Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
nedmanün

Üstadın Çilesi Hem Fikrî Hem Maddî

Recommended Posts

Necip Fazıl'ın Çile’si bitmedi

 

Sayı: 598 - 22.05.2006 | Kadir Metin Akbaş - Aksiyon dergisi ..

 

Ölümünün 23. yılında anılan Necip Fazıl Kısakürek, Türkiye’nin en çok sevildiği halde en az okunan ve anlaşılan yazarları arasında.

 

‘Renk Sineması’na konferans vermek için gelmişti. Konuşmasını sürdürürken arka sıralardan birisi bağırdı: ‘Üstat! Anlattıklarından bir şey anlamıyoruz.’ Necip Fazıl cevap verdi: ‘Benim sizin seviyenize inmemi beklemeyin, siz yükselin.’ Yedi İklim Dergisi Editörü Ali Haydar Haksal, o günü tekrar yaşıyormuş gibi anlatıyor hatırasını. Türk düşünce hayatına silinmez bir mühür vuran Necip Fazıl Kısakürek hafızalardan hala aynı seslenişi yapıyor: “Benim sizin seviyenize inmemi beklemeyin, siz yükselin.” Aynı çağrıyı yapıyor, çünkü hâlâ anlaşılmıyor; çünkü hâlâ farklı.

 

Yazılarıyla, şiirleriyle, konferanslarıyla bir nesle hocalık yapmış olan Necip Fazıl, etkisi günümüze kadar devam eden bir sembol isim. Zor şartlar altında kurduğu ve mücadele içerisinde devam ettirdiği Büyük Doğu dergisi ile İslami duyarlılığa sahip birçok yazarın, şairin, politikacının, düşünürün yetişmesine imkân sağlayan, aynı zamanda Türk halkının bilinçlenmesi için çaba gösteren Necip Fazıl, vefatının 23. sene-i devriyesinde bir kez daha yâd ediliyor.

 

Edebiyat eleştirmeni Ömer Lekesiz’e göre Necip Fazıl’ı büyük yapan biraz da onun ortaya çıktığı ortamdır: “Necip Fazıl, harf değişimi ile İslami kaynaklarla bağı kesilen yeni nesillerin laiklikle terbiye edildiği, İslami bilgilere sahip kişilerin sürgünle, hapis cezalarıyla susturulmaya çalışıldığı tek parti devrinde ayağa kalktı. Kalktı ve edebiyattan beslenen bir güç ve söylemle sessiz çoğunluğun haklarını, din ve düşünce özgürlüğünü savundu.”

 

İslami duyarlılığa sahip olması yüzünden Necip Fazıl, Türkiye’deki hâkim sanat çevreleri tarafından adeta görmezden gelindi. Şairliği küçümsendi ve salt polemik ustası olarak lanse edildi. Ali Haydar Haksal’ın ifadesiyle ‘karşı tarafta kalsa heykeli dikilecek, el üstünde tutulacak biri iken’ 1934 yılında çizgisini değiştirmiş ve kendisini ‘ateşe atmış’ bir kalem üstadıydı Necip Fazıl. Gerçekten de, o yıllarda hakkı söylemek, dillendirmek bedel ödemeyi gerektiriyordu. Necip Fazıl için bu bedeli ödemek davasının kendisi olmuştu. Ölümüne kadar aleyhinde yüzlerce dava açıldı. Son nefesini verdiğinde hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı bile vardı.

 

Necip Fazıl için yazmak vazgeçilmez bir uğraşıydı. 12 yaşında yazmaya başladığı şiirlerini 20’lerinde kitaplaştırdı. Genç yaşta ulaştığı şöhreti, devrin önemli şairlerini gölgede bıraktı. 1936 yılında Ağaç isimli edebiyat dergisini çıkardığında zamanın önemli entelektüellerinden Sabahattin Eyüboğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik Abasıyanık, Cahit Sıtkı Tarancı, Falih Rıfkı Atay, Ziya Osman Saba, Ahmet Muhip Dranas ve Asaf Halet Çelebi gibi isimleri bir araya getirmeyi başardı. Bu isimlerin bir kısmı üstat çizgisini değiştirip Büyük Doğu’yu yayınlamaya başladığında da onun yanında yer aldı.

