yusuf 40 1 Report post Posted January 24, 2006 Ben, böyle olmamalıydım İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma. İçime bir ateş düşmeliydi Ayaklarımın feri kesilmeliydi. Kendimden geçmeliydim sonra... Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda Ama bunu kimse duymamalıydı, Seni, mahşere kadar saklamalıydım. Ben böyle olmamalıydım Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım. Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan Ben hep sana yormalıydım. Gece yıldızlarını serpince göre Seni görmek için uyumalıydım. Şarkılar kime söylenirse söylensin Sana diye dinlemeliydim. Türküler dolmalıydı odama, Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses Selvi boylu yâr sen olmalıydın Kömür gözlüm ateşine düşeli Senin için söylenmiş söz olmalıydı. Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice Bir keman, incecik çığlık olmalıydı Ama bunu kimse bilmemeliydi, Seni mahşere kadar saklamalıydım. Böyle olmamalıydım, Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı, Taşların izi çıkmalıydı yüzümde. Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi. Haremde bir ikindi vakti Kem gözler çevrilince sana Ve vefasız eller uzanınca yakana İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi. Sen ötelere hazırlanırken, Öteler senin için süslenirken, Son kez baktığın pencerede hayal edip seni, Perdenin son kez kapanması gibi, Kapanmalıydı gözlerim. Sonra içime doğru gerilip, Seni bize lutfedenin ismini haykırıp, 'Allah(C.C.) ' deyip, Düşmeliydim yere. Ama bunu kimse bilmemeliydi. Seni mahşere kadar saklamıydım. Ve mahşer günü... Uzaktan seni seyretsem. Sana yakın olmak için can atsam. Beni engelleseler, 'Sen kim yakınlık kim? ' deseler. Ben ağlamaktan konuşamasam. Gözlerini çevirsen bana. 'Benim cennetim bana bakan gözlerindir.' Ve tebessüm etsen. Ama bunu kimse görmese, Seni ebede kadar saklasam. Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 20, 2006 Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Allah Azze ve Celle Ya Rasulallah, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni. İşte Bir yaşındasın, Beni Sa'd yurdundasın Sana süt anne olmadı kadınlar Bu yüzden dargın bulutlar Bir damla yağmur indirmiyor Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa'd yurdunda Minicik bir bulut var gökyüzünde Sana aşık... Ayrılmıyor başucundan Ve insanlar yağmur duasında... Hz.Halime kucağına alıyor seni Yeryüzünde bir gölgelik...Seni güneşten korumak için Oysa minicik bulut gökyüzünde Sana meftun, sana kilitli... Ve dua eden rahibin kucağındasın Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da Ama sen unutmuyorsun Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun O minicik bulut ilişiyor bakışlarına Büyüyor, büyüyor... Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini Çoğusu bilmiyor seni... Altı yaşındasın Medine-i Münevvere yolundasın Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında Sonra yolda, Ebva'da öksüzlük karşılıyor seni Mekke'ye annesiz giriyorsun Abdulmuttalip bir başka seviyor seni Ebu Talip bir başka seviyor Ya Rasulallah Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında Onlar anne deyince sen yere mi bakardın Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva'ya Kaç gece anne diye hıçkırdın Efendim! Senin yerine de anne dedik annemize Senin yerine de baba dedik Yirmi beş yaşındasın Ve bambaşkasın Kimse sana denk değil Şefkat yayıyor kokun Güven veriyor sesin Sen Muhammed-ül Emin' sin Otuz üç yaşındasın Dalga dalga rahmet var Otuz beş yaşındasın Hadi gel bekletme yar İniltiler çalıyor kapısını göklerin Hadi gel bekletme yar Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin... Hadi gel ey Yâr! Nurdağına davet var İşte Kırk yaşındasın Hira Nur dağındasın Cibril iniyor göklerden Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ' Ah! ' sın Karanlık gecelerimize sabahsın Sen Nebiyullahsın Sen Habibullahsın Sen Rasulullahsın Niye incittilerki seni sultanım Niye işkence yaptılarki sana Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar Himayesiz kaldın diye mi Kabe'deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne ' Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ' diyişin Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza Başına pislikler saçılıyor Başlar feda o mübarek başına Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla ' Bu koşan kimdir ' diye bir soru dolaşıyor boşlukta Bu koşan kim? Ve cevap veriyor biri: Muhammed' in kızı Fatımatüz-Zehra Velilerin anası... Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın Sana yeryüzünde en çok benzeyen Gülmesi sen, ağlaması sen ' Ağlama kızım ' diyişin geliyor aklımıza Niye çıkardılar ki yurdundan seni Himayesiz kaldın diye mi Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni Seni yetim bulup barındıranı Seni alemlere rahmet kılanı Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun 'Seni bizim elimizden kim kurtaracak' diyorlardı Sen, Sen ' Allah! ' diyordun Allah Azze ve Celle Semayı haşyet kaplıyordu Sen ' Allah! ' diyordun Arş-ı Âla titriyordu Bedir' de ' Allah! ' diyordun Üç bin melek iniyordu alaca atlarda Yüz yirmi beş bin sahabi: ' Anam babam sana feda olsun ' diyordu Ya Rasulallah Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun Neccar Oğulları'nın küçük kızları seni görünce Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi ' Beni seviyor musunuz ' diye sormuştun onlara ' Seni çok seviyoruz Ya Habiballah ' demişlerdi Sen de: ' Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum' demiştin Bu gün yaşayan gençler var Neccar Oğulları'nın kızları diğil belki Ama seni onlar da çok seviyor Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar Senden başka kimseleri yok Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun Altmış üç yaşındasın Refik-i Âla duasındasın Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu Kenarları beyazdı Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın Ve mübarek ellerini dizine vurarak: ' Görüyor musunuz ne kadar güzel ' demiştin Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti: ' Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver ' Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile İstendiğinde katiyyen ' hayır ' demediğini bile bile ' Peki ' dedin o zata Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı Aynı cübbeden yine yine diktiler Ama giyinmek nasip olmadı Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre' nin diliyle: ' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler ' Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini ' Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim' Sultanım! Ey Medine minberinde ' ümmeti, ümmeti ' diye hüznü giyen sevgili Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ' Allah! ' diyen sevgili Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik Rabbinden bize ne getirdi isen amenna Duyduk, itaat ettik Ya Rasulallah Sen hâlâ kırk yaşındasın Ve hâlâ ümmetinin başındasın... 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 20, 2006 Gelseydin Sevgili! Ümmü Mektum gibi Seni görmeden sana sesleniyoruz Alıp verdiğin nefesi duyar gibi Sanki açınca gözlerimizi Seni görecekmişiz gibi Sana sesleniyoruz. Senin huzurunda ses yükselmez. Edeple konuşulur; edeple susulur. Hele biz ki bu kapının dilencileri, El açıp beklemekten başka Bize bir şey düşmezdi ama Şu araya giren yıllar olmasa Medine’ne uzak yollar olmasa İsmin anılınca yürek yanmasa Kapında beklemekten başka Bize bir şey düşmezdi. Bekliyoruz Sultânım! Rüyada olsa bile Belki teşrif edersin diye Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi. Seni bekliyoruz. Gelseydin, Bizim için cennet olurdu gelişin. Gelseydin, Saadetli asrından gönderdiğin selâmını, 'Kardeşlerim' deyişini Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün. Gelseydin, Dolaşsaydın sofralarımızı, Bir tabak fazla görecektin, Bir bardak, bir kaşık fazla... Ve sofrada bir yer boş, Baş köşe! .. Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye. Gelseydin, Dolaşsaydın gecelerimizi, O 'Kutlu Doğum' gecelerini, Anneler görecektin. Yeni doğmuşsun gibi, Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi, Mışıl mışıl uyuyasın diye Seni sabahlara kadar Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin. Sevgili! Gelseydin, Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi, Eyyüb Sultan gibi, Kab bin Malik gibi, Bir fecir vaktinde, Henüz yirmisinde yirmi beşinde, Bırakarak yurtlarını ocaklarını, Hedeflerine ilahi rızayı koyan, Arkalarına bakmayı ar sayan, Yiğitler görecektin. Onlar senin yiğidin, Elleri, o öpülesi elleri, Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken, Senin köyünün hayaliyle ısındılar. Gelseydin, Gecenin zifiri karanlığında, Uykunun en tatlı aralığında, Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa Gençler görecektin. Gözyaşı dökerken günahlarına, Veysel Karani'den istediğin gibi, İnsanlığa dua eden gençler görecektin. Gelseydin, Asr-ı saadet gibi olmasa da, Koklanmaya değer güllerimiz vardı. Yine senin ikliminde yetişen. Ama sen gelseydin, Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! ! Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek... Hz.Vahşi gibi... Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı. Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa Bakışları yerdeydi. Edepten göz göze gelmezlerdi. Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin. Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü, Bir de Ömer(R.A.) ... Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi Pencerelerde, kapı önlerinde, Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var. Gelseydin, Ve yürüyüp geçseydin önümüzden, Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize. Sevgili! Hakiki aşıkların sana doğru uçarken Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti. Dünya güzelliğiyle kollarını açarken Bize düşen el açıp kapında beklemekti. Sevgili! Bekliyoruz! ... :: Dursun Ali ERZİNCANLI::.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 20, 2006 Sen Yoktun Sen yoktun... Hz Âdem’deydi nurun Önce cenneti, Sonra yeryüzünü şereflendirdin. Âdem nuruna affedildi Arafat bu affa şâhitti Sen yoktun Nuh’un gemisindeydi Nurun... Dalgalar yeryüzünü boğarken Taprağın bağrındaki su Gökyüzüyle buluşurken Ve bu bir ilahi azap derken, Allah nurunu taşıdı binbir sebeple Tûfan, nurunu selamladı edeple... Sen yoktun... Hz.