Ü.Y 9 Report post Posted May 7, 2007 işte Tevfik fikretin sis adlı şiiri.. İstanbul hiçbir şiirde böylesine kötülenmemiştir.. bunu üzerine Sis'e karşı Yahya Kemal "Siste söyleniş" adlı şiirini yazıyor..Tevfik Fikretle toprak altına sokulan İsTanBul,Yahya Kemalle bir daha diriliyor.. buyrun.. Sis Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman, beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan ağırlığının altında herşey silinmiş gibi, bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü; tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar! Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık; lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası! Ey zulümler sâhası... Evet, ey parlak alan, ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha! Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan, Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi! Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden sefahate susamış bağrında yaşatan. Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın. Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak, ey bin kocadan artakalan dul kız; güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli, sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor. Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun! Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi; içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden. Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken, lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi! Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır, İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın. Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri; Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek. Milyonla barındırdığın insan kılıklarından Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar? Örtün, evet ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir; örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi! Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar; Kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar. Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler; ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki, geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur; ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi. Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri; ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler. Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler; ey servilerin kara gölgelerinde birer yer edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu; “Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları. Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler! Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar; ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer. Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi sembole eden harap ve sessiz evler; ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş, ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş! Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar! Ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir! Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât! Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler; ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar! Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus; ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu. Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür! Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı! Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan, ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”! Ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek vicdanlara uzatılan gizli kulaklar; ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar. Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret! Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm; ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre! Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet! Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç; ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç! Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca; ey kimsesiz; âvâre çocuklar... Hele sizler, hele sizler... Örtün, evet, ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir; Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi! Tevfik Fikret... SİSTE SÖYLENİŞ Birden kapandı birbiri ardınca perdeler... Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler? Som zümrüt ortasında, muzaffer, akıp giden Firuze nehri nerde? Bugün saklıdır, neden? Benzetmek olmasın sana dünyâda bir yeri; Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri. Bir devri lânetiyle boğan şairin Sis'i. Vicdan ve rûh elemlerinin en zehirlisi. Hulyâma bir eza gibi aksetti bir daha; -Örtün! Müebbeden uyu! Ey şehr! -O beddua... Hayır bu hâl uzun süremez, sen yakındasın; Hâlâ dağılmayan bu sisin arkasındasın. Sıyrıl, beyaz karanlık içinden, parıl parıl Berraklığında bilme nedir hafta, ay ve yıl. Hüznün, ferahlığın bizim olsun kışın, yazın, Hiç bir zaman kader bizi senden ayırmasın. Yahya Kemal Beyatlı Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted May 8, 2007 Tevfik Fikret'e kendi dilinden güzel bir yanıt verilmiş.. keşke şurda burda fikirlere muhalif taraflar yanıtlarını abideleştirerek verseler..ne güzel olur :) ... ben derim ki bu başlık altında İstanbul konulu şiirleri toplayalım .. güzel olmaz mı ..:) İSTANBUL Bütün hayatı uyur bir sema-yı mühmelde Geniş ufukları efsanevi hikayelerin Tasavvur ettiği gökler kadar beyaz, narin, Minarelerle müzeyyen, sevimli bir belde... O mai dalgaların bu sesiyle perverde Sevahilinde güler ruhu başka bir denizin, Gezer bu levhaya ait bir ihtiram-ı hazin Melul hisli mükedder nazarlı gözlerde. Bütün bedayi'-i ezman, nefais-i a'sar Bu mai çehreli İstanbul'un beyaz ve uzun Ufuklarında bulur penah si'r ü füsun. Dalınca gözlerim ağlar bu hüsn-i sakinde; Bu beldenin uyuyan bir başka güzellik var Bütün tulu' ve gurubunda, subh u leylinde... Faruk Nafiz Çamlıbel Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted May 9, 2007 İSTANBUL'U ÖZLEDİM İstanbul'dan ziyade İstanbul'u özledim Tertemiz, saf ve sade İstanbul'u özledim. Gönül öksüz bu gece Efkarlıdır her hece Hasreti bile yüce İstanbul'u özledim. Nefes nefes aradım Dert çekmeye yaradım O'nda kaldı muradım İstanbul'u özledim. Ey masum bakışlı yar Gözünde İstanbul var En az gözlerin kadar İstanbul'u özledim... Uğur Işılak Quote Share this post Link to post Share on other sites
