Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Kalemdar

Bir İbadet, Bin Mükâfat

Recommended Posts

cocuk.jpg

 

Bir İbadet, Bin Mükâfat

 

Hayat hızlı, işler yoğun, şairin dediği gibi 'ibadetler özürlü'. Çoğu kez sevapları 'acele'ye kurban ediyoruz. Oysa, yaptığımız küçük iyilikler, ibadetler konusunda göstereceğimiz dikkat ve özen Allah'ın rızasını kazanmanın vesilesi olabilir.

 

Bazı gecelerde yastığa başımızı koyduğumuzda dünya hayatına fazla ehemmiyet verip görevlerimizi yerine getirmediğimizi düşünürüz. Bir miktar huzursuzlukla birlikte gelecek günleri daha iyi değerlendireceğimiz konusunda ikna etmeye çalışırız kendimizi. Bu düşüncelerle uykuyu karşılarız ve devam eden günler ne yazık ki bir öncekinden farklı olmaz.

 

Biraz düşünsek, sevap kazanacağımız amelleri yapmak çok mu zor, hakikaten yapmamız gereken işlerden alıkoyar mı bizleri? Ne kadar vaktimizi alır ki namaz kıldıktan sonra tespih çekip dua etmek, namazın sünnetini terk etmemek, her vakitte abdest almak ya da saatlerce televizyon izlemek yerine birkaç sayfa Kur'an okumak...

 

Sevabını bildiğimiz halde her nedense bazı amelleri yapmakta biraz ilgisiz davranıyoruz. Dinimiz kolaylıklar dini. Çok küçük bir amelle bile büyük mükafatlar kazanabiliyoruz. Peygamberimiz (sas), çölde susuzluktan ölmek üzere olan köpeğe su vermenin bile cennete girme vesilesi olabileceğini müjdeliyor. Küçük amellere büyük neticeler veriliyor İslam dininde. İhmalkâr davrandığımız, belki de terk etmeyi alışkanlık haline getirdiğimiz ibadetlerin mükâfatını bilmek en önemlisi. Böylelikle günlük hayatın yoğunluğundan sıyrılıp ibadetlerimizi yerine getirmekte biraz daha itinalı davranabiliriz.

 

Fazileti büyük ameller ön sıraya alınmalı

 

Bir ameli yerine getirebilmek için öncelikle ilim gerekiyor. Sonrasında da niyet ve iradeyle birlikte büyük sevaplar kazanabiliriz. İlahiyatçı Doç. Dr. Şadi Eren, bu kısa hayatta ebedi cenneti kazanabilmenin yolunun küçük fırsatları değerlendirebilmekten geçtiğini düşünüyor. Ona göre daha mühim olan ibadetler öne alınmalı, yani sıralama yapılmalı. Böyle olduğunda kazanç daha fazla oluyor. Küçük gibi görünse de Allah rızası için yapılan amellerin sevabı ölçülemez. Eren, "Küçük, büyük her amel, Allah katında çok faziletlidir. Herkes kendini sorgulamalı. Dünyaya ve ahirete fayda vermeyen, lüzumsuz şeyleri terk etmeli. Peygamberimiz (sas), 'Yaptığın her iyilik senin için sadakadır.' diye buyuruyor. Yerdeki çöpü almak, mümin kardeşine tebessüm etmek sadakadır. Bu bağlamda hayatımızdaki her bir iş sevap kazandırabilir. Bunları uygulamakta da hiçbir zorluk yok." diyor.

 

Peygamberimiz'in (sas), "Her kim yatsı namazını cemaatle kılmışsa, o kimse gecenin yarısına kadar namaz kılmış gibidir ve her kim de sabah namazını cemaatle kılmışsa o kimse gecenin hepsini namazla geçirmiş gibidir." hadisini hatırlatan Eren, bu gibi hediye olarak düşünebileceğimiz işleri kaçırmamamız gerektiğini söylüyor.

