Muvazene 190 Report post Posted April 30, 2008 O bir dehâydı.. Bizim gençliğimiz onun gür sesiyle uyandı, onun şiirleriyle beslendi, onun estetiğiyle yaşadı.. Bir başka insandı o, ufkumuzu açan.. Kültür ve düşünce yapımızda Tanzimatla başlayan yozlaşmanın ve kendi köklerine yabancılaşmanın çarkını, yüreğinden kalemine kan çekerek durduran ve bir muşamba dekor boşluğunda hapsolmuş insanımıza kendi kimliğini yeniden hatırlatan gerçek bir dehâydı rahmetli Necip Fazıl Kısakürek.. Türlü entrikalarla, çeşitli oyunbazlıklarla kilitlendiğimiz bu eğreti dünyada bir mâverâ kapısı aralamıştı bize.. Onyedinci ölüm yıldönümünde onu rahmetle anarken onun Türk şiirine olduğu kadar, belki de daha fazla, fikir hayatımıza ve metafizik ürpertilerle dokuduğu estetik dünyamıza derin etkileri olduğunu minnetle hatırlamamak mümkün değil.. Öyle ki, 1930’lardan beri akıp gelen Türk şiiri İkinci Yeniler de dahil, hâlâ onun etkisiyle, onun nefesiyle sürüp gidiyor.. Metafizik ürpertiler ve rûhî tırmanışlarla hakikatı, mutlak hakikatı arayan bir şairdi o.. Med ve cezirler şairi.. “Şiir en büyük tecrid işidir” diyordu, öyle bir tecrid ki “yokluk bile yok orada” Çile şiiri şüphesiz en büyük eseri.. Dünya nimetlerinin sel gibi aktığı bir ortamı elinin tersiyle iten ve bütün ruhuyla kendisini ötelerin ötesindeki sonsuzluğa bırakmıştı.. Öteler, öteler gayemin malı. Mesafe ekinim, zaman madenim Gökte saman yolu benim olmalı Dipsizlik gölünde inciler benim. Herkesin sustuğu, sindiği bir dönemde yumruğunu masaya vurarak İslam’ı gündeme getiren oydu.. İslam davasına düştüğü andan itibaren gençliğinde ona övgüler yağdıran kalemler zehir saçmaya başlamışlardı.. “Tek mısraı bütün Türk edebiyatına bedeldir” diyen Falih Rıfkı ona karşı âdetâ savaş açmıştı.. O ise, herşeye boş veriyor, söylenenleri ve yazılanları kaale almıyordu.. Dünya ile ilgili herşeyi ikinci plana atmıştı.. Gözü samanyolunda, ruhu mâverada yaşayan bir insandı artık.. Kaçır beni âhenk al beni birlik Artık barınamam gölge varlıkta Ver cüceye onun olsun şairlik Benim gözüm büyük sanatkârlıkta Şiir anlayışına gelince onu kendi ağzından anlatalım: “Şiir derin bir çiledir.. Acemiliğin ve kolaylığın değil, hatta ustalık ve çetinliğin de ötesinde geçme cehdini yaşatmaktır.. Üstün bir nizâmın sırrına ermeyenler onu başaramazlar... Metafizik ürperti, yakıcı hayal, kuşatıcı hassasiyet ve çilekeş tecrid, şiirin doğurucu unsurlarıdır.. Bizce şiir mutlak hakikatı arama işidir.. Eşya ve hadiselerin bütün mantık yasaklarına rağmen, en mahrem, en mahcup, en nazik ve en hassas nahiyesini tutarak ve nisbetlerini bularak mutlak hakikatı arama işi.. Mutlak hakikat Allah’tır. Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolunda arama işidir.. Şiirde başlıca iki mühim unsur vardır: His ve fikir.. Şiir düşüncenin duygulaşması, duygunun düşünceleşmesi şeklinde bu iki unsurdan her birinin öbürünü kendi nefsine irca etmek isteyişindeki mesut med ve cezirden doğar.. Üstün sanatkâr, sabit kalıp ve şekil bağlılığı içinde her an, her mısra ve kelimede eski şekli ve kalıbını yenileyebilendir.