Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
yusuf 40

Dursun Ali Erzincanlı

Recommended Posts

Ben, böyle olmamalıydım

İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.

İçime bir ateş düşmeliydi

Ayaklarımın feri kesilmeliydi.

Kendimden geçmeliydim sonra...

Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda

Ama bunu kimse duymamalıydı,

Seni, mahşere kadar saklamalıydım.

Ben böyle olmamalıydım

Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur

Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa

Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.

Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan

Ben hep sana yormalıydım.

Gece yıldızlarını serpince göre

Seni görmek için uyumalıydım.

Şarkılar kime söylenirse söylensin

Sana diye dinlemeliydim.

Türküler dolmalıydı odama,

Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses

Selvi boylu yâr sen olmalıydın

Kömür gözlüm ateşine düşeli

Senin için söylenmiş söz olmalıydı.

Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice

Bir keman, incecik çığlık olmalıydı

Ama bunu kimse bilmemeliydi,

Seni mahşere kadar saklamalıydım.

Böyle olmamalıydım,

Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma

Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,

Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.

Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.

Haremde bir ikindi vakti

Kem gözler çevrilince sana

Ve vefasız eller uzanınca yakana

İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.

Sen ötelere hazırlanırken,

Öteler senin için süslenirken,

Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,

Perdenin son kez kapanması gibi,

Kapanmalıydı gözlerim.

Sonra içime doğru gerilip,

Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,

'Allah(C.C.) ' deyip,

Düşmeliydim yere.

Ama bunu kimse bilmemeliydi.

Seni mahşere kadar saklamıydım.

Ve mahşer günü...

Uzaktan seni seyretsem.

Sana yakın olmak için can atsam.

Beni engelleseler,

'Sen kim yakınlık kim? ' deseler.

Ben ağlamaktan konuşamasam.

Gözlerini çevirsen bana.

'Benim cennetim bana bakan gözlerindir.'

Ve tebessüm etsen.

Ama bunu kimse görmese,

Seni ebede kadar saklasam.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Rahmetini umarak

Günahkar bir dille;

Allah Azze ve Celle

 

Ya Rasulallah,

Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,

Kalbimizden seyrediyoruz seni.

 

İşte

Bir yaşındasın,

Beni Sa'd yurdundasın

Sana süt anne olmadı kadınlar

Bu yüzden dargın bulutlar

Bir damla yağmur indirmiyor

Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa'd yurdunda

Minicik bir bulut var gökyüzünde

Sana aşık...

Ayrılmıyor başucundan

Ve insanlar yağmur duasında...

Hz.Halime kucağına alıyor seni

Yeryüzünde bir gölgelik...Seni güneşten korumak için

Oysa minicik bulut gökyüzünde

Sana meftun, sana kilitli...

Ve dua eden rahibin kucağındasın

Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip

Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da

Ama sen unutmuyorsun

Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun

O minicik bulut ilişiyor bakışlarına

Büyüyor, büyüyor...

Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan

Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini

Çoğusu bilmiyor seni...

 

Altı yaşındasın

Medine-i Münevvere yolundasın

Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen

Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında

Sonra yolda, Ebva'da öksüzlük karşılıyor seni

Mekke'ye annesiz giriyorsun

Abdulmuttalip bir başka seviyor seni

Ebu Talip bir başka seviyor

 

Ya Rasulallah

Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında

Onlar anne deyince sen yere mi bakardın

Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva'ya

Kaç gece anne diye hıçkırdın

Efendim!

Senin yerine de anne dedik annemize

Senin yerine de baba dedik

 

Yirmi beş yaşındasın

Ve bambaşkasın

Kimse sana denk değil

Şefkat yayıyor kokun

Güven veriyor sesin

Sen Muhammed-ül Emin' sin

 

Otuz üç yaşındasın

Dalga dalga rahmet var

 

Otuz beş yaşındasın

Hadi gel bekletme yar

İniltiler çalıyor kapısını göklerin

Hadi gel bekletme yar

Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin...

Hadi gel ey Yâr!

Nurdağına davet var

 

İşte

Kırk yaşındasın

Hira Nur dağındasın

Cibril iniyor göklerden

Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor

Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ' Ah! ' sın

Karanlık gecelerimize sabahsın

Sen Nebiyullahsın

Sen Habibullahsın

Sen Rasulullahsın

 

Niye incittilerki seni sultanım

Niye işkence yaptılarki sana

Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar

Himayesiz kaldın diye mi

Kabe'deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne

' Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ' diyişin

Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza

Başına pislikler saçılıyor

Başlar feda o mübarek başına

Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar

Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru

Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla

' Bu koşan kimdir ' diye bir soru dolaşıyor boşlukta

Bu koşan kim?

Ve cevap veriyor biri:

Muhammed' in kızı Fatımatüz-Zehra

Velilerin anası...

Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın

Sana yeryüzünde en çok benzeyen

Gülmesi sen, ağlaması sen

' Ağlama kızım ' diyişin geliyor aklımıza

Niye çıkardılar ki yurdundan seni

Himayesiz kaldın diye mi

Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni

Seni yetim bulup barındıranı

Seni alemlere rahmet kılanı

Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun

Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun

'Seni bizim elimizden kim kurtaracak' diyorlardı

Sen,

Sen ' Allah! ' diyordun

Allah Azze ve Celle

Semayı haşyet kaplıyordu

Sen ' Allah! ' diyordun

Arş-ı Âla titriyordu

Bedir' de ' Allah! ' diyordun

Üç bin melek iniyordu alaca atlarda

Yüz yirmi beş bin sahabi:

' Anam babam sana feda olsun ' diyordu

 

Ya Rasulallah

Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun

Neccar Oğulları'nın küçük kızları seni görünce

Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi

' Beni seviyor musunuz ' diye sormuştun onlara

' Seni çok seviyoruz Ya Habiballah ' demişlerdi

Sen de:

' Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum' demiştin

Bu gün yaşayan gençler var

Neccar Oğulları'nın kızları diğil belki

Ama seni onlar da çok seviyor

Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar

Senden başka kimseleri yok

Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun

 

Altmış üç yaşındasın

Refik-i Âla duasındasın

Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu

Kenarları beyazdı

Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın

Ve mübarek ellerini dizine vurarak:

' Görüyor musunuz ne kadar güzel ' demiştin

Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti:

' Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver '

Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile

İstendiğinde katiyyen ' hayır ' demediğini bile bile

' Peki ' dedin o zata

Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin

Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı

Aynı cübbeden yine yine diktiler

Ama giyinmek nasip olmadı

Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre' nin diliyle:

' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler '

Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini

' Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim'

 

Sultanım!