 

İlahiyatçı Dr. Emanullah Polat ise hayatın; Allah Teâlâ'yı tanıma, O'nunla Kur'anî ölçülere göre karşılıklı diyalog kurma esasına dayandığına değiniyor. Bu diyaloğu bir çeşit ticaret ve alışveriş olarak görmenin de mümkün olduğuna inanan Polat, Kur'anî ölçülere riayet edildiği takdirde her zaman kulun kârlı çıkacağını anlatıyor. Bazı amellerin yapılmasının kolay, sevabının da bol olduğunu hatırlatan Polat, bu amelleri şöyle sıralıyor: "Allah Teâlâ'yı çok zikretmek, O'nu sevenleri sevmek, abdest almak, elhamdülillah ve sübhanallah deyip Kur'an-ı Kerim okumak, hastaları ziyaret etmek ve cenazeye katılmak..."

 

Günlük hayatta birçok davranışın sadaka olduğunu ve yerine getirdiğimizde büyük kazanım elde edeceğimizi söyleyen Polat şöyle konuşuyor: "İnsanlara tebessümle muamelede bulunmak, yolunu kaybedene yolunu göstermek, bilmeyenlere iyi ve kötü olan şeyleri anlatmak, âmâ olana yol göstermek, yolda bulunan herhangi bir engeli kaldırmak, bir Müslüman'a ihtiyacı halinde borç para vermek, sevapları gizli yapmak, kişinin kendi rızkı için diktiği meyve veya mahsulden insan veya hayvanların yemesi sadakadır." [email protected]

 

***

 

Biraz dikkat, biraz özen, sevap kazan...

 

Akşam yemeğinden sonra televizyonun karşısında geçen saatler... Aklımızda da yatsı namazı. Yorgun düştüğümüz, saatin ilerlediği bir vakitte namaza niyet ederiz. Tabii sadece farzını ve vitir vacibini kılmak üzere!

 

Bir abdestle birkaç vakit namaz kılarız. Abdest alırken dökülen her bir damlayla küçük günahlarımızın af olacağını bildiğimiz halde...

 

"İbadetlerin en faziletlisi, vaktinde kılınan namazdır." hadisini hepimiz biliriz ama namazı son anda kılmakta ısrar ederiz. Namaz kıldıktan sonra tesbih çekmenin ehemmiyetini bildiğimiz halde, mühim işlerimiz olduğundan dolayı tesbih çekmeden ve dua etmeden ayrılırız seccadeden. Dostlarımızla saatlerce muhabbet eder, uzun dakikalar televizyon karşısında kalabiliriz ama iki sayfa Kur'an okumaya vaktimiz yoktur.

 

 

Vaktimizin müsait olmadığı gerekçesiyle bahaneler üreterek cemaatle namaz kılmayız. "Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan 27 derece daha üstündür." hadisi zihinlerimize işlemiştir oysa.

 

"Her kim sabah namazını kılmışsa, o kimse Allah'ın korumasındadır." hadisine rağmen geç yattığımızdan dolayı sabah namazını ihmal ederiz.

 

Sohbete çağrıldığımızda vaktimiz olmadığından dolayı ya gitmek istemez ya da zorlanırız. Gezmeye davet ise yorgunlukları unutturur. Peygamberimiz, "Âlimin sohbetinde bulunmak, bin rekât nafile namazdan üstündür." buyuruyor.

 

Pahalı kıyafetler alıp lüks yerlerde yemek yiyebiliriz ama yardım istendiğinde o cömertliği gösteremeyiz. "Sadaka, malı eksiltmez aksine sarf edilen malın yerine daha iyisi verilir." hadisi gerçek zenginliği anlatıyor.

 

Peygamber Efendimiz, "Ezanla kamet arasındaki dua asla geri çevrilmez." buyuruyor.

 

Hadislerin müjdelediği mükâfatlar

 

Cuma namazı için mescide ilk giden kişi bir deve, ikinci giden bir sığır, üçüncü giden kişi de bir koç kesmiş gibi sevap kazanır.

 

Ezanla kamet arasında yapılan dua asla geri çevrilmez.

 

Her kim bir cenaze namazına ulaşır ve namazını kılarsa onun için bir kıyrat sevap vardır ve her kim de onun defninde iştirak ederse onun için de iki kıyrat sevap vardır. Denildi ki: İki kıyrat nedir? İki koskocaman dağdır buyurdular.

 

Dul kadına ve yoksul kimseye yardım için uğraşan, tıpkı Allah yolunda cihad eden kimse gibidir.

