Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
BDG

Üstad'dan Bediüzzaman'a Dair

Recommended Posts

İSTANBUL SONRASI:

Bediüzzaman, İstanbul'da aldığı beraat kararından sonra Emirdağına çekiliyor ve her zamanki içine

kapanık hayatını orada sürdürmeyi uygun görüyor.

Bir Ramazan günü... Bediüzzaman kırlarda ve içiyle konusmakta...

Yanına bir jandarma basçavusu geliyor. Basçavusun arkasında, ayrıca, silâhlı, üç jandarma eri...

Çavusun Said Nursî'ye hitabı :

— Sen sapkasız geziyorsun!! Sapka giymen lâzım! Gel bizimle karakola!

Zulmün bu kadarı olur! Dağlarda, iç hayatına dalmıs, yalnız nefsini muhatap tutan ve sehir veya

kasaba, sokak ve meydan dedikleri yerlerde boy göstermeyen bir insana bu teklif, (Giyyom - Tel)

in selamlamaya mecbur tutulduğu sapka misalinden daha büyük bir cinayet ve sefalet

arzetmektedir.

Bediüzzaman, hâdiseyi arkasındaki makamlara ve talebelerine bildiriyor ve tazyikin bu denî sekline

mâni olmalarını istiyor. Ankara'daki Nur talebeleri bu sikâyet yazısının bir kopyasını Samsun'da

çıkan gazetemsi bir dergiye gönderiyorlar, dergi onu ve onun etrafında birkaç yazıyı nesrediyor ve

hemen takibe uğruyor.

O sıralarda Malatya hâdisesi olmus, bugün artık posası bile çürümüs bulunan, muharrirlik

iddiasında bir dönmeye, din gayretlisi, fakat inceliklerden habersiz birkaç çocuk güya bir suikast

plânı tertiplemis; ve dönmeden akan bir fincan kana mukabil, yekûnu 200 yıl hapsi geçen bir ceza

isteğiyle 15 - 20 kisi zindanı boylamıstır. Bu hapsedilenleri fikirde kıskırtmıs olmak ithamiyle de

tevkif edilenler arasında Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel, Samsun'daki derginin sahibi ve

ayrıca bir muharrir vardır.

Vaziyet açıktır; Adnan Menderes'ten en cömert mikyasta himaye beklenilen bir anda, Malatya

hâdisesi dolayısiyle topyekûn dinî cereyan durdurulmakta, vicdanlar talan edilmekte ve müslüman

kadınların basörtülerine kadar İslâmî mahremiyet didik didik edilmektedir.

Bu hâl Said Nursî ve Nur talebelerine de sirayet ettiriliyor ve Samsun'da çıkan dergi ve yazılar

münasebetiyle bir Nur talebesi tevkif olunuyor.

Bir de, basta «Büyük Doğu» bulunmak üzere dinî mâna tasıyan eserlere malûm basında müthis bir

hücum... Nur Risalesi de aynı hücuma hedef... Nurcuların evleri basılıyor ve sandıklariyle beraber

dillerinin altına kadar her seyleri aranıyor.

Samsun'da muhakeme; ve istinabe ifade sonunda beraet...

yoliyle verilen

İste ifadesinden bir parça :

«— Acaba, bu vatan ve dinin gizli düsmanlarının bu esedd-i zulm-ü nemrudânelerine karsı, manevî

pek çok kuvveti bulunan bu fedakârın tahammülü ve maddî kuvvetle ve menfi cihette mukabele

etmemesinin hikmeti nedir? iste bunu, size ve umum ehl-i vicdana ilân ediyorum ki, yüzde on

zındık dinsizin yüzünden doksan masuma zarar gelmemek için, bütün kuvvetiyle dahildeki emniyet

ve asayisi muhafaza etmek için, Nur dersleriyle herkesin kalbine bir yasakçı bırakmak için, Kur'ânı

Hakîm ona o dersi vermis... Yoksa bir günde yirmi sekiz senelik zalim düsmanlarımdan

intikamımı alabilirim. Onun içindir ki; asayisi masumların hatırı için muhafaza yolunda haysiyetini,

serefini tahkir edenlere karsı müdafaa etmiyor ve diyor ki: Ben, değil dünyevî hayatı, lüzum olsa

âhiret hayatımı da millet-i İslâmiye hesabına feda edeceğim.»

