Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Rönesans

Göbeğini Kaşıyan Kıllı Adamlar

Recommended Posts

Bu tabir, Câhiliyye dönemi Araplarının fakîr muhâcir ve ensâra yakıştırdığı bir sıfat değildir. Ebû Cehil ve Ebû Leheblerin; Ammar, Selman, Habbab, Suheyb ve Bilâl radıyallâhu anhümlere söylediği sözlere hiç benzemiyor. O câhil müşriklerin aşağılayıcı sözlerinde bile bu yakıştırmaya nisbetle bir asâlet vardı. Aşağılamanın asaleti olur mu diye söylenmeyin! Her şey diğerine/değerine nisbetle aşağı-yukarı, uzun-kısa, büyük-küçük diye sıfat kazanır. Beyaz siyaha nisbetle beyazdır. Siyahın olmadığı yerde beyazın anlamı olmaz.

 

Arap yarımadasında, mîlâdî 6-7. yüzyılda hayat sürmüş küstah müşrikler, sahip oldukları dünyevî servet ve makamla, kölelik-efendilik gibi statülerin meşrû olduğu toplum yapısında îmân etmiş mü’minlerle bir arada bulunmaktan imtinâ etmişlerdi. Akla yatkın gerekçelerle “Onlarla bir arada bulunmak şerefimize dokunur.” demişlerdi. Zîrâ o zamanki toplum yapısının kölelik-efendilik gibi keskin hatları vardı. Servet ve makam sahibi bir efendinin kölesiyle yemek yemesi, aynı mecliste bulunup aynı haklara sahip olması imkânsızdı. Köleler, sırt ve kollarındaki damgayla belli olduğu için herhangi bir köle, herhangi bir şehirde, herhangi bir asilin karşısına oturup da sohbet edemez. Kölenin oğlu da köle olur. Kölelik ve câriyelik gibi statülerin câri olduğu bir toplum yapısında servet sahibi asiller ilk anda; İslâm’ın eşitlik, doğuştan hürlük haberlerini anlayamayabilirler! Nitekim, Ebû Süfyan radıyallâhu anh da böyle olmuştu. İlk Müslümanların fakîr ve kölelerden olduğu hatırlanırsa, küstah müşriklerin mazereti belki mazûr görülebilir. Allah’ın Rasûlü aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz de bu kanâate varmış, fakat, âyet-i kerîmenin haberiyle kanâatinden dönmüştür! Bilâl, Habbab, Suheyb radıyallâhu anhüm’ler köle, Ammar radıyallâhu anh’sa fakîrdi.

 

Herhangi bir olay tahlîl edilirken hakkānî sonuca varmak için olayı zaman, yer ve şartlarına göre değerlendirmek gerekir. Utbe, Ebû Cehil, Ebû Leheb gibi müşriklerin himayesinde yüzlerce köle, uhdesinde limitsiz sermaye bulunurken, fakîr ve kölelerle aynı havayı teneffüs etmek istemeyişlerini, aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz kendi reyiyle mazûr görmüş, fakat vahiy mazereti kaldırınca vahye tâbi olmuştur.

“Göbeğini kaşıyan kıllı adamlar” tabiri, günümüz dünyasında Ebû Cehil’den daha sefîl bir adamın, bir veya birkaç şahsa değil, bir kitleye yakıştırdığı sıfattır. Milyonların üstünde oy alarak -% 47- hükûmet olan bir partinin seçmenine yakıştırılan bu tabirin sahibi Ebû Cehil’den daha sefîldir. Hangi zaman, yer ve şartlarda hayat sürdüğünü anlayamayacak kadar şaşkın olan bu adam, kendisini Ebû Cehil’in makam, yer, zaman ve servetinde görmekte; bu görüşle, ülke nüfusunun yarısına yakınını köle vehmetmektedir. Vehminde kurguladığı kölelerin hükûmet olmasını, âmir statüsünü kazanmasını hazmedemeyen sarhoş, tabîatiyle kusmuştur. Kusmuğunu elbette ki kendisi yalayacaktır!

 

Mağrur küstahlara göre Müslüman, ilkel, bağnaz, zevksiz, “bidon kafalı” ve gereksizdir. Ne var ki onlar vergi verirken, ayakkabı boyarken, hamallık ve ev temizliği yaparken lâzımdır. Onlarla aynı sitenin apartmanında oturmak, aynı restoranda yemek yemek, aynı uçağın koltuğunda yan yana yolculuk yapmak, en kötüsü, onlarla aynı statüye sahip olmak mümkün olamazdı. Onlar, uygarlığın nimetinden faydalanacak insanlar değildiler. Onlar için lüks olan uygarlık, onların zıddı olan modern hayattır. Modern hayatın içinde “hamam böcekleri” kadar hayatiyet ve hakîkati olmamalıdır!

 

Televizyon dizilerinde yıllarca seyrettirilen kapıcı ve temizlikçilerin âidiyetlerine dikkatle bakılırsa, “göbeğini kaşıyan kıllı adamlar” ve “efendiler” birbirinden rahatça ayrılır. İki yüz yıldan fazla bir zamandan beri, önce dîn, sonra dindarlar sistemli şekilde kapıcı ve hizmetçi rûhiyâtına büründürüldü. Evin sahipleri gerçekte kimlerdi acaba?

 

İki yüz yılı aşkın bir çelişkinin, toplum ve ferd zihnini uyuşturduğu hengâmede, hegemonya kuran şaşkınların uykusunu kaçıran bir hakîkat var: İslâm, bir coğrafyanın, bir zamanın ve bir şartın anlayışı değil, bütün zaman, şart ve coğrafyaların üstünde vahiy şuurudur. Varoluş gâyesiyle tanışan Müslüman, vahiy şuuruyla, zihnindeki keşmekeşin, hâtırındaki zilletin farkına vardı. Mağrur küstahlar bu fark edişi gördüklerinden olsa gerek, paniklemekte, kölesi kaçmış efendi havasına girmektedir. Kaç nesildir “Sen busun” şartlandırmasıyla kimliğinden soğutulan, “Bu olamazsın!” tehdidiyle kişiliğinden uzaklaştırılan Müslüman, içinde bulunduğu girdâbın farkına vardı. Şimdi bu girdaptan çıkış yolunu aramakta.

Bu arayış, efendileri öyle telâşlandırdı ki “medeniyetler çatışması” kehânetinin doğmasına vesile oldu. Efendiler, asırlardır dayattıkları muâsır medeniyet (!) “bâtıl Batı”nın tükenişini görüyorlar. Köleliğin lezzeti zihnini felç etmiş olan birileri, bu kehanete karşı “medeniyetler ittifakı, dinler arası diyalog” zilletini dile getiriyor. Tükenen bâtıl Batı’nın devamı için çırpınan köle ruhlular, Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretleri’nin şu haber-i şerîfini nasıl okuyorlar acaba? “Milletlerine tâbi olmadıkça, senden ne Yahudiler ne de Hristiyanlar aslâ râzı olmazlar.”[1]

 

Âyet-i kerîmeden gelen “milletlerine” lafzatullahını müfessirler dîn olarak anlamışlardır. Böylelikle millet; bilgi, anlayış, yaşayış ve yönelişte bir olanların oluşturdukları topluluk olarak anlaşılmış olur. Bu anlayış da, milletin dîn ile aynîleşebileceğini haber verir. Milleti dînden, dîni milletten ayırmak, onları iki ayrı ses, soluk, kelime olarak tasavvur etmek, birçok müşkülü beraberinde getirir.

Bâtıl Batı’nın -bu tabir Yahudi ve Hristiyan medeniyetini haber verir- bakışıyla görülen eşyâ ve olayların tanımının bâtıl olduğunu anlamadan, nerede olduğumuzu anlamak imkânsızdır. İki yüz yılı geçkin bir sürede görüşler bâtıl Batı’nın formatıyla şekillendi. Millet, ümmet ve medeniyet kelimelerinin içini dolduran bâtıl anlayışı aynı ile kabûllenmek gibi hatâlara düşüldü. “Türk milletindenim, İslâm ümmetindenim, Garp medeniyetindenim.” dövizi, bir topluluğu şekillendiren zihnî anayasa oldu. Bugün ‘Türk’ denilince “Ergenekon, şamanizm, Tarkan, Orkun, şölen, ozan” gibi argümanlar hâtırlara geliyor. İslâm denilince Arap yarımadası, Arap örf ve âdetleri hatırlatılmaya çalışılıyor. Medeniyet sözü, hürriyet meşalesini havaya kaldırıp okyanusa ve oradan cümle âleme meydan okuyan Birleşik Amerika’dan başka bir şeyi hatırlatmıyor. Muâsır medeniyet, o heykelle aynîleşmiş ve o heykel, şaşkınların mihrâbı olmuş!

 

Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz, bir haber-i şerîfinde bu hakîkati haber veriyor: “İslâm garîb olarak başladı, yine ilk başladığı gibi garîb hâline dönecek ve yılanın deliğine çekildiği gibi, iki mescidin arasına çekilecektir.”[2] İki mescidden murad, Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî’dir.

Millet, ümmet, medeniyet kelimelerinin hakîkati Mekke ile Medîne, Hira ile Sevr arasında şekillendi. Buradan bütün zaman ve coğrafyalara yayıldı. Tekrar yerine, nûrun inkişâf ettiği yere döndürülmek isteniyor. Bu istek bâtıl Batılılarca “medeniyetler çatışması” kehanetiyle formüle edilirken, mukallid kölelerce “medeniyetler ittifakı, dinler arası diyalog” kerâmetiyle (!) takviye edilmektedir. “Medîne Vesîkası” olarak adlandırılan mukaveleyi de tersinden okuyarak kerâmetlerine dayanak yapıyorlar. Hevâsını firâset, evhâmını ilim olarak gören zavallılara, ezel ve ebed arası en sâdık beşerin sözünü hatırlatmak gerekir. Muhtemel ki, garîblerin kimler olduğu sorusuna cevaben haber verdikleri hakîkat: “Garîbler, benden sonra insanların ifsâd ettikleri sünnetimi düzeltecek olan kimselerdir.[3]

 

[1] Bakara Sûresi: 120.

[2] Müslim, îmân: 117.

[3] Tirmizî, îmân: 13.

 

 

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...