Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
gençkurt

Ziya Gökalp

Recommended Posts

Durma düşman durma, gücünü artır,

Türklüğün başına hakaret yağdır.

Uyuyan bir kavme bu felaket azdır,

Vur eski kölesi utandır onu,

Bırakma uyusun, uyandır onu!..

Ziyâ Gökalp

Share this post


Link to post
Share on other sites

Turan

 

 

 

Nabızlarımda vuran duygular ki, tarihin

Birer derin sesidir, ben sahifelerde değil,

Güzide, şanlı, necip ırkımın uzak ve yakın

Bütün zaferlerini kalbimin tanininde

Nabızlarımda okur,anlar eylerim tebcil.

 

Sahifelerde değil, çünkü Atilla, Cengiz

Zaferle ırkımı tetviç eden bu nasiyeler

O tuzlu çerçevelerde, o iftiramiz

Muhit içinde görünmekte kirli, sermende;

Fakat şerefle numayan Sezar ve İskender!

 

Nabızlarımda evet, çünkü ilm için müphem

Kalan Oğuz Han'ı kalbim tanır tamamiyle

Damarlarımda yaşar şan ve ihtişamiyle

Oğuz Han, işte budur gönlümü eden mülhem:

 

Vatan ne Türkiyedir Türklere ne Türkistan;

Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan...

Share this post


Link to post
Share on other sites

uyu yavrum

 

 

Uyu yavrum, uyanacak günler var,

Yarınları gözetleyen dünler var.

Baban şehit izlerinde ünler var.

O izlerde sen de dolaş

Öç gününe sen tezce ulaş

 

Uyu yavrum, tepesinde haç yatan

Camiler vardır bu mu seni ağlatan?

Dayanamaz çiğnenmeye bu vatan

Camilere götür hilal,

Hem yurdu, hem de öcünü al.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gerek Üstad'ın fikriyatı/aksiyonuyla tanışmamdan; gerekse tanıştıktan sonra Ziya Gökalp hakkındaki görüşüm nettir:

 

İslamlaşmaktan çok; Türkleşmek peşinde ve gayesinde olan bir adam. İzahata ve ayrıntıya gerek yok:

 

Bizle muhabbeti yoktur.

Edited by buyukdogu
  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Gerek Üstad'ın fikriyatı/aksiyonuyla tanışmamdan; gerekse tanıştıktan sonra Ziya Gökalp hakkındaki görüşüm nettir:

İslamlaşmaktan çok; Türkleşmek peşinde ve gayesinde olan bir adam. İzahata ve ayrıntıya gerek yok:

Bizle muhabbeti yoktur

...

 

Ama biggrin.gif dönemine ve dönemimize olan katkıları da yadsınamaz. Gayesi de bir açıdan müsbettir diye düşünüyorum.

Ve hayatım boyunca, gayesi ne olursa olsun -müsbet veya menfi- gayesine ulaşmaya çalışan insanları hep takdir etmişimdir. Herkes kendi davasına haklı olarak yüreğini koyacaktır. Mehmet Akif, Nazım Hikmet, Ziya Gökalp, . . Farklı düşünceler bizim için elzemdir. Ve bu farklı düşüncedeki insanların bize yarar sağlayacak fikirlerini çekip alabilir, yeni bir sentez oluşturabiliriz.

 

Bu manada bizle muhabbeti elbette ki var. olmalı da.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ziya gökalp in en çok sevdiğim yanı franızca "laik" kelimesine karşılık arapça "ladinilik" yani "dinsizlik" demiş olması. sisteme bu kadar yakın olup da bu laikliğe katrşı bu kadar net konuşan bir kişi daha yok.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ama biggrin.gif dönemine ve dönemimize olan katkıları da yadsınamaz. Gayesi de bir açıdan müsbettir diye düşünüyorum.

Ve hayatım boyunca, gayesi ne olursa olsun -müsbet veya menfi- gayesine ulaşmaya çalışan insanları hep takdir etmişimdir. Herkes kendi davasına haklı olarak yüreğini koyacaktır. Mehmet Akif, Nazım Hikmet, Ziya Gökalp, . . Farklı düşünceler bizim için elzemdir. Ve bu farklı düşüncedeki insanların bize yarar sağlayacak fikirlerini çekip alabilir, yeni bir sentez oluşturabiliriz.

