ilcege 36 Report post Posted March 5, 2008 http://www.youtube.com/watch?v=ppAn0LNU_V8 10 dakika ne kadar uzundur? Neler yapılabilir? En güzel nasıl geçirilebilinir? Bir 10 dakikada insan ne yiyip, ne içebilir? Nereye kadar gidebilir? 10 dakika içinde kalbimiz kaç kere atar? Ne kadar soluk alıp veririz? Bu soruların hiçbirini bilmiyorum… Bildiğim tek bir şey var… O da 10 dakikanın asla 10 dakika sürmediği… 2002 yılında Avrupa’nın en iyi kısa film ödülünü alan orijinal adı ‘‘10 Minuta’’ Türkçe karşılığı ‘‘10 Dakika’’ olan bir film!..Yönetmeni Ahmet İmamoviç, senaryosu Srdjan Vuletic’e ait olan bu film İngilizce alt yazılı ve seslendirmesi Boşnakça. Sadece 10 dakikanızı alacak olan bu filmin etkisini aradan uzun süre geçse de üzerinizden atamayacaksınız. Filmde aynı tarihlerde iki farklı yerde yaşanan hayata dikkat çekmek isteniyor. Filmin ilk sahnesinde Roma’yı ziyaret eden bir Japon turist çektiği fotoğrafların negatifini fotoğrafçıya götürüyor ve 10 dakika içinde geri almak istediğini söylüyor. Fotoğrafçı da birkaç defa ‘‘Merak etme tam 10 dakika sonra alabilirsin’’diyor. Japon turist 10 dakikayı geçirmek için dışarı çıkıyor, sigarasını yakıp saate bakıyor; saat o sırada tam on ikiye 10 dakika kaldığını gösteriyor. Filmin ikinci sahnesi ise 1994 yılı Sırp-Bosna savaşının en kanlı döneminin yaşandığı Bosna’da geçiyor. Bir anne kucağında ağlayan bebeğini; ‘‘Yok yok ağlama, tatlı yavrum,minik bebeğim, balım…’’diyerek susturmaya çalışıyor, bir yandan da sobanın üzerinde yemek pişiriyor. Elindeki kitabı okumaya çalışan on bir yaşlarındaki oğlu Memo’dan gidip su getirmesini istiyor. Tam Memo’nun çıkacağı sırada içeri giren babası, ona sarılıyor, havaya kaldırıyor; ‘‘Nereye gidiyorsun oğlum, dikkatli ol!’’diyor. Tüfeği merak eden Memo eline alıyor, kurcalamak istiyor. Babası; ‘‘Dönünce, şimdi olmaz.’’diyor. O da ‘‘Yine bana göstermeden gidersin, ben dönünceye kadar gidersin.’’diyor. Döndüğünde bir defalığına göstereceğini söylüyor babası…Memo bir an önce gidip dönebilmek, babasıyla daha çok vakit geçirebilmek için heyecanla evden çıkıyor. Babası da ağlayan bebeklerini kucağına alıp‘‘Gel yavrum, gel canım…’’diyerek seviyor, hasret gideriyor. Memo eline aldığı iki su bidonu ile apartmandan dışarı çıkıyor. Dışarıda top oynayan arkadaşının beraber oynayalım teklifine ‘‘Sonra, şimdi olmaz…’’ diye cevap veriyor. Bosnalı askerlerin kimi odun kırıyor, kimi siperde bekliyor. Silah sesleri eşliğinde yürüyen Memo’ya bu sesler artık çok olağan geliyor. Her şeye rağmen hayat yine de devam ediyor!.. İnsanlar tankerden su doldurmaya çalışırken ekmek arabası da geliyor, tam o sırada bulundukları bölgeye Sırplar tarafından bombardıman başlıyor. Bosnalı askerler ahaliye ‘‘Hemen yere yatın ve sığınaklarınıza gidin.’’diyor. Memo evde susuzluktan ağlayan kardeşi içsin diye, uzaklaşan su tankerinin arkasından bir iki damla doldurabilmek için koşuyor. Bombardıman hızlanıyor! Bosnalı askerler Memo’yu yanlarına çağırıyor; o yere düşen ekmeklerden bir tane alıyor, dur gitme diyen askerlere kulak asmıyor. Bombalara, kurşunlara aldırış etmeden anne ve babasına kavuşmak için eve doğru koşmağa başlıyor. Evlerinin bulunduğu kata nefes nefese varıyor. Bosnalı bir asker Memo’nun feci manzarayı görmemesi için içeri girmesini istemiyor, ama o giriyor: Annesi ve babası kanlar içinde öldürülmüş, kardeşi ise ağlıyor. Bu sırada duvardaki kana bulanmış saat tam onikiyi gösteriyor. Yine filmin Roma sahnesi, orada da saat tam oniki…Japon turist sigarasını söndürürken fotoğrafçı elindeki resimleri dediği gibi tam 10 dakikada sonra ona teslim ediyor ve film bitiyor. Bir film nasıl oluyor da bu kadar kısa sürede böylesine etkili senaryo ediliyor… Gözümüzden sakındığımız yavrularımızı bakkala bile gönderirken duyduğumuz endişeleri bu tür ortamlarda yaşamak zorunda olan insanların endişeleriyle kıyaslayacak olursak; savaşa rağmen günlük hayatlarını idame ettirmek zorunda olan insanların psikolojileri ne durumdadır daha iyi anlarız. Dünyaya bomba sesleriyle gelen, ninni yerine onları dinleyen, gözleri önünde ana babaları öldürülen bebelerin suçu ne? Bir tarafta beslenmesinden tutun eğitimine kadar elimizden gelenden fazlasını yaptığımız evlatlarımız; diğer tarafta gün yüzü görmeyen savaş çocukları… Nihan Işıker (Gazeteport) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Dervish 47 Report post Posted March 5, 2008 Bunu izledim. Muhakkak yazıyı okuyup izlemenizi tavsiye ediyorum. hasib Teşekkürler :) Quote Share this post Link to post Share on other sites
ilcege 36 Report post Posted March 5, 2008 dervish eyvallah, izlediğin ve yorumunla katkıda bulunduğun için sağol... Quote Share this post Link to post Share on other sites
hafakan 195 Report post Posted March 5, 2008 eee Allah zaman içinde zaman, mekan içinde mekan yaratır! :) Quote Share this post Link to post Share on other sites
pur nese 8 Report post Posted March 6, 2008 Çok iyi düşünülmüş ve gayet etkileyici olmuş :) Quote Share this post Link to post Share on other sites
ilcege 36 Report post Posted August 18, 2008 Malumunuz youtube kapalı, buyrunuz bu filmi google'dan izleyin arkadaşlar.Yukardaki yazıyı okuyup öyle izlemenizi acizane tavsiye ederim arkadaşlar. 10 MİNUTA Quote Share this post Link to post Share on other sites
baki 3 Report post Posted August 18, 2008 SAĞOL HASİP KARDEŞ.BENDE YAZIYI OKUYUNCA MERAK ETMİŞTİM NASIL DİE.AYRICA YORUMDA ÇOK GÜZEL. Quote Share this post Link to post Share on other sites
ilcege 36 Report post Posted August 18, 2008 SAĞOL HASİP KARDEŞ.BENDE YAZIYI OKUYUNCA MERAK ETMİŞTİM NASIL DİE.AYRICA YORUMDA ÇOK GÜZEL. Rica ederim baki kardeş, sen de sağol... Quote Share this post Link to post Share on other sites