Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
yusuf ziya karataş

Abdullah ÖzdoĞan

Recommended Posts

Hayat sandığım gibi değilmiş...

 

Şimdi anlıyorum...

Hiç de öyle kısa değilmiş yaşadığım senelere baktığımda... Ve hiç de o kadar uzun değilmiş geriye kalan

yıllarım...

Ve acı bu kadar derin değilmiş gençlik yıllarımda...

Kalbim varmış, meğer ağrıyacak

kadar...

Ve bacakalarım varmış, sızladığında fark ettim.

Hayat sandığım gibi değilmiş, beklediğim kadar da renkli...

Gözlerimin ışığını kaybederken fark ediyorum, bir zamanlar gökkuşağı diye bir şey olduğunu...

Ve gözyaşlarımın varlığını, döküldüğünde...

Dostlarım yokmuş, kaybolduklarını yeni fark ettiğim...

Ve daha acısı, acaba hiç mi

olmamışlar?...

Hayat sandığım gibi değilmiş...

Yandığımda yeniden yenilerim sanmıştım...

Yenilense bile iz kalıyormuş, aynaya baktığımda fark ettim...

Ve ben çok şey mi beklemişim

hayattan...

Yoksa verdiklerinin çoğunu mu görmemişim...

Peki görmediğim için mi yok olmuş, yok olduğu için mi görmemişim...

Samimi bir el hiç mi olmamış, bir çift içten gülen göz...

Yoklar mıymış, yoksa ben kendi körlüğümü mü affetmişim...

Hayat sandığım gibi değilmiş...

Coşkuyla el çırpmamışım, sevinçle bir halaya katılmamışım...

İçimden geldiği gibi yollarda yalın ayak koşmamışım...

Birisi ayıplayacağından mı yoksa kendim ayıp sayacağımdan mı...

Çok yüksek perde kahkahalarım

olmamış...

Gülmek için sebebim mi yokmuş, yoksa gülmemek için mi sebep yaratmışım...

En çok alnım kırışmış kaş çatmaktan...

Hiç mi güzel bir şey olmamış?...

Hayat hiç sandığım gibi değilmiş...

Önümde kısalan yola bakıyorum da, arkamdakine imreniyorum...

Ve en çok da bayramlarıma üzülüyorum bensiz geçen...

Ve düşünüyorum, en son ne zaman yastığımın altına bir bayram arefesinde, yeni alınmış ayakkabılarımı sakladığımı...

Hatırlayamıyorum...

Ya hiç yastık altına koyacak ayakkabım olmamış, ya da hep o ayakkabılar bayram sabahına kadar dolapta kalmış...

Yarın bayram...

Düşünüyorum...

Kaç bayram bensiz geçmiş bende...

Kaç bayram filmimde oyuncu kadrosu değişmiş...

Peki o filmde başrol oyuncusu bensem...

Geçmiş bayram karelerinde bana benzemeyen o başrol oyuncusu kimmiş...

Şimdi farkına varıyorum...

Hayat hiç de sandığım gibi değilmiş....

 

ABDULLAH ÖZDOĞAN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sana ne oldu Türkiyem?

 

Sen böyle değildin, ne oldu sana?

Sen haini tükürürdün bağrından, ses etmez oldun.

Sana bir haller olmuş.

Ne olmuş sana Türkiyem?

Senin askerin, başına çuval geçirtmezdi...

Senin askerin, iki kurşuna kendini teslim etmezdi.

Sana bir haller olmuş...

Yoksa sen halen aynısın da bana mı bir haller oldu?

Türk askeri dendi mi, yedi düvel titremez miydi Türkiyem?

Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum.

Üniforması şeref ve kimlik verirdi üzerine giyene ordumun.

Şimdi, bölücü televizyonlarında adına Türk askeri denen 2 mahlukun görüntüleri yayınlanıyor PKK ağzıyla konuşan...

Ve Meclisinde, kocası dağdaki eşkiyadan beter olanlar dolaşıyor...

Sana mı bir şey oldu, yoksa bana mı Türkiyem...