Ey Medine minberinde ' ümmeti, ümmeti ' diye hüznü giyen sevgili

Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ' Allah! ' diyen sevgili

Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik

Rabbinden bize ne getirdi isen amenna

Duyduk, itaat ettik

 

Ya Rasulallah

Sen hâlâ kırk yaşındasın

Ve hâlâ ümmetinin başındasın...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gelseydin

 

 

 

Sevgili!

Ümmü Mektum gibi

Seni görmeden sana sesleniyoruz

Alıp verdiğin nefesi duyar gibi

Sanki açınca gözlerimizi

Seni görecekmişiz gibi

Sana sesleniyoruz.

Senin huzurunda ses yükselmez.

Edeple konuşulur; edeple susulur.

Hele biz ki bu kapının dilencileri,

El açıp beklemekten başka

Bize bir şey düşmezdi ama

Şu araya giren yıllar olmasa

Medine’ne uzak yollar olmasa

İsmin anılınca yürek yanmasa

Kapında beklemekten başka

Bize bir şey düşmezdi.

Bekliyoruz Sultânım!

Rüyada olsa bile

Belki teşrif edersin diye

Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi.

Seni bekliyoruz.

Gelseydin,

Bizim için cennet olurdu gelişin.

Gelseydin,

Saadetli asrından gönderdiğin selâmını,

'Kardeşlerim' deyişini

Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün.

Gelseydin,

Dolaşsaydın sofralarımızı,

Bir tabak fazla görecektin,

Bir bardak, bir kaşık fazla...

Ve sofrada bir yer boş,

Baş köşe! ..

Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye.

Gelseydin,

Dolaşsaydın gecelerimizi,

O 'Kutlu Doğum' gecelerini,

Anneler görecektin.

Yeni doğmuşsun gibi,

Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi,

Mışıl mışıl uyuyasın diye

Seni sabahlara kadar

Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin.

Sevgili!

Gelseydin,

Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi,

Eyyüb Sultan gibi,

Kab bin Malik gibi,

Bir fecir vaktinde,

Henüz yirmisinde yirmi beşinde,

Bırakarak yurtlarını ocaklarını,

Hedeflerine ilahi rızayı koyan,

Arkalarına bakmayı ar sayan,

Yiğitler görecektin.

Onlar senin yiğidin,

Elleri, o öpülesi elleri,

Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken,

Senin köyünün hayaliyle ısındılar.

Gelseydin,

Gecenin zifiri karanlığında,

Uykunun en tatlı aralığında,

Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa

Gençler görecektin.

Gözyaşı dökerken günahlarına,

Veysel Karani'den istediğin gibi,

İnsanlığa dua eden gençler görecektin.

Gelseydin,

Asr-ı saadet gibi olmasa da,

Koklanmaya değer güllerimiz vardı.

Yine senin ikliminde yetişen.

Ama sen gelseydin,

Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! !

Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek...

Hz.Vahşi gibi...

Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken

Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı.

Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa

Bakışları yerdeydi.

Edepten göz göze gelmezlerdi.

Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin.

Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü,

Bir de Ömer(R.A.) ...

Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi

Pencerelerde, kapı önlerinde,

Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var.

Gelseydin,

Ve yürüyüp geçseydin önümüzden,

Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize.

Sevgili!

Hakiki aşıkların sana doğru uçarken

Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti.

Dünya güzelliğiyle kollarını açarken

Bize düşen el açıp kapında beklemekti.

Sevgili!

Bekliyoruz! ...

 

:: Dursun Ali ERZİNCANLI::..

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sen Yoktun

 

 

 

Sen yoktun...

Hz Âdem’deydi nurun

Önce cenneti,

Sonra yeryüzünü şereflendirdin.

Âdem nuruna affedildi

Arafat bu affa şâhitti

 

Sen yoktun

Nuh’un gemisindeydi Nurun...

Dalgalar yeryüzünü boğarken

Taprağın bağrındaki su

Gökyüzüyle buluşurken

Ve bu bir ilahi azap derken,

Allah nurunu taşıdı binbir sebeple

Tûfan, nurunu selamladı edeple...

 

Sen yoktun...

Hz.İsmail’in alnındaydı Nurun

İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden

“Rabbimiz” dedi,

“Onlara kendi içlerinden

Senin ayetlerini okuyacak

Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,

Onları temizleyecek bir elçi gönder,

Amin dedi on sekiz bin âlem

Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak

Amin dedi İsmail.

Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı

Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında.

 

Sen yoktun...

Hz.İsa “Ahmed” diye muştuladı seni

Alemlerin efendisi diye sana seslendi.

Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..

Çünkü bu âlemin reisi geliyor...

Bekleyin Ahmed geliyor.

Kainata rahmet geliyor.

Havarilerin yüzünü okşayan,

Ölüleri dirilten bir nefes oldun

Ama sen yoktun...

 

 

Sen yoktun Sultânım,

Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun

Başı eğik gezerdi mazlum

Huteyle göklerden seni sorardı

Varaka seni arardı semada

Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.

Ağlayarak süslediler ölüme...

Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.

Sen yokken,

Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.

Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.

Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi...

En son çocuk atılırken çukura

Annesinin suretinde bir melek tuttu onu

Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.

Melekler süslüyordu hirâyı.

Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,

Efendisine hazırlanıyordu mekke.

Âlem Efendisine hazırlanıyordu

Kainatın gözü Hz. Aminedeydi.

Toprak yalvarıyordu rabbine,

Allahım gönder artık diyordu.

Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada

 

 

Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,

Bir inişin vardı yer yüzüne...

Önünde cebrail!

Ardında yalın kılıç melekler!

Bir inişin vardı yer yüzüne...

Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de

Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.

 

Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.

Herşey sus pus olmuştu.

Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!

Kainat bir isim duymak istiyordu.

Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden;

Muhammed!

Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.

Muhammed!

Melekler öptü o nurdan ellerini.

Muhammed!

Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta!

Sana o adı veren rahmana kurbanız

 

 

Artık sen vardın

Susuz topraklara rahmet indi seninle

Annenden sonra anne halime sevindi seninle

Yağmura mı ihtiyaç var?

Kaldır şehadet parmağını,

Yağmurları salsın Allah.

Sonra tut ağacın yaprağını,

Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.

Yeterki sen iste,

Sen iste yarasulallah

Deki ben kimim?

Dağlar, taşlar dile gelsin,

Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,

Ente Rasulullah desin.

 

Sen vardın

Bedir kârdı,

Uhut dardı

Hendek yârdı.

Yiğitlerin vardı.

Ölmek için yarışan yiğitler...

