gardenya 11 Report post Posted April 18, 2006 Tarih : 10:42:00 | 18.04.2006 -------------------------------------------------------------------------------- Evren, Kalender Orduevi’nde Bakanlar Kurulu’nu toplamıştı... Gündeminde “irtica” vardı... Vehbi Dinçerler, şunları söyledi Evren’e: İrtica lâfı, yerli işi değil... Bu lâf, yabancı üretimidir! Turgut Özal niçin, millet töreniyle gitti. Niçin milyonlar, “tekbir” getirdi. Niçin, kilise marşı yuhalandı, “Müslüman Özal” sloganları atıldı?.. Bu soruların cevabını onun kader arkadaşlarından, eski Milli Eğitim ve eski Devlet Bakanı Vehbi Dinçerler, merhum Özal’la birlikte darbecilere verdiği dersi anlatarak veriyor: “Sayın Evren, gündeme irtica denilen kavramı getirdi. Merhum Özal Başbakan’dı, ben Devlet Bakanıydım. O Cumhurbaşkanı. O günlerde malûm gazeteler, irtica başlıkları atıyordu. Sayın Evren bir Cuma günü, saat 11’de Bakanlar Kurulu’nu, Kalender Orduevi'ne davet etti.” TÜRKİYE TEHLİKEDE!.. Başta merhum Özal olmak üzere hepimiz oradaydık. Kalender Orduevi’nde ancak sığabileceğimiz bir toplantı salonunda, Sayın Evren’le birlikteydik. Masamızın üzerinde bir sürü gazete kupürü vardı. Belgeler, askeri ve sivil istihbarat örgütleri, MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlanmıştı. İrticai faaliyetler, türban, vesaire hususunda belgeler. Sayın Evren, ‘Türkiye’nin ne büyük tehlike altında olduğunu görüyorsunuz’ dedi. İRTİCA, İTHAL KAVRAM Turgut Bey, bu milletin en önemli birleştirici unsuru olan dinin bu tür genelleyici sözlerle eleştirilmesine bozulmuştu. Suratı kapkara olmuştu. Çok sert bakıyordu. Ben, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Sorumlu Devlet Bakanımız Kazım Oksay’dan bir şeyler söylemesini istedim. Konuşmayınca, ben söz aldım. Ve, bu ‘irtica’ lafının yerli işi olmadığını, ‘yabancı üretimi’ olduğunu, bu tür kavramların peşinden koşmanın ülkenin enerjisini boşa harcayacağını söyledim. Merhum Özal buna destek verdi ve irtica kavramının peşine düşenlerin, bilmeden Türkiye’ye zarar vermek isteyenlerin tuzağına düştüklerini söyledi.” HADİ CUMA NAMAZINA Toplantının Cuma günü 11’e alınması kasıtlı mıydı?.. Dinçerler, “Niçin o günün, o saatinin seçildiği üzerinde kafa yorulabilir” diyor ve orada olanları anlatmaya devam ediyor: “Merhum Özal’la göz göze geldik. Ben, ‘Sayın Başbakan, Beyazıt Camii’ne gidiyoruz, değil mi? Cuma namazı için’ dedim. Sayın Evren, ‘irtica’ konusundaki karşı çıkışımıza cevap verecekti. Söyleyecekleri vardı. Ancak, bizim de bu söylenecekleri dinlemekten çok önemli bir görevimiz vardı. Kalktık, Cuma namazına gitmek üzere yola çıktık!..” DİNÇERLER NE DİYOR?.. O günü böyle anlatan Dinçerler, “Merhum Özal, milletti. Milletin kendisiydi. Onun değerlerini paylaştı. Ona hiçbir zaman tepeden bakmadı. İşte onun için de millet töreni ile defnedildi. Öyle bir cenaze merasimi ancak milletinin gözünde taht kurmuş devlet adamlarına nasip olur. Turgut Özal gerçekten bir millet adamıydı. Kim milletini seviyorsa, milletinin değerlerini paylaşıyorsa, milletin kendisiyse seviliyor. Vatandaş, Turgut Bey’i ne kadar da çok özledi, görüyorsunuz. Niçin özledi, niçin sevdi? Kafa yormak ve tavırları ona göre ayarlamak lâzım!..” (Vakit) Quote Share this post Link to post Share on other sites
