Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
birnida

İstanbul'un İsimleri?

Recommended Posts

Son zamanlarda kafamı kurcalayan ve merak ettiğim bir konu var.

Araştırmak istiyorum en kısa zamanda, sizinde görüşlerinizi almak istedim...

 

İstanbul feth edildikten sonra ona nasıl hitap edildi?

 

Konstantinopolis demek doğru mu?

 

İstanbul aslında İslambol' mu?

 

Osmanlı Konstantinopolis adını kullanırmıydı İstanbul için?

Share this post


Link to post
Share on other sites

“Be makam-ı Konstantiniyye el Mahmiyye”

 

 

 

“Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün ferman ve kayıtlarında şehrin adı böyle geçerdi: Konstantiniyye yani korunmuş makam. Memalik-i Mahrusa’nın korunmuş ülkelerinin merkezi Konstantiniyye, bütün Arapların tarihinde, İslam tarihi boyunca bu adla anılırdı. Kimse şehrin kurucusu olan hükümdarın ne adını küçümserdi, ne de inkâr ederdi. Hiç şüphesiz ki bu resmi ad sadece resmi işlemlerle sınırlı değildi. Son döneme kadar basılan bazı kitapların ilk sayfasında “Konstantiniyye .... matbaası” künyesi vardır. Büyük Konstantin’in adını taşımaktan dolayı Osmanlı İstanbul’u hiçbir zaman yüksünmüş değildir. Dolayısıyla bu konuda bir hassasiyete gerek yoktur. Vakıa, mütareke döneminin tatsız günlerinde Konstantin isminin Türkleri rahatsız etmesinden daha normal bir şey yoktur. Çünkü işgal kuvvetleri içinde yer alan Yunanlar küçük Yunanistan’ın Kralı Konstantin’le tarihteki büyük Konstantin’in ismini birbirinin yerine koymaya çalıştılar. O yüzden resmen bu isim silindi.”

 

İlber Ortaylı-Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek kitabından alıntıdır...

 

Eğer daha detaylı incelemeyi düşünüyorsan İlber Ortaylı iyi adres olacaktır lakin bu kitapta İstanbulun ismiyle ilgili derin bir inceleme yoktur(hatırlamıyorum)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

İskender Pala'nın bu hususta kaleme aldığı ve İstanbul Bir Rüya adlı kitabına dahil ettiği hoş bir makalesi var, aşağıya alıyorum.

 

 

 

İSTANBUL'UN ADLARI

 

Bir coğrafyayı sahiplenen milletlerin ilk yaptıkları iş, kendilerine özgü bir damga olmak üzere yine kendi sözcüklerinden o coğrafyaya bir kimlik giydirmek olur. Toprak, ancak ad verilerek sahiplenilir ve mekânlar el değiştirdikçe daha köklü değişimlere uğrarlar. Yaşlı tarih, dünyanın pörsüyen yüzüyle birlikte nice kentler eskitmiş; nice uygarlıkları aynı coğrafyada, aynı mekânda üst üste dosyalamıştır. Antik kentlerin pek azı bugün hâlâ kent konumunu sürdürmektedir, istanbul, bunlardan biridir.

 

Atalarımız, ne Anadolu'ya yerleştikten sonra ne de Avrupa içlerine gittiklerinde, buralardaki köy, kasaba ve şehirlerin adlarını resmî yoldan değiştirmemişler, buyruklar yayınlayıp "Bundan böyle bu kasabanın adı şu olacaktır!" gibi bir dayatma getirmemişlerdir. Orta Çağ ve sonrasında bu konuda çok tutucu davranan Avrupa uluslarının tam tersine, bölge halkının ve yerli insanların ortak paydada buluşabilecekleri bir adı yine kendileri oluşturmak üzere bekleyip sonra ortak dile yansıdığı vakit tapu kayıtlarına ve devlet siciline işlemişlerdir. Türklerin, fethettikleri kasaba veya kentlerin adını değiştirme(me)k konusundaki bu mirasyedi hoyratlığı aslında bir iskân ve yayılma politikasının gereği idi. Bugün Anadolu'daki pek çok kentin ta antik çağdan itibaren adlarının biliniyor oluşu ve şehirlerarası yollardaki turizme yönelik sarı trafik levhalarında bu adların yazılı bulunması, biraz da atalarımızın bu hoşgörü ve komplekssizliklerinin sonucudur. Oysa Balkanlar'da yahut Avrupa'da, bir kasaba yahut kentin, vaktiyle Türkler tarafından kullanılan adını değil görmek, anmak bile olanaksızdır. Yeni Avrupa yurtlarındaki eski Türk izlerinin silinmesi, öncelikle adından başlar ve kim ne derse desin, bizim bunu ayıplamaya da hakkımız yoktur.

 

 

Konstantin'in Kenti

 

Yaşadığımız kenti bugün biz İstanbul adıyla biliyoruz. Antik çağlara ait bilinebilen ilk adı Bizantion olan bu kent, batılı kaynaklarda Antonion ve Nova Roma (Yeni Roma) adlarıyla da yer alır. Bizanslılar kente "Konstantin'in kenti, Konstantin 'in kurduğu kent anlamında Constan-tinopolis veya Constantinople dediler. Rumca Stinpolin (şehirde) sözcüğünden türediği sanılan bu adın daha sonra Fransızca'da Stamboul biçimiyle yaşadığı görülecektir.