İsmail’in alnındaydı Nurun İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden “Rabbimiz” dedi, “Onlara kendi içlerinden Senin ayetlerini okuyacak Kitap ve hikmeti öğretecek onlara, Onları temizleyecek bir elçi gönder, Amin dedi on sekiz bin âlem Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak Amin dedi İsmail. Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında. Sen yoktun... Hz.İsa “Ahmed” diye muştuladı seni Alemlerin efendisi diye sana seslendi. Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine.. Çünkü bu âlemin reisi geliyor... Bekleyin Ahmed geliyor. Kainata rahmet geliyor. Havarilerin yüzünü okşayan, Ölüleri dirilten bir nefes oldun Ama sen yoktun... Sen yoktun Sultânım, Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun Başı eğik gezerdi mazlum Huteyle göklerden seni sorardı Varaka seni arardı semada Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler. Ağlayarak süslediler ölüme... Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler. Sen yokken, Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek. Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi. Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi... En son çocuk atılırken çukura Annesinin suretinde bir melek tuttu onu Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi. Melekler süslüyordu hirâyı. Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur, Efendisine hazırlanıyordu mekke. Âlem Efendisine hazırlanıyordu Kainatın gözü Hz. Aminedeydi. Toprak yalvarıyordu rabbine, Allahım gönder artık diyordu. Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada Ve bir gelişin vardı ya rasulallah, Bir inişin vardı yer yüzüne... Önünde cebrail! Ardında yalın kılıç melekler! Bir inişin vardı yer yüzüne... Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de Öksüzler annelerine sarıldı doya doya. Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini. Herşey sus pus olmuştu. Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay! Kainat bir isim duymak istiyordu. Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden; Muhammed! Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini. Muhammed! Melekler öptü o nurdan ellerini. Muhammed! Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta! Sana o adı veren rahmana kurbanız Artık sen vardın Susuz topraklara rahmet indi seninle Annenden sonra anne halime sevindi seninle Yağmura mı ihtiyaç var? Kaldır şehadet parmağını, Yağmurları salsın Allah. Sonra tut ağacın yaprağını, Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah. Yeterki sen iste, Sen iste yarasulallah Deki ben kimim? Dağlar, taşlar dile gelsin, Dilsiz çocuklar ellerinden tutup, Ente Rasulullah desin. Sen vardın Bedir kârdı, Uhut dardı Hendek yârdı. Yiğitlerin vardı. Ölmek için yarışan yiğitler... Hele bir enesin vardı senin. Enes bin malik... Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına, Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu. Onlar da “Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince Enes kükremiş: “ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız? Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti. Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü. Hem de ne şehit ey nebi! Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi. Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu... Musab Bin Umeyr’in vardı senin. Uhut’ta sancağını taşıyan. Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi. Ebu hureyren vardı... Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı. Sen anlardın, Ya Ebâhir gel! Derdin. Ve sen gittin... Bir gidişle gittin Ardında hüznün kaldı. Hasretin kaldı göklerde. Bilal ezan okuyamaz oldu Ne zaman teşebbüs etse Muhammed rasulullah demeye Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi. Sonra günler ay, Aylar yıl oldu. Ve asırlar oldu Sensizliğe açtık gözlerimizi. Ama sen bırakmazsın bizi. Sen varsın ey şehitlerin sultanı Sen varsın! Bir şehit bile ölmezken Sana nasıl yok deriz. Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin. Ne anam var ne babam... Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden. Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah! Bırakma bizi ki; Allah; Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor. Bırakma bizi! Hayatı seninle öğretti Rahman. Kulluğu seninle tanıdık. Duayı senden öğrendik sevgili! Hz Ömer umre için senden izin isteyince, “Kardeşcik” dedin ona, Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın? Bizler Ömer değiliz ama Bütün dualarımız senin için Ey Rabbimiz! Rasulünü anışımızdan haberdar et! O’na binler salat, binler selam! Habibine Makam-ı Mahmut’u ver O’na vesileyi lutfet. O’nu refik-i Âlâya yükselt Bizi de affet O’nun hatrına affet Zatının hatrına Affet. Dursun Ali Erzincanlı Quote Share this post Link to post Share on other sites