 

Bu manada bizle muhabbeti elbette ki var. olmalı da.

 

En son söylediğin söz ve sentez mevzuu hariç hepsine katılıyorum. Sentezle alakalı daha sonra konuşabiliriz.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Tayyip Erdoğa'nın hapse girmesine neden olan şiir de Ziya Gökalp'in değil miydi?

 

Evet Ziya Gökalp'a aittir.

Edited by buyukdogu

Share this post


Link to post
Share on other sites
En son söylediğin söz ve sentez mevzuu hariç hepsine katılıyorum. Sentezle alakalı daha sonra konuşabiliriz.

 

Tabii. Merak içinde bekliyorum..

 

Dualarla..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hatta diyebilirim ki:

 

Nazım Hikmet bile kendi davasında daha samimi ve aleniydi. Ziya Gökalp ve sentez konusunda görüşlerimi daha sonra belirteceğim. Burayada yazarım, şahsi olarak mesajlaşma imkanı dahilinde de izah ederim inşallah.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ZİYA gökalp islamlaşmaktan ziyade türkleşmenin bir temsilcisi olmuştur.

oysa bizde sadece ÜMMET ANLAYIŞI vardır.

ziya gökalp bir şiirinde bir memleket düşündüğünü o memleketin ezanlarının türkçe okunduğunu hayal eder ve bu iğrenç istek bilindiği üzere gerçekleşir. en azından bu pisliği yapanlara bir ilham kaynağı olmuştur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

bencede ziya gökalp bizle alaka ve muhabbeti yoktur arkadasımızın dedigi gibi bizde Ümmet anlayısı var son olarak Türkce ezan okunması zaten cok buyuk yanlıstır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet haklısınız.. da :D ... ...

bunun devamını getirmek güç, benim için.. yine dün bir arkadaşa izahını yapmaya çalıştım, ama sonunu getirmeye muvaffak olamadım. O yüzden, Ziya Gökalp ile gerçek manada bilgi edinmeden yorum yapmamam en iyisi..

 

Ama yine şunu söyleyebilirim:

Farklılıklar güzelliktir, ayrılıklar başlamıyorsa.. Ezanın Türkçe okunması ayrılıkları doğurabilirdi. Ki yanlış bir şey olduğunu ben de sizin gibi kabul ediyorum..Ama kesin bir tavırla da muhabbeti yoktur, diyemiyorum nedense.. Bir şeyler bunu bana dedirtmiyor.

 

dualarla..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sentez konusuna gelirsek:

 

Farklı kavram ve manaların birleşimi olan sentezin faydalı olmadığı düşüncesindeyim. Tıpkı yıllarca Türklüğü ve İslam'ı birleştirmek/bütünleştirmek/aynı potada eritmek hezeyanı gibi. Sanki ikisinin mana boyutu aynıymış, derinlikleri birmiş izlenimi ve mücadelesi verildi yıllarca. Aslında bu konularda yeni ve sonu gelmeyecek tartışmalara gimek istemiyorum.

Edited by buyukdogu

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstadımızın “Sahte Kahramanlar” isimli eserinde Ziya Gökalp’ten bahsettiği kısmı aşağıya iktibas ediyorum. Ruh ve iman çizgilerini net bir şekilde görerek, Ziya Gökalp’e dair telakkileri tenvir ve hakikatin ifşası namına en saf kıymet ölçüsüne göre mütalaa edilen mahut şahsın karşısında alınması gereken vaziyeti tayin etmek açısından bu çok kıymetli yazıyı cümleten iyice kıraat edelim inşallah:

 

 

Ziya Gökalp... Mehmed Ziya... 1875’de, Diyarıbekir’de doğdu. Dinde lâûbali baba terbiyesi aldı. Diyarbekir’de Rüştî ve İdadî tahsilini bitirdi. Fransızcaya çalıştı.

Ziya Gökalp kurtuluş getirecek büyük mütefekkirin yakınlarına kadar yaklaşmıştır. Fakat girememiştir içeriye; ve tam aksine, dönmüş, her şeyini feda etmiş. ( Feliks Kulpa ) mânasındaki mütefekkirin tâ kendisi olmuştur. Demin dokunduğumuz nefs muhasebesinden bir şey yaşar gibi oluyor onda... Genç çağında kendisini vuruyor. İçinde yaşadığı yeni ve sahte dünyaya inanamaz oluyor. Dayanamıyor bu sahte âleme ve hakikati arıyor. İntihar ediyor. Kurtarıyorlar onu...