 

Her kim günahlarının çok olmasına rağmen affedilmesi için, günde yüz defa "Sübhanallahi ve bihamdihi" derse deniz köpükleri adedince günahları olsa dahi bunlar silinir.

 

Her kim sabah namazını kılmışsa, o kimse Allah'ın korumasındadır.

 

Bütün aylar içinde üç gün oruç tutmak, bütün yıl oruç tutmak gibidir. Peygamberimiz (sas) dedi ki: La havle ve la kuvvete illa billah (güç ve kuvvet yalnızca Allah'a mahsustur) zikri, cennet hazinelerinden bir hazinedir.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cümleten selamun aleykum sevgili gönüldaşlarım malumunuz yarın inşallah üç ayların ilki olan Receb-i Şerif ayına girmiş olacağız. İlk üç günü oruçlu geçirir isek sevabı hayli bol, tabi ziyade Allah rızasını umacağız orası ayrı. İstifade edelim, böyle mübarek aylar geceler boş geçmesin.

 

Yarın akşam namazı sonrası 20 rekat da namaz var ihlas ve fatihayla. 2 rekatta bir selam. Haberiniz ola. Bu fakire de dua edin imtihanları güzel geçsin olur mu?

 

Selametle

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üç Aylar

 

 

Halide Yenen

 

Kulluğun yoğun olarak yaşandığı bir mevsim olan üç aylar, müminler için manevi bir eğitim dönemidir. Recep ve Şaban, kulluğun dorukta yaşandığı Ramazan ayına bir bakıma hazırlanma sürecidir.

Kâinat yaratıldığından beri insanlığa verilmiş en büyük nimettir İslâm. Her nimetin kendine göre şükür tarzı vardır. İslâm nimetinin şükrü ise, ‘Müslümanım' diyenlerin gerçek Müslümanlar gibi yaşaması, hakiki anlamda teslim olmasıdır. Bu dine gönülden bağlanmasıdır. Bu dini yaşamayı ve anlatmayı dert edinmesidir. Yüce Allah'a sevgide ve kullukta, attığı her adımda Kur'an yürüyen, konuştuğu her sözde Kur'an konuşan o peygamberler sultanına sevgide ve itaatte cömert olmasıdır.

O nasıl Allah'tır bilir misiniz? Bir bahçenin içinden çeşit çeşit sebzeyi, meyveyi, tahılı bir anda çıkarırız! Aynı topraktan yazın ayrı, kışın ayrı ürün alırız! Havadaki bulutun ve rüzgârın, yerdeki karıncanın, gökteki yıldızın bile çeşidi vardır! Mevsimlerin, sıcağın ve soğuğun, yağmurun ve karın; taşın, toprağın bile çeşidi vardır!

İnsanları dahi çeşit çeşit yaratan O Yüceler Yücesi Mevla kulunu affetmek, onu ecir sahibi yapmak, cehennemden azat edip cennete koymak için günleri, ayları bile birbirinden farklı yaratmıştır. Bazı günleri ve ayları fazilet bakımından üstün kılmıştır.

Enes b. Malik (r.a)'ın haber verdiğine göre Peygamber (sav) Recep girdiği zaman şöyle dua edermiş:

"Allahım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır!"

Kulluğun yoğun olarak yaşandığı bir mevsim olan üç aylar, aynı zamanda müminler için manevi bir eğitim dönemidir. Recep ve Şaban, kulluğun dorukta yaşandığı Ramazan ayına bir bakıma hazırlanma sürecidir. Belki Peygamberimiz (sav) de "Allahım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl!" diye dua ederlerken, bu hazırlık dönemini en verimli şekilde geçirmek için Allah'ın yardımını istiyorlar; "Bizi Ramazan'a ulaştır!" dualarıyla da vahyin inmeye başladığı Ramazan ayına ve o ay içindeki bin aydan hayırlı kılınmış Kadir Gecesi'ne kavuşma heyecanını ve ümidini özlemle dile getiriyorlardı.

Bu üç aylarda ruhlarımızın doğal ortamı olan manevi havayı yoğun olarak teneffüs ettikleri öyle geceler vardır ki, Rabbimiz bu gecelerde kullarına tövbe kapılarını ardına kadar açar, onların üzerine rahmet yağmurlarını yağdırır ve onları, dosdoğru yolu gösteren Kur'an güneşiyle aydınlatır.

