Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Çilekeş

Muhammed Raşid Hz.lerinin Veda Sohbeti

Recommended Posts

S.MUHAMMED RAŞİD HZ.LERİNİN VEDA SOHBETİ

 

Bismillahirrahmanirrahim !

 

Allah (cc) bize 3 büyük nimet bahşetmiştir.Bu nimetlere çok şükür etmemiz lazımdır.Bu nimetlerden; oruç tutmak, zekat vermek, namaz kılmak Allah(cc)’ın bizlere bahşettiği en büyük nimetlerdendir.

 

O nimetlerden birincisi ve en önemlisi,Allah(cc) bizleri müslüman olarak yaratmıştır. Allah(cc) müslümanlara cenneti ve içindeki çeşitli nimetleri yaratmıştır ve ebedi olarak orada kalacaklardır. Bizim de bu nimete karşılık ibadetlerimizi arttırmamız gerekir. Allah(cc) isteseydi bizi müslüman değil de kafir olarak yaratabilirdi. Kafirler için ebedi cehennem ateşi ve azabını hazırlamıştır.

 

İnsan bir düşünecek olursa, bir mum alevine bile parmağını tutsa ateşin acısına dayanamaz. İnsan bilerek bir mum alevine bile parmağını tutmazken nasıl olur da ebedi ateş olan cehennemlik amelleri işler, günahlardan kaçınmaz ve ibadet yapmaz? Bunu düşünerek ibadetlerimizi arttırmalıyız. Allah(cc) bütün dünyanın servetini bize vermiş olsaydı, müslüman olmanın bedelini gene de karşılayamazdık.

 

Allah(cc)’ın bize sunduğu ikinci büyük nimet; bizleri en büyük ve en son peygamber Hz. Muhammed (sav)’in ümmeti olarak yaratmış olmasıdır. Nasıl ki, Hz. Muhammed(sav) peygamberlerin en efdali ve üstünü ise, Hz. Muhammed(sav)’in ümmeti de ümmetlerin en üstünü olarak dünyaya gelmişlerdir.

 

Hz. Musa(as) Levh-i Mahfuza baktığı zaman orada Hz Muhammed(sav)’in öyle hasletlerini büyüklüğünü, faziletini görmüş, ki; “Ya Rabbi; keşke beni de Hz. Muhammed(sav)’in ümmeti olarak yaratsaydın, başka bir şey istemezdim.” buyurmuştur. Hz Peygamber(sav) buyurdular: “Benim ümmetimin evliyaları, Beni İsrali’in peygamberleri gibidir.”(bu büyüklük bakımından değil, hidayet bakımındandır.) Eskiden gönderilen peygamberlerin bir kısmı yalnız kendisini irşad etmiş, bir kısmı yalnız kendi aile fertlerini, bir kısmı yalnız kendi içinde bulunduğu kabilesini, bir kısmı da yalnız bulunduğu köyü irşad edebilmiştir. Hz Muhammed(sav)’in ümmeti evliyalar, Mürşid-i Kamiller ise daha fazla irşadda bulunarak daha çok kimselerin(insanların) hidayete ermelerine vesile olmuşlardır.

 

Allah (cc)’ın bize sunduğu üçüncü büyük nimet; Allah (cc), Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ümmetini son ümmet olarak yaratmış, bizleri de ümmetin en son kısımlarında yaratmıştır. Diğer ümmetler binlerce sene toprak altında (kabirde) yattıkları, ve günahkar olanların kabir azabı çektikleri halde, bu son ümmet az bir süre toprak altında yatacaktır ve (günahkarlar içinde) azapları daha kısa olacaktır. Kabir azabı da çok kısa bir zaman sürecektir.

 

Hz. Muhammed (sav) Miraç’a çıktığı zaman Allah (cc), Peygamberimiz (s.a.v.) ve ümmeti için hergün 25 vakit namazı farz olarak kılmalarını emrediyor. Miraç’tan dönüşe Peygamber (sav) gökte Hz Musa(as)’ın ruhaniyeti ile görüşüyor. Hz. Musa(as), 25 vakit namazın çok olduğunu , ahir zaman ümmetine ağır geleceğini, Allah(cc)’tan azaltması için niyazda bulunmasını Peygamberimize söylüyor.Resulullah(sav) da tekrar Allah(cc) ‘ın huzuruna varıp, 25 vakit namazın ağır gelebileceğini, vakitleri biraz azaltması için niyazda bulunuyor. Allah(cc) 5 vakit azaltarak 20 vakte indiriyor. Resululluh(sav) geriye dönerken tekrar Hz. Musa(as) ile karşılaşıyor. Hz.Musa(as) gene çok olduğunu, ümmetinin buna takat getiremeyeceğini söylüyor ve azaltması için tekrar Allah(cc)‘ın huzuruna gitmesini söylüyor. Bu gidip gelmeler her seferinde 5 vakit azaltılmak üzere, 5 vakit namaza kadar indiriliyor ve her gün 5 vakit namaz kılmaları Hz. Muhammed(sav) ümmetine farz kılınıyor.

