Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
MÜNZEVİ

Tevâtürle Sabit Hükümleri İnkar Etmek !

Recommended Posts

esifil.jpg

Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü, Mehdi (a.s) gelişi, kabir azabı ve benzeri meseleler hakkında genellikle şu tarz değerlendirmeler yapılıyor: “Bu meseleler Kur’an’da geçmiyor, bazı hadislerde yer alıyor. Ama hadis Kur’an’a aykırı olamaz. Dolayısıyla bu konulardaki hadisler uydurmadır.” Ya da, “Evet, bu konuda bazı hadisler var, ama bu hadisler itikadî sahada bir şey ifade etmez.”

İmam Ebû Hanîfe şöyle der: “Kabir azabını bilmem” diyen kimse helaka uğrayan Cehmiyye’dendir. Çünkü o kimse, kabir azabının ifade edildiği “Biz onları iki defa azaplandıracağız” (9/et-Tevbe, 101) ayetini ve kabirdeki azabı anlatan “Şüphesiz zulmedenlere bundan başka da bir azap var” (52/et-Tûr, 47) ayetini inkâr etmiştir. Eğer bu kimse, “Ben ayete inanıyorum; ancak tefsir ve teviline inanmıyorum” derse kâfir olur.

Çünkü Kur’an’da, tevili tenzilinin aynı olan (ne ifade ettiği konusunda ayrıca yoruma gerek bırakmayacak ölçüde açık olan) ayetler vardır. Eğer bunu inkâr ederse kâfir olur.”

Yine İmam Ebû Hanîfe buyurur ki: Mestler üzerine meshin, mukim için bir gün bir gece, yolcu için üç gün üç gece olacak şekilde hak olduğunu ikrar ederiz. Çünkü hadiste böyle varit olmuştur. Bu konudaki rivayetler mütevatir seviyesine yakın olduğu için inkâr edenin küfründen korkulur.”

Ekmeluddîn el-Bâbertî bu metni şerh ederken ilginç bir anekdot nakleder. Buna göre Tabiun’dan Katâde Kûfe’ye geldiğinde İmam Ebû Hanîfe ile bir araya gelirler. Ona şöyle der: “Sen, Dinlerini fırka fırka bölenlerden misin?” İmam buna şöyle cevap verir: “Ben Hz. Ebû Bekr ile Hz. Ömer’i (r.anhuma) diğer sahabîlerden üstün tutarım. Efendimiz (s.a.v)’in iki torununa muhabbet beslerim. Ve mestler üzerine meshe kailim.” Bunun üzerine Katâde üç kere, “İsabet ettin. Bu çizgiden ayrılma” der.

Burada enteresan olun nokta şu: İmam Ebû Hanîfe, itikadî çizgisi hakkında Katâde’nin kulağına gitmiş olan yalan-yanlış bilgileri tashih etmek için dönemindeki bid’at fırkaların görüşlerine muhalif olduğunu beyan sadedinde üç husus zikretmektedir. Bunlar arasında sadece mestler üzerine meshin fıkhî bir mesele olduğu açıktır.

Böyle olduğu halde İmam, bu meselenin itikadî bir boyutu olduğunu ihsas etmektedir. Bu boyut, konuyla ilgili rivayetlerin “ilim” ifade edecek kemiyette olduğu gerçeğinden başkası değildir.

İmam Ebû Hanîfe (rh.a), itikadî meseleler hakkında yeterli bilgisi olmayan kimselerin takınması gereken tavır hakkında şöyle der: Tevhit (itikad) ilminin ince meselelerinden herhangi bir hususu anlamakta müşkilat çeken kimsenin, meseleyi sorup öğreneceği bir alim bulana kadar o konuda Allah Teala katındaki doğru neyse o şekilde inanması gerekir. Bu durumdaki bir kimsenin, meselenin doğrusunu öğrenmeyi ertelemesi caiz değildir. Bu durumdaki kimsenin, tevakkuf etmesi, meselenin aslını öğrenmekten geri durması mazur görülemez.

Eğer bu durumdaki kimse, meselenin aslını öğrenmekten geri durursa (ve hayatını öylece şüphe içinde geçirmeye devam ederse) dinden çıkar.”

Bu sebeple itikadî meselelerde ya aklımıza takılan hususları ehil kimselerden sorup doğru bir şekilde öğreneceğiz, ya da hiç bu meselelere dalmadan “inandım” deyip geçeceğiz. İtikadda şüpheye yer yoktur.

Ebubekir Sifil

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

günümüzün hastalığı malumunuzdur ki sohbetlerde önlerine Kuranı Kerimi açıp, kendi heva ve heveslerine göre konuşan kimselerin sayılarındaki artıştır. eğer amacın Kuranı Kerimi insanlara anlatmaksa aç büyüklerin tefsirlerini önüne aktar oradaki kıymetli bilgileri. ama öyle değil öyle olur mu hiç, ekranlarda boy gösteren, kendi kanallarında programlar yapan kimselerin ehli sünnetin muteber alimlerinden ne eksiği var!!! onlar alimdi de bunlar değil mi! bunlar alimse onlar yüzbinkere alim ama bu hakikati nefslerinin algılaması zor.

 

adam Kuranı Kerimi açıyor, burda şu var bu yok, şu mesele böyledir şöyledir derken bizim müslümanlarımız "sen ne dediğinin farkında mısın be hey hoca!" diyemiyorlar. yahu imamı azam hazretleri varken ne yapalım günümüzün prof etiketli, ağzı şerli, yüzü nursuz, mezhepsiz adamları...

 

el insaf...

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tevatürle sabir mevzuu, hükmü reddetmenin karşılığı bizzat din-islam dairesinden çıkmaktır. İkinci şık yoktur. Hadisin Kur'andan bir hükmü nasih edebilme özelliğinin olabilirliğini dahi tartışmıştır alimler. Düşününüz ayetin hükmünü kaldırmaktan bahsediyoruz. Kimi asalak ve türevlerinin sadece Kur'an müslümanlığı dedikleri, kulağa hoş gelen derinde sünneti yok sayan güruh yarın cehennemin kütür kütür yiyeceği etten kalıptır. Müteşeddidim evet.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...