Bu üç aylarda ruhlarımızın doğal ortamı olan manevi havayı yoğun olarak teneffüs ettikleri öyle geceler vardır ki, Rabbimiz bu gecelerde kullarına tövbe kapılarını ardına kadar açar, onların üzerine rahmet yağmurlarını yağdırır ve onları, dosdoğru yolu gösteren Kur'an güneşiyle aydınlatır. İşte bu nedenledir ki, bu mevsimde tövbe kapısından girip rahmet yağmuruyla ıslanan müminlerin kalpleri Kur'an güneşiyle buluştuğunda, orada, O yüceler Yücesi Allah'ın binbir çeşit sıfatı türlü renkleriyle gök kuşağı gibi tecelli eder. Müminlerin kalplerinde pırıl pırıl parlayan bu güneşe eşlik etsin diye camiler aydınlatılıp minarelerinde kandiller yakıldığı içindir ki bu gecelere ‘kandil' denilegelmiştir.

Evet, bu geceler Allah'ın kullarına bir ikramıdır. Rabbimiz bu gecelerde müminlerini rahmetiyle kuşatarak kulluğun, ibadetin, itaatin, barışın ve sevginin zevkini, güzelliğini tattırmaktadır. Tat alma duyusunu kullanma acziyeti içindeki inanmayan kalplere ise, hiç olmazsa bu ikramı, bunu olmazsa bir sonrakini, ölüm gelmeden önce, kabul edin çağrısında bulunmaktadır.

İşte Hakk sofrasının açıldığı bu geceler zincirinin ilki, Recep ayının ilk Cuma gecesi olan mübarek Regâip Kandili'dir. Regâip, ra-ğa-be kökünden gelmektedir. ‘Rağabe' kelimesinin sözcük anlamı, elde edilmesi arzu edilen değerler, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, onu elde etmek için çaba sarfetmek demektir. Hakk davetine katılıp bu sofraya oturanların istekleri, duaları geri çevrilmeyecektir; çünkü bunu Allah'ın sevgilisi Peygamberimiz (sav) bize bildiriyor:

"Beş gece vardır ki, o gecelerde yapılan dualar geri çevrilmez. Bunlar, Receb'in ilk (Cuma) gecesi, Şaban ayının ortasında bulunan gece, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı geceleridir."

Onbir ayın sultanının gelmesine iki ay kaldı. Bu sayılı günlerde az bir gayrete çok mükâfat, az sermayeye çok kâr vardır. Bu günlerin kıymetini bilip hakkıyla kulluk edenlerden, Hakk Teâlâ'ya şükran borcunu gereği gibi ödeyenlerden olmalıyız. Kullukta, ibadette, itaatte, sevmemizde ve saymamızda cömert olmalıyız. Aslında sahip olduğumuz her ne varsa hepsi O'nun mülkü değil midir? O halde, bize verdiği nimetleri O'na kulluk yolunda harcamaktan çekinmek, malı sahibinden esirgemek değil midir?

Bugünler hem Hakk'a, hem de Hakk'ın kullarına karşı doğruluk ve samimiyette, sevgi ve saygıda cömert olmanın, cömertliğimizi pekiştirmenin zamanıdır. Kur'an okuyarak kalbimizi ve beynimizi beslemenin, oruçlarımızla nefislerimizi terbiye etmenin, namazlarımızla kulluğumuzu dorukta yaşamanın, sadakalarımızla kardeşlik bağlarını güçlendirmenin zamanıdır. İbadetlerimizden aldığımız güçle insanlar arasına sevgi ve barış tohumları ekmenin zamanıdır ki bu üç ayın sonuna ulaştığımızda ektiğimiz tohumlar filizlenip, kuvvetlenip sapı üzerinde dimdik duran altın sarısı başak tarlası haline gelsin. Bundan mülkün Sahib'i hoşnut olmaz mı? Hoşnut olursa kullarını sevmez mi? Severse âlemlere sevdirmez mi?

 

Sevenlere ve sevilenlere selam olsun ...

 

http://www.sonpeygamber.info/uc-aylar

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...