Kalemdar 293 Report post Posted September 30, 2011 Sanki onlara uzak bir yerden seslenilir... Yüce Allah, kuluna şahdamarından yakın. Rabb'i bu kadar yakınken, insanın bu kadar uzak olması ne büyük yanılgı. Nefsinin bencil tutkularına takıldığı oranda insan şeytana yakın, Allah’tan ise o denli uzaktır. “Ben” diyen kişi zalimleşir, kendisine zulmeder, kendi elleriyle kendisini cezalandırır, mahveder ve ona kapılar açılmaz. Onların “... kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur’an), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir.” (Fussilet Suresi, 44) Oysa insan Rabbini aşkla sevmek için gelir dünyaya. Allah’ın rızasını yaşamaya, Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmaya, Allah’a kul olmaya gelir.Ruhundaki sevgiyi öldürmüş insanın o ölüyü diriltmesi, o sevgiyi açığa çıkarması gerekli. İnsan, Allah aşkını ve Allah korkusunu hissetmeli. Bu duyguları içi titreyerek yaşayan insan dünyanın ve ahiretin tüm güzelliklerine kavuşur. Kalpten tam olarak Allah’a teslim olan insan, şeytanın kontrolünden çıkar; artık onu Rabbi yönetir. Gönülden teslim olmak, sürekli derinliği, mutluluğu ve güzelliği yaşamaktır…Güzel söz söylendiğinde Allah’a yakınlık artar. Güzel söz söylemek mümine özeldir. Sözün güzel olanını söyleyen insan Allah’ın tecellisini üzerinde görür. O’nun güzel isimleri insanda ne kadar tecelli ederse, kişi Rabb’ine o kadar yakınlaşır. İnsan, Rabbini zikretmediği, O’ndan uzak olduğu an zayıf düşer. Kur’an’da, “Allah’ın nuru”nun, isminin yüceltilmesine izin verdiği evlerde olduğu ifade edilir. Allah’ın Kendisi’nin anılmasına izin vermesi çok önemli. O zaman Allah, Kendisi’ni zikreden kuluyla birliktedir. İki kişi konuşurken üçüncüsü Allah’tır, üç kişi konuşurken dördüncüsü Allah’tır. O, sinelerin özündekini, gizlinin gizlisini bilir, her konuşulanı duyar, insanın her anını görür, içinden geçen her düşünceyi bilir. Uyanıkken, uyurken, yürürken, konuşurken, tek başına kaldığını zannettiği anda da Allah hep kulunun yanındadır. Allah, teslim olsun diye kuluna hastalık verir, bela verir. Bunların tümü Allah’ın lütfudur; Kendisi’ni hatırlatır. İmtihan zamanında hep Allah’ı hatırlar insan, Rabbine yakın olur. Ölümcül hastalığa yakalanmış ruh haliyle Allah’a yakın olmalı, sarsılmaz bir bağla bağlanmalı. O zaman ne evin, ne arabanın, ne de kariyerin önemi kalır. Samimi insan için Allah’a kul olmaya engel, yakınlaşmaya da bir sınır yoktur. Rabbine sığınan insan, hızla akan nehirde akıntıya kapılıp sürüklenmeyen bir yaprak gibidir. Ara sıra akıntının şiddetinden sarsılsa da, güçlüdür, sürüklenip gitmez. Allah ile kurduğu yakın ve kesintisiz bağlantı, ahirette de onu kıyamet gününün korkusundan ve sonsuz azaptan kurtarmaya vesile olur. Şeytanın vesveselerine, kışkırtmalarına uyan ve Allah’ı anmayan kişi ise şeytan nereye sürüklerse oraya gider. Bir nimet kaybı, eksiklik ya da zorlukla karşılaştığında, bunun Allah’ın imtihanı olduğunu düşünemez. Dünya hayatındaki sayısız güzellik ve nimeti kendisi için yaratanın Allah olduğundan ve ‘o gün’ kendisine ulaşan nimetlerin tümünden sorgulanacağından gaflettedir. Oysa yakın olmayı reddettiği Rabbine ‘tesbit edilmiş günde’ kavuşacak, dünyada neye çaba harcadığını düşünüp-anlayacaktır. Onlar senin Rabbine sıra sıra sunulmuşlardır. Andolsun, siz ilk defa yarattığımız gibi bize gelmiş oldunuz. Hayır, bizim size bir kavuşma-zamanı tesbit etmediğimizi sanmıştınız değil mi? (Kehf Suresi, 48) Allah, Kendisiyle aramızda kesintisiz ve güçlü, kopmaz bir bağlantı kılsın. Kendisini hiç unutturmasın; uyurken de unutturmasın. Sonsuz gücünü hakkıyla takdir etmemizi, gücümüz yettiğince korkmamızı ve derin aşkla sevmemizi ilham etsin… Fuat Türker HaberKültür.Net Quote Share this post Link to post Share on other sites