Share this post


Link to post
Share on other sites

«— Acaba, bu vatan ve dinin gizli düsmanlarının bu esedd-i zulm-ü nemrudânelerine karsı, manevî

pek çok kuvveti bulunan bu fedakârın tahammülü ve maddî kuvvetle ve menfi cihette mukabele

etmemesinin hikmeti nedir? iste bunu, size ve umum ehl-i vicdana ilân ediyorum ki, yüzde on

zındık dinsizin yüzünden doksan masuma zarar gelmemek için, bütün kuvvetiyle dahildeki emniyet

ve asayisi muhafaza etmek için, Nur dersleriyle herkesin kalbine bir yasakçı bırakmak için, Kur'ânı

Hakîm ona o dersi vermis... Yoksa bir günde yirmi sekiz senelik zalim düsmanlarımdan

intikamımı alabilirim. Onun içindir ki; asayisi masumların hatırı için muhafaza yolunda haysiyetini,

serefini tahkir edenlere karsı müdafaa etmiyor ve diyor ki: Ben, değil dünyevî hayatı, lüzum olsa

âhiret hayatımı da millet-i İslâmiye hesabına feda edeceğim.»

 

Nasıl engin bir yürek Ya Rabbi! Dünya hayatından zaten çok vazgeçmiş bir şekilde âhiretini de feda etmeye behemehâl hazır!..

Üstelikte ne için...

Share this post


Link to post
Share on other sites
said nursi hakkında tam söylenecek şeyler ÜSTADım dememiştir. fitne ve fesat olmaması için..

Fitne ve Fesat mı dediniz.

Neden Fitne ve Fesat olsun ki.

Share this post


Link to post
Share on other sites
said nursi hakkında tam söylenecek şeyler ÜSTADım dememiştir. fitne ve fesat olmaması için..

Selamlar,

 

Katılmak mümkün değil, zira böyle bir neticeye varmak, Üstad'ın izlemiş olduğu çizgiyi göz önünde bulundurduğumuzda muhal gibi duruyor.

 

Evvelâ, Üstad'ın "fitne çıkmasın" düşüncesini taşıdığı zamanlarda leyhte yazı yazmayı değil, sessiz kalmayı tercih ettiğini göz önünde bulundurmalıyız. Cevat Rıfat Atilhan meselesinde Üstad uzunca bir süre sükûnetini muhafaza etmiş ve bu doğrultuda davranmış, Cevat Rıfat'ın tesiri azaldığında da fitneye zemin hazırlayacak ortamın kalktığını düşündüğünden ne karaktersizlikte bir insan olduğunu Cinnet Mustatili'nde dile getirmiştir meselâ. Ayrıca, Peyami Safa ile girdiği polemiklerinde yer yer "Birbirimize düştüğümüz intibaını uyandırmayalım ki dışarıdan bakanlara malzeme olmayalım" mealinde sözleri de vardır.

 

Bunun dışında, Üstad'ın, ciddi bir hata ile karşılaştığında kalemini kullanmaktan asla çekinmediğini de biliyoruz. Tesiri Cevat Rıfat'ınkinden çok daha fazla olmasına rağmen, Üstadla aynı mürşide tabî olduğu iddiasındaki bir kişinin, "Demirel'in mason olduğunu bilmiyoruz; bir Müslüman'a mason diyen ise, Müslüman bir kişiye kafir dediği için kafirin ta kendisidir!" şeklinde özetleyebileceğimiz iddiasına çok sert bir tepki göstermiştir (Tepkinin dozajı için Polemikler bölümümüzü kurcalayabilirsiniz). Aynı zamanda Üstadın Mevdudî, Seyyid Kutub ve Muhammed Hamidullah gibi büyük sempati toplamış kişileri de sert bir dille eleştirdiğini görüyoruz. Buradan, Said Nursi Hz.'nin zikredilen kişiler gibi ciddi bir hata yapmadığına varabileceğimiz gibi, Üstad'ın ona karşı beslediği sevgiyi, sessiz kalmayışından ve bir kitabının büyük bir bölümünü, bu kişinin mazlumluğunu, hem de şahsına dair müsbet kanaatini de defaatle belirterek anlatmaya ayırmasından çıkarabiliriz. Özellikle 1950 BD'lerinde Risale-i Nur'ların neşredilmesi, Üstad'ın Said Nursi'ye gösterdiği sempatinin bir ispatıdır, zira daha sonra bu hareketinden pişman olduğuna dair hiçbir alamet yok elimizde, aksine Said Nursi'yi takdir yolunda devam ediyor kendisi.

 

Bu neticeden onun "Nurcu" olarak tabir edilen gruba intisab ettiği ve Said Nursi Hz.'ni kendisine mürşid edindiği kanaati doğmasın, zira Nurcu'ların çoğunun aksine Üstad özellikle Birinci Said'i tenkit de etmektedir ve hayatının hiçbir döneminde Nurculuğuna delalet edecek bir tutumu olmamıştır. Dışarıdan sempati beslemek mevkiindedir Üstad, fakat yazdıklarındaki samimiyetinden şüphe etmemek gerekir. Zira hadisat ve hakikat, bize bunu söylüyor.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...