 

Pyagamberimiz(sav), Hz Musa(as)’nın bizzat kendisi ile değil, evrahi ile görüşmüştür. Tabi ki Allah(cc)’ın dostları ölmez , yalnızca nakil olur, yer değiştirir. Onların himmeti, yardımı her zaman vardır.

 

Hz. Musa(as), Hz Muhammed(sav)’in ümmetinin fazilet ve büyüklüğünü Allah(cc)’ın yanındaki değerini Levh-i Mahfuzda gördükten sonra: “Ya Rabbi; Hz Muhammed(sav)’in ümmeti olamadım, ümmetini bari görenlerden olsaydım.” Diye arzu ediyor. O arada İmam-ı Gazali (ra)’nin oraya geliyor ve Musa(as) ile görüşüyor.

 

Musa(as):

 

-“Sen kimsin?” diye sorunca, İmma-ı Gazali:

 

-“Muhammed oğlu, Muhammed Uluemiroğlu, Hamidoğlu İmam-ı Gazaliyim” diye cevap veriyor.

 

Bu cevap üzerine Hz. Musa(as):

 

-“Künyeni neden bu kadar uzun okudun? Yalnızca İmam-ı Gazali deseydin yetmez miydi?” diyor. İmam-ı Gazali(ra) cevap olarak diyor ki:

 

-Allah(cc) Hazretleri, kelam konuşmaya gittiğin zaman sana kim olduğunu sorduğunda sen kendini tanıtırken; “elinde bastonu, sırtında kepeneği olan çoban Musa’yım” diye künyeni uzun kullandın, sadece Musa deseydin yetmez miydi? diye sorusuna cevap veriyor. Hz. Musa (as) buna cevap olarak:

 

-Ben Allah(cc) ile biraz fazla konuşabilmek için künyemi uzattım, diyor. İmam-ı Gazali cevap olarak:

 

-Sen Allah(cc)’ın büyük peygamberlerindensin,Kelamullahsın, kitap gönderilenlerdensin. Onun için seninle daha uzun konuşma şerefine kavuşmak için ünyemi uzattım diyor.

 

İmam-ı Gazali(ra), zamanın en büyük alimi idi, ama tasavvufu sevmeyen,münkir bir alim. İmam-ı Gazali(ra)’nin kardeşi ise tasavvuf ehli bir zat idi. İmam-ı Gazali’ye ilminden dolayı, her müşkülü olan fetva almaya geldiği halde, kardeşi arkasında namaz bile kılmıyordu.

 

İmam-ı Gazali(ra) arkasında namaz kılmadığı için kardeşini annesine şikayet etti. Annesi imamın kardeşini camiye, cemaate gitmesi için ısrar etti. Gayesi İmam-ı Gazali’nin gönlünü almaktı.

 

Gazali’nin kardeşi annesine:

 

-Anne, onun arkasında benim namazım olmaz, dedi.

 

Bunun üzerine annesi fazla ısrar etti: “Bak oğlum, o senin büyüğün, sen cahilsin, ağabeyin alim kişidir, herkes ona geliyor, müşkülünü halledip gidiyor, herkesin namazı kabul oluyor da, senin ki neden kabul olmasın? Mutlaka gidip arkasında namaz kılacaksın.” Diye çok ısrar edince imamın kardeşi camiye gidiyor. O gün İmam Gazal(ra)’ye namazdan önce biri geliyor ve hayız(kadınlık hali) hakkında bir sual soruyor. İmam da “namazdan sonra gel, cevabını vereyim” diyor.

 

Namaza başlayınca İmam devamlı olarak hayız ile ilgili suali düşünüyor ve namazın tamamını cevap hazırlamakla geçiriyor. Bu arada İmam’ın kardeşi devamlı tekbir alıyor(namazda olduğunu hatırlaması için), sonunda namazı bozuyor ve tekrar kılıyor. İmam kardeşinin ikide bir tekbir tekbir almasına ve namazı bozup, tekrar yalnız olarak kılmasına çok üzülüyor ve annesine şikayette bulunuyor. Annesi: “Oğlum, neden ağabeyinin namazına müdahale ettin, cemaatin içinde mahçup düşürecek hareket yaptın, hani bana söz vermiştin, namazı kılıp gelecektin.” Deyince İmam’ın kardeşi annesine:

 

-“Anne, bir insan göbeğine kadar kana bulanırsa, onun arkasında kılınan namaz kabul olur mu?” diye soruyor ve bu soruyu ağabeyime de sor diyor.Annesi bu soruyu İmam’a aynen aktarıyor.

