gece güneşi 7 Report post Posted January 23, 2008 MAKBER Eyvah ne yer ne yar kaldı Gönlüm dolu ah u zar kaldı Şimdi buradaydı gitti elden Gitti ebede gelip ezelden Ben gittim o haksar kaldı Bir köşede tarumar kaldı Baki o enisi dilden eyvah Beyrutta bir mezar kaldı Bildir bana nerde nerde Ya Rab Kim attı beni bu derde Ya Rab Nerde arayayım o dil rübayı Kimden sorayım bi-nevayı Derler ki unut o aşnayı Gitti tutarak reh-i bekayı Sığsın mı hayale bu hakikat Görsün mü gözüm bu macerayı? Sür'atle nasıl da değişti halim Almaz bunu havsalam hayalim. Çık Fatıma! lahdden kıyam et Yadımdaki haline devam et Ketm etme bu razı şöyle bir söz Ben isterim ah öyle bir söz Güller gibi meyl-i ibtisam et Dağı dile çare bul meram et Bir tatlı bakışla bir gülüşle Eyyamı hayatımı temam et Makber mi nedir şu gördüğüm yer Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber. Mehmet BAHA nın bestesi ve Hafız BURHAN'IN yorumuyla Türk Klasik Müziğinin başyapıtları arasında yer alan bir şiir. Tabi makber için bu kadar şey söylemek az olur ama onun hakkındaki hikayelerin hem gerçeklik payının belli olmaması hem de şiirin bu hikayelerden daha önemli olması sebebiyle o konulara pek girmemek daha doğru galiba. Tabi özetle söylemek gerekirse Abdülhak Hamit bu eseri akciğer tüberkülozundan kaybettiği eşi Fatıma Hanım için yazmıştır. Yine rivayetlerden birisi Hamit'in bu eseri Fatıma Hanım ölmeden önce yazmaya başladığı. Şairin belki de en önemli başka bir özelliği Şair-i Azam ünvanını almış olması. Bu ünvanı almasında Türk şiirinde batılılaşmanın öncüsü olmasının etkisi olduğu söylenir. "sanat sanat içindir" düşüncesinin savunucusu olan Tarhan, Makber şiirini anlaşılmak üzere değil, kaybedilen sevgilinin ardından duyulan acının bir gün gelip unutulacağından korkarak bakî kalmasını sağlamak için yazdığını mukaddimesinde dile getirmekteymiş :rolleyes: ve son olarak II.Abdülhamid Han'a yazılan ağıtlardan birisi olan şiiri Ya Rabbi-i zü'lcelal-ü eya Halike'i beşer, Senden gelür bu aleme madam hay ü beşer, Sultan Hamid-i adile takdir-i hayr kıl, Sultan Hamid'e malik ü memlûk olan bu halk, Hiçbir zamanda behyemez reh-ber-i diğer. *Abdülhak Hamid Tarhan, Şâir-i Âzam Quote Share this post Link to post Share on other sites
gece güneşi 7 Report post Posted January 25, 2008 "Münir Nurettin SELÇUK yorumuyla" diyerek asrın hatasını yapmış olduğumun farkına vararak yazıyı tekrar düzenledim.Hafız BURHAN' ın kemikleri sızlamıştır herhalde :rolleyes: http://www.youtube.com/watch?v=maoCVoY3NTg Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted February 3, 2009 "... En güzel, en büyük, en doğru şiir, bir hakikat-ı müdhişenin tazyiki altında hiç bir şey söyliyememektir... İnsan, bazı kere, hatırına gelen bir hayali tanıyamaz, o kadar güzeldir. Zihninden uçan bir fikre yetişemez, o kadar yüksektir. Kalbinde doğan bir hissi bulamaz, o kadar derindir. Bu acz ile bir feryâd koparır, yahut pek karanlık bir şey söyler, yahut hiç bir şey söyleyemez de, kalemini ayağının altına alıp ezer. Bunlar şiirdir..." Abdulhak Hâmid TARHAN (MAKBER'in ilk baskısına yazdığı MUKADDİME'den - 1885) Quote Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted June 2, 2009 Yıldızsız bir geceydi Bir dağ çiçeği gibi şimdiden hasretteydim sürgündüm çok uzaklardaydım, Ve gözlerindi sürgün sebebim.. Çok çabuk çekildin hayatımdan Kaderle el eleydin, Bense kederle sarhoş... Yarım kalmıştı hikayemiz Göçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden Belkide hayatımdan Duymadın haykırışımı, acılarımı, Benimsin sanmıştım uçtun avuçlarımdan Tutamadım, gitmede diyemedim Olamadın bir yıldızın kayışı kadar hayatımda Zaman çok kısaydı bizim için Yetmedi gözlerimizden yaşı silecek kadar Nede elveda diyebilecek kadar... Abdulhak Hamit Tarhan Quote Share this post Link to post Share on other sites