 

 

Hele bir enesin vardı senin.

Enes bin malik...

Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,

Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu.

Onlar da

“Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince

Enes kükremiş:

“ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?

Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti.

Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.

Hem de ne şehit ey nebi!

Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.

Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...

 

Musab Bin Umeyr’in vardı senin.

Uhut’ta sancağını taşıyan.

Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki

Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi.

 

Ebu hureyren vardı...

Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.

Sen anlardın,

Ya Ebâhir gel! Derdin.

 

 

Ve sen gittin...

Bir gidişle gittin

Ardında hüznün kaldı.

Hasretin kaldı göklerde.

Bilal ezan okuyamaz oldu

Ne zaman teşebbüs etse

Muhammed rasulullah demeye

Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.

 

Sonra günler ay,

Aylar yıl oldu.

Ve asırlar oldu

Sensizliğe açtık gözlerimizi.

Ama sen bırakmazsın bizi.

Sen varsın ey şehitlerin sultanı

Sen varsın!

Bir şehit bile ölmezken

Sana nasıl yok deriz.

Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip

Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin.

Ne anam var ne babam...

Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden.

 

 

Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!

Bırakma bizi ki; Allah;

Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor.

Bırakma bizi!

Hayatı seninle öğretti Rahman.

Kulluğu seninle tanıdık.

Duayı senden öğrendik sevgili!

Hz Ömer umre için senden izin isteyince,

“Kardeşcik” dedin ona,

Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?

Bizler Ömer değiliz ama

Bütün dualarımız senin için

 

Ey Rabbimiz!

Rasulünü anışımızdan haberdar et!

O’na binler salat, binler selam!

Habibine Makam-ı Mahmut’u ver

O’na vesileyi lutfet.

O’nu refik-i Âlâya yükselt

Bizi de affet

O’nun hatrına affet

Zatının hatrına Affet.

 

Dursun Ali Erzincanlı

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

uhud

Günlerden cuma.

..

Uhut'a gelenler var.

Medine yolu toz duman...

Uhut'a gelenler var.

Bir dağılsa da şu hava,

Görsek Medine-i Münevvere'den Uhut'a gelenleri.

Bir görsek Allah Rasulü'nü

Ve eroğlu erleri...

Bakın göründüler işte;

Atının üzerinde evrenin efendisi!

Cihanın gözbebeği!

Uhut'un sevgilisi!

Sağında ve solunda ashab-ı güzin

Önündeyse iki üveyk yürüyor;

Biri Sad bin Muaz,

Diğeri Sad bin Übade.

Allah'ım bu ne edep

Atlarının bile başı yerde...

Bakın şu iki gence!

İkisi de onbeşinde...

Şu kısa boylu olanı Rafi' bin Hadic!

Parmaklarının ucuna basıyor ki

Boyu uzun görünsün!

İyi ok attığı söylenince

İzin veriyor efendimiz.

Diğer gençse Semüre bin Cündüp...

Ağlayarak peygamberinin yanına gidiyor.

Ya rasulallah! diyor,

Rafi'ye izin verdiniz. Bana niye izin yok?

Ben rafi'yi güreşte yeniyorum.

Efendimiz tebessüm buyuruyorlar.

Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar.

Semüre Rafi'yi yenince güreşte,

Fahr-i kainat ona da izin veriyor.

Günlerden cumartesi...

Uhud'a gelenler var.

İşte Ayneyn Tepesi-Okçular Tepesi-

Başlarında Abdullah bin Cübeyr

Sultanı dinliyorlar.

Düşmanı yendiğimzi görsenizde

Size haber vermedikçe, adam göndermedikçe

Yerlerinizden ASLA ayrılmayın!

Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi

Ben size adam göndermedikçe

Yerlerinizden asla ayrılmayın!

İki ordu da hazır...

İki ordu da harp nizamında...

Ve Uhud'un kalp atışları dışında yeryüzü nefes bile almıyor!

Sessizliği bozan Kureyş'in Sancaktarı'dır.

Söylediği her söz küfür kokulu...

Benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar!

Bu bir meydan okumadır.

Cevapsa bir çift ayak sesi...

Gözler Uhud toprağında yürüyen bu ayaklarda...

Kime ait bu adımlar ki bastığı toprak 'ALLAH' diyor!

Ve Esedullah namıyla Hz. Ali(R.A.) yürüyor.

Birkaç saniye, bir tek hamle...

ALLAH'ın(C.C.) Arslanı dimdik ayakta

Kureyş'in sancağı ise yerde...

Ardından bir başkası yükseltiyor sancağı

Ama bilmiyor ki bu defa kim var Uhud meydanında

Gökyüzünde yıldırımlar

Yeryüzünde Hamza var.

Asıl şimdi başladı Uhud'un türküsü.

Tam üç katı düşmanla Peygamber(A.S.M) ordusu

Göz göze ve diş dişe.

Uhud'da yiğitler var.

İşte: Ebu Lücane...

Kılıcın üzerinde bir yazı

Korkaklıkta ar

İlerlemekte şeref var!

İşte: Musab bin Umeyr...

Zırhını giyinince

Nasılda Peygamber'e(A.S.M.) benziyor.

Ve döne döne savaşan Hz. Hamza...

Ben Allah'ın(C.C.) Arslanı'yım diyor!

Ebu Katade'ye bakın.

Bakın bir ok fırlıyor müşrik yayından

Bir havayı yara yara geliyor.

Hedefte Rasulullah(A.S.M.) var.

İşte: Ebu Katade...

Okun Fahr-i Kainat'a(A.S.M) doğru gittiğini görünce

ALLAH'ı(C.C.) andı önce

Ve uzattı başını!

Ok Katade'nin gözüne saplandı.

Uhud'da yiğitler var...

Şirk ordusunu bozguna uğratan...

Ömer bin Hattab'a bakın

Gözleri çakmak çakmak...

Ama telaş var yüzünde Hz. Ömer'in(R.A.)

Bu ne hal ey Ömer...

Düşman hüsran yaşarken

Zafer kaznılmışken

Bu ne hal ey koca Ömer!

Niçin okçular tepesine bakıyorsun?

Neler oluyor orda?

Niye iniyor okçular Ayneyn Tepesi'nden?

Allah Rasulü(A.S.M) haber vermeden niye iniyorlar?

Ey Abdullah bin Cübeyr!

Durdursana okçuları!

Durun, Allah(C.C.) aşkına durun!

Arkanızdan düşman geliyor, inmeyin yerinizden.

Sahabe sendeliyor inmeyin yerinizden.

Kainat yalvarıyor inmeyin!