Achar 116 Report post Posted May 9, 2007 İstanbul ile ilgili şiirler arasından Üstadın Canım İstanbul şiirinin üstüne tanımam :) Quote Share this post Link to post Share on other sites
hafakan 195 Report post Posted May 9, 2007 İstanbul ile ilgili şiirler arasından Üstadın Canım İstanbul şiirinin üstüne tanımam :) aynı fikirdeyim. ÇİÇEĞİ ALTIN YALDIZ SUYU TELLİ PULLUDUR AY VE GÜNEŞ EZELDEN İKİ İSTANBULLUDUR. Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted May 11, 2007 BİR BAŞKA TEPEDEN Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan. Yahya Kemal BEYATLI Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ü.Y 9 Report post Posted May 11, 2007 bir İstanbul şiiri de Aşık Veyselden :) İstanbul Sevgisi içimde yaşayıp duran Nazlı güzellerin şirin İstanbul Hayali kafamda hükümdar süren Görmez gözlerime görün İstanbul Ortasında deniz kenarlar kara Bu dünyada cennet olmuş kullara Mehtapta sandallar ne hoş manzara Sahildir yayladır yerin İstanbul Gemilerin gelir peşi peşine Şöhretin yayılmış hudut dışına Ayrı bir güzellik başlı başına Sevgi muhabbetin derin İstanbul Fatih Mehmet Sultan temeli kurdu Ondan sonra oldu Türklerin yurdu Edirne'den gelen o büyük ordu Ayyıldız bayrak nurun İstanbul Denizler kilidi boğazların var Dünyaya haykıran avazların var Yılmaz Türk Ordusu şahbazların var Ferah tut gönlünün serin İstanbul Dünya güzelliği sendedir mevcut Hususi özenmiş yaratmış Mabut Herkesin gönlünde vardır bir maksut Halis Türk maksadın varın İstanbul Edipler şairler yetişmiş sende Ehl-i aşklar yanmış tutuşmuş sende Bir aciz kimseyim Veysel'im ben de Seversen olayım yarin İstanbul Aşık Veysel Quote Share this post Link to post Share on other sites
Selim SOMAR 0 Report post Posted May 13, 2007 Ağladı İstanbul Arıyor İstanbul eski günleri Geceler kahroldu çöktü İstanbul Ellerini açmış minareleri İçini Allah'a döktü İstanbul Ağladı boynunu büktü İstanbul Bizi yüreğinden söktü İstanbul Ah İstanbul ah Bilirim matemlisin, bilirim yaslısın Bilirim kızgınsın bize Bilmem ki arınır mıyız bu günahtan Döksen bizi Marmara’ya, Karadeniz’e Ne bunca imparatorluklar Ne de muharebeler yordu seni Korundun düşmandan yıllarca Lakin dost bildiğin, can bildiğin vurdu seni Ah İstanbul ah! Yüzüne bakacak yüzümüz kalmadı Bırak bari ismini doya doya analım Bundan böyle sen bize yan, biz de sana yanalım Toprağın altından yükselir figan Bakamaz üstüne yer hicabından Bağrına bastığı vurdu sırtından Matem bayrağını çekti İstanbul Uğur IŞILAK Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ü.Y. 46 Report post Posted March 9, 2008 Severek ayrılanlara gelsin.. :) Hoşcakal İstanbul İstanbul, senden ayrılmak zor geliyor bana, inan İstanbul, aşığım sana, ayrılmak matemimdir, eğer övülecek güzellik varsa, bunlar hep senindir, hasretinden sarardım soldum, kavuştum sevdam, ayrıldım matemim oldun, gülüyorlar zerafetleriyle; eminönü, kadıköy, üsküdar, seni hep anacağım istanbul ölene kadar, yukardan kükrüyor topkapı çamlıca bütün ihtişamıyla, bir başka güzellik katıyor ışıklar, boğazdan akışıyla, bayezıttan, eyuptan, sana selam var, bir çift göz seni izliyor çamlıcadan, muhteşem bakışıyla, eğer varsa insanda zerre kadar hissiyat, çamlıca ne yürekler yakıyor, o büyük ihtişamıyla, istanbula bir tepeden bakıyor hoşcakal istanbul ayrılıyorum, ama üzülme yine seninleyim, sen benim içimdesin, yüreğimde bir ateş, kor gibi yanıyorum, hoşcakal istanbul ayrılıyorum... gece rüyamda gündüz düşümdesin, seninle yatıp seninle kalkıyorum, hoşcakal istanbul ayrılıyorum... Tacettin Aksu 07.04.2000 İstanbul Quote Share this post Link to post Share on other sites
buyukdogu 529 Report post Posted March 11, 2008 İlber Ortay'lı "Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek" kitabında şöyle bir ifade kullanmıştı İstanbul için: "Ne yaparsak yapalım, ne kadar kirletmeye çalışırsak çalışalım; yinede bambaşkadır, güzeldir, kendine hastır İstanbul" Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ü.Y. 46 Report post Posted March 26, 2008 Hayal Şehir Git bu mevsimde, gurub vakti, Cihangir’den bak! Bir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak! Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan; Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan; O ilah isteyip eğlence hayalhanesine, Çevirir camları birden peri kaşanesine. Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka. Mestolup içtiği altın şarabın zevkinden Elde bir kırmızı kaseyle ufuktan çekilen Nice yüz bin senedir şarkın ışık mimarı Böyle ma’mur eder ettikçe hayal Üsküdar’ı. O ilahın bütün ilhamı fakat anidir; Bu ateşten yaratılmış yapılar fanidir; Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı. Az sürer gerçi fakir Üsküdar’ın saltanatı; Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına; Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına, Ezeli mağfiretin böyle bir ikliminde Altının göz boyamaz kalpı kadar halisi de. Halkının hilkati her semtini bir cennet eden Karşı sahilde karanlıkta kalan her tepeden, Gece bir çok fıkara evlerinin lambaları En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar’ı. Yahya Kemal Beyatlı 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites