Kurtulun Başka(Laşa)Nlardan

[Horanta 39]

Kurtulun Başka(laşa)nlardan

Mehmet Kaya[email protected]15.06.2011 / 00:00

Seçim öncesi yaptığımız açıklamada, Adalet ve Kalkına Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi’ni içerisine alan“Mukaddesatçı Cephe”nin tamamını desteklediğimizi belirtmiştik. Toplamda, (%50 + %13 + %0,7 + %,1,25) oy oranları ile yaklaşık %65’i bulan bir netice ile seçim sonuçlanmıştır.

 

Özellikle MHP, BBP ve SP'de seçim sonuçları ile beraber iç muhalefetin etkisi ile hesaplaşma ve muhasebe süreci işleyecektir. Saadet Partisi üzerinde konuşamıyorum çünkü dengelerini ve bünyelerini bilmiyorum. Muhakkak içimizde, onların düştüğü vaziyet ile alakalı kelam edecek gönüldaşlarımız vardır. Üstad Necip Fazıl’ın, kendilerini “Milli Melâmet Partisi” olarak mimlediği, Siyaseti din mücadelesi olarak gören, taktik ve strateji yoksunu şahısların elinde çürümeye yüz tutmuş ve gün itibari ile miadı dolmuş bir yapı olarak teşhis edip takdiri muhataplarına bırakıyorum.

 

Milliyetçi Hareket Partisi, özellikle Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlığa gelişi ile beraber, Ülkücü dünya görüşünün gereklerinin yerine getirilmesini bırakın, tüm değerlere karşı cephe alan tavrı ile Ülkücüyü deforme etme çalışmalarını sürdüren bir yapının işgali altında, Ülkücünün iradesinin Kemalizme peşkeş çekilmesi sürecini yaşamıştır. Ülkücünün, Türk-İslam Ülküsünden eser kalmamış, yaşam tarzı, Sayın Bahçeli’nin direktifleri doğrultusunda yönlendirilmeye başlamıştır. Ülkücünün ruhunun, meydanlara sirayet şekli olan “Ya Allah Bismillah Allah-u Ekber” ve “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” sloganları yasaklılar listesine girmiş, varsa yoksa “Devlet’in Başına Devlet Gelecek” sloganı Ülkücülere dikte edilmiştir. Ahmed Arvasi’nin “Bizler Şahıslarla Kaim Olmayan Bir Davanın Mücadelecileriyiz” sözü, “Bizler Devlet Bahçeli’nin Davasının Mücadelecileriyiz” şekline bürünmüştür. Ülkücü dünya görüşünün fikri manzumelerini ihlalde sınır tanımayan zihniyet işine gelen ve kendisini ayakta tutan “Lider-Teşkilat-Doktrin” üçlemesinden “Lider” kısmını ise olabildiğince ayakta tutmuştur. Ülkücüler MHP’nin yabancıları haline gelmiştir. Bir siyasi parti düşünün ki, kendisi dışında, hatta siyasi düşmanı diye isimlendirilebilecek CHP’den medet umar gale gelmiştir. Netice, CHP’den MHP’ye tek oy gelmemiştir. Buna rağmen seçimden sonra A&G şirketi tarafından yapılan ankette, MHP’lilerin %23’ü, “MHP’ye oy vermeseydim, CHP’yi desteklerdim” diyecek bir siyasi fikre sahiptir.

 

DSP ile koalisyona girerek, Ülkücünün iradesini, Ülkücü katillerine peşkeş çeken zihniyet, uslanmış olmayacak ki, bu seçimlerde de, Ülkücüyü CHP’ye peşkeş çekme hazırlığına girmiştir. Sayın Bahçeli, seçim meydanlarında CHP aleyhine tek söz sarf etmeyerek, koalisyonun mesajlarını vermiş ve Ülkücülere kabullendirmiştir.

 

Başbuğ Alparslan Türkeş’in, MHP beyannamesini “Yeniden Maneviyata Dönüş” olarak isimlendirdiği ve seçim afişlerinde “Önce İman ve Ahlak” diyerek Ülkücünün gayesini belirttiği bir partide bugün olanlar, partinin, Başbuğ çizgisinden ne kadar uzaklaştığının açık göstergesidir.

 

Ülkücüler, sizlerden meclise girmenizi veya iktidar olmanızı değil, Ülkücü Hareket’in gereklerini yapmanızı beklemektedir. Anadolu’nun “Mukavemet Gücü” olarak isimlendirdiğimiz, “Ülkücü Hareket”in hakiki manasına tekrar bürünmesini ve bürünmenin Anadolu’yu baştan sona kuşatıcı “Bir İman ve Ahlak Nesli” olmasını istemektedir. Ülkücü Hareket, mayasını İslam’dan alan, gayesi, Türk’ü, İslam ülküsü etrafında mücadeleye sevk etmek olan, sadece Allah ve Resulü demenin, Ehl-i Sünnet Anadolu mücadelesini Ülkücü eli ile vermenin adıdır. Binlerce Şehidini bu gayeler ve tanımlar etrafında veren Ülkücülerin kanı, ne idüğü belirsiz, Müslüman Anadolu halkından uzak, Hz. Osman’a hakaretler etmekten çekinmeyen, fuhuş içinde yüzenlerin yakasındadır. Ülkücülerin bugün içerisine düştüğü halin vebali de bu Ülküsüzlerdedir.