 

İmam Gazali(r.a.) namazdaki durumunu hatırlıyor, namazda hayızla uğraşmaktan tam olarak kıldıramadığını ve kardeşinin de keşif sahibi olduğu için haline vakıf olduğunu anlıyor ve daha önce inkar ettiği tasavvuf ve tarikat yoluna giriyor, gerçekleri gördüğü için ve alimde olduğu için kısa zamanda gavs oluyor.

 

Bu nimete layık olmak için çok çalışalım, Hz. Muhammed(sav)’e layık olmak için çalışalım.

 

Padişah ne kadar büyük olursa, hizmetçisi o kadar büyük olur.

 

Hasan Basri(ra) çarşıya çıkmış, bir dükkana oturmuş. Bakmış ki bir adam çarşıda elini kolunu sallaya sallaya , gururlu bir şekilde durmadan geziniyor. Hasan Basri(ra) soruyor: “Bu kimdir, bu kadar gururlu ellerini kolların sallaya sallaya yürüyor?” Orada bulunanlar :

 

-“Bu şahıs padişahın hizmetçisidir, onun için böyle yürüyor.” Diyorlar.

 

Bunun üzerine Hasan Basri(ra):

 

-Ben de Sultanlar Sultanı Allah(cc)’ın kuluyum. Ben neden bu adamdan daha iyi yürümeyeyim dedi ve çarşının içinde ellerini, kollarını sallaya sallaya bir müddet gezindi.

 

Bizim de çok çalışmamız, çok ibadet etmemiz lazım. Allah(cc); “ İnsanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım” buyuruyor. O’na layık olalım. Allah(cc); “Benim bildirdiğim hayırları yapın” diyor. Allah(cc)’ın azabı gelmeden güzel amel yapın, onun için acele edin.

 

Bir insan tek başına, yalnızken, günah işleme fırsatı olduğu halde, Allah(cc)’dan korkarak o günahı işlemezse, Allah(cc) ona çok büyük ecir ve sevap yazıyor. O davranış (günahtan kaçış) onun için en hayırlı iştir. Bu durum imanın kemale erdiğinin bir durumudur.

 

Kalabalıktan çekinerek günah işlemeyen kişiye sevap yoktur, ama yalnızken ve elinden geldiği halde, yapabilecek durumdayken günah işlemeyene çok sevap vardır.

 

Bütün insanlar, hesapları görüldükten sonra bir kısmı cennete, bir kısmı cehenneme girmek üzere ayrılırlar. Daha sonra ayrıldıkları yere gitmeden önce anne, baba, kız kardeşi hepsi birbirine sarılıp, vedalaşıp ayrılmaları 500 sene sürüyor. Vedalaşma bitince melekler geliyor ve “Vedalaşma sona erdi, artık yeter, ayrılın” diyor ve herkes hak ettikleri yerlere gönderiliyorlar. Cehenneme gidenlere Allah(cc): “ Ey inanlar bensize şeytana ibadet etmeyin, bana ibadet edin, bu gerçek yoldur, diye çok bildirdim.” Allah(cc): “ Ben bugün ağzınıza kilit vuracağım, ellerinizi, ayaklarınızı teker teker konuşturacağım, orada hiçbir şey gizli kalmayacak, Allah(cc) her şeyi görür, Allah(cc)’ın fazlı çoktur.

 

İnsanın omuzlarında iki melek vardır, işlenen bir günahı, tövbe edilir diye, sağdaki melek, soldaki günah yazan meleğe 24 saat yazdırmıyor, 24 saatten sonra tövbe etmezse bir günah yazıyor. Sevap meleği ise her iyilik ve sevap için 10 ila 70 kadar sevap yazıyor, beklemeden hemen yazıyor. Bundan büyük nimet var mı?

 

Allah(cc) kulunu affetmek için bir bahane arıyor. Madem ki Allah(cc) öyle istiyor, biz de gayret edelim. Dünya ile mağrur olmayalım, kandırılmayalım.

 

Sofiler ayakta çok beklediler, onun için sohbetime burada son veriyorum. CUMA 'ya kadar eve gideceğim. Allah(cc) hepimizi affetsin inşallah.

 

10 EKİM 1993 Pazar, Afyon

Share this post


Link to post
Share on other sites

baştan sona okunması ve ibret alınması gereken bir yazı..Allah böyle insanların yolundan bizi ayırmasın..AMİN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet! geçekten de çok etkileyici bir konuşma...

 

O yüce şahsiyelerin her sözü bir inci misalidir. Onlar kendileri yaşamadan bir kelime bile söylemezler.Onun için gönülden söyleneler gönüllere girer.

Share this post


Link to post
Share on other sites

mübarek insanların bir özelliğide etrafında yüzbinlerce hatta milyonlarca insan olmasına rağmen tevazularını korumalarıdır..Muhammed Raşid hz.lerindede bu tevazuyu görmek mümkündür..Allah bizi kendisinden ayırmasın..AMİN

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...