isyanlı sükut 4 Report post Posted June 20, 2006 uhud Günlerden cuma. .. Uhut'a gelenler var. Medine yolu toz duman... Uhut'a gelenler var. Bir dağılsa da şu hava, Görsek Medine-i Münevvere'den Uhut'a gelenleri. Bir görsek Allah Rasulü'nü Ve eroğlu erleri... Bakın göründüler işte; Atının üzerinde evrenin efendisi! Cihanın gözbebeği! Uhut'un sevgilisi! Sağında ve solunda ashab-ı güzin Önündeyse iki üveyk yürüyor; Biri Sad bin Muaz, Diğeri Sad bin Übade. Allah'ım bu ne edep Atlarının bile başı yerde... Bakın şu iki gence! İkisi de onbeşinde... Şu kısa boylu olanı Rafi' bin Hadic! Parmaklarının ucuna basıyor ki Boyu uzun görünsün! İyi ok attığı söylenince İzin veriyor efendimiz. Diğer gençse Semüre bin Cündüp... Ağlayarak peygamberinin yanına gidiyor. Ya rasulallah! diyor, Rafi'ye izin verdiniz. Bana niye izin yok? Ben rafi'yi güreşte yeniyorum. Efendimiz tebessüm buyuruyorlar. Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar. Semüre Rafi'yi yenince güreşte, Fahr-i kainat ona da izin veriyor. Günlerden cumartesi... Uhud'a gelenler var. İşte Ayneyn Tepesi-Okçular Tepesi- Başlarında Abdullah bin Cübeyr Sultanı dinliyorlar. Düşmanı yendiğimzi görsenizde Size haber vermedikçe, adam göndermedikçe Yerlerinizden ASLA ayrılmayın! Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi Ben size adam göndermedikçe Yerlerinizden asla ayrılmayın! İki ordu da hazır... İki ordu da harp nizamında... Ve Uhud'un kalp atışları dışında yeryüzü nefes bile almıyor! Sessizliği bozan Kureyş'in Sancaktarı'dır. Söylediği her söz küfür kokulu... Benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar! Bu bir meydan okumadır. Cevapsa bir çift ayak sesi... Gözler Uhud toprağında yürüyen bu ayaklarda... Kime ait bu adımlar ki bastığı toprak 'ALLAH' diyor! Ve Esedullah namıyla Hz. Ali(R.A.) yürüyor. Birkaç saniye, bir tek hamle... ALLAH'ın(C.C.) Arslanı dimdik ayakta Kureyş'in sancağı ise yerde... Ardından bir başkası yükseltiyor sancağı Ama bilmiyor ki bu defa kim var Uhud meydanında Gökyüzünde yıldırımlar Yeryüzünde Hamza var. Asıl şimdi başladı Uhud'un türküsü. Tam üç katı düşmanla Peygamber(A.S.M) ordusu Göz göze ve diş dişe. Uhud'da yiğitler var. İşte: Ebu Lücane... Kılıcın üzerinde bir yazı Korkaklıkta ar İlerlemekte şeref var! İşte: Musab bin Umeyr... Zırhını giyinince Nasılda Peygamber'e(A.S.M.) benziyor. Ve döne döne savaşan Hz. Hamza... Ben Allah'ın(C.C.) Arslanı'yım diyor! Ebu Katade'ye bakın. Bakın bir ok fırlıyor müşrik yayından Bir havayı yara yara geliyor. Hedefte Rasulullah(A.S.M.) var. İşte: Ebu Katade... Okun Fahr-i Kainat'a(A.S.M) doğru gittiğini görünce ALLAH'ı(C.C.) andı önce Ve uzattı başını! Ok Katade'nin gözüne saplandı. Uhud'da yiğitler var... Şirk ordusunu bozguna uğratan... Ömer bin Hattab'a bakın Gözleri çakmak çakmak... Ama telaş var yüzünde Hz. Ömer'in(R.A.) Bu ne hal ey Ömer... Düşman hüsran yaşarken Zafer kaznılmışken Bu ne hal ey koca Ömer! Niçin okçular tepesine bakıyorsun? Neler oluyor orda? Niye iniyor okçular Ayneyn Tepesi'nden? Allah Rasulü(A.S.M) haber vermeden niye iniyorlar? Ey Abdullah bin Cübeyr! Durdursana okçuları! Durun, Allah(C.C.) aşkına durun! Arkanızdan düşman geliyor, inmeyin yerinizden. Sahabe sendeliyor inmeyin yerinizden. Kainat yalvarıyor inmeyin! Sultanlar Sultanı'nı(A.S.M) incitecekler, inmeyin! Peygamber(A.S.M) ordusu iki ateş arasında... Efendimizin(A.S.M) etrafında on beş sahabe... Bakın, mübarek elleri Rasulullah'ın(A.S.M.) Yüzüne kapanıyor! Kainatın affı için semaya kalkan eller Şimdi kan içinde! Yetiş Ey Ebu Ubeyde! Nur saçan yüz kan içinde! Zaman donuyor sanki, Ve dudaklarının arasından birşey düşüyor. Kıpkırmızı bir yakut gibi Peygamberin(A.S.M.) mübarek dişi! Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor. Zaman donuyor sanki, Ve gökler yırtılıyor! Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor! Kimse Uhud'a ilişmesin. Çünkü bir ses geliyor altı yerden! Muhammed'in(A.S.M.) dişi yere düşmesin! Ve Cibril-i Emin yaratıldığı günden beri, En hızlı inişiyle iniyor! Çünkü altı yönden bir ses geliyor! Yere düşmesin Muhammed'in(A.S.M.) dişi! Kara bulutlar çöktü Uhud'a! Bir ses ortalığı velveleye verdi: Muhammed(A.S.M.) öldürüldü! Muhammed(A.S.M.) öldürüldü! 'Eğer O(A.S.M.) öldürüldüyse ben niye yaşıyorum! ' Diyen Enes bin Nad atıdı küfrün alevleri arasına! Artık yaşlı gözler Sevgili'yi(A.S.M.) arıyor. Kab bin Malik Hz. sesi duyuldu: 'Rasuluh(A.S.M) yaşıyor, Allah(C.C.) 'ın Rasulü(A.S.M.) yaşıyor, Onu(A.S.M.) miğferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım. Habibullah(A.S.M.) yaşıyor. Onu(A.S.M.) şefkat dolu gözlerinden tanıdım.' Ashab-ı Güzin'in sevincine bir bakın! Uhud'un sevincine bir bakın! Hz.Hamza duydu ya bu yeter! Rasulullah(A.S.M.) yaşıyor ya bu yeter! Yine daldı Hamza Kureyş'in dalgalarına! Ama savaşırken bir ara sendeledi Hamza. Ve boşlukta bir mızrak belirdi. Ey Hamza! Uhud'u her anışımızda kaç mü'min girmek ister mızrakla senin arana? Kaç mü'min keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der? Ama Şehidlerin Seyyidi sensin! Şehidlerin Efendisi sensin! Uhud'da şehidler var... Şehidlerin Seyyidi Hamza var Uhud'da! Rasul-i Zişan'ın(A.S.M.) gözlerinden boşalan yaş, Hamza'yı yıkar gibiydi! Fahr-i Kainat(A.S.M.) hiç bu kadar elem duymamıştı! Hiç bu kadar üzülmemişti! Ve amcasına hiç böyle seslenmemişti: 'Ey Rasulullah'ın(A.S.M) amcası Hamza; Ey Allah(C.C.) 'ın ve Rasulü'nün(A.S.M) Arslanı Hamza; Ey hayırlar işleyen Hamza; Ey Rasulullah'a(A.S.M) koruyucu olan Hamza; Allah(C.C.) sana rahmet etsin! Eğer senden sonra yas tutmak gerekseydi; Sevinmeyi bırakıp sana yas tutardım! ' Ve bir ayet yankılanıyor Ahzab dağında: (Bismillahirrahmanirrahim-Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!) 'Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki, Onlar Allah(C.C.) 'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler. Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehid olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.' Dursun Ali Erzincanlı Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 23, 2006 FARAN DAĞLARINDA AÇAN SEVGİLİ Selam sana nazlı Nebi Selam sana gözbebeği Mevla'nın kudretiyle selam. Selam sana nur-i dilara Selam sana Hakk habibi Rahman'ın kudretiyle selam. Selam sana Andelib_i Zişan Selam sana Muhammedi Cebrail'in yüreğiyle selam İbrahimce selam sana Rahimce selam sana Gafurca selam. Selam sana ey yetimler padişahı Selam sana Ahmedi nefesli yar Eyyupça selam sana Selam sana ya Habiballah Selam sana ya Nebiallah Selam sana ya Resulallah. Ya Resulallah Sen, sevmek için istenen Can, dudakta istenen Sevda ikliminin en güzel mevsiminin En güzel çiçeğisin. Cemre gibi düştün kainatın kışına Bahar, senin elinde doğdu Senin elinle indi toprağa Öyle bir sevildin ki Candan aziz bilerek Uğruna can verildi Ama bu, ölüm değildi Adını bir kez anan Bir kez gönülden anan Rahmetin nur kaynağı gözlerinde dirildi Şimdi biz de seni anıyoruz Mevla'mızın yeminleriyle anıyoruz seni Ey Faran Dağları'nda açan sevgili Fecre On geceye Her şeyin çiftine ve tekine Akşamın alacakaranlığına Kararıp bürüdüğü zaman geceye Açılıp aydınlattığı zaman Gündüze and olsun ki Sen olunca sitem yok Serzeniş yok Eyvah yok Alemlere ambersin O'ndan başka ilah yok Sen, en son peygambersin. Beni ilk öksüz oluşun vurdu Yetim kalışın yaraladı önce Elden ele dolaşmıştın Herkesin gözbebeğiydin Ama mahzun Ama kederli Bir yanın arşa kadar azamet Bir yanın ürkek Mekke akşamları yanar Verdiğin her nefeste Ve gökten inen bir sesle Allah korumasına alır. Senin derdin Allah'tı Hüznün kederin Allah Senin dostun Allah'tı Sana en yakın Allah. Biz seni göremedik ya Resulallah Uhud Dağı'nı seyrettik Okçular tepesinden bir sabah Bir Medine sabahında Uhud'u seyrettik Seni göremedik Ebu Ubeyde bin Cerrah sanki ordaydı Sanki mübarek yüzüne batan miğfer halkalarını Dişleriyle sökmek için nefes nefeseydi Kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi Seni öyle seviyordu ki Tenine bir dikenin batması bile O kalbi durdururdu. Biz seni göremedik ya Resulallah Uhud'u gördük bir sabah Malik bin Sinan olamadık Mübarek kanının, kanına karıştığı Malik bin Sinan sanki oradaydı Ve inemedik okçular tepesinden Sanki sen inin demeden inersek Uhud tekrar cehenneme dönerdi. Ey Faran Dağları'nda açan sevgili Güneşe ve onun ışığına Ardından gelmekte olan aya Onu ortaya koyan gündüze Onu bürüyen geceye Göğe ve onu meydana koyana Yere ve onu yayana and olsun ki Sen olunca sitem yok Serzeniş yok Eyvah yok Alemlere ambersin O'ndan başka ilah yok Sen, en son peygambersin Vazgeçtim seni hep ötelerde aramaktan Seni yüzyıllar öncesine hapsetmekten vazgeçtim Mesafelerden usandım ya Resulallah Sana sesleniyorum Alemlere rahmetsin Seslenince yanımdasın Burdasın Günahkarım Ama sen günahkarların umudusun Temizle beni ya Resulallah! Temizle beni ya Resulallah! Temizle beni ya Resulallah! Mescid-i Nebevi'de gördüm Mübarek sözlerinden birini süsleyip duvara asmışlar: "Benim şefaatim, ümmetimden büyük günahları olanlar için." Buyurmuşsun İçimde her şey üşür Rüzgar üşür Yağmur üşür Dua üşür Melekler üşür Isıtırsan bir sen ısıtırsın Medine'ye akan nur gibi ak kalbime Ey ban u cihan Yorgunum Güçsüzüm Çaresizim Sen çaresizlerin yardımcısısın Yüreğimi koşturdum Sana doğru Çatlarcasına koşturdum Kimseye hakkım yok Huzurunda sana ait varlıkları dava etmem Ben bir davalıyım Tükendim ya Resulallah Hicretimi kabul et ya Resulallah! Hicretimi kabul et ya Resulallah! Hicretimi kabul et... Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 23, 2006 MEDİNE’DE ZAMAN Medine’de sabah başkadır. İnsanlar sevinçle uyanırlar, Ezan-ı Muhammedi yükselir. Mescid-i Nebevi’den Ve Medine sokakları Bayram yerine döner. Bir dede hanımının elinden tutarak yürür. Bir çocuk mescidin bahçesinde koşar özgürce Sabaha kadar yeşil kubbeyi seyreden bir genc Tebessüm ederek girer babus selam kapısından Yeşil elbiseleriyle mescidde hizmet edenlere imrenir Bir peygamber aşığı... Bir peygamber aşığı Ümmet-i Muhammed’i koklar Gözlerini yumarak... Bir kuş uçar cennet bahçesinin üstünden. Bir tekbir yayılır boşluğa. Bir hasret dillenir yüreklerde Ve “Bir” olana ibadet edilir. Kimi ravza-i mutahhara’da kılar namazı Kimi ashab-ı suffenin yerinde Şemsiyelerin altında saf tutar kimi Kimi mescidin bahçesinde. Ve hıçkırıklarla secdeye kapanırlar. Sonra otellere dönülür Güneşin huzur veren ışıklarıyla. Yeni kafileler girer medineye Otellerin arasından yeşil kubbeyi arayan gözler Salat-ü selamlarla yıkanır. Kimi kafileler Cennetül Bakî’dedir. Kimisi Medine’yi dolaşır otobüslerle Mihr Ali abiden Uhud’u dinler. Hz. Hamza’yı dinler. Asr_ı Saadeti yaşar Peygamber misafirleri. Medine’de öğle başkadır. Güneş ikindiye kadar yalnızdır Medine sokaklarında Çünkü Güneş kıskançtır. Habîb-i Zîşan’la başbaşadır. Kainatın güneşinden güç katar gücüne. Ve ikindi namazından sonra Dükkanlar açılır. Buhurdanlıklarda tüten kokular Nazlı nazlı etrafa yayılır. Kasr-ı halife oteline giden bir babaanne Yolda