 

Büyük Doğu gerçekten büyük bir himmetin ürünüdür. ‘Ülkü’ isminde bir matbaası olan arkadaşı Enver Tuncalp’le başlayan Büyük Doğu macerası, Tuncalp’in derginin içeriğine müdahale arzusu üzerine bozuldu. Necip Fazıl’ın dergiyi kendi başına çıkaracak parası da yoktu. Annesinin ‘kefen param’ diyerek bir kenara koyduğu 400 lirasını almıştı, ama bu da yetmiyordu. O günlerde ‘Para’ isimli piyesi Şehir Tiyatroları’nda oynanmış ve telif ücreti ödenmişti. Üstat o parayla eşi Neslihan Hanım’a bir kürk almıştı. O kürkü de yanına aldı ve Kahramanmaraşlı Ali Rıza Pişkin’e rehin bırakmaya gitti. Ondan aldığı para annesinin kefen parasıyla birleştiğinde Büyük Doğu’nun matbaa ücretlerini karşılayabiliyordu. Ali Haydar Haksal’ın ‘Büyük Doğu dediğimiz şey; İslam coğrafyasını, Ortadoğu’yu hedefleyen bir isim.” şeklinde özetlediği Büyük Doğu Davası işte bu yokluklar ve bu kararlılıkla başlamıştı.

 

“Büyük Doğu Necip Fazıl’ın ‘kafa kağıdı’ gibiydi. Yayıncısı gibi tahmin edilemeyen, insanı şaşırtan bir çizgisi vardı. Kah olur Necip Fazıl hapse düşer, dergi yayınlanmazdı. Kah olur günlük gazeteye dönüşür; kah da aylık çıkardı. Büyük Doğu’nun cesareti de dillere destandı. Kimsenin cesaret edemediği bir zamanda Bediüzzaman Said Nursi hakkında yazılar yayınlardı. Başka bir sayısında masonlarla uğraşır, onlara karşı mücadelenin kalesine dönüşüverirdi. Bir defasında Türk masonlarının isim listesini yayınlamış, derginin matbaası kimliği belirsiz kişilerce basılıp dağıtılmıştı.

 

Necip Fazıl’ın hiciv sanatını kelimelerin ötesine taşıyan, görsellik yoluyla da hicvetmeye başlayan tarzı Büyük Doğu’yu bir anlamda Türkiye’nin ilk ‘siyasal karikatür dergisi’ yapmıştı. 13 Aralık 1946 tarihli sayının kapağında kocaman bir kulak çizilmiş, altına da “Başımızda kulak istiyoruz!” yazılmıştı. Kapağın İsmet İnönü’nün sağırlığını hicvettiğinde şüphe yoktu. Mesajını vermekle birlikte derginin bir müddet kapatılmasına da sebep oldu bu kapak.

 

ŞAİRLİĞİNİN YANINDA BÜYÜK BİR DAVA ADAMIYDI

 

Büyük Doğu dergisi, sadece yayınlandığı zamanın değil, günümüze kadar gelen bir geleneğin de en önemli ve öncü dergisi oldu. Edebiyat tarihçisi Prof. Dr. Orhan Okay’ın ifadesiyle “Büyük Doğu bir mekteptir ve o mektepten yetişenler aynı istikamette fakat farklı ufuklara açılmışlardır.” Günümüzde edebiyat ve düşünce alanında söz sahibi birçok yazar ve düşünür Büyük Doğu’nun tedrisatından bir şekilde geçmiştir.