Senin partilerin, kongrelerini İstiklal Marşı ve dahi Türk bayrağıyla açardı.

Şimdi Başkentin göbeğinde zılgıtlar almış İstiklal Marşı’nın yerini...

Türk bayrağı dekor olmuş Meclise girenlerin salonunda...

Sen eskiden bölücüyü Meclisine sokmazdın Türkiyem...

Bana değil, sana bir haller olmuş, anladım sonunda...

Sen eski sen değilsin, olsan tükürüp atardın bunları bünyenden...

Senin yetkiline, temsilcine, değil ABD Başkanı, alemin kralı gelse omzundan sarsıp, ‘naber corç’ muamelesi yapamazdı.

Sen eğilmişsin artık Türkiyem...

Belin kırılmış sanki.

Bundan sonrası ne olur bilemiyorum.

‘Bir Türk dünyaya bedeldir’ sözü, ya ‘Bir Türk dünyayı güldürür’e dönerse...

İçin acımaz mı?

Yıkılmaz mısın?

Senin kalbinde, bölücü federasyon lafı ediyor.

Senin göbeğinde, kocası dağda katil olan kadın milletvekili olarak geziyor.

Dünyanın mı çivisi çıktı, yoksa senin çivin mi yerinden oynadı Türkiyem?

Eğilmekle yüzüstü uzanmak arasında bir fark varsa, ne olur bana söyle Türkiyem...

Ne olur söyle ki, bu vatanın üzerinde yaşayanların çoğu gibi ben de kendime avunacak bir sebep bulayım Türkiyem...

Bulamıyorum ne yazık ki...

Bilemiyorum.

Bildikçe içim acıyor.

O yüzden bundan sonra bilmek istemiyorum.

Anlatabildim mi Türkiyem?...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben Bir TÜRKÜM!...

 

Ben; Orta Asya’dan türeyen, Anadolu’da büyüyen, Avrupa içlerine yürüyen TÜRK’üm! Ben;

Dağlarda gemi gezdiren, taşlara destanlar kazdıran, tarihi baştan yazdıran,TÜRK’üm!

Ben;

Adalete, mertliğe örnekler veren, ölüm-kalım savaşına gülerek giden, yeryüzünde her murada eren TÜRK’üm !

Ben;

Sancaklara, tuğlara baş eğdiren, beylere, paşalara Hil’at giydiren, kılıcını üç kıt’ada gezdiren TÜRK’üm!

Ben;

Atilla’yı,Yavuz’u, Fatih’i var eden, kralları, imparatorları kendisine yar eden, düşmanına dünyasını dar eden TÜRK’üm!

Ben;

Şahları, sultanları kul edinen, altınları, elmasları pul edinen, incili kkaftanları çul edinen TÜRK’üm !

Ben;

Zafer rüyasını görenlere saç yolduran, hezimete uğratıp, ümitleri solduran, müzelerde baş köşeleri dolduran TÜRK’üm !

Ben;

Damarlarında asil kanın aktığı ırkım, benden bahseder destanım, ağıtım, TÜRK’üm, Ben TÜRK’üm, taa iliklerime kadar...

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’üm!..

Ya Siz Kimsiniz?

 

* * *

 

Ben kimim diye düşünenlere, kimliğinin farkına olanlardan bir mektup bu. Ben yazmadım, yazanın eline sağlık.

Kurbağaların dolaşım sistemiyle İstanbul’un fethini aynı ruh hali ve heyecanla çocuklarına anlatanlara inat, 30’undan sonra Türklüğünün farkında olanlara yazılmış bu.

Şehidin kanı eline bulaşmadan, acının ne olduğunu anlamayanlara anlatıyor kim olduğunu...

Üzerine bastığı toprakları, gecekondu yapılacak beleş arazi sananların, dün yan gelip yatan, bugün ocağı yananların acıları var burada.

Oyunu gecekondu tapusu umuduna, kapıyı çalanın atacağı çeyrek altın sadakasına satanların okuması gereken bir destan.

Ben Türk’üm derken yüreği kabaranların, ay yıldıza bakınca gözlerinde şimşek çakanların ağıdı bu.

