Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Kalemdar

Selimiye Cami Ve Külliyesi, Dünya Mirası Listesi'nde

Recommended Posts

selimiye.jpg

 

Selimiye Cami ve Külliyesi, Dünya Mirası Listesi'nde

 

BM Bilim, Eğitim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO), Selimiye Camii ve Külliyesi'ni, ''Dünya Mirası Listesi''ne dahil etti.

 

UNESCO'dan bugün yapılan açıklamada, Edirne'deki Selimiye Camii ve Külliyesi'nin ''Dünya Mirası Listesi''ne dahil edildiği belirtildi.

 

2. Selim, Selimiye Camii'ni, Edirne'de Mimar Sinan'a yaptırdı. Sinan'ın 90 (bazı kitaplarda 80 olarak geçiyor) yaşında yaptığı ve "en iyi eserim" dediği Selimiye Cami,i gerek Mimar Sinan'ın gerek Osmanlı mimarisinin en önemli yapıtları arasında yer alıyor.

 

Caminin yapımına, kapısındaki kitabeye göre 1568 (Hicri:976) yılında başlandı. Cami, 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da ancak II. Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açıldı.

 

Fransa'da hafta sonuna kadar süren toplantıların sonunda, Selimiye Camii ve Külliyesi'nin Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmesi bekleniyordu.

 

-DÜNYA MİRASI PROGRAMI NEDİR-

 

1972 tarihli UNESCO "Dünya Doğal ve Kültürel Mirasının Korunması Sözleşmesi"ne göre, dünyada "evrensel seçkin değer" ölçütlerine uyan kültürel ve doğal varlıklar, "Dünya Mirası" sayılıyor.

 

"Dünya Mirası Listesi" adını taşıyan bu listeye girmeyi başaran yerler, dünya çapında statü, prestij, turistik çekicilik, kaynak ve teknik yardım imkanı elde ediyor.

 

Üye ülkeler ise bunun karşılığında söz konusu yerlerin "otantikliğini ve bütünselliğini" bir Yönetim Planı çerçevesinde korumak üzere gerekli idari önlemleri alma yükümlülüğünü üstleniyor.

 

Sözleşmenin uygulamasının izlenmesinden, 24 ülkeden uluslararası uzmanların seçilerek yer aldığı Dünya Miras Komitesi sorumlu. Listeye girecek yerleri de aynı Komite tespit ediyor.

 

Türkiye'nin başvuruları sonucunda, Dünya Kültür Mirası Listesine, 1982 yılından bu yana İstanbul, Divriği Ulu Cami, Truva, Safranbolu, Pamukkale, Kapadokya, Nemrut, Xanthos-Letoon ve Hatuşaş girdi.

 

Zaman

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah! Selimiye ah!

 

Şu meşhur 4 minareli…

 

Sinan’ın torunları, ceplerinin astarında kaybettikleri tarih gibi Selimiye’yi de unutsalar da. O; gün gelirde olur ki yüz kızartmaya sebep olurum diye yaradanını hatırlatan minareleriyle dimdik ayakta.

 

Gitmek nasibolmuştu vakti zamanında...

Şöyle batı cephesinden (parkın olduğu taraftan) kafamı kaldırıp baktığımda çocukluğumdan bu yana binbir gayretle bastırdığım yükseklik korkumu yeniden depreştirmiş idi. "İlk görüşte aşk" diyorlarya nasıl bir his olduğunu anlatmaya bu kardeşinizin kelime haznesi yetmiyor affedin

 

Unesco'yu bir kenara bırakıp dede mirasımız olan Selimiye Camii için hatırlatma babından küçük bir derleme;

 

 

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kanuni Sultan Süleyman tarafından II Selim adına Mimar Sinan'a imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi 6* yılda bitirilen ve Sinan’ın "ustalık eserim" diye iftihar ettiği Selimiye Camii bir çok İslami vasıfları sembolize emektedir

Bazıları;

 

-caminin tek kubbesi oluşu ALLAH'ın birliğini

-pencerelerinin beş kademeli oluşu İslam'ın beş şartını

-bütün pencerelerinin 99 tane oluşu Cenab-ı Hakk'ın 99 ismini

-vaaz kürsülerinin 4 tane oluşu 4 hak mezhebini

-mabedin bütün külliyesinde 32 kapının oluşu İslam'ın 32 farzını

-arka minarelerinde 6 yolun olması imanın 6 şartını

 

 

Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi

Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni'nin canını sıkmıştı Sinan'ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan'a

Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye'ye gitti Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi

Sultan gözlerine inanamadı Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle '' Bu ne iştir Mimarbaşı '' diye haykırdı Oysa Mimar Sinan'ın içtiği nargilede tömbeki yoktu İçtiği sadece suydu

Usta mimar nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu Mihraptaki imamın sesini aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu

Bunun için Anadolu'nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti Bu küpleri içleri boş ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine en iyi şekilde yaymayı başarmıştı.

///Mikrofonsuz ses akustiği sağlanabilen en büyük mekandır

 

Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti.

Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu.

Sinan bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı

Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı.

Şaşırdınız değil mi?

Durun daha bitmedi…

Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan Odada toplanan islerden dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı

Süleymaniye'nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri yazılar süslemeler caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı

Bütün bunlar bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle teknolojisiyle yapıldı.

Son Bir Şifre daha var.

Hani oyuklar var ya isin bir odada toplanmasını sağlayan hava akımını içeri alan...

Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda birinden caminin içindeki ALLAH diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz

 

Ayrıca Süleymaniye'nin hangi köşesini hangi duvarını hangi açısını ölçerseniz ölçün sayısal olarak karşınıza ALLAH kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz

 

 

*bazı kaynaklara göre 7 yıl

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mimar Sinan'ın Selimiye(Sultan Selim) Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı besinci bir işlem bularak çözdüğü söylenir.

Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür.

Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır

 

Bir gün Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler...

Tabii hemen Japon’u, "Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır. Lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar. Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş:

 

"Bu imkânsız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkânsız, orada hiçbir şey yok, orada hiçbir şey yok..."

 

ZEMİN GEVŞEK TOPRAK

 

Selimiye camisinin zemini gevşek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş. Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar. Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler. Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler.

 

Minarelerin temellerini açınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karşılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce aynı şeyi düşünmüş meğerse!

 

JAPON HEYETİ ŞAŞIRTAN TEKNİK

 

1950–60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye’ye gelmiş.

 

Heyet İmar ve İskan Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofya’yı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan' in kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş. Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar.

 

Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akil sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.

 

Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler. Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Oradaki olağanüstü sistemleri görünce iyice şoke olmuşlar.

 

RAYLI SİSTEMİ SİNAN'DAN ÖĞRENDİLER

 

Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani su an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış.

 

(Selim'in dehasına bir dip not olarak; Tac Mahal’in mimarı Mehmet Efendi Mimar Sinan’ın öğrencisidir.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...