 

Büyük Doğu’yu bir ekol olarak göreceksek, bu ekolün başta gelen temsilcilerinin Sezai Karakoç, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil, Erdem Beyazıt ve Akif İnan gibi isimler oldukları söylenebilir. Bu isimler içinde Necip Fazıl’la en fazla ilişkilendirileni kuşkusuz Sezai Karakoç. Derginin çıkarılması için her türlü fedakarlığı gösteren, bazı zamanlar cebindeki harçlığı ortaya koyan Karakoç, ilk yazı deneyimlerini de Büyük Doğu’da yaşar. Necip Fazıl’ın ‘Benim Sezaim’ şeklinde iltifat ettiği Karakoç’u Türk düşünce hayatı için önemli kılan, Büyük Doğu ekolünden gelip kendi ekolünü oluşturmasıdır. Devlet, millet ve medeniyet kavramlarına yeni anlamlar yükleyen Sezai Karakoç’un ‘Diriliş Doktrini’ etrafında düşünsel alanda bir Diriliş Nesli oluşmuştur.

 

Aynı ekolde dergiler de yayınlandı Türkiye’de. Diriliş, Mavera, Edebiyat, Yönelişler gibi dergiler yayınlandıkları dönemin ‘Büyük Doğu’su oldular. Ömer Lekesiz’e göre şimdilerde yayın hayatında olan ve Büyük Doğu çizgisini tutturan bir dergi yok. Ancak birçok dergide Büyük Doğu’nun amacından, projesinden, talebinden, tavrından, muhalefetinden az ya da çok mutlaka bir iz görmek mümkün. Lekesiz; Umran, Haksöz, Semerkant, Mostar, Yedi İklim, Kitap Postası, Merdiven Şiir, Sızıntı, Köprü, Kafdağı, Yağmur, Kültür ve Keşkül gibi dergilerin tamamının Büyük Doğu’dan izler taşıyan dergiler olduğunu düşünüyor.

 

Necip Fazıl’ın bu kadar farklı çizgiden dergileri etkileyebilmiş olmasının sebebi onun şairliğinin yanında bir dava adamı olması, şiirin yanında edebiyatın hemen her dalında eser verebilmiş olması. Mustafa Miyasoğlu’na göre Necip Fazıl’ın Ahmet Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya’sından sonra 150 yıl kurumuş bir edebiyat dalını canlandıran Çöle İnen Nur eseri bile onun farklılığını ortaya koymaya yeter.

 

EN ÇOK SEVİLEN DE EN AZ OKUNAN DA O

 

Necip Fazıl, şiirleriyle, yazılarıyla, konuşmalarıyla bir neslin yetişmesine büyük katkı sağlamış fakat sonraki nesiller tarafından yeterince kavranamamıştır. Yapılan birçok ankette Necip Fazıl, ülkemizin en çok sevilen yazarları arasında gösterilmekte ancak ‘En son hangi kitabını okudunuz?’ sorusuna ‘Çile’ haricinde bir cevap verilememektedir. Aksiyon’un Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okuyan 30 öğrenciyle yaptığı mini anket gençliğin Necip Fazıl’ı birkaç mısranın ötesinde tanımadığını ortaya koydu. “Necip Fazıl’dan aklınıza gelen ilk mısra nedir?” sorusuna 12 öğrencinin cevap veremediği ankette, 7 kişi Kaldırımlar şiirinin adını bildiklerini söyledi. Dört kişi de Sakarya Türküsü’nden birer mısrayı hatırlayabildi. Boğaziçili genç edebiyatçıların üçte biri üstadın Çile kitabını okumuş. İkinci sırada Bir Adam Yaratmak kitabı geliyor. 30 öğrenciden 12’si ise Necip Fazıl’ın 85 kitaplık külliyatından hiçbir eser okumamış. Genç edebiyatçıların üçte ikisi modern dönem edebiyatçılarından Necip Fazıl ile kimseyi özdeşleştiremiyor. Ankete katılan öğrencilerin üçte birinin gözünde ise Necip Fazıl Sezai Karakoç’un şiirinde yaşamaya devam ediyor.

