BDG 76 Report post Posted October 19, 2007 Korkunç bir hayal kuvveti olan bir ressamın çizdiği bir dağ resmi düsünün! Billûrdan bir dağ... Kat kat göğe doğru yükselmis bu dağın etrafında nâmütenâhîye çıkan bir yol... Yol asfalttır. Yanında incecik bir çimen pist onu takip eder. Asfaltın bir yerde durur gibi olduğunu görürüz. Ondan sonra çimen pist devam eder. Dağın tepesinde muhtesem bir saray... İçinde göze görünmez mahlûkların meclis kurduğu bir saray... Bu sarayın kapısına yalnız çimen pist varıyor... Tasavvufu böyle hayal edebiliriz. Şu var ki, bu çimen pist, geldiği asfaltın, yani ana caddenin bir kopuntusu değildir ve doğrudan doğruya ondan gelmektedir. Ondan, yani şeriatten... Bu çimen pist, başından beri ana caddeyi takip ederek gider. Ondan sonra, şeriatın götürdüğü hiçbir noktada ondan ayrılmaksızın devam eder. Bu çimen yol nereye gider, nasıl gider, hangi gayeye erer; işte dâvaların dâvası!.. Herseyden evvel şeriat ve tasavvufu böyle anlamak lâzımdır. Şeriat o füze rampasıdır ki, o rampa marifetiyle ve onun âletleriyle fezaya fırlatılmadan sonsuzluğa ermenin çaresi mevcut değildir. Quote Share this post Link to post Share on other sites
serdengeçti 10 Report post Posted October 19, 2007 İnsan eğer yaşıyorsa o hali güzel dile getirir.Çünkü bal ne kadar tarif edilse tatmadıkça tam anlamıyla onun tadına varılmaz.O hallerle hallenen üstad,tasavvuf nimetini bizzat içinde olduğu için böyle güzel gözler önüne sermiştir. Rabbim o kapıdan girip daim kalanlarlardan eylesin.(AMİN) Quote Share this post Link to post Share on other sites
BDG 76 Report post Posted October 20, 2007 Tasavvuf mevzuunda dıştan ve satıh üstü beş türlü anlayış ve görüş tespit edebiliriz: Birincisi, bu işe akıl ermez bir keyfiyet, "evliyalık" diye bakanların basit anlayışı... Bu anlayış bir "merveyyö - fevkalâdelik" tespitinden ileriye geçemez ve hiçbir tarif ve izaha yaklaşamaz. Avam görüşü... Giderler; türbe kapılarına ve mezar parmaklıklarına çaput bağlarlar... Evliya bildikleri şahısların da önünde diz çökerler ve başka birşey bilmezler... Halbuki bu hareketlerin çoğu Şeriat ölçüsüyle yasaktır. Bağlandığı şahsın harikalar yaptığını kabul eden, fakat bu mevzuda hiçbir şey bilmeyen kaba bir teslimiyet... İkinci görüş, İslâmda yarı aydınların anlayışı... Bu zümre "Ledün ilmi - İç âlem bilgisi, İlâhî marifet" ve daha bir sürü yafta, klişe ve lügat... Sadece, içinden incisi düşmüş istiridye kabukları gibi kelimeler... Çilesi çekilmemiş ıstılahlar... Üçüncü görüş, İslâmî ruha yanaşmayanların tavrı... Bunlar tasavvufun dine sonradan ekleme bir müessise olduğu ve akıllarınca Şeriatın haşîn ölçülerini yumuşatmak ve tadlandırmak için getirildiği iddiasındadırlar. Dördüncü anlayış, Batı kültürüne birazcık ulaşmış nasipsiz tiplere göre... Tasavvufun, İskenderiyye mektebi (Neo - plâtonizm)den devşirme olduğu ve yine, kuru gördükleri İslâmiyete renk ve hava getirmek için benimsendiği hayali... Küfür görüşlerinin güya daha kültürlüsü... Beşincisi ise, din içinden tasavvufu red davranışı... İslâmiyet ve Şeriati güya müdafaa... Tamamiyle şeytanî bir teselli içinde, tasavvufu şeriat dışı, hattâ şeriate aykırı kabul eden bunlar, "İbn-i Teymiye" çırakları olarak tasavvufu belirtirler... Onu kanun ve ölçü dışı bir "bid'at", yani uydurma yenilik sayarlar... Aynı eserden alıntı Quote Share this post Link to post Share on other sites