bahsediyor, hiç ondan bahsetmediği zaman yok!

 

Hatta Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri, bir gün çok hastaydı. Yine hasta yatağında yatıyordu. Hiç kalkacak hali yok. Namaz için camiye gelemıyordu. Bu vaziyette iken Şah-ı Haznenin bir sofisi geldi. Ziyaret etmek istedi. İçeri girdi ve yanına oturdu. Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri, sofiyi görür görmez kalktı oturdu; Şah-ı Hazne hazretlerinin sofisi gelmiş diye Saatlerce onunla konuştu, keyif etti, güldü, rahatladı. Öyle sevindi ki rahatsızlığı yok oldu. Ancak o sofi gidince, mübarek yine rahatsızlandı. Yine aynı hastalık tekrar başladı.

 

İşte kardeşler!

 

Muhabbet olursa insan vücudundaki hastalıkları bile unutuyor, hiçbir şeyi kalmıyor. Çünkü muhabbet ruhun gıdasıdır. Ruhun aldığı zevk hepsinden fazla oluyor. Cesedin aldığı zevk, onun yanında hiçbir işe yaramıyor. Onun için muhabbet ehlinin etini de kesseler canı bir şey hissetmıyor, ağrı sızı hissetmıyor. Bu mübarekleri işte bu şekilde yakından gördük. Merak ettik, acaba ne yapmış da bu muhabbeti kazanmış, diye

 

Bir gece Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri, teheccüd namazı için kalktığı zaman, daha biz hiçbir şey sormadan kendisi Şeyh Ahmed Cezeri hazretlerinin sohbetini yapmaya başladı. Şeyh Ahmed Cezeri hazretleri, bundan 800 sene kadar evvel Cizre tarafında Onun Divan-ı Aşk adında büyük bir eseri var. Kasidelerinin hepsi aşk üzerine; Allah Teâlânın aşkı üzerine. O bölgede çok meşhur bir zattır.

İşte Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri, o gece durmadan onun sohbetlerini anlatmış. Nihayet sohbet bitince Molla Ahmed hazretleri,

 

- Kurban, demiş. Siz de Şah-ı Hazneyi böyle seviyorsunuz. Sizde de aynı muhabbeti görüyoruz. Siz ne amel yaptınız da bu muhabbet size ikram edildi, diye sormuş.

 

Gavs Seyyid Abdülhakim Bilvânisî hazretleri de,

 

- Biz, bize verilen vazifeleri yaptık, fırsat buldukça ziyarete gittik, Allah ve Resûlünün emir ve yasaklarına uyduk. Bunun üzerine Allah Teâlâ da bize bu lutfu ihsan etti, buyurmuş.

 

(Yar ile Şimdi Dr. Ahmet Çağıl; sayfa 32-36)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...