 

Bu küçük anketi Kitap Postası editörü Asım Gültekin’in “Necip Fazıl savunduğu değerler itibariyle benimseniyor, seviliyor; fakat sevginin gereği yerine getirilmiyor, okunmuyor” serzenişi destekliyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Necip Fazıl'ın Çile’si bitmedi

 

EN ÇOK SEVİLEN DE EN AZ OKUNAN DA O

 

Necip Fazıl, şiirleriyle, yazılarıyla, konuşmalarıyla bir neslin yetişmesine büyük katkı sağlamış fakat sonraki nesiller tarafından yeterince kavranamamıştır. Yapılan birçok ankette Necip Fazıl, ülkemizin en çok sevilen yazarları arasında gösterilmekte ancak ‘En son hangi kitabını okudunuz?’ sorusuna ‘Çile’ haricinde bir cevap verilememektedir. Aksiyon’un Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okuyan 30 öğrenciyle yaptığı mini anket gençliğin Necip Fazıl’ı birkaç mısranın ötesinde tanımadığını ortaya koydu. “Necip Fazıl’dan aklınıza gelen ilk mısra nedir?” sorusuna 12 öğrencinin cevap veremediği ankette, 7 kişi Kaldırımlar şiirinin adını bildiklerini söyledi. Dört kişi de Sakarya Türküsü’nden birer mısrayı hatırlayabildi. Boğaziçili genç edebiyatçıların üçte biri üstadın Çile kitabını okumuş. İkinci sırada Bir Adam Yaratmak kitabı geliyor. 30 öğrenciden 12’si ise Necip Fazıl’ın 85 kitaplık külliyatından hiçbir eser okumamış. Genç edebiyatçıların üçte ikisi modern dönem edebiyatçılarından Necip Fazıl ile kimseyi özdeşleştiremiyor. Ankete katılan öğrencilerin üçte birinin gözünde ise Necip Fazıl Sezai Karakoç’un şiirinde yaşamaya devam ediyor.

 

Bu küçük anketi Kitap Postası editörü Asım Gültekin’in “Necip Fazıl savunduğu değerler itibariyle benimseniyor, seviliyor; fakat sevginin gereği yerine getirilmiyor, okunmuyor” serzenişi destekliyor.

 

Benim özellikle dikkatimi çeken bu nokta oldu. Yukarıda yazılanları okuduğunu zaman gerçekten beyninizden vuruşmuşa dönüyorsunuz. Yukarıda edebiyat ile uğraşan insanlardan bahsediyoruz arkadaşlar, edebiyat. Bu adamlar sürekli kitaplar, şiirler, nesirler, metinler, klasikler vs. hep bunlar ile haşır neşir olan insanlar. Nasıl olur anlamıyorum. Hem de boğaziçi gibi kaliteli bir üniversitenin edebiyat bölümü..! Her zamanki gibi "yazık çok yazık" yazmaktan öteye gidemiyorum. Varın geleceğimizin edebiyatçılarının halini siz düşünün..!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu olayı sadece öğrencilere yıkmak yanlış bence ;

sorun sistemde ,eğitim sisteminde Necip Fazıl'ı bikaç satıra sığdıran sistemde

eğer Necip Fazıl diğer tarafta kalsa söylendiği gibi heykeli dikilir,şimdide bütün gençlik ezbere bilirdi hayatını,eserlerini... Necip Fazıl'ın fikirlerinden hala korkuyorlar ...

Bir kez daha söylüyorum ,olaya olabildiğince genel bakalım o zaman göreceğizki Üstad'ı tanımayanlarda değil suç,tanıtmayanlarda,saklayanlardadır....

Share this post


Link to post
Share on other sites
Renk Sineması’na konferans vermek için gelmişti. Konuşmasını sürdürürken arka sıralardan birisi bağırdı: ‘Üstat! Anlattıklarından bir şey anlamıyoruz.’ Necip Fazıl cevap verdi: ‘Benim sizin seviyenize inmemi beklemeyin, siz yükselin.’ Yedi İklim Dergisi Editörü Ali Haydar Haksal, o günü tekrar yaşıyormuş gibi anlatıyor hatırasını. Türk düşünce hayatına silinmez bir mühür vuran Necip Fazıl Kısakürek hafızalardan hala aynı seslenişi yapıyor: “Benim sizin seviyenize inmemi beklemeyin, siz yükselin.” Aynı çağrıyı yapıyor, çünkü hâlâ anlaşılmıyor; çünkü hâlâ farklı

 

gerçekten çok etkileyici..

