Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
nedmanün

Garip Bir Dava

Recommended Posts

Garip Bir Dava

 

 

Muhammed bin İdris henüz dört yaşındadır. Tevafuk bu ya, o gün kadı efendinin sokaklarından geçeceği tutar. Tam o sıra iki öfkeli adam bir garibi sürükler, kadı efendinin önüne yıkarlar. Muhammed akranlarıyla birlikte hadise mahalline koşar. Davacılardan biri âlel âcele anlatmaya başlar:

 

“Efendim biz üç arkadaştık. Birlikte bir iş yaptık ve iyice bir para kazandık. Yalanı yok ya birbirimize itimadımız yoktu. Paramızı hepimizin güveneceği birine ‘yani buna’ emanet ettik ve altını çize çize ‘üçümüz birlikte gelmedikçe vermeyeceksin’ diye tembihledik. Ama o bize hıyanet etti.”

Kadı yaka paça sürüklenen adama bakar:

 

-Doğru mu söylüyor bunlar?

-Doğru efendim ama eksik.

-Nasıl yani?

-Evet bunlar dün akşam bana bir kese para bıraktılar ve birlikte gelmedikçe hiçbirimize verme” dediler. Ancak henüz 50 adım bile gitmeden içlerinden biri geri geldi ve altınları istedi. Uzaktan “Bakın veriyorum” diye bağırdım, bu ikisi de kafa sallayıp “Tamam” dediler. Söyleyin başka ne yapabilirdim ki?

 

Kadı bu kez diğerlerine döner:

 

-Peki buna ne diyeceksiniz?

-Onu da açıklayalım. Keseyi emanet edip giderken şimdi burada olmayan arkadaşımız aniden durdu. “Bütün paramızı emanetçiye bıraktık ama bu akşam ne yiyeceğiz?” dedi. Biz de “harcanacak kadar bir şeyler almasına” izin verdik. Hepsini alıp kaybolacağını nereden bilebilirdik?

-Hımmm şimdi iş vuzuha erdi. Arkadaşınız paraları alıp kaçtı

desenize.

-Evet ama biz emanet verdiğimiz adamı tanırız. Ona üstüne basa basa “üçümüz birlikte gelmedikçe verme” dedik mi, dedik. O da bunu kabul etti mi, etti. Gözünü açaydı, aldanmasaydı. Madem bir saflık yaptı, ceremesini çeksin, bedeli kesesinden ödesin.

 

Ödesin demek kolaydır ama delikanlı söz konusu parayı verecek güçte değildir. Zaten üzgün ve bitkindir. Ağlamamak için dudaklarını ısırır ve büyük bir teslimiyetle boynunu büker. Zor duyulan titrek bir sesle

“Hatalıyım efendim” der, “cezama razıyım” .

Hava bir anda emanetçinin aleyhine döner. Merhametli kadı gözlerini kısar, sakalını sıvazlar. Bir çıkış yolu arar... Arar ama nereye kadar?

İşte tam o sıra küçük dinleyici bedbin gencin elinden tutar.

 

- “Ağlama be amca” der, “kendini niye üzüyorsun ki?

-Nasıl üzülmem be gülüm, başıma gelenleri duydun işte.

-Sen gel beni dinle ve de ki: “Kese bende”.

-Haydi istediğin gibi olsun. Diyelim ki kese bende.

-Emaneti almaları için bunların üç kişi olmaları gerekmiyor mu?

-Gerekiyor.

-Öyleyse söyle onlara “getirsinler arkadaşlarını, alsınlar paralarını!”

***

Ne berrak bir muhakeme ve ne müthiş zekâ değil mi? Eh, yıllar sonra İmam-ı Şafii diye anılacak bir çocuk başka nasıl olabilir ki? M. Akif Arvas

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bakın bunu gerçekten bilmiyordum. Yani bu hikaye, eskiden beri hep anlatılır "zeka sorusu" diye.. fakat gerçekte olayı yaşayanın bu denli büyük bir insan olduğunu bilmiyordum doğrusu.

Paylaşımınız için teşekkürler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...