Sultanlar Sultanı'nı(A.S.M) incitecekler, inmeyin!

 

Peygamber(A.S.M) ordusu iki ateş arasında...

Efendimizin(A.S.M) etrafında on beş sahabe...

Bakın, mübarek elleri Rasulullah'ın(A.S.M.)

Yüzüne kapanıyor!

Kainatın affı için semaya kalkan eller

Şimdi kan içinde!

Yetiş Ey Ebu Ubeyde!

Nur saçan yüz kan içinde!

 

Zaman donuyor sanki,

Ve dudaklarının arasından birşey düşüyor.

Kıpkırmızı bir yakut gibi

Peygamberin(A.S.M.) mübarek dişi!

Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor.

Zaman donuyor sanki,

Ve gökler yırtılıyor!

Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor!

Kimse Uhud'a ilişmesin.

Çünkü bir ses geliyor altı yerden!

Muhammed'in(A.S.M.) dişi yere düşmesin!

Ve Cibril-i Emin yaratıldığı günden beri,

En hızlı inişiyle iniyor!

Çünkü altı yönden bir ses geliyor!

Yere düşmesin Muhammed'in(A.S.M.) dişi!

 

Kara bulutlar çöktü Uhud'a!

Bir ses ortalığı velveleye verdi:

Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!

Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!

'Eğer O(A.S.M.) öldürüldüyse ben niye yaşıyorum! '

Diyen Enes bin Nad atıdı küfrün alevleri arasına!

Artık yaşlı gözler Sevgili'yi(A.S.M.) arıyor.

Kab bin Malik Hz. sesi duyuldu:

'Rasuluh(A.S.M) yaşıyor,

Allah(C.C.) 'ın Rasulü(A.S.M.) yaşıyor,

Onu(A.S.M.) miğferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım.

Habibullah(A.S.M.) yaşıyor.

Onu(A.S.M.) şefkat dolu gözlerinden tanıdım.'

 

Ashab-ı Güzin'in sevincine bir bakın!

Uhud'un sevincine bir bakın!

Hz.Hamza duydu ya bu yeter!

Rasulullah(A.S.M.) yaşıyor ya bu yeter!

Yine daldı Hamza Kureyş'in dalgalarına!

Ama savaşırken bir ara sendeledi Hamza.

Ve boşlukta bir mızrak belirdi.

Ey Hamza! Uhud'u her anışımızda kaç mü'min girmek ister mızrakla senin arana?

Kaç mü'min keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der?

Ama Şehidlerin Seyyidi sensin!

Şehidlerin Efendisi sensin!

Uhud'da şehidler var...

Şehidlerin Seyyidi Hamza var Uhud'da!

Rasul-i Zişan'ın(A.S.M.) gözlerinden boşalan yaş,

Hamza'yı yıkar gibiydi!

Fahr-i Kainat(A.S.M.) hiç bu kadar elem duymamıştı!

Hiç bu kadar üzülmemişti!

Ve amcasına hiç böyle seslenmemişti:

'Ey Rasulullah'ın(A.S.M) amcası Hamza;

Ey Allah(C.C.) 'ın ve Rasulü'nün(A.S.M) Arslanı Hamza;

Ey hayırlar işleyen Hamza;

Ey Rasulullah'a(A.S.M) koruyucu olan Hamza;

Allah(C.C.) sana rahmet etsin!

Eğer senden sonra yas tutmak gerekseydi;

Sevinmeyi bırakıp sana yas tutardım! '

Ve bir ayet yankılanıyor Ahzab dağında:

(Bismillahirrahmanirrahim-Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!)

'Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki,

Onlar Allah(C.C.) 'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler.

Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar

çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi.

Kimisi de şehid olmayı bekliyor.

Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.'

 

Dursun Ali Erzincanlı

Share this post


Link to post
Share on other sites

FARAN DAĞLARINDA AÇAN SEVGİLİ

 

Selam sana nazlı Nebi

Selam sana gözbebeği

Mevla'nın kudretiyle selam.

 

Selam sana nur-i dilara

Selam sana Hakk habibi

Rahman'ın kudretiyle selam.

 

Selam sana Andelib_i Zişan

Selam sana Muhammedi

Cebrail'in yüreğiyle selam

İbrahimce selam sana

Rahimce selam sana

Gafurca selam.

 

Selam sana ey yetimler padişahı

Selam sana Ahmedi nefesli yar

Eyyupça selam sana

Selam sana ya Habiballah

Selam sana ya Nebiallah

Selam sana ya Resulallah.

 

Ya Resulallah

Sen, sevmek için istenen

Can, dudakta istenen

Sevda ikliminin en güzel mevsiminin

En güzel çiçeğisin.

 

Cemre gibi düştün kainatın kışına

Bahar, senin elinde doğdu

Senin elinle indi toprağa

Öyle bir sevildin ki

Candan aziz bilerek

Uğruna can verildi

Ama bu, ölüm değildi

Adını bir kez anan

Bir kez gönülden anan

Rahmetin nur kaynağı gözlerinde dirildi

Şimdi biz de seni anıyoruz

Mevla'mızın yeminleriyle anıyoruz seni

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili

 

Fecre

On geceye

Her şeyin çiftine ve tekine

Akşamın alacakaranlığına

Kararıp bürüdüğü zaman geceye

Açılıp aydınlattığı zaman

Gündüze and olsun ki

Sen olunca sitem yok

Serzeniş yok

Eyvah yok

Alemlere ambersin

O'ndan başka ilah yok

Sen, en son peygambersin.

 

Beni ilk öksüz oluşun vurdu

Yetim kalışın yaraladı önce

Elden ele dolaşmıştın

Herkesin gözbebeğiydin

 

Ama mahzun

Ama kederli

Bir yanın arşa kadar azamet

Bir yanın ürkek

 

Mekke akşamları yanar

Verdiğin her nefeste

Ve gökten inen bir sesle

Allah korumasına alır.

 

Senin derdin Allah'tı

Hüznün kederin Allah

Senin dostun Allah'tı

Sana en yakın Allah.

 

Biz seni göremedik ya Resulallah

Uhud Dağı'nı seyrettik

Okçular tepesinden bir sabah

Bir Medine sabahında

Uhud'u seyrettik

Seni göremedik

Ebu Ubeyde bin Cerrah sanki ordaydı

Sanki mübarek yüzüne batan miğfer halkalarını

Dişleriyle sökmek için nefes nefeseydi

Kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi

Seni öyle seviyordu ki

Tenine bir dikenin batması bile

O kalbi durdururdu.