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted April 30, 2008 "Bizim gençliğimiz onun gür sesiyle uyandı" Bir devletin ve milletin mücerret ve müşahhas zeminde ayakta kalabilmesi için elzem olan imanî iklimin gözardı edildiği ve bütün icraat tablosu milleti ruh kökünden sıyırmak olan bir zihniyetin memleketi ele geçirdiği devirde, maneviyata aç ruhların yapışacağı, kendini adayacağı bir davayı aradığı demlerde, Üstad, hakikatin davasıyla agoraya, toplumsal hamleye öyle bir atılmıştır ki, hem kendisi yıllardır aradığı aslî konumunu bulmuş hem de yazıda zikredildiği gibi devrin gençliğini uyandırıcı kıvılcımın ve patlamanın faili olmuştur. Kültür ve düşünce yapımızdaki yozlaşma Tanzimattan daha önceye dayansa da, iman ve aşkın taze ve diri tuttuğu ruhların bu madeni kaybetmelerinden sonra Batının madde köpürtüleri karşısında başlayan yozlaşmanın ve asırladır birike birike urlaşan Batı kompleksinin de patlama noktasını teşkil eden devir hiç şüphesiz Tanzimat devridir. O günden bugüne değin de, kartopunun yuvarlana yuvarlana devleşmesi gibi, devasa boyuta ulaşan tefessüh ve tereddi, Üstadın iman aşkıyla şekillenen ve fikir çilesi mefhumunu hakiki mihverine oturtan aksiyon sahasına çarpmış ve duvara toslayan kartopunun parçalanması gibi, yozlaşma tarihimizin önlenemez hızdaki ilerleyişini durdurmak adına Üstad tarafından muazzam çapta bir hamleye girişilmiştir. O devrin imansızlık ve Allah demenin bile yasaklandığı küfür havasını soluyan, eziyet ve zulümlerini bizzat tadan, yaşayan imanlı insanlar için, muhakkak ki Üstadın gür sesi kıymeti ölçülemez raddede bir hayat suyu, bir âb-ı hayat idi. Bütün o devirler geçip gittikten sonra ve Üstadın attığı tohumların yeşerdiği devirlerin ortasında dünyaya gelen bizler için, mukaddes davamıza sarılmamız için o devrin insanlarına nispetle elimizden tutan, yolumuzu aydınlatan mesnetlerin çok daha fazlasına sahibiz, bu bizler için çok büyük bir nimettir. Bu nimetin şuuruna ermek ve bu şuuru her dem ruhlarda taşımak duası ile... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ilcege 36 Report post Posted August 22, 2008 "Bizim gençliğimiz onun gür sesiyle uyandı" bu cümleyi tekrarlayan ne kadar insan vardır acaba? Quote Share this post Link to post Share on other sites
baki 3 Report post Posted August 23, 2008 O devrin imansızlık ve Allah demenin bile yasaklandığı küfür havasını soluyan, eziyet ve zulümlerini bizzat tadan, yaşayan imanlı insanlar için, muhakkak ki Üstadın gür sesi kıymeti ölçülemez raddede bir hayat suyu, bir âb-ı hayat idi. Bütün o devirler geçip gittikten sonra ve Üstadın attığı tohumların yeşerdiği devirlerin ortasında dünyaya gelen bizler için, mukaddes davamıza sarılmamız için o devrin insanlarına nispetle elimizden tutan, yolumuzu aydınlatan mesnetlerin çok daha fazlasına sahibiz, bu bizler için çok büyük bir nimettir. Bu nimetin şuuruna ermek ve bu şuuru her dem ruhlarda taşımak duası ile... TÜM KALBİMLE AMİN....... ALLAH RAZI OLSUN.. Quote Share this post Link to post Share on other sites