torunlarına oyuncaklar alır Hurmaları yüklenmiş bir delikanlı Eşiyle birlikte yürür Melekler tebessüm eder onlara Dua eder. Bir kasetçiden Kabe imamlarının sesi yükselir. Vahyin yıkadığı yüzler dolaşır pazarlarda Medine halkı güler yüzlüdür. Çünkü onlar Ensar’ın torunlarıdır. Rasulullah’ın komşularıdır. Çok hassastır kalpleri. Bunu bilen bazı misafirler Mescid-i Nebevi’de kazandıklarını Hayatları pahasına korumaya çalışır. Ama bazıları Sanki sadece alış verişe gelmiş gibi, Kavga gürültüyle geçince günleri Ve Unutunca Medine’yi “Yazık oldu” der melekler Milyarlarca insanın içinden seçildi Buraya geldi Ama yazık etti, yazık etti. Medine’de akşam başkadır. Zemzem bidonlarından zemzem içilir Ve ikram edilir yanındakilere. Şemsiyeler kapanır yavaşça, Kubbeler açılır. Gökyüzü tüm ihtişamıyla meydana çıkar. Kimse yıldızları fark etmez nedense Kainatın güneşinin yanında yıldızlar farkedilmez. Ebuzer gıfari caddesini yağmur ıslatmasa da Hasret gözyaşları ıslatır. Sıra sıra dizili ankesörlerden Farklı dillerde konuşmalar yapar. Farklı renklerde insanlar. Heyecanla konuşan biri şöyle der: “İnanamazsın, şu anda seninle konuşurken Mescid_i nebevi’ye bakıyorum. On tane minare sanki arşa yükselmiş gibi. Öyle heybetli görünüşleri var ki anlatamam. Bu gün ikindi namazını Ravza-i mutahhara’da kıldım Hem de Hz.Aişe sütununun önünde. Allah sana da nasip etsin. İnşallah dönünce anlatırım. Medine’de gece başkadır. Peygamber misafirleri dalınca uykuya Melekler iner Kubbetül Hadra’ya. Ve uzaklarda, çok uzaklarda Medine hasretiyle yanan yüreklerden Selamlar iletilir Sultanlar sultanına. “Ya rasulallah” demiştir biri “Bu yıl da nasip olmadı Medine’ne gelmek! Ravza’nın kokusunu koklamak nasip olmadı. Umre’ye gidenleri görünce boğazıma bir şey takılıyor. Hep selam gönderiyorum sana Geçenlerde umreden dönen bir arkadaş Tespih verdi bana. Medine’den almış. Tespihi sabaha kadar kokladım. İnşallah bu yıl gelirsem o tespihi de getiricem. Sana salat ve selam olsun ey gönlümün sultanı. Medine’de zaman başkadır. Medine’de herşey bir başkadır. Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 23, 2006 MİRAÇ Kapatın gözlerinizi Ve karanlığı seyredin. İşte böyle bir gece. Mekke’de bir gece Yorgunluk havada Gariplik suda Simsiyah bir sessizlik Uyku bile uykuda. Kâbe’nin hatîm kısmında Yanı üzre yatan biri var Yıl hüzün yılı Ebu Talib yok Yıl hüzün yılı Vefakâr eş Haticetül kübrâ yok. Kâbe’nin hatîm kısmında Yanı üzre yatan biri var Teselli arayan kalp Hüzünle çarpan kalp O’nun kalbi. Ve ayak sesleri Yıldızlar ışıldıyor. Bu ayak sesleri göklerden Yol veriyor yıldızlar. Semâdan inenler var. İzin verseydi Allah Kâinat inerdi yere Çünkü kâbe’nin hatîm kısmında yatan Sultân-ı levlâk’tır. Habîb-i zîşândır o Nur-u hüda’dır. Merhamet ufkunun nazlı güneşi Kainatın biricik çiçeğidir o. İzin verseydi allah Âlemler inerdi yere Oysa emir yalnız cebrail’e Ve yalnız cebrail iner yere Kalk ya rasulallah Semada melekler seni bekler Taif’te taşlanan yüzüne hasret Alaya alınan sözüne hasret Seni bekler melekler. Yer yüzünde vefa yok mu? Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin. Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden? Davetini hafife mı aldılar? Üzülme ve aç gözlerini Öteler bekliyor seni Bu gece kainat adını anacak, Aç gözlerini ki alemler nazarına kanacak. Burak, senin için uçacak. Aç gözlerini ya habiballah Bu gecenin adına isra diyecek allah. Ey yedi kat sema aç kapılarını, Ve haber ver hasretle bekleyen peygamberlere Deki hazreti Adem’e; Cennetin kapısına adı yazılan İsminin hatrına af istediğin Salih oğul geliyor. Söyle İsa’ya: Kuytu köşelerde Havarilerinle Allah’a sığınırken, Bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığın Ve insanlığa gelişini müjdelediğin Ahmet geliyor. Yusuf’a, İdris’e, Harun’a söyle Musa’ya deki: Vasıflarına hayran olup da Ümmetinden olmak istediğin Salih kardeş geliyor. Müjde ver İbrahim Peygamber’e: Dua dua yalvarıp Gelmesini istediğin oğul geliyor Aç kapılarını ey yedi kat sema Bu gelen Muhammed Mustafa Cebrail yol gösterir Ve yürür sultanlar sultanı Bu nasıl bir yürüyüştür. Bu nasıl bir eda? İnci inci ter mübarek alınlarında Baştan ayağa edep var Attığı her adımda. Sultanım, Cennetler gösterilirken o gece Ümmetini hayal ettin mi cennette? Cehennemin alevleri selamlarken seni, Gözyaşlarını gördü mü Cebrail? Ümmetim dedin mi? Sen unutmazsın bizi bunda kuşku yok Tahiyyat duası haber verdi bize Sen bizi hiçbir yerde Hiçbir zaman unutmadın İnşallah biz de seni unutanlardan olmayız. Allah seni unutturmasın bize. Bir söz sultanının dediği gibi Eğer günahlarımızdan dolayı girersek cehenneme Ve Allah biran olsun açarsa ufkumuzu Talaal bedru aleyna diyeceğiz. Miraç gecesi Yürüdü rasulullah Cebrail önde Bir gece yürüyüşüyle Yürüdüler… Yükseldiler. Yükseldikçe yükseldiler. Cebrail durdu birden, Ya rasulallah, benimle buraya kadar. Efendimiz niçin diye sordu Burası sidre-i münteha’dır Bir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum. Allah rasulu, sordular: Nasıl gidilir sidre-i münteha’da? Cibril-i emin cevap verdi: Aşkla! Aşkla gidilir ya rasulallah Aşkla gidilir ya habiballah Aşkla gidilir ya nebiyyallah Yürü sultanım yol senindir! Aşk vadisinde mühür senin. Söz senindir hal