 

Biz seni göremedik ya Resulallah

Uhud'u gördük bir sabah

Malik bin Sinan olamadık

Mübarek kanının, kanına karıştığı

Malik bin Sinan sanki oradaydı

Ve inemedik okçular tepesinden

Sanki sen inin demeden inersek

Uhud tekrar cehenneme dönerdi.

 

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili

Güneşe ve onun ışığına

Ardından gelmekte olan aya

Onu ortaya koyan gündüze

Onu bürüyen geceye

Göğe ve onu meydana koyana

Yere ve onu yayana and olsun ki

Sen olunca sitem yok

Serzeniş yok

Eyvah yok

Alemlere ambersin

O'ndan başka ilah yok

Sen, en son peygambersin

 

Vazgeçtim seni hep ötelerde aramaktan

Seni yüzyıllar öncesine hapsetmekten vazgeçtim

Mesafelerden usandım ya Resulallah

Sana sesleniyorum

 

Alemlere rahmetsin

Seslenince yanımdasın

Burdasın

Günahkarım

 

Ama sen günahkarların umudusun

Temizle beni ya Resulallah!

Temizle beni ya Resulallah!

Temizle beni ya Resulallah!

 

Mescid-i Nebevi'de gördüm

Mübarek sözlerinden birini süsleyip duvara asmışlar:

"Benim şefaatim, ümmetimden büyük günahları olanlar için."

Buyurmuşsun

İçimde her şey üşür

Rüzgar üşür

Yağmur üşür

Dua üşür

Melekler üşür

Isıtırsan bir sen ısıtırsın

Medine'ye akan nur gibi ak kalbime

Ey ban u cihan

Yorgunum

Güçsüzüm

Çaresizim

Sen çaresizlerin yardımcısısın

 

Yüreğimi koşturdum

Sana doğru

Çatlarcasına koşturdum

Kimseye hakkım yok

Huzurunda sana ait varlıkları dava etmem

Ben bir davalıyım

Tükendim ya Resulallah

Hicretimi kabul et ya Resulallah!

Hicretimi kabul et ya Resulallah!

Hicretimi kabul et...

Share this post


Link to post
Share on other sites

MEDİNE’DE ZAMAN

 

 

Medine’de sabah başkadır.

İnsanlar sevinçle uyanırlar,

Ezan-ı Muhammedi yükselir.

Mescid-i Nebevi’den

Ve Medine sokakları

Bayram yerine döner.

Bir dede hanımının elinden tutarak yürür.

Bir çocuk mescidin bahçesinde koşar özgürce

Sabaha kadar yeşil kubbeyi seyreden bir genc

Tebessüm ederek girer babus selam kapısından

Yeşil elbiseleriyle mescidde hizmet edenlere imrenir

Bir peygamber aşığı...

Bir peygamber aşığı Ümmet-i Muhammed’i koklar

Gözlerini yumarak...

Bir kuş uçar cennet bahçesinin üstünden.

Bir tekbir yayılır boşluğa.

Bir hasret dillenir yüreklerde

Ve “Bir” olana ibadet edilir.

Kimi ravza-i mutahhara’da kılar namazı

Kimi ashab-ı suffenin yerinde

Şemsiyelerin altında saf tutar kimi

Kimi mescidin bahçesinde.

Ve hıçkırıklarla secdeye kapanırlar.

 

Sonra otellere dönülür

Güneşin huzur veren ışıklarıyla.

Yeni kafileler girer medineye

Otellerin arasından yeşil kubbeyi arayan gözler

Salat-ü selamlarla yıkanır.

Kimi kafileler

Cennetül Bakî’dedir.

Kimisi Medine’yi dolaşır otobüslerle

Mihr Ali abiden Uhud’u dinler.

Hz. Hamza’yı dinler.

Asr_ı Saadeti yaşar Peygamber misafirleri.

 

 

Medine’de öğle başkadır.

Güneş ikindiye kadar yalnızdır Medine sokaklarında

Çünkü Güneş kıskançtır.

Habîb-i Zîşan’la başbaşadır.

Kainatın güneşinden güç katar gücüne.

 

Ve ikindi namazından sonra

Dükkanlar açılır.

Buhurdanlıklarda tüten kokular

Nazlı nazlı etrafa yayılır.

Kasr-ı halife oteline giden bir babaanne

Yolda torunlarına oyuncaklar alır

Hurmaları yüklenmiş bir delikanlı

Eşiyle birlikte yürür

Melekler tebessüm eder onlara

Dua eder.

Bir kasetçiden Kabe imamlarının sesi yükselir.

Vahyin yıkadığı yüzler dolaşır pazarlarda

Medine halkı güler yüzlüdür.

Çünkü onlar Ensar’ın torunlarıdır.

Rasulullah’ın komşularıdır.

Çok hassastır kalpleri.

Bunu bilen bazı misafirler

Mescid-i Nebevi’de kazandıklarını

Hayatları pahasına korumaya çalışır.

Ama bazıları

Sanki sadece alış verişe gelmiş gibi,

Kavga gürültüyle geçince günleri

Ve Unutunca Medine’yi

“Yazık oldu” der melekler

Milyarlarca insanın içinden seçildi

Buraya geldi

Ama yazık etti, yazık etti.

 

Medine’de akşam başkadır.

Zemzem bidonlarından zemzem içilir

Ve ikram edilir yanındakilere.

Şemsiyeler kapanır yavaşça,

Kubbeler açılır.

Gökyüzü tüm ihtişamıyla meydana çıkar.

Kimse yıldızları fark etmez nedense

Kainatın güneşinin yanında yıldızlar farkedilmez.

Ebuzer gıfari caddesini yağmur ıslatmasa da

Hasret gözyaşları ıslatır.

Sıra sıra dizili ankesörlerden

Farklı dillerde konuşmalar yapar.

Farklı renklerde insanlar.

Heyecanla konuşan biri şöyle der:

“İnanamazsın, şu anda seninle konuşurken

Mescid_i nebevi’ye bakıyorum.

On tane minare sanki arşa yükselmiş gibi.

Öyle heybetli görünüşleri var ki anlatamam.

Bu gün ikindi namazını Ravza-i mutahhara’da kıldım

Hem de Hz.Aişe sütununun önünde.

Allah sana da nasip etsin.

İnşallah dönünce anlatırım.

 

Medine’de gece başkadır.

Peygamber misafirleri dalınca uykuya

Melekler iner Kubbetül Hadra’ya.

Ve uzaklarda, çok uzaklarda

Medine hasretiyle yanan yüreklerden

Selamlar iletilir Sultanlar sultanına.

