MÜNZEVİ 202 Report post Posted August 25, 2011 Yakîne Eren Tûl-i Emeli terk eder Hâlıkının Allah olduğunu bilip de O’na kulluk etmeyen, Râzıkının Allah olduğunu bilip de huzur ve güven içinde bulunmayan, dünyanın geçiciliğini bilip de ona itibar eden, ateşin facirlere yuva olduğunu bildiği halde ondan ürpermeyen, cennetin ebrarın yurdu olduğunu bilip de oraya girmek için amel etmeyen kimse aldanmıştır. Zünnun-ı Mısri ks demiştir ki, “Yakîne eren tûl-i emeli terk eder. Tûl-i emeli terk eden zühde erer; zühd hikmete, hikmet de her işin sonunu düşünmeye götürür ki ahiret imanı, bu iman ve tefekkürün kemal halidir. Ebu Türab en Nahşebi anlatıyor: Çölde azıksız sefer eden bir delikanlı gördüm. Kendi kendime dedim ki: “Eğer bunun yanında yakîn azığı yoksa muhakkak helâk olur. Kendisine: Ey delikanlı! Böyle yerlerde azıksız mı gezersin? dediğimde cevaben: Ya şeyh! Kaldır başını! Allah’tan başka bir şey görüyor musun? dedi. Ben de: Sen bu mertebeye erdikten sonra istediğin yerde istediğin şekilde gez” dedim. Perdeler kalkınca iman îkâna erer Varlık hicabında kalmanın zilletinden kurtulan, uhrevi işlerde yakîne ermenin tadını tadar. Gözlerinden hicab kalkıncaya kadar iman eder, hicab kalktıktan sonra yakîne erer. Hz. Ali ra “Perdeler açılmış olsa yakinim artmaz, zira ben devamlı yakin içindeyim.” demiştir. Çünkü varlık perdesinden sıyrılanın uhrevi işleri müşahede etmesini bedeni hicapları perdeleyemez. Perdelerin açılmasıyla iman mertebesinden îkân mertebesine ererler. Kur’an’ın yol göstericiliğiyle hidayete erip gabya iman edenler, namazlarını dosdoğru kılanlar, kendilerine verilenlerden infak edenler, Hz. Muhammed as’a ve ondan evvelkilere inzal olunanlara iman edenler, ahirete yakinen iman edenlerin ta kendileridir. Bunlar gerek dünyada gerekse ahirette, dünya işlerinde ahireti, ahiret işlerinde dünyayı iç içe ve yakînen müşahede ederler. Ahireti dünyadan ayrı ve uzak görmedikleri için ahirete iman mertebesinden, îkân mertebesine yükselirler. Allah Taala bu hususta: “Şimdi senden perdeni kaldırdık. Artık bugün gözün çok keskindir.” 50/22 buyurmuştur. Felah üç mertebedir Gabya iman, namaz ve infak ile başlayan seyir, öncekilere ve sonrakine ve ahirete yakînen iman ile kişiyi felaha götürür. Felah üç mertebedir: İlki: Hevasına ve dünyanın geçici süslerine tabi olmamak, şeytanın vesvese ve fitnelerine kapılmayarak nefse karşı muzaffer olmaktır. İkincisi: Küfürden, dalaletten, bid’at ve cehaletten, imanın elden çıkmasından, cehenneme müstahak ve cennetten ve cemalden mahrum olmaktan kurtulmak; Üçüncüsü ise: Ebedi mülkte, hüznü olmayan sevince, ihtiyarlığı olmayan zindeliğe, hesabı olmayan nimete, perdesi olmayan görüşmeyle bakaya ve Cemalullah’a kavuşmaktır. Beyzâvi Tefsiri’nde naklolunduğuna göre Necmüddin Daye ks demiştir ki: “Bu ayet-i celilede hideyetin “hüden” şeklinde nekra olarak gelmesi, her bir mertebenin hidayetini içine almak içindir. İlk beş ayette vasıfları sayılan “muttakî”lerden her biri, Rablerinden bir keşif, bir nur, bir sırr, bir lutf ve bir hakikat üzeredirler ki Allah’ın enbiya ve evliyasını nimetlendirdiği kemal, zat ve sıfatına, ebedi ihsanına nisbetle bu nimetler ummandan bir katredir.” Bakara Suresi Tefsirinden alınmıştır. Quote Share this post Link to post Share on other sites