senindir. Muhabbetin adı sensin. Varlıkların tadı sensin Yürü ve selamını ilet Gözü yaşlı ümmetinin Sensiz bunca yetimin İlet selamını Ahir zamanın ahını Yüceler yücesine ilet Sultanım Sen dönerken miraçtan İlahi hediyelerle Bizim için miraç olan Beş vakit namazla, Bakara suresinin son iki ayetiyle Ve şirke düşmeyenin affedilebileceği müjdesiyle Dönerken sen miraçtan Biz ahir zamandan Ebu Bekir edasıyla bakıyoruz sana “O söylediyse doğrudur” Rasulullah söylediyse doğrudur. Ve bir ayetin sıcaklğı sarıyor Kainatin kalbini: Her türlü noksanlıktan münezzeh olan allah Kulunu geceleyin mescid-i haram’dan alıp, Kendisine bir takım ayetler gösterelim diye Etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i aksa’ya götürdü. Çünkü, işiten ve bilen odur. Şimdi açın gözlerinizi Ve mîrâc’a hazırlanın... Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 26, 2006 Sözün Acıydı Sözün acıydı, yolun dolambaçlı... Yedi uzun yıl geçerek Yedi yıl dolaştın durdun... İçimden bir his şöyle diyor: Ayrıl arkadaşlarından istasyonda Sabahleyin git kente İliklenmiş ceketinle Bir dam ara Ve bir arkadaşın çalarsa kapını Aç! Haaa...Açma... Yine de ört hislerini Rastlarsan ana babana İstanbul'da ya da başka bir yerde Yürü git yabancı gibi Yok ol köşede Tanıma! Sana armağanları olan şapkayla gizle yüzünü Göster! Aaah! Gösterme, gösterme yüzünü Yine de gizle, ört hislerini İşte burada ye şu eti, çekinme Git rastgele bir eve yağmur yağınca Otur bir sandalyeye Ama çok kalma Şapkanı da unutma Söylüyorum sana Ört hislerini Ne söylediysen bir daha söyleme Düşüncelerini bir başkasında bulursan tanıma Kimseye imzanı ya da resmini vermemişsen Kimsenin yanında bullunmamış ve kimseyle konuşmamışsan Nasıl yakalayabişlirler seni Ört hislerini... Dikkat! Ölümü düşündüğünde Mezar taşın olmasın yattığın yeri belirten Üzerinde bir yazıyla seni eleveren Ölüm tarihiyle seni açığa çıkaran Bir kez daha, son bir kez daha Ört hislerini... Sevdiğim söylüyor bensiz olamayacağını Bu yüzden kendime dikkat ediyorum Yolda yürürken önüme bakıyorum Ve korkuyorum her yağmur damlasından Sanki beni ezeceklermiş gibi... Sen yine de bana bakma Ne giydiğini yaz bana Sıcak tutuyor mu? Uyuduğun yeri yaz bana Yumuşak mı? Nasıl göründüğünü yaz bana Yüzün aynı mı? Sorulardır sana bütün verebildiğim Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim Yorgunsan uzatamam elimi Ya da açsan besleyemem Sanki bu dünyada hiç yokmuşum Unutmuşum gibi seni... Sözün acıydı, yolun dolambaçlı... Yedi uzun yıl geçerek Yedi yıl dolaştın durdun... Dursun Ali Erzincanlı Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 27, 2006 ASHÂB-I MUHAMMED Ne zaman saadet asrını düşünsek, Arkadaşlarından, O güzîde ashabından biri ağlar gönlümüzde. Önce sen ağlarsın. Abdullah bin mesud’a “ Bana kuran oku” demiştin. “Ya Rasulallah! Kur’an sana indirilmişken Sana mı kur’an okuyayım” demişti. “O’nu başkasından dinlemeyi de severim” buyurmuştun İbn’i mesut nisa suresini okumuş, Bir ayete gelmişti: “Her ümmetten birer şahit, Onların üzerine de Habibim Seni bir şahit olarak getirdiğimiz zaman Onların hali nice olur” “Şimdi yeter” demiştin. İbn-i mesud gözlerini kaldırıp bakmıştı sana, Gözyaşların mübarek sakalına inmişti. Hani bir defasında ashabına kuran okuyordun; “ Sakının o ateşten ki Onun yakıtı insanlar ve taşlardır” diyordun. Önünde oturan siyahi bir adam, yüksek sesle ağlamaya başlamıştı. O ağlayışa Cibril inmişti semadan. “ Ya rasulallah, huzurunda ağlayan bu zat kimdir?” demişti Sen de “ Habeşli biri” demiş ve onu övmüştün. Cebrail’se şu müjdeyi vermişti; “Allah buyuruyor ki: İzzet ve celâlime, arş üzerindeki hakimiyetime yemin ederim ki Dünyada benim korkumdan ağlayan bir kulun gözünü Cennette çok güldüreceğim.” Ne zaman saadet asrını düşünsek, Arkadaşlarından, O güzîde ashabından biri Hesap gününden korkar gönlümüzde. Şeddat bin evs korkar yatağına girdiğinde Sağına soluna döner durur, uyuyamaz. “Allah’ ım!” der, “ Cehennem ateşi uykumu kaçırdı” Sonra kalkar sabaha kadar namaz kılar. Ebu derdâ düşer gönlümüze: “Keşke ailemin koçları olaydım da Kendilerine misafir geldiğinde beni yedirselerdi.” der. Imran bin husayn’ düşer gönlümüze; “Keşke bir tepede kül olaydım da Fırtınalı bir günde rüzgâr savursaydı.” der. Ne zaman saadet asrını düşünsek, Arkadaşlarından, O güzîde ashabından biri Peygamber sevgisini öğretir bize. Ashabından biri sana gelmişti; “Ya Rasulallah” demişti “Seni o kadar çok seviyorum ki Aklıma geldiğinde gelip seni görmesem Canım çıkacak gibi oluyor. Sonra ahireti düşünüyorum. Cennete girsem bile Seninle birlikte olamayacağım Aşağı mevkilerde kalacağım Bu da zoruma gidiyor. İstiyorum ki ahirette de yanında olayım.” Sen de; “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyurmuştun. Abdurrahman bin Sad anlatıyor Ya Rasulallah! Diyor ki; “Bir gün Ömer’in oğlu Abdullah’la otururken ayağı kasılıp kaldı. Ayağına ne oldu? dedim Şuradan itibaren sinir toplandı, dedi Ben de dedim ki, En çok sevdiğin insanın adını an da iyileşsin. “Ya Muhammed!” dedi ve hemen ayağını uzattı.” Ya rasulallah, Sen abdest aldığında Ashâb-ı Güzîn efendilerimiz koşarak Abdest suyunu alır yüzlerine sürermiş. Bir defasında sormuşsun; “Niçin böyle yapıyorsunuz?” “Bereket ve hayır umuyoruz” demişler Sen de buyurmuşsun ki; “Allah ve Rasulünün sevgilisi olmak isteyen, Doğru söylesin, emanete riayet etsin, Komşusunu incitmesin. Ne zaman saadet asrını düşünsek, Arkadaşlarından, O güzîde ashabından biri Hamd eder Allah’a, şükrü öğretir bize. Eba Eyyûb-el Ensâri ona öğrettiğin kelimeleri söyler; “Allah’tan başka ilâh yoktur. Mülk ve saltanat O’nundur. Hamd O’nun hakkıdır, O’nun ortağı yoktur.” Quote Share this post Link to post Share on other sites
