Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
tutsak

Bir Hatıranın Düşündürdükleri

Recommended Posts

Dünyaya farklı pencerelerden bakmamız Aziz Nesin'e antipati beslememi gerektirmez.

Panoit Istrati'nin de dünya görüşünü katiyyen benimsemiyorum; ama kitapları elimden düşmüyor, gençlere de tavsiye ediyorum. Boş, gereksiz hiçbir şey yazmamış; kültür taşıyıcısı insanın ruh derinliklerine giriyor, engin bir hoşgörü ile ferdi kucaklıyor; anlattığı kişi kendisinden ne kadar farklı olursa olsun, onu sevdiği anlaşılıyor ve bize sevdirmeyi başarıyor. Aklımda kaldığına göre Akdeniz kitabına şöyle başlıyor: "Gene güneşli aylar geçirmek için İskenderiye'ye kaçak gidiyordum. Vapurumuz İstanbul Limanı'na yaklaştı. İstanbul'u gezmeyi çok istiyordum. Başıma geçirdiğim çımacı şapkasıyla gümrüğe doğru yürüdüm. Babacan Türk kaçak olduğumu anlamasına rağmen göz kırparak geçmemi işaret etti; Ayasofya'yı çalmıyacağımı biliyordu."

 

Kahvelerde nargile fokurdatan insanımızın o dönemde sık sık kullandığı "BRE!" kelimesini ele alan Istrati, doğunun, İslam dünyasının tahlillerine girişiyor, insanlık medeniyetine çok şeyler verdiğimize işaret ederek, bizi yok etmek için üstümüze gelen Batı emperyalizmine karşı haykırıyordu. Çilenin, acının, engin kültürün yoğurduğu Romanyalı Istrati kadar milletimizin aydın geçinenlerinin acı duymamalarından daha kahredici ne olabilir? Bırakın Istrati gibi bizi savunmalarını, Batılı gazetelerde milletimizi kötülemek için sıraya girmelerine ne demeli? Ülkemizin aleyhinde söylediklerini ve yazdıklarını yayınlayan gazetelerin lehine dair ifadelerine hiç yer vermiyeceklerini nasıl düşünmezler?

 

Yazarların tutumları biraz da çağdaş yazarların tavırlarına bağlıdır. Aziz Nesin, Necip Fazıl üstadımızın Büyük Doğu'larında müstear adla makaleler yazardı. Necip Fazıl'ın büyüklüğünü, fakir milletimizin ona verebildiklerini görüyordu. Necip Fazıl'ın gölgesinde kaybolması da mukadderdi; ancak zıt bir yol takip etmekle gün ışığına çıkabilirdi. Bir zamanlar "Ağa Camii" gibi mistik ve milli şiirler yazan Nazım Hikmet de aynı yolu tutmamış mıydı?

 

Bilindiği gibi psikoloji ilmi zeka bakımından insanları üçe ayırır. Aptal oldukları halde kendilerini zeki zannedenler; zekidirler, fakat zekasının farkında olmayanlar; hem zeki, hem de zekasının farkında olanlar. Necip Fazıl çok zeki ve zekasının farkında olanlardandı. Yani o cücelerin arasında bir dev olduğunu gayet iyi biliyordu. Dolayısıyla etrafındakileri ve dünya görüşlerini ciddiye almazdı. Eskaza nasırına basan olursa, doğduğuna pişman ederdi. Büyük olduğu için de devamlı kin gütmezdi.

 

Şifalı bitkilere dair kitaplar yazan rahmetli Ali Gürbüz Bey'den dinlemiştim. Büyük Doğu dergisinin yazıhanesinde oturuyormuş. İçeriye kahveci çırağı girmiş ve Necip Fazıl'a bir kağıt uzatarak "Dışarıdaki bir amca size gönderdi" demiş. Necip Fazıl kağıdı alıp okuduktan sonra, yazı işleri müdürüne "Çekmeceden para ver, ona götürsün" demiş. Parayı alan çocuk çıkınca, Necip Fazıl kağıdı buruşturup, çöp sepetine atmış. "Kağıtta ne yazılı?" diye Ali Gürbüz'ü bir merak almış, çöp sepetindeki kağıdı gözden kaybetmemeye dikkat ediyormuş. Necip Fazıl dışarıya çıkar çıkmaz, hemen kağıdı alıp, bakmış. Aziz Nesin bir şiir yazmış, üstada göndermiş. Telif için Aziz Nesin şiir yazmaz; hele üstada göndermeyi aklının köşesinden geçirmez. İstiyeceği paraya karşılık olması için o şiiri kaleme almış. Üstad da hem telifini ödemiş, hem de çöp sepetine atmış. Bu olayda iki güzellik göze çarpmaktadır. Aziz Nesin'in para istiyebileceği belki çok insan vardı; fikir ayrılıklarına rağmen halden anlıyabileceği için üstadı tercihi bir güzelliktir. Üstadın da "Muhtaç olmuşsa, bana ne?" dememesi de ayrı bir güzelliktir. Yazarak geçinmek ülkemizde yoksulluğa mahkum olmaktır. Bu hayata tahammül etmek ancak büyük ruhların işidir. Kimin ne için, neyi tercüme edip, telif ödiyeceğini Aziz Nesin gayet iyi biliyordu. Bu uğurda Kıbrıs Rum Kesimi'ni ziyarete bile kalktı. Kıbrıs davamızın kahramanı olan Sayın Rauf Denktaş ziyareti yapmamasını rica etti; Aziz Nesin kabul etmedi. "Hiç değilse, oraya giderken bize uğra" demesini de elinin tersiyle itti. Necip Fazıl'ın ölümünden kısa bir süre önce, Aziz Nesin'in üstada eski harflerle yazdığı bir mektubun fotokopisini gördüm. Mektubuna mealen şöyle başlıyordu: "Üstadım, ben sizden sekiz yaş daha genç bir delikanlıyım. Sizi ziyaret bana düşer, ama ev sahipliği de yapmak istiyorum. Çatalca'da bir vakıf kurdum. Arabayı gönderip, sizi aldırmak arzusundayım. Kabul buyurursanız çok makbule geçer..." Edepli, ölçülü, saygılı mektubu devam ediyordu. "Zengin ve ünlü oldum; Necip Fazıl da kimmiş?" dememesi de seviyesini göstermektedir. Necip Fazıl gibi milletimizin kültürüne, ilmine hizmet etmiş pek çok vatan evladının vasiyetini önemsemiyen yetkililerin Aziz Nesin'e gelince medeni tavır sergilediklerine şahit oluyoruz. Bundan sonra da devam etmesini umud ederiz.

 

 

 

Aziz Nesin'in fikren henüz buluğa ermediği dönemde yapmış olduğu affedilmez bir soytarılığı ve akıbeti için, tıklayınız ; Tan Gazetesi Baskını

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...