Bu bir nefs muhasebesi başlangıcıdır. Fakat kendisini saadete götüremedi. Aksine, tersine götürdü. İstanbul’da Baytar mektebine giriyor. Yarım tahsil... İttihat ve Terakki hareketi... Selanik... “Genç Kalemler” dergisi... Ve ittihadın “Merkez-i Umumî” âzası, ( İdeolog )u, fikriyatçısı oluyor. Sade Türkçe ve Türkçülük cereyanının sahibi... Bu sade Türkçede hizmeti vardır. Benim neslim, ana dilimizle yazanlar, o cereyana borçluyuz kendimizi... Yalnız burada bir incelik var. Sade Türkçe ile uydurma Türkçe arasındaki fark... Biri anamın babamın dili, öbürü kurbağaların dili...

 

Türkçülüğüne gelince...

 

( Feliks Kulpa )ların en büyüğü... Çünkü kendi ( orijinal ) bir filozof değildi. Bir sistemin sahibi değildi, bir esas getirmedi. E. Durkheim ( Emil Dürkaym ) isimli ( sosyolog ) ve filozof bir Fransızın kopyacısı oldu. Kopyayı da aslına sadık kalarak yapmadı. Çünkü – burası en ince nokta – ( Emil Dürkaym )ın kafasında, anlayışında, milliyetçilik, ruhî muhtevânın, yani inanılan şeyler mecmuunun, bilhassa dinin, o milletin hususiyetlerine serptiği renkler ve çizgilerden meydana gelme duygu... Milliyetçilik budur! O, bunu, İslâmiyeti kaldırıp yerine bir şey getirmek suretiyle telafi yoluna saptı. Yani Reşat Paşadan beri gelen İslam düşmanı hareketi, İslamın ruhunu anlayıp ona göre çürüğe çıkaracağı yerde, aksini yaptı. İslam düşmanlığında hepsinden ileri gitti. Fakat temelsizliğini de anladı, İslam yerine Türkçülüğü getirmeye kalktı. Binaenaleyh, bilinmesi lazımdır ki, - kimsenin taassubuna hitap etmiyorum; yalnız, hal ve vicdan duygusuna hitap ediyorum ! – İslamiyetin yaptığı o muazzam fütühatın, ruhî ve maddî o muazzam hamlenin yerine, manevî bir unsur olarak ırkçılığı getirdi. Evvelâ ustasına ( Dürkaym ) sadakatsizlik gösterdi. Çünkü ( Emil Durkaym )ı okuyan, milliyetçiliğin ruhî muhteva üzerinde tecelli ettiği ( doktrin )inden ötürü, onun kıymeti İslamiyete vermesi gerektiğini anlar. Hem onun çırağı oldu, hem de ustasına, ustasının ( doktrin )ine sadakatsizlik etti. Felsefe tahsili yapanlar bu hakikati bilir. Türkçülüğü de İslamiyeti bir şeyle değiştirmek için benimsedi. Buna vesika isteyenler benden derhal laboratuar tecrübesi kadar emin bir şekilde senet talep edebilirler. İki tane vesika: Birini şimdi okuyacağım. “Türkçülüğün Esasları”nı okuyanlar onun İslamiyete karşı tavrını anlar:

 

“Bir ülke ki, camilerinde Türkçe ezan okunur,

Köylü anlar mânasını namazdaki duanın,

Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur’an okunur,

Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdanın

Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!”

 

Bu şiiri yazan İslamiyeti feda ediyor demektir. Kuran’a Türkçe demek topyekûn İslam ölçülerini ve Allah’ı inkâr etmeye müsavidir. Çünkü Kuran ne şudur, ne budur – ne Türkistan, ne bilmem ne dediği gibi – ne de Arapçadır. Kuran Allah’ın Arapça üzere inzal ettiği öz kelamdır ve Arapça dâhil, hiçbir lisan ile kıyas ve iştirak kabul etmez bir keyfiyettir. Bu sırrı anlatabilmek ve anlayabilmek için, Yunus Emre’nin dediği gibi, bir ömür, toprakla kepeği birbirine karıştırıp yiyebilmek lazımdır.

