Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Kalemdar

Padişahlık Gururuyla Gelince

Recommended Posts

Sırlı Sultan Ebul Hasan Harakani...

O daha dünyaya gelmeden seneler önce yayılmıştı semaya kokusu. Harakan şehrinin havasını uzunca içine çeken Arifler Sultanı Bayezid-i Bistami (k.s) "Bu kasabadan öyle bir er'in kokusu geliyor ki yıllar sonra zuhur edecek ve zamanın kutbu olacaktır" buyurdu. Nitekim Bayezid Hazretlerinden tam 91 yıl sonra dünyaya gelmiş, 12 yıl türbedarlığını yapmış, ruhaniyetinden feyz alarak tasavvuf yolunun sönmeyen bir yıldızı olarak yüzyıllarca sonrasına ışık tutmuş ve binlerce gönlü aydınlatmıştı.

 

Rabbimizin rızasından gayrısı ona hiçbir zaman hoş görünmemiş, bunu da; "Cennet ve cehennemin benim nezdimde yeri yoktur zira her ikisi de mahluktur. Benim rağbetim ise mahlukata değil Hâlık'adır" sözleriyle ifade etmişti.

 

Yaptığı fetihler ve kahramanlıklarıyla ihtişamının zirvesinde olduğu bir dönemde Gazneli Sultan Mahmud, Harakan şehrine haber yollayarak şeyhi yanına çağırır.

 

Allah dostlarının hayat prensiplerinde devlet adamlarının ayağına gitmek yoktur. Çünkü o kapı menfaat kapısıdır, ikbal kapısıdır, dünya kapısıdır. Halbuki onlar dünyayı ellerinin tersiyle iterek maneviyat aleminde kanat çırpan ebabillerdir.

 

Hasan Harakani hazretleri bir meşgalesinden dolayı gelemeyeceğini bildirince "o vakit biz O'nun yanına gideriz" diyerek şeyhin huzuruna varır. Sultan kapıdan girince Harakani Hazretleri başıyla selamını alır fakat ayağa kalkmaz. Sultan bu duruma şaşırır lakin belli etmez ve sorar;

 

03_Agustos_2011_12_58_53_9845697283.jpg

 

-Şeyhin Bayezid-i Bistami nasıl bir zat idi? Harakani hazretleri şöyle cevap verir:

 

-Öyle bir zattı ki ona bir defa nazar eden hidayete ererdi. Sultan Mahmut heyecanla;

 

-Ebu Cehil'ler Ebu Leheb'ler Rasulullah (sav)'ı çok gördüler ama iman etmediler, senin şeyhin daha mı faziletlidir?

 

-Sizin bahsettiğiniz müşrikler Kainatın Sultanı'nı Abdullah'ın yetimi olarak gördüler, o gözle baktılar. Ebubekir Sıddık' (r.a)ın gözü ile baksalardı Allah'ın elçisi olarak bilir, küfrün karanlığından imanın nurlu yoluna erişirlerdi" dedi.

Sultan bu cevaba hayran olmuştu. Demek ki bakmasını bilenden hakikatlerini gizlemiyordu Rabbimiz. Aslında her bakan da göremiyordu. İlahi nurları görebilmek için de gaflet perdelerinden arındırılmış manevi gözlere ihtiyaç vardı. Yoksa kör olmakla gören olmak arasında bir fark olmazdı.

 

Şeyh'in tasarrufundan kendinden geçmişçesine etkilenen Sultan Mahmut kapıya doğru ilerlerken Hasan Harakani hazretleri de onu uğurlamak üzere ayağa kalktı.

 

Bunu gören Padişah;

 

-Buraya geldiğimde yüzüme dahi bakmadınız şimdi ise beni ayakta uğurluyorsunuz bunun hikmeti ne ola? diye sordu.

 

Harakani hazretleri:

 

-Başlangıçta padişahlık gururuyla, bizi sınamak için buraya geldiğinizden ayağa kalkmadım ama şimdi görüyorum ki derviş olarak bu kapıdan çıkıyorsunuz. Dervişlik devletine ve tevazu haline saygı gerektir, bu yüzden ayağa kalktım buyurdu.

 

O'na göre sufi gündüz güneşe, gece yıldız ve aya ihtiyacı olmayandı. Çünkü sufilik varlığa ihtiyacı olmayan yokluktu

 

Asırlar öncesinin hiç sönmeyen manevi kandilleri, kararmış gönülleri aydınlatmaya, insanlığa manevi ufuklar açmaya devam ediyor.

 

Fatma Betül Özüer / HaberKültür.Net

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...