 

Doğulu milletler ilk ve orta çağlarda istanbul'a Konstantıniyye veya Faruk (ayıran, iki karayı ayıran) demişlerdir. Selçuklular zamanında yazılan Türk kaynaklarında ise şehrin adı tam istanbul biçimiyle yazılıdır. Bu sözcük daha sonra, Osmanlılar zamanında Türk dilinin ünlü yapısına uymadığı hâlde İstanbul biçiminde söylenmeye başlayacaktır. Osmanlıların kentin adını değiştirmeden yalnızca telaffuzunda "I" yerine "î" kullanmaları daha sonra şehre İslâmbol denilmesine yol açmışsa da kentin Konstantıniyye adı altı yüzyıl boyunca burada basılan sikke (altın para) ve akçeler ile 19. yüzyılda basılan kaimelerde (kâğıt para) duribe fi Kostantıniyye (Konstantıniyye'de basılmıştır) şeklinde yaşamaya devam etmiştir.

 

Kanunî çağından itibaren İstanbul Türkçesi'nin mahallî gelişmesi ve klâsik üslûba daha fazla meyletmesi sonucunda atalarımız kenti, adıyla değil de daha çok ona uygun gördükleri sıfat ve unvanlarıyla anmışlardır. Der-saâdet (Kutluluk yurdu, saadet kapısı), Der-i Aliyye (Yücelik yurdu), Âsitâne (Mutluluğun eşiği) gibi unvanlar bunlardandır.

 

 

Öküz Geçidi

 

Boğaziçi'ne Bizanslılar Bosphoros derler. Bizim de, güya kültürlü görünmek isteyen görgüsüzlerimiz, bugün böyle diyor. Bu ad, Yunanca "öküz" demek olan Bos ile "geçit" anlamındaki For sözcüğünden türemiştir. Yunan mitolojisine göre Finikeli kral İnekos, beraberindeki Mısırlı, Arap ve Finikelilerle birlikte Doğumdan Önce 1850 yıllarında, "Kuzey denizi" anlamına gelen Achkenas (Bizanslıların deyişiyle Pont-Euxin, Finikelilerin adlındırmasıyla Euxinos, bizim ifademizle Karadeniz) henüz bir göl iken, Mora yarımadasına gelip tufandan sonraki depremde Boğazlar ortaya çıkınca bulunduğu adada Argolit adıyla bir devlet kurmuştu. Yarı tanrı sayılan İnekos'un lyo adında bir kızı vardı. Zeus (Jüpiter) bu kıza âşık oldu. Karısı Hera (Jonon) bunu duyunca da lyo'yu bir buzağı biçimine sokup Achkenas'ın Propontis'ç (Marmara) aktığı boğaza sakladı. Daha sonra Hera buzağıyı bulup hapsetmiş ve Argos'u da başına bekçi dikmişti. Merkür adlı tanrı yüz gözlü Argos'u, kaval sesiyle uyutarak başını kesti ve lyo'yu kurtardı. Mitolojiye göre bunu haber alan Hera, lyo'ya bir kara sinek musallat eder ve lyo sinekten kaçmak için Mısır'a sığınır. Mısır tanrıçalarından olan İzis işte bu kadın imiş.

 

Geceleri spiral bir fanusa hapsedilmiş yıldızları andıran bir ışık seline, müzikal bir büyü gibi insanı kuşatan Boğaziçi adı yerine "Öküz Geçidi" anlamına gelen Bosfor (Bosphoros) demeyi doğrusu ben bu kentin bir hemşerisi olarak doğru bulmuyorum. Siz ne dersiniz?!..

 

Umarım işinize yaramıştır.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Prof.İlber Ortaylı hocanın "Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek" serisinin ilkinde bu mesele etraflı bir biçimde ele alınmış. İstanbul'un değişik isimler almasında, milletlerin ona dini, tarihi, coğrafi, siyasi kavramlar yüklemelerinin sebeb olduğunu söylüyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

yardımlarınız,yazılarınız için teşekkür ederim....

 

 

Avrupalıların,topraklarındaOsmanlı tarihinin sürmesine,abidelerin ayakta kalmasına tahammülleri yokken bizim Kutlu bir kent olan İstanbula Konstantin'in şehri anlamına gelen kelimeyi,bu şehre itafen kullanmamız beni rahatsız ediyordu....

 

Ama bu önyargıdan sıyrıldığım zaman bu topraklar üzerinde emelleri olanlara psikolojik savaş ilan edercesine "Bakın sizin Konstantinopolis'iniz bizimdir artık" der gibi hala o ismin kullanılması rahatsız edici özelliğini kaybediyor...

 

 

Tekrar teşekkürler....

Share this post


Link to post
Share on other sites

İlber Hoca'nın aynı kitabının ikinci sayısında da dediği gibi: Konstantiniyye ile Konstantinopolis farklı kişilerdir. İlki Doğu Roma imparatoruna, ikincisi ise Yunanlı'ların kendi krallarına ithaf ettiği adıdır İstanbul'un. Yani kral Konstantin'in şehri diyorlar akıllarınca. Halbuki akıllılık yapıp, Sultan Fatih'in son Roma İmparatoru olduğunu kabullenseler, kendileri de rahatlayacak.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...