SusQuN 14 Report post Posted June 27, 2006 AY YÜZLÜM Ay yüzlüm, apaçık sözlüm, ruhum sana kurban; Gönlüm sana hayran! Nergis bakışlarının tesiri ne de yaman! Sultanım el-aman! Bak sinemde bir ok var, derûnumda bir acı, Sendedir ilacı… Ey varlığı nûr, dünyası sürur, sözü kur’ân! Her derdime derman… Pür âteşim bırakma beni hicranda zinhâr! Rûhumda âh u zâr… Hem mahzun, hem de perişan dertlerle kıvrandım; Kapına dayandım! Bilmem başka kor, başka ateş, ben sana yandım; Seninle uyandım. Ey dünyaya arştan gelen nûr, ey meh-i tâbân! Aydınlattı ziyan… Baktım şemailine hep dîdârını andım; Aşkınla kıvrandım. Ey taptaze gül, kâkülü amber, saçı reyhan! Câziben ne yaman! Görmemiştir cihanda gözler, sen gibi dilber… Güneşlerden enver… Aç lütufla bağrını aç ki, kıtmir kölendir, Dergâhın uludur… Deryalara denk kereminden bir katre ihsân, Ey gönlüme sultan! Lutfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok! Derdim herkesten çok. Nurdan çehrendeki bu nikâb da ne? Güneşlere taç giydiren ışıkken. Hep hicranla bunca yıl bunca sene, Geçmiş gidiyor…baharlar beklerken. Doğ ruhlara arştan gelen burhanla! İnlet dört bir yanı altın sadânla! Hayat üfle sihirli rayihanla! Hak adına üfül üfül eserken. Konuş ki hatipler haddini bilsin, İlahî nefhanla ruhlar dirilsin. Erilecek zirvelere erilsin. Başlamış gökler de bunu dilerken… Ey mukaddes kitâb, ey ezeli nûr, Ey iklimi ziyâ, etrafı huzûr; Son demde bir kere daha ne olur, Ağar, ışık karanlığı boğarken..! Bahar olmasa da sonbahar olsun. Cihanlar tekmil âvâzınla dolsun; Yeniden namın hen yanda duyulsun! Şu fâni ömürlerimiz biterken… Quote Share this post Link to post Share on other sites
Nesli Han 1 Report post Posted January 27, 2013 HABİBULLAH'I SEVMEK Habibullah'ı sevmek Hz. Amine gibi son nefesinde elinden şevkatle tutup seslenmişti ona ey dehşetli ölüm okundan ALLAH'IN yardım ve ihsanıyla yüz deve karşılığında kurtulan zatın oğlu ALLAH seni aziz ve devamlı kılsın eğer rüyada gördüklerim doğruysa sen celal ve ikram sahibi olan ALLAH tarafından Ademoğlullarına peygamber gönderileceksin Sen ceddin İbrahim'in teslimiyet ve dinini tamamlamak için gönderileceksin ALLAH seni putlardan koruyacak ve alıkoyacaktır. her yaşayan ölür her yeni eskir evet bende öleceğim fakat ismim ebedi olarak yad edilecektir çünkü tertemiz bir evlat doğurmuş arkamda hayırlı bir yad edici bırakmış bulunuyorum ve huzurla kapanan anne gözleri ve acıyla ıslanan minik gözbebekleri seneler sonra bir sefer dönüşünde Ebva'dan geçerken aziz ve muhterem annesinin kabrini ziyaret ediyor ve ağlıyordu onun ağladığını görünce sahabede ağlamaya başladı ve gözyaşlarının sebebini söyledi annemin bana şevkat ve merhametini hatırladım Habibullah'ı sevmek Necaşi gibi Habeşistan'a hicret eden Mekkeli müslümanları dinleyince kendini tutamadı sizi ve yanından geldiğiniz Zat'ı tebrik ederim ki o Allah'ın Rasulüdür zaten biz O'nun vasıflarını kitabımız olan İncil'de okumuştuk O peygamberi Meryem oğlu İsa'da insanlığa müjdelemişti Allah'a yemin olsun ki eğer O benim ülkemde bulunmuş olsaydı ayakkabılarını taşır ayaklarını yıkardım Rasulallah'ı sevmek Varaka bin Nevfel gibi duyunca Hira Nur Dağındaki geceyi ihtiyar bir haykırışa döndü kelimeler Kuddüs, Kuddüs bu gördüğün melek Yüce Allah'ın Musa Peygambere gönderdiği Ruhul Kudüs'tür Namusu Ekberdir sen ise bu ümmetin peygamberisin ahh ne olurdu yeni dine halkı çağırdığın günlerde bende genç olsaydım kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman sağ olsaydım eğer senin davet gününe yetişirsem bütün gücümle sana yardım edicem O yetişemedi davet gününe ama yetişenler vardı çekirdekten filize daldan meyveye doğru yetişenler vardı Ashab vardı Habibullah'ı sevmek Ashab-ı Güzin gibi ama hangi birini örneklesin zaman Ehli Beyt'i mi, Aşere-i Mübeşşere'yi mi, Ensar'ı mı, Muhacir"i mi? Ashab-ı Güzine örnek Ammar bin Yasir olsun babası ve annesi islamın ilk şehitleri Ammar bin Yasir'e islama girdi diye çöl güneşinin altında demirden bir gömlek giydiriliyor o kavurucu sıcaktan ilikleri eriyor bir başka işkence ateşle dağlanıyor Ammar küfre zorlanıyor ve Ammar bu azaptan gözünü açınca Efendimiz'in yanında buluyor kendini işkencenin her türlüsünü tattık Ya Rasulallah diyor önce Peygamber duası "Allah'ım Ammar ailesinden hiç kimseye Cehennem azabını tattırma." sonra Peygamber müjdesi "Ey Ammar sen bu işkencelerle ölmicek uzun bir müddet yaşıcaksın. Senin ölümün azgın bir topluluğun eliyle olcak" sevmek Habibullah'ı Ashab-ı Güzin gibi "geceye adım adım yürüdüler korkuya adım adım yürüdüler onlar öndeler onlar öncüler hiç düşünmeden bir an onlar öldüler" "yılmadan yıkılmadan direndiler Yaradan adına can verendiler onlar öndeler onlar öncüler hiç düşünmeden bir an onlar öldüler" Quote Share this post Link to post Share on other sites