 

Bu arada, Ziya Gökalp’in, Allah’a karşı tavrına ait bir müşahade... Tarihin ve kimsenin bilmediği bir hadise... Benim 40 yıllık bir hatıram!

 

Bundan 40 küsur yıl önce, Abdülhak Hamid’in evinde bir hanımefendiyle tanıştım. Bu hanımefendi, ömrü Avrupa’da geçmiş, ne Ziya Gökalp’i tanıyan, ne Türkiye’yi ve Türk Edebiyatını bilen, züppe, Avrupalılaşmış bir kimse... Kimsenin, kastla, ne lehine olabilir, ne aleyhine… Ben Abdülhak Hamid’e, Ziya Gökalp’in dinsizliğinden bahsederken birden doğruldu ve aynen şunları söyledi:

 

-İstanbul’a gelişlerimden birinde hastalandım ve Fransız hastanesinde yattım. Bitişiğimdeki odadan garip sesler geliyordu. Kim olduğunu, bu sesleri çıkaran hastanın kim ve ne olduğunu sordum. Meşhur Ziya Gökalp, dediler. Mebusmuş, profesörmüş... İsmini bile yeni duyuyordum. Öldüğü gece, başını duvarlara çarparak, sabaha kadar, Allah’a en galiz kelimelerle sövdü. O kadar fena oldum ki, bu hal karşısında, odamdan çıkıp başka bir yere sığındım. Öğrendiğime göre Allaha inanmazmış... Hem Allaha inanma, hem ona söv! Duyulmamış, görülmemiş şey!

Ben bu konferansı ilk defa, Ankara’da, Dil-Tarih Fakültesi konferans salonunda verirken, tam bahis bu noktaya gelince biri ayağa kalktı ve bağırdı:

-Yalan! Olamaz!

Dinleyenlerin adam aleyhindeki sert tezahürlerini önledim ve adama hitap ettim:

-Yalan kelimesini nasıl ağzınıza alabiliyorsunuz?

Cevap verdi:

-Sizin için değil, o hanım için söylüyorum!

-Asıl o hanım yalancı olamaz! Zira şununla, bununla alakasız, şahsî âleminde ve dışarıyla irtibatsız bir kadın... Böyle şehadetler tarih ölçülerinde en makbulleridir. Onlara “istikrâî–kendiliğinden” vesika denilir ve hiçbir garaz ve ivaz kollamadığı için en emin şehadet göziyle bakılır. Bu ölçüyü muhafaza edecek olursanız, her türlü peşin kasttan âzade bu hanımı doğrularsınız!”

 

Kadın hakkında bu görüşüm tamamiyle yerindeyken, ille onun verdiği vesikayı istinat diye de bir şey yoktu ortada... Din ve İslam düşmanlığına Ziya Gökalp’in, bizzat eserleri şahitti. Fakat o hanımın şehadetinde de; kahraman sanılan zatın ruhundaki maraza ait korkunç bir delâlet tütüyordu.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Son olarak: Günümüz Ziya Gökalp'ı derinliğe analiz edecek bir gün değildir. Artık şahısların tahlili değil; kitlelerin fikir psikolojisi hakkında konuşmak ve irdelemek gerektiğini düşünüyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ziya Gökalpi bende sevmem.Evet bizde(Mü'minlerde) ümmet anlayışı vardır ama Milliyetini sevme onun tarihi şeyleri araştırma dilini sevme gibi şeyler dinimizce yasaklanmış değildir, İmâm-ı Huseyn-i Şehid-i Deşt-i Kerbelâ "Radıyellahu Teala Anh" hazretlerinin soyundan gelen Seyyid Ahmed Arvasî hazretlerinin"Aleyhirrahme" kitâblarını okursanız bunu rahat anlarsınız.N'olur İbni Teymiye hödüğüne İmâm diyenlerin görüşlerine kapılmayalım.....

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus

Tüm eserlerini okumak istediğim nadir şahsiyetlerden birisidir. Allah rahmet eylesin...

Share this post


Link to post
Share on other sites

N'olur İbni Teymiye hödüğüne İmâm diyenlerin görüşlerine kapılmayalım.....

 

of. bunu nasıl ıskalamışım. :) yine bir bomba babalarkulu'ndan. ne denilebilir ki; adam haklı beyler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...