Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
mürid

40 Derece

Recommended Posts

Dizilirler ayakta,

Anne, baba ve kardeş.

Hayal, uzak, uzakta,

Eder fillerle güreş.

 

Başından kayar yastık,

Nura döner karanlık;

Sırlar çözülür artık,

Kırka çıkınca ateş

 

 

1931

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstadın çocukluk dönemlerinde bir çok hastalığa maruz kaldığını biliyoruz. O ve Ben adlı eserinde bu durumu; "On - onbeş yaşıma kadar, bir çocuğun

çekmesi mümkün ne kadar hastalık varsa hemen hepsini çektim." cümleleriyle belirtmektedir. O dönemlerde fiziki planda tahribatına maruz kaldığı bu durum, uzun vadede ruhunda derin ve mücerret izler bırakmıştır.

 

Şiire baktığımızda da ölümden ziyade hastalık sürecindeki kişinin fiziki ve ruhi portresinin çizildiğini müşahede edebiliriz. Ateşin çıkması, aile bireylerinin tedirginliği, ateşin yükselmesiyle hastanın şuur kaybı, ve nihayet zirve noktaya erişen hastalığın iyileşme sürecine girmesi...

 

Tabi yanılıyor da olabilirim. Zira ikinci kıtadaki 'yastığın kayması' ve 'nur' imgeleri ölümü çağrıştırıyor...Ama ilk seçenek daha ağır basıyor diye düşünüyorum :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad'ın, yatağında yatan bir hastanın dahili ve harici hislerini, kendi ruhi tecrübelerinden de istifade ederek büyük bir ustalıkla anlattığını görüyoruz, Cihat kardeşiminde daha evvel dile getirdiği üzre.

 

Ayrıca ikincı kıt'anın bilhassa son dizeleri , Üstad'ın "Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş, Mevsimden mevsime girdim böylece.

Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş, Fikir çilesinden büyük işkence." diye bahsettiği o ulvi çilesini de anımsatıyor gibi. Üstad'ın o yıllarda yazdığı ruhi arayışlarını, med-cezirlerini, bunalımlarını ihtiva eden diğer şiirler de gözönünde bulundurulduğunda, böyle bir tahminde bulunmak çok da marjinal olmasa gerektir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mümkündür Cihat gardaş. Ben tam analiz edemedim şiiri. Lakin ikimizinde ortak düşüncesi şudur her halde: Bir asil ruh halinin mevcut olduğu kesin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hastalık hâlinin bile kalem mahsulü olacak keyfiyette, efsunlu bir edaya mazhar kılınarak anlatılması tefekkürün, muhayyilenin ruh hali üzerindeki izleri, tılsımları olsa gerektir. Şiirde fizikî bir hastalıktan metafizik terlerin döküldüğü bir ortama intikal edişin vaziyeti de izhar edilmektedir haddizatında. Şiiri çok beğendiğim için âcizane birkaç şey yazmak istiyorum şiirin mânasına dair.

 

İlk kıtada hasta yatağının başında ayakta bekleyen, hastanın ağır durumunu merak eden hasta yakınları ve hastalık hâlinin tonlarca ağırlıktaki fillerle güreş ediyormuşçasına netameli, meşakkatli bir ambiyansa büründürdüğü hayal dünyasına değinilirken; ikinci kıtada kırka çıkan ateşin fizikî ve daha çok ruhî tesirlerinin tasviri yapılmış. İnsan vücudunun normal ısısının 36-37 derece olduğu ve 1 derecelik artışın bile bünyenin muvazenesini tarumar ettiği gerçeği göz önüne alınırsa; yastığın baştan kayması, karanlığın nura dönmesi ve sırların çözülmesi ateş kırka çıkınca vâki oluyorsa, cihat kardeşimin dediği şekilde şiirde hastalığın bir iyileşme sürecine girmesine temas edildiğini düşünmüyorum.

 

Yastığın baştan kayması mecazî açıdan düşünüldüğünde kırk derece ateşin fokur fokur kaynattığı, haşladığı bir kafanın artık yastığa ihtiyacı kalmaması, o başın dayandığı yastığın kayarak karanlıkları nura çeviren, sırları çözen bir mefhuma dayanması, müşahhas aleme ait bir eşya olan yastığın, kafayı dayamak için yerini mücerrete bırakması olarak mülahaza edilebilir. Ateş kırka çıkmıştır ve mücerret zeminde kaynayan kafanın ihtiyacı olan şey müşahhas bir yastık değil, yastığın kayması ve belki de kafayı serbest bırakmasının neticesinde zuhur edecek olan nur iklimidir.

 

Nâr-ı beyzânın yani ateşin yana yana beyaza dönüşmesinin artık en son kertede teşekkül etmesi, en korlu, en kesafetli hale gelmesi gibi, ateşin kırka çıkıp da kafayı, hayali, ruhu yaktığı anda karanlığın nura vasıl olması sıcaklığın basamak basamak önce ateşe oradan ışığa ve en sonunda nura ulaşmasının ilişkisini hatırlatıyor. Sır denen mefhum çözülmek maksadıyla akıldan çok, akıl ötesi bir mesnede ihtiyaç duyduğu için olsa gerek, Üstad sırların çözülmesinin ( sırdan kasıt da bin bir marazî sorudan müteşekkil fikir çilesi, maveraî sırların faş olması olabilir, ki şiiri yazdığı dönemde Üstad henüz aradığını bulmuş, efendi hazretlerine kavuşmuş değildir ve 40 derece ateşte başı kavrulan bir hastaya müsâvidir ) yanma, kavrulma raddesine geldiğinde, artık dünyanın, kendi şahsının, sâkinin, mey-ü sahbânın kim ve ne olduklarını anlayamayacak ölçüde sermest olduğunda, yani ateş kırka çıktığında gerçekleştiğini söylüyor.

 

Cihat ve zulkarneyn kardeşlerimizin değindikleri noktalar şiirin anlaşılması noktasında bizlere ziyadesiyle ipucu veriyor. Üstadın çocukluk devresindeki hastalıkların ve gençlik dönemindeki hastalık derecesindeki fikir çilelerinin derlenerek renk, ahenk ve koku cihetleriyle ruha kadar ulaşan bir demet çiçek gibi bizlere Üstad tarafından sunulması da, şiirden alınan edebî ve fikrî semerenin derecesini artırmaktadır. ( Üstadın ilk fikir çilesiyle ilgili yazısını okumak için tıklayın )

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...