NFK-Fan 285 Report post Posted November 4, 2006 Selamlar, Okuduğumda gözlerimi dolduran bir hapishane anısı var üstadın. Sizinle de paylaşmak istedim. "Karpuz... Hayatımın en büyük hediyesi... Ramazandı. Oruçluydum. Tanıdığım bir tüccar iftar yemeğimi hergün evinden, hususî otomobiliyle gönderirdi. Ben de hapishane kapısının yanındaki ilk telörgüde yemeğimi beklerdim. Herkesin deliğine çekildiği o saatlerde bana izin verirlerdi. Yine böyle beklerken, bir gün ihtiyar bir adam telörgüye sokuldu. Üstü başı dökülen, amele kılıklı bir İhtiyar... Beni asla tanımadan "oğlum, içeride bir Necip Fazıl varmış!... Şu karpuzu ona hediye getirdim; Allah rızası için götürüp verir misin?" dedi. Gözlerim, hücum eden yaşlardan yangın içinde "ver, baba, hemen götüreyim!" dedim ve aldım. İşte hasbî, her türlü nefs oyunundan uzak, Allah için verilen hediye... Bu meçhul Müslümandan tüten edayı ömrümce unutamam!.. Keşke o karpuzu kesmeseydim; hep ona bakıp düşünseydim, İslâm ahlâkını fikretseydim, ağlasaydim, ağlasaydım..." Cinnet Mustatili s.76 Saygı ve selamlarımla Quote Share this post Link to post Share on other sites
alican 0 Report post Posted November 10, 2006 kim bilir? Quote Share this post Link to post Share on other sites
üstad 17 2 Report post Posted November 17, 2006 ALLAHIN RIZASI BİR KUL İÇİN SON MERTEBE NE MUTLU O MERTEBEYE VARABİLENE İNŞALLAH BU GÖNÜLDEN HEDİYEDE KABUL OLMUŞTUR HAK KATINDA. Quote Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted December 22, 2007 Yine bir gündü... Necip Fazıl kendisinin "Cinnet Mustatili" dediği hapishanenin Kantininden "Hilton" adı verilen 9. Koğuşa kadar uzanan avlusunda volta vuruyordu. (Buna pek de volta denmezdi. Çünkü onun kendine göre kaideleri vardır.) Koltuğunun altına bir kitap kıstırmıştı. Elleri ceplerinde, dudakları arasındaki sigarayı âdeta çiğneye çiğneye içerek, bir aşağı, bir yukarı dalgın dalgın gidip geliyordu. Yanına yaklaştım. Dert yandı: —Bu gün karımdan mektup aldım dedi. Evimin elektriğini kesmişler, suyunu da... Çocuklarım sokaktaki çeşmeden su alıyorlarmış... Aylardır kirayı da verememişler. Ev sahibi "çıkın" diye tutturmuş... Ne yapacağım bilmem ki... Tam bu sırada gardiyan bir mektup getirdi. Açtık... İçinden iki-buçuk liralık bir kâğıt para ile el kadar bir pusula çıktı. Pusulada şunlar yazılıydı: "Kilisliyim... Fukarayım... Bir hafta hamallık yaptım. Çocuklarımın nafakasından ancak bu kadar artırabildim. Yarın Allah huzurunda mes'ul olmamak için onu da size gönderiyorum. Elimden başka birşey gelmiyor. Affedin... Dua edin... Cenabı Hak yardımcınız olsun." Necip Fazıl gözyaşlarını tutamadı. Hücresine kapandı, günlerce çıkmadı. Izdırap kadar insanları olgunlaştıran, ruhları tertemiz yıkayan, kalpleri billurlaştıran ne vardır? Biz bir aşk uğruna buralara düşmüştük, ve ızdırapların en dayanılmazını çekiyorduk. Ömürlerinde bir gün bile çile çekmemiş, yüzlerinde bir tek ızdırap çizgisi bulunmayan bir takım lafçıları kara gün dostlarına tercih etmeseydik n'olurdu?... Hüseyin Üzmez - Çilenin Böylesi Söylenecek fazla birşey yok aslında. Birkaç kanaat önderi ve onları desteklemeye çalışan tertemiz yürekli, imkanlardan müstesna insanlar. Bir mucize üzerinde yükseliyor davamız, yükseliyor ve bu bir mucize... Quote Share this post Link to post Share on other sites
pur nese 8 Report post Posted December 22, 2007 Söylenecek fazla değil hiçbir şey yok aslında...Allah razı olsun,sağolun... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mcht 3 Report post Posted January 13, 2008 evet söylenecek bir şey yok... Quote Share this post Link to post Share on other sites
vasifsiz 28 Report post Posted January 13, 2008 Parmak ısırttıracak tablo.. Allahım bu nasıl mana? Şu iki ulvi cilveye de bakın, biri İslam ahlakındaki muazzam incelik diğeri Rahmanın sebepler yaratması ve neticesindeki müthiş hakikat ! elinize sağlık... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Dervish 47 Report post Posted January 13, 2008 Bunları öğrenmemize vesile olanlardan Allah razı olsun. Quote Share this post Link to post Share on other sites