 

Sayın Devlet Bahçeli, bir an önce istifa etmelidir. MHP’de artık çizgisinin adını koymalıdır. Muhafazakâr mı? Mukaddesatçı mı? Türk-İslam Ülkücüsü mü? Türk Milliyetçisi mi? Atatürk Milliyetçisi mi? Kemalist mi? Ülkücüler ya, fikrini partiye hâkim kılacak ya da bu partiyi Ülkücülükten ayıracaktır. Bunca yıllık mücadele, Müslüman, ahlaklı, dürüst, dava adamı, Mukaddesatçı bir isim bulamıyorsa, kapatın gidin. Ülkücüleri, şu bu şahsın değil, fikrinin emrine verin. Ülkücü irade bu durumda nerede duracağını ve ne yapması gerektiğini bilecektir.

 

Büyük Birlik Partisi’ne gelince, bir siyasi parti düşünün ki barajı geçeceğiz diyebiliyor ve netice de %0,7’lik bir oy ile seçimi sonuçlandırabiliyor. Rezillikte sınır tanımamanın, insanların umutları ile oynamanın en üst dereceden görüntüsüdür bu. Neymiş Efendim, Büyük Birlik Partisi %10,7 alacakmış, şayet baraj altı kalınırsa istifa edecekmiş beyefendi. Netice binde 7, (%0,7). Parti kurulalı, hatta bağımsız adaylar ile kısıtlı illerde seçimlere girilen 2007’de dâhil böylesi bir oy alınmamıştır. Peki, neden gençlerin umutları ve partiye gönül vermiş insanlar, umut tacirliği yapılarak kandırılma yoluna başvurulmuştur. Alınan oy miktarının kesinlikle nazarımızda önemi yoktur, Mesele siyasi parti ve iktidar yolunda nelerden feragat edildiği meselesidir. İlay-ı Kelimetullah ve Nizam-ı Âlem ülküleri yolunda mücadelenin “Bizim Dergâh” kadrosu elinde, siyasi kanadını teşkil edecek olan bu parti, yola çıktığı dönem de ölçüsünü Şehit Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun aynen şu cümleleriyle belirtmiştir “Bizim gayemiz, mecliste olmak veya iktidara gelmek değil, bizim gayemiz ahirette Allah resulünün yanında saf tutmaktır.” İşte siyasi çizgi sınırlarını böyle belirleyen bir parti geleneğinin, seçim meydanlarında sanki yegâne gayesi meclise girmekmiş gibi davranmış olması ve insanları buna dönük çalışmalara sevk etmesi ve neticenin %0,7 olması.

 

Büyük Birlik Partisi aday belirlemeden tutunda, seçim süresince sürdürülen çalışmalarda tüm ilkeleri ayaklar altına almıştır. Liyakat ve ölçü şartları olmaksızın ve aranmaksızın talip olan herkes aday gösterilmiştir. Seçim çalışmalarında MHP’nin, kaset olayı vurgulanmış hatta öyle bir hadsizlik yapılmıştır ki, genel başkan yardımcılarından biri çıkıp “MHP’den neden ayrıldığımız şimdi daha iyi anlaşılıyor” diyerek nasıl bir siyasi zihniyetle hareket ettiğini ortaya koymuştur. Muhsin Yazıcıoğlu’nun ismi ile 16 yıl ayakta duran ve fakat onun katillerinin ortaya çıkarılmasında zerre kadar fedakârlık yapamayanlar seçim çalışmalarında hala Muhsin Yazıcıoğlu ismini kullanarak ayrıca bir sömürüye imza atmışlardır.

 

Milliyetçiliği ve Ülkücülüğü, %14 ile azınlığa iten bu iki partiden şikâyetçiyiz. Ülkücüleri gereğini yapmaya davet ediyoruz. Muhsin Yazıcıoğlu ne diyordu “Ağaca dayanma kurur, duvara dayanma yıkılır, insana dayanma ölür… Dayanacaksanız Hakka dayanın, Allah’a dayanın yeter. Muhsin, Hakk’ın yanında ise sizde Muhsin’in yanında olun. Muhsin, Hakk’ı terk ederse sizde Muhsin’i terk edin”. Bizler de Ülkücülere sesleniyoruz; lideriniz, fikrinizdir, haktan ve Allah’tan uzak şahıslar sizin lideriniz olamaz. İradenizi ve gücünüzü sizden olmayanların emrine vermeyin. Kurtulun fikrinizi yok etmeye memur, işgalcilerden. Kurtulun baş bildiklerinizden. Kurtarın fikrinizi iğdiş etmeye çabalayan, Allahsızlardan, ahlaksızlardan, Ülküsüzlerden, Kemalistlerden, sahte Milliyetçilerden…. Ülkücüye, Genel Merkez binasında oturup, tepeden bakan, kravatlı monşerler değil, davasının en önünde, inandığı fikirleri yolunda ölümü göze alacak, Allah-Vatan-Millet yolunda serdengeçtiler lazımdır. "Yık, firavunlaşan lider görünümlü alçakların devranını, Kur, devletleşecek fikrinin iktidarını".