“Ya rasulallah” demiştir biri

“Bu yıl da nasip olmadı Medine’ne gelmek!

Ravza’nın kokusunu koklamak nasip olmadı.

Umre’ye gidenleri görünce boğazıma bir şey takılıyor.

Hep selam gönderiyorum sana

Geçenlerde umreden dönen bir arkadaş

Tespih verdi bana. Medine’den almış.

Tespihi sabaha kadar kokladım.

İnşallah bu yıl gelirsem o tespihi de getiricem.

Sana salat ve selam olsun ey gönlümün sultanı.

 

Medine’de zaman başkadır.

Medine’de herşey bir başkadır.

 

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

MİRAÇ

 

 

Kapatın gözlerinizi

Ve karanlığı seyredin.

İşte böyle bir gece.

Mekke’de bir gece

Yorgunluk havada

Gariplik suda

Simsiyah bir sessizlik

Uyku bile uykuda.

Kâbe’nin hatîm kısmında

Yanı üzre yatan biri var

Yıl hüzün yılı

Ebu Talib yok

Yıl hüzün yılı

Vefakâr eş

Haticetül kübrâ yok.

Kâbe’nin hatîm kısmında

Yanı üzre yatan biri var

Teselli arayan kalp

Hüzünle çarpan kalp

O’nun kalbi.

Ve ayak sesleri

Yıldızlar ışıldıyor.

Bu ayak sesleri göklerden

Yol veriyor yıldızlar.

Semâdan inenler var.

İzin verseydi Allah

Kâinat inerdi yere

Çünkü kâbe’nin hatîm kısmında yatan

Sultân-ı levlâk’tır.

Habîb-i zîşândır o

Nur-u hüda’dır.

Merhamet ufkunun nazlı güneşi

Kainatın biricik çiçeğidir o.

İzin verseydi allah

Âlemler inerdi yere

Oysa emir yalnız cebrail’e

Ve yalnız cebrail iner yere

Kalk ya rasulallah

Semada melekler seni bekler

Taif’te taşlanan yüzüne hasret

Alaya alınan sözüne hasret

Seni bekler melekler.

Yer yüzünde vefa yok mu?

Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin.

Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden?

Davetini hafife mı aldılar?

Üzülme ve aç gözlerini

Öteler bekliyor seni

Bu gece kainat adını anacak,

Aç gözlerini ki alemler nazarına kanacak.

Burak, senin için uçacak.

Aç gözlerini ya habiballah

Bu gecenin adına isra diyecek allah.

Ey yedi kat sema aç kapılarını,

Ve haber ver hasretle bekleyen peygamberlere

Deki hazreti Adem’e;

Cennetin kapısına adı yazılan

İsminin hatrına af istediğin

Salih oğul geliyor.

Söyle İsa’ya:

Kuytu köşelerde

Havarilerinle Allah’a sığınırken,

Bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığın

Ve insanlığa gelişini müjdelediğin

Ahmet geliyor.

Yusuf’a, İdris’e, Harun’a söyle

Musa’ya deki:

Vasıflarına hayran olup da

Ümmetinden olmak istediğin

Salih kardeş geliyor.

Müjde ver İbrahim Peygamber’e:

Dua dua yalvarıp

Gelmesini istediğin oğul geliyor

Aç kapılarını ey yedi kat sema

Bu gelen Muhammed Mustafa

Cebrail yol gösterir

Ve yürür sultanlar sultanı

Bu nasıl bir yürüyüştür.

Bu nasıl bir eda?

İnci inci ter mübarek alınlarında

Baştan ayağa edep var

Attığı her adımda.

Sultanım,

Cennetler gösterilirken o gece

Ümmetini hayal ettin mi cennette?

Cehennemin alevleri selamlarken seni,

Gözyaşlarını gördü mü Cebrail?

Ümmetim dedin mi?

Sen unutmazsın bizi bunda kuşku yok

Tahiyyat duası haber verdi bize

Sen bizi hiçbir yerde

Hiçbir zaman unutmadın

İnşallah biz de seni unutanlardan olmayız.

Allah seni unutturmasın bize.

Bir söz sultanının dediği gibi

Eğer günahlarımızdan dolayı girersek cehenneme

Ve Allah biran olsun açarsa ufkumuzu

Talaal bedru aleyna diyeceğiz.

Miraç gecesi

Yürüdü rasulullah

Cebrail önde

Bir gece yürüyüşüyle

Yürüdüler… Yükseldiler.

Yükseldikçe yükseldiler.

Cebrail durdu birden,

Ya rasulallah, benimle buraya kadar.

Efendimiz niçin diye sordu

Burası sidre-i münteha’dır

Bir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum.

Allah rasulu, sordular:

Nasıl gidilir sidre-i münteha’da?

Cibril-i emin cevap verdi:

Aşkla!

Aşkla gidilir ya rasulallah

Aşkla gidilir ya habiballah

Aşkla gidilir ya nebiyyallah

Yürü sultanım yol senindir!

Aşk vadisinde mühür senin.

Söz senindir hal senindir.

Muhabbetin adı sensin.

Varlıkların tadı sensin

Yürü ve selamını ilet

Gözü yaşlı ümmetinin

Sensiz bunca yetimin

İlet selamını

Ahir zamanın ahını

Yüceler yücesine ilet

Sultanım

Sen dönerken miraçtan

İlahi hediyelerle

Bizim için miraç olan

Beş vakit namazla,

Bakara suresinin son iki ayetiyle

Ve şirke düşmeyenin affedilebileceği müjdesiyle

Dönerken sen miraçtan

Biz ahir zamandan

Ebu Bekir edasıyla bakıyoruz sana

“O söylediyse doğrudur”

Rasulullah söylediyse doğrudur.

Ve bir ayetin sıcaklğı sarıyor

Kainatin kalbini:

Her türlü noksanlıktan münezzeh olan allah

Kulunu geceleyin mescid-i haram’dan alıp,

Kendisine bir takım ayetler gösterelim diye

Etrafını mübarek kıldığımız

Mescid-i aksa’ya götürdü.

Çünkü, işiten ve bilen odur.

Şimdi açın gözlerinizi

Ve mîrâc’a hazırlanın...

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sözün Acıydı

 

Sözün acıydı, yolun dolambaçlı...

Yedi uzun yıl geçerek

Yedi yıl dolaştın durdun...

 

İçimden bir his şöyle diyor:

Ayrıl arkadaşlarından istasyonda

Sabahleyin git kente

İliklenmiş ceketinle

Bir dam ara

Ve bir arkadaşın çalarsa kapını

Aç! Haaa...Açma...