Ben Türk’üm!

Yüksek sesle söylendiğinde korku salan, içinden söylendiğinde söyleyenin göğsü iman dolanların ucu yanık mektubu.

Allah’ım! Sen Türk’ü ayrı yarattın!

Ona, sana layık olma fırsatını, günahlarını affettirme imkanını, atalarına layık olma lutfunu nasip eyle!

Yeni Fatih’ler, yeni Yavuz’lar, yeni Mustafa Kemal’ler çıkartacak kudretimizin farkına varmamızı, düşmanın karşısında dik, namerdin tepesinde muzaffer, mazlumun omzu başında hazır olmamızı nasip et.

Çuvalın sahiplerini çuvala, kahpe mayının sahibini lağıma, bize gül vereni gül bahçesine koymamızı nasip et.

Şehidin şanını, mertin namını, doğrunun kelamını dimdik ve gururla, bağıra bağıra yedi düvele duyurmamızı nasip eyle. Amin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İşte şimdi öldün Mehmet'im...

 

Şehitler ölmez demiştik ya...

Sen şimdi öldün Mehmet’im...

Sana dağda kurşun sıkanlar, yoluna mayın döşeyenler var ya...

Hani bela okuduğumuz...

Hani elleri kırılsın dediğimiz...

Hani senin gömleğini, ceketini koklarken lanet ettiğimiz...

Onlar şimdi Meclis’te Mehmet’im..

Onların adı şimdi Milletvekili...

Biliyorum, kaşların çatık şimdi...

Biliyorum ruhun huzursuz...

‘Şehit oldum, niçin?’ diye soruyorsun Mehmet’im...

Ben şimdi sana ne cevap vereyim?

Sana ne söyleyeyim?

Sana ne cevap vereyim?

Ben sana bir şey söyleyemem...

Ben sana bir cevap veremem.

Ne söylesem sana, ruhuna huzur veremem...

Ne söylesem seni ikna edemem...

Sana kurşun sıkanı, Meclis çatısı altına sokanı, PKK’ya yataklık yapanı koynuna alanı kınarım sadece Mehmet’im...

Dağlarda bayram var, sana kurşun sıkan eller şimdi kına yakıyor...

Dağlarda bayram var Mehmet’im, bölücü şimdi Ankara’nın göbeğinde yatıyor...

Sorma bana, ‘Peki ben niye öldüm?’ diye...

Sen ölmemiştin, sen şehitsin Mehmet’im...

Ama ben ne yapayım?

Bayrak düşmanları kalelere girmişse ben kime ne sorayım?

PKK yatakçıları, hapishaneden Meclis’e giriyorsa bunun hesabını kimden sorayım Mehmet’im...

Boşuna mı döküldü bu vatan evladının kanı diye kime sitem edeyim?...

Dokunamıyorduk zaten, şimdi hiç dokunamayacağız Mehmet’im...

Onlar, Meclis Kürsüsünden bağıracak: ’Apo’ya özgürlük’ diye...

Onlar Meclis kürsüsünden bağıracak: ’Türkiye bölünsün’diye...

Sen şehit oldun, Allah indinde yerin belli...

Bizler, bunları Meclisin içine sokanlar nereye kaçacağız Mehmet’im...

Affet bizi...

Yalvarıyorum sana affet...

Dökülen kanın yerde kaldı Mehmet’im...

Dağlarda ayak izin, gönlümüzde yaran var...

Sana borçluyuz, sana karşı boynumuz bükük...

Hiç olmadığı kadar hem de...

Biz, pazarlardan çöp topladık...

Biz, satılan topraklarımıza seyirci kaldık...

Biz, üç kuruş ekmek parası için yüzümüze kara çaldık...

Sen şehit oldun, kurtuldun...

Allah huzurunda rahatsın...

Ama şimdi biz ne yapacağız Mehmet’im?...

Bir de senin kanın bizim elimizde...

Sen ölmemiştin Mehmet’im...

Kanın yerde kaldı...

Yüzümüz yerde...

Ne yazık ki....

Sen işte şimdi öldün Mehmet’im...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...