Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
SİTARE

Harun Tokak

Recommended Posts

KRİZANTEM ÇİÇEĞİ

 

O gün eve biraz erken gelmiştim.Ekranda yine bir şehit cenazesi...Şehit, son örtüsüne bürünmüş kalabalığın arasından yapayalnız ilerliyor,

 

Guruba koşan bir kızıl küheylan gibi Hakk'a yürüyordu...

 

Analar,gelinler sarılmış tabuta, ayrılmıyorlar...

 

Kalabalığın elinden almak istercesine,"Götürmeyin onu!" diye yalvarıyorlardı.

 

Acılar sessizce sızıyor kalabalığın arasına.

 

Baharda bir taze yaprak düşüyor cami avlusundaki koca çınardan.

 

Ananın kanayan yüreği daha fazla dayanamıyor, o da yıkılıyor bir çınar gibi olduğu yere.

 

Şehidin masum çocukları henüz hiçbir şeyin farkında değil,çakır gözleriyle olup biteni anlamaya çalışıyor.

 

Perişan gencecik bir kadın takılıyor gözüme,belli ki şehidin eşi.

 

Bitkin bedenini bırakıyor son defa,şehidinin kan kızıl kollarına.

 

Gözyaşları kırmızılaşarak sızıyor tahtaların arasından.

 

Şehidin örtüsü, al bir tülbent gibi süzüyor can yoldaşının saf ve berrak gözyaşlarını.

 

İnce ve zarif gelin, hiç uyanmak istemediği kızıl bir rüyada şehidiyle beraber yürüyor.

 

Bir aleve bırakırken dudaklarından son buseyi,zorla iki el koparıyor onu en tatlı rüyasından.

 

Bir buse uğruna feda etmiştir şehit canını.

 

Ay yıldızlı bayrağa sarılmış anaların,taze gelinlerin perişan halini gördükçe yanar yüreğim.

 

Yakıcı ağıtları duydukça,acıların avucunda titrer halsiz bedenim.

 

Geçenlerde bir dostum beğeneceğinizi umduğum bir hikâye göndermiş.

 

Her çiçeğin bir hikâyesi vardır ya,bu da krizantem çiçeğinin sevdalı hikâyesi...

 

Küçük ve şirin bir kasabada,Ante isminde soylu bir kız yaşarmış...

 

Bir güzel bahar sabahı bahçeye çıktığında,bir gencin çiçekler arasında dolaştığını görür.

 

Genç, krizantem çiçeğinin önünde durur.

 

Eğilir ve yüreğindeki bütün sevgisiyle dudaklarını dokundurur.

 

Ante çiçekleri kendi gibi seven bu gence bir anda sevdalanır.

 

Ne yazık ki genç geldiği gibi ansızın kaybolur.

 

Sevda ateşi yakar Ante'yi,alevlere atılmış taze bir gül gibi yanar.

 

Gencin öptüğü krizantem çiçeğinin yanına gider gencin az önce durduğu yerde durur ve eğilerek onun öptüğü yerden öper.

 

Gencin busesinin sıcaklığı hâlâ durmaktadır.

 

Ante utanır,yanakları al al kızarır.Bu haliyle o kadar güzel olur ki,Krizantem onun güzelliğini kıskanır.

 

Antenin dudaklarından bütün kanını bitirinceye kadar emer.

 

Yapraklarından başlayarak kırmızılaşır krizantem...

 

Ortasına geldiğinde Ante'nin kanı biter ve krizantemin ortası sarı kalır.

 

Canını bir buse uğruna feda eden Ante,krizantem çiçeğinin altına gömülür.

 

Yaptığına pişman olan krizantem her bahar bir sürü tomurcuk açar ve Ante'nin üzerine yapraklar dökerek onun yeniden dirileceğine inanır.

 

Ay yıldızlı bayrağımız,krizantem çiçeği gibi gelir bana.

 

Nice yiğitler bir buse uğruna feda etmiştir canlarını.

 

Ante'nin vücudundaki kanını içine çektikçe kırmızılaşan bir krizantem çiçeği gibidir.

 

Ante gibi,nice kınalı kuzular kanlarını Gök bahçemizde açan bu sevdalı çiçek için vermiştir.

 

O sarılır da, öper şehidin sımsıcak dudaklarından.

 

O buseyle yeniden dalgalanır.Yeniden canlanır özgürlük çiçeğimiz.

 

O buseyle yeniden dirilir şehitlerimiz.

 

Onun sarıldığı şehitler hep diridir.

 

Abanır şehidin üzerine de kimselere vermez onu.

 

Kıskanır onu anasından,babasından,nazlı yârinden bile.

 

Şehit, o bayrak için terk etmiştir her şeyini.

 

Onun için akıtmıştır kanını,onun için vermiştir canını.

 

Kansızlıktan solgunlaşan bedenine kan verir kırmızılığından...

 

Şehidini ısıtır kendi kızıllığında, son yolculuğunda.

 

Ben bayrağımızı krizantem çiçeğine benzetiyorum.

 

Kaç kendine sevdalı gencin dudağından içine çekmiştir kanlarını.

 

Nice analar kınalayıp yollamıştır,onun uğruna baharındaki yiğitlerini,

 

Nice gençler dul bırakmıştır taze gelinlerini.

 

Bizim insanımız kadar ülkesini,bayrağını seven ikinci bir millet var mıdır?Bilmiyorum.

 

Vatan yoluna, kınalanır nice yiğitler.

 

Bayrak uğruna kanlarını sebil eder nice civanlar.

 

O,hep özgürce dalgalanmıştır.

 

Rüzgarlar ondan aldığı özgürlük kokularını taşımıştır Anadolu'ya...

 

Tokak,Harun,Önden Giden Atlılar,Ufuk kitapları,Haziran 2007,S.155-158

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...