Yine de ört hislerini

 

Rastlarsan ana babana

İstanbul'da ya da başka bir yerde

Yürü git yabancı gibi

Yok ol köşede

Tanıma!

Sana armağanları olan şapkayla gizle yüzünü

Göster! Aaah! Gösterme, gösterme yüzünü

Yine de gizle, ört hislerini

 

İşte burada ye şu eti, çekinme

Git rastgele bir eve yağmur yağınca

Otur bir sandalyeye

Ama çok kalma

Şapkanı da unutma

Söylüyorum sana

Ört hislerini

 

Ne söylediysen bir daha söyleme

Düşüncelerini bir başkasında bulursan tanıma

Kimseye imzanı ya da resmini vermemişsen

Kimsenin yanında bullunmamış ve kimseyle konuşmamışsan

Nasıl yakalayabişlirler seni

Ört hislerini...

 

Dikkat! Ölümü düşündüğünde

Mezar taşın olmasın yattığın yeri belirten

Üzerinde bir yazıyla seni eleveren

Ölüm tarihiyle seni açığa çıkaran

Bir kez daha, son bir kez daha

Ört hislerini...

 

Sevdiğim söylüyor bensiz olamayacağını

Bu yüzden kendime dikkat ediyorum

Yolda yürürken önüme bakıyorum

Ve korkuyorum her yağmur damlasından

Sanki beni ezeceklermiş gibi...

 

Sen yine de bana bakma

Ne giydiğini yaz bana

Sıcak tutuyor mu?

Uyuduğun yeri yaz bana

Yumuşak mı?

Nasıl göründüğünü yaz bana

Yüzün aynı mı?

Sorulardır sana bütün verebildiğim

Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim

Yorgunsan uzatamam elimi

Ya da açsan besleyemem

Sanki bu dünyada hiç yokmuşum

Unutmuşum gibi seni...

 

Sözün acıydı, yolun dolambaçlı...

Yedi uzun yıl geçerek

Yedi yıl dolaştın durdun...

 

Dursun Ali Erzincanlı

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

ASHÂB-I MUHAMMED

 

 

Ne zaman saadet asrını düşünsek,

Arkadaşlarından,

O güzîde ashabından biri ağlar gönlümüzde.

Önce sen ağlarsın.

Abdullah bin mesud’a

“ Bana kuran oku” demiştin.

“Ya Rasulallah! Kur’an sana indirilmişken

Sana mı kur’an okuyayım” demişti.

“O’nu başkasından dinlemeyi de severim” buyurmuştun

İbn’i mesut nisa suresini okumuş,

Bir ayete gelmişti:

“Her ümmetten birer şahit,

Onların üzerine de Habibim

Seni bir şahit olarak getirdiğimiz zaman

Onların hali nice olur”

“Şimdi yeter” demiştin.

İbn-i mesud gözlerini kaldırıp bakmıştı sana,

Gözyaşların mübarek sakalına inmişti.

 

Hani bir defasında ashabına kuran okuyordun;

“ Sakının o ateşten ki

Onun yakıtı insanlar ve taşlardır” diyordun.

Önünde oturan siyahi bir adam,

yüksek sesle ağlamaya başlamıştı.

O ağlayışa Cibril inmişti semadan.

“ Ya rasulallah, huzurunda ağlayan bu zat kimdir?” demişti

Sen de

“ Habeşli biri” demiş ve onu övmüştün.

Cebrail’se şu müjdeyi vermişti;

“Allah buyuruyor ki:

İzzet ve celâlime, arş üzerindeki hakimiyetime yemin ederim ki

Dünyada benim korkumdan ağlayan bir kulun gözünü

Cennette çok güldüreceğim.”

 

Ne zaman saadet asrını düşünsek,

Arkadaşlarından,

O güzîde ashabından biri

Hesap gününden korkar gönlümüzde.

 

Şeddat bin evs korkar yatağına girdiğinde

Sağına soluna döner durur, uyuyamaz.

“Allah’ ım!” der,

“ Cehennem ateşi uykumu kaçırdı”

Sonra kalkar sabaha kadar namaz kılar.

Ebu derdâ düşer gönlümüze:

“Keşke ailemin koçları olaydım da

Kendilerine misafir geldiğinde beni yedirselerdi.” der.

Imran bin husayn’ düşer gönlümüze;

“Keşke bir tepede kül olaydım da

Fırtınalı bir günde rüzgâr savursaydı.” der.

 

Ne zaman saadet asrını düşünsek,

Arkadaşlarından,

O güzîde ashabından biri

Peygamber sevgisini öğretir bize.

 

Ashabından biri sana gelmişti;

“Ya Rasulallah” demişti

“Seni o kadar çok seviyorum ki

Aklıma geldiğinde gelip seni görmesem

Canım çıkacak gibi oluyor.

Sonra ahireti düşünüyorum.

Cennete girsem bile

Seninle birlikte olamayacağım

Aşağı mevkilerde kalacağım

Bu da zoruma gidiyor.

İstiyorum ki ahirette de yanında olayım.”

Sen de;

“Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyurmuştun.

 

Abdurrahman bin Sad anlatıyor Ya Rasulallah!

Diyor ki;

“Bir gün Ömer’in oğlu Abdullah’la otururken ayağı kasılıp kaldı.

Ayağına ne oldu? dedim

Şuradan itibaren sinir toplandı, dedi

Ben de dedim ki,

En çok sevdiğin insanın adını an da iyileşsin.

“Ya Muhammed!” dedi ve hemen ayağını uzattı.”

 

Ya rasulallah,

Sen abdest aldığında

Ashâb-ı Güzîn efendilerimiz koşarak

Abdest suyunu alır yüzlerine sürermiş.

Bir defasında sormuşsun;

“Niçin böyle yapıyorsunuz?”

“Bereket ve hayır umuyoruz” demişler

Sen de buyurmuşsun ki;

“Allah ve Rasulünün sevgilisi olmak isteyen,

Doğru söylesin, emanete riayet etsin,

Komşusunu incitmesin.

 

Ne zaman saadet asrını düşünsek,

Arkadaşlarından,

O güzîde ashabından biri

Hamd eder Allah’a, şükrü öğretir bize.

 

Eba Eyyûb-el Ensâri ona öğrettiğin kelimeleri söyler;

“Allah’tan başka ilâh yoktur. Mülk ve saltanat O’nundur.

Hamd O’nun hakkıdır, O’nun ortağı yoktur.”