Share this post


Link to post
Share on other sites

şunları veya bunları suçlamaya gerek yok...

 

üstad suçluları bulmuş zaten

 

 

Bu gençliği karşımda görüyorum. Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım.

 

DEVRİMBAZ KODOMANLAR....

 

üstad yaşarken çektirdiler,,

 

üstad hakkın rahmetine kavuştu...

 

hala onun fikirleri, eserleri bilinmesin diye ellerinden geleni yapıyorlar.....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet ne kadar acı bir gerçekle karşı karşıyayız.

 

Ne zaman seviyemizi yükseltip silkinerek önce kendimizi sonra çevremizi uyandıracağız?

 

NE ZAMAN?

Share this post


Link to post
Share on other sites

fikri hamule gibi çeken üstadım,sizin çektiğiniz bizim için maya kabilindendir.Ve bizim yükselmemiz de yakında...Artık fikrin ne olduğunu bilen onu yaşayan onu yaşatan bir nesil hamd olsun artık hayat buluyor. Burada sönen ateş, yine burada Anadolu'da yanmaya namzet..İnş sonsuzluğa gitmeden bu işe hepimiz el atarız. VE vazifemizi ifa ederiz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben bile üç yıl öncesine kadar Necip Fazıl'ı tanımıyordum. Ben ki islami anlamda babam tarafından çok sıkı yetiştirildim ama üniversite hayatına adım attığımda bi baktımki Necip Fazıl kim bilmiyorum, sorulan sorulara sadece çile ile karşılık veriyorum ama çileyi de okumamışım :)

 

O günden buyana sürekli Üstad'ı okuyorum, şiirlerini ezberlemeye çalışıyorum; öğretim hayatıma dönüp baktığımda ise hiç bi yerde Necip Fazıl karşıma çıkmıyor hem de hiç bi yerde (belki ben liseyi bitirdikten sonra güzel adımlar atılmış olabilir)...

 

Çevreme baktığımda herkes Necip Fazıl'ı seviyor özellikle muhafazakar ve milliyetçiler adına toz bile kondurmuyor; özelikle bazı kesimler sadece Üstad adında uzlaşıyor, fakat ideolocyanın anlamından bile mahrumlar hiç biri okumamış, en fazla bi Sakarya Türküsü, öyleki bazılarının Sakarya Türküsünün Üstad'ın eseri olduğundan dahi haberi yok ve bunların hepsi üniversite öğrencisi....

 

Artık Necip Fazıl'ın okunması için elimden geleni yapıyorum; hediye alırken Üstad'dan kitaplar hediye ediyorum,Üstad'ın şiirinden mısaraları ezberliyor, mail listemdeki herkese bazen şiirlerini, bazen ideolocyasını, bazen mason ve yahudiler hakkındaki fikirlerini gönderiyorum, bu millet Üstad'ı tanımalı...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Zaman zaman bizim de değindiğimiz harika tespitler gerçekten de, Allah razı olsun. Onun tanıtılması, tanıştırılması hususunda yaptığınız da çok önemli. Evet; kitap hediye etmek gerçekten çok faydalı bir metod. Sitedeki diğer arkadaşlar da bu noktaya özen gösterirlerse, eğitim sisteminden izole edilmiş o kahraman daha geniş halk kitleleri tarafından anlaşılabilecektir. Yine nokta atışı nev'inden, ona ait vurucu yazılar mail veya diğer yollarla paylaşılabilir. Yeni üye olan bu arkadaşımızın yazdıkları gerçekten çok önemli. Tekrardan Allah razı olsun.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...