Share this post


Link to post
Share on other sites

AY YÜZLÜM

 

 

Ay yüzlüm, apaçık sözlüm, ruhum sana kurban;

Gönlüm sana hayran!

Nergis bakışlarının tesiri ne de yaman!

Sultanım el-aman!

Bak sinemde bir ok var, derûnumda bir acı,

Sendedir ilacı…

Ey varlığı nûr, dünyası sürur, sözü kur’ân!

Her derdime derman…

Pür âteşim bırakma beni hicranda zinhâr!

Rûhumda âh u zâr…

Hem mahzun, hem de perişan dertlerle kıvrandım;

Kapına dayandım!

Bilmem başka kor, başka ateş, ben sana yandım;

Seninle uyandım.

Ey dünyaya arştan gelen nûr, ey meh-i tâbân!

Aydınlattı ziyan…

Baktım şemailine hep dîdârını andım;

Aşkınla kıvrandım.

Ey taptaze gül, kâkülü amber, saçı reyhan!

Câziben ne yaman!

Görmemiştir cihanda gözler, sen gibi dilber…

Güneşlerden enver…

Aç lütufla bağrını aç ki, kıtmir kölendir,

Dergâhın uludur…

Deryalara denk kereminden bir katre ihsân,

Ey gönlüme sultan!

Lutfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!

Derdim herkesten çok.

Nurdan çehrendeki bu nikâb da ne?

Güneşlere taç giydiren ışıkken.

Hep hicranla bunca yıl bunca sene,

Geçmiş gidiyor…baharlar beklerken.

Doğ ruhlara arştan gelen burhanla!

İnlet dört bir yanı altın sadânla!

Hayat üfle sihirli rayihanla!

Hak adına üfül üfül eserken.

Konuş ki hatipler haddini bilsin,

İlahî nefhanla ruhlar dirilsin.

Erilecek zirvelere erilsin.

Başlamış gökler de bunu dilerken…

Ey mukaddes kitâb, ey ezeli nûr,

Ey iklimi ziyâ, etrafı huzûr;

Son demde bir kere daha ne olur,

Ağar, ışık karanlığı boğarken..!

Bahar olmasa da sonbahar olsun.

Cihanlar tekmil âvâzınla dolsun;

Yeniden namın hen yanda duyulsun!

Şu fâni ömürlerimiz biterken…

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

HABİBULLAH'I SEVMEK

 

Habibullah'ı sevmek

Hz. Amine gibi

son nefesinde elinden şevkatle tutup

seslenmişti ona

ey dehşetli ölüm okundan

ALLAH'IN yardım ve ihsanıyla

yüz deve karşılığında kurtulan zatın oğlu

ALLAH seni aziz ve devamlı kılsın

eğer rüyada gördüklerim doğruysa

sen celal ve ikram sahibi olan ALLAH tarafından

Ademoğlullarına peygamber gönderileceksin

Sen ceddin İbrahim'in teslimiyet ve dinini tamamlamak için gönderileceksin

ALLAH seni putlardan koruyacak ve alıkoyacaktır.

her yaşayan ölür her yeni eskir

evet bende öleceğim

fakat ismim ebedi olarak yad edilecektir

çünkü tertemiz bir evlat doğurmuş

arkamda hayırlı bir yad edici bırakmış bulunuyorum

ve huzurla kapanan anne gözleri

ve acıyla ıslanan minik gözbebekleri

seneler sonra

bir sefer dönüşünde

Ebva'dan geçerken

aziz ve muhterem annesinin kabrini ziyaret ediyor ve ağlıyordu

onun ağladığını görünce sahabede ağlamaya başladı

ve gözyaşlarının sebebini söyledi

annemin bana şevkat ve merhametini hatırladım

 

Habibullah'ı sevmek Necaşi gibi

Habeşistan'a hicret eden Mekkeli müslümanları dinleyince

kendini tutamadı

sizi ve yanından geldiğiniz Zat'ı tebrik ederim ki

o Allah'ın Rasulüdür

zaten biz O'nun vasıflarını kitabımız olan İncil'de okumuştuk

O peygamberi Meryem oğlu İsa'da insanlığa müjdelemişti

Allah'a yemin olsun ki

eğer O benim ülkemde bulunmuş olsaydı

ayakkabılarını taşır ayaklarını yıkardım

 

Rasulallah'ı sevmek Varaka bin Nevfel gibi

duyunca Hira Nur Dağındaki geceyi

ihtiyar bir haykırışa döndü kelimeler

Kuddüs, Kuddüs

bu gördüğün melek Yüce Allah'ın Musa Peygambere gönderdiği

Ruhul Kudüs'tür Namusu Ekberdir

sen ise bu ümmetin peygamberisin

ahh ne olurdu yeni dine halkı çağırdığın günlerde

bende genç olsaydım

kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman sağ olsaydım

eğer senin davet gününe yetişirsem bütün gücümle sana yardım edicem

O yetişemedi davet gününe ama yetişenler vardı

çekirdekten filize daldan meyveye doğru yetişenler vardı

 

Ashab vardı

 

Habibullah'ı sevmek

Ashab-ı Güzin gibi

ama hangi birini örneklesin zaman

Ehli Beyt'i mi, Aşere-i Mübeşşere'yi mi, Ensar'ı mı, Muhacir"i mi?

Ashab-ı Güzine örnek Ammar bin Yasir olsun

babası ve annesi islamın ilk şehitleri

Ammar bin Yasir'e islama girdi diye

çöl güneşinin altında demirden bir gömlek giydiriliyor

o kavurucu sıcaktan ilikleri eriyor

bir başka işkence

ateşle dağlanıyor Ammar küfre zorlanıyor

ve Ammar bu azaptan gözünü açınca

Efendimiz'in yanında buluyor kendini

işkencenin her türlüsünü tattık Ya Rasulallah diyor

önce Peygamber duası "Allah'ım Ammar ailesinden hiç kimseye

Cehennem azabını tattırma."

sonra Peygamber müjdesi "Ey Ammar sen bu işkencelerle ölmicek

uzun bir müddet yaşıcaksın. Senin ölümün

azgın bir topluluğun eliyle olcak"

 

sevmek Habibullah'ı

Ashab-ı Güzin gibi

 

"geceye adım adım yürüdüler

korkuya adım adım yürüdüler

onlar öndeler onlar öncüler

hiç düşünmeden bir an onlar öldüler"

 

"yılmadan yıkılmadan direndiler

Yaradan adına can verendiler

onlar öndeler onlar öncüler

hiç düşünmeden bir an onlar öldüler"

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...