Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Cile54

Halkı İsyana Teşvik...!

Recommended Posts

Halkı İsyana Teşvik

 

Demokrasilerde çare tükenmez, emin misiniz? Bakın bizim demokrasimizde şimdiden çareler tükendi bile. Daha bir yıl önce son çare diyerek seçime gitmiştik. O da çare olmadı derdimize. O seçimlerde oyların yarıya yakınını alan parti şimdi kapatılıyor. Demek ki sadece beş yılda bir oy vererek demokrasi olunmuyor. Medeni oy sandıklarıyla bu mağara adamlarıyla baş edilemiyor.

Peki demokrasi, memokrasi, seçim meçim, oy moy, yasa masa dinlemeyen ali kıran baş kesen bu mağara adamlarıyla nasıl baş edeceğiz şimdi?

Beş yılda bir oy verme konforunda mı? Artık bu mümkün değil, farkındasınız değil mi?

Peki, şimdi ne yapacaksınız? Ne yapmalıyız? Sizin bir planınız var mı?

Oylarınızın arkasında duracak mısınız? Yoksa, pardon deyip önümüzdeki maçlara mı bakacaksınız? “Zaten oy dediğin ne ki bir kâğıt parçasına vurulmuş bir tane mühür. Beş yıl sonra sandık gelir, yine bir kâğıda bir mühür vurulur. Bu büyük köşe yazarları, bu büyük yargıçlar, bu kudretli paşalar, çokbilmiş rektörler dünyasında zaten bizim ne hükmünüz var ki.” Yine böyle mi düşüneceksiniz?

Yoksa elinde güç olanın, silah olanın, kanun olanın haklı olduğunu sessizce kabul edip, öfkenizi yine içinize mi atacaksınız?

Tıpkı bundan 48 yıl önce yaptığınız gibi.

Bir Başbakanın idam haberini gözyaşlarıyla radyodan dinleyip bir sonraki seçimde Süleyman Demirel’e oyunuzu vererek hâlâ çocuklarınıza güzel bir gelecek bırakabileceğinizi düşünmüyorsunuz değil mi?

Bakın hiç de öyle olmadı. İdam sehpasına yürüyen Başbakan için sesinizi çıkarmadığınız gün doğan çocuklar gençliklerinin en güzel yıllarını 12 Eylül’ün işkence tezgâhlarında geçirdiler.

Suç biraz da sizindi.

Ders almadınız. 12 Eylül rezaletini sessizce izleyip seçimleri beklediniz.

Ama seçimler yine bir fayda etmedi derdinize.

12 Eylül’ün o kahredici sessizliğinin bedelini o günlerde doğan genç kızlar 28 Şubat’ta üniversite kapılarından çevrilerek ödedi.

Ve artık kimse için sürpriz değildi; o gün de yeterince sesinizi çıkartmamanız, medyanın gürültülerine teslim olmanız, demokrasiyi, adaleti ve vicdanı mağara adamları karşısında savunmamanız, tevekkül etmeniz, seçimleri beklemeniz...

Ama seçimlerden yine size bir fayda gelmedi. Deprem oldu, çamur içinde bırakıldınız. Krizler çıktı, işsiz kaldınız. Susurluk oldu, arkanızdan karanlık işler çevrildi. Şemdinli oldu, üzerinize bombalar atıldı. Bir savcı sesini çıkaracak oldu, sonsuza kadar susturuldu gözlerinizin önünde. Çocuklarınıza bile acımadılar, Uğur Kaymaz vuruldu. Güvercine bile kıydılar, arkadan vurdular.

Siz yine seçimleri beklediniz. Bir oy vererek, her şey düzelir sanmaktan bir türlü vazgeçmediniz. Mağara adamları da insafa gelir, onlar da vicdanlarının sesini dinler, hukuku gözetir, tutarlı olur, demokrasiye saygı gösterir, Ergenekon’u yazar, haksızlığa haksızlık der diye diye safiyane duygular içine girdiniz.

Şimdi televizyonlarınızın karşısında olan biten haksızlıklara, apaçık haksızlıklara bir kılıf bulup onları savunanlara bağırıp çağırıyor, mağara adamlarına öfkelenip “Sandık önümüze gelmeyecek mi” diye meydan okuyorsunuz. Onlar mağara adamı, umurlarında mı bunlar zannediyorsunuz?

Merak etmeyin, şartlar uygun olduğunda sandık yine önünüze gelecek. Tonlarca kirli bilgi, çarpıtma haber, manipülasyon, provokasyondan sonra sandık önünüze getirilecek. Çok sevdiğiniz sandığınıza kavuşup, medenice ve konfor içinde istediğiniz yere basacaksınız mührünüzü.

Ama unutmayın o sonuçlar yine o mağara adamlarının önüne gidecek. Oy pusulalarınızı ısıracaklar yine, seçim sandıklarınızı yakıp ısınacaklar. Siz efendice, kibarca “hukuk, kanun, demokrasi, falan” diye itiraz edeceksiniz. Onlar arkanızdan küfrü basacak “Yürü git işine seni şeriatçı, seni bölücü, seni komünist” diyecekler. Onlar mağara adamları.

Bu döngü, siz demokrasilerde tek çarenin sandık olmadığını anladığınız gün tersine dönecek. Sorumluluk ahlakıyla hesap vermeye, isyan ahlakıyla hesap sormaya cesaret ettiğiniz gün. Meşruiyetin dışına çıkanlara karşı anayasal isyan hakkınızı hatırladığınız gün.

Konforunuzdan taviz verip, demokrasi için, Türkiye’yi mağara adamlarının elinden kurtarmak için fedakârlık yapmaya hazır olduğunuz gün.

Neden o günler önümüzdeki bu uzun ve sıcak yaz günleri olmasın.

Plaja inmek, tembellik yapmak, dizilerin tekrar bölümlerini izlemek yerine sokağa çıkarak, oyunuzun peşini bırakmayarak, Ergenekon’un hesabını sorarak geçirilecek bir yaza ne dersiniz?

Yoksa uğruna bir yaz bile feda edilmemiş bir demokrasiden ne bekliyorsunuz ki?

Mağara adamlarının çirkinleştirmeye ve yalnızlaştırmaya çalıştığı ülkenizin bu yaz size çok ihtiyacı var.

Bu kavgada kimsenin hesaba katmadığı, tüm planlarda yine sesini çıkarmayacağı, izleyici kalacağı zannedilen size. Bu kez sesini çıkararak tüm hesapları, tüm ezberleri bozabilecek size.

Peki, siz kimsiniz. Ve sahi biz kaç kişiyiz?

En başta siz varsınız. Yolun sonuna gelmekte olan bu düzenin her gün yeni bir karanlık yüzünü ortaya çıkaran bu gazetenin okuyucuları. Bu gazeteyi alarak demokrasi, adalet yanında tarafını açık edenler.

Böylece şimdiden 20.000’i bulduk bile. Dişimizi sıkarsak, azıcık fedakârlık yaparsak yazın sonuna kadar Soros’tan bile bir kuruş para almadan modern dünyanın ayakta kalmış son mağara adamları iktidarlarından birine okkalı bir medeniyet dersi verebiliriz. Eğer varsanız, hazırlıklara başlayalım. Rengimiz ne olsun? Turuncu kullanıldı, kırmızı kullanıldı. Beyaz’a ne dersiniz?

 

Yıldıray Oğur

 

8 Haziran 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

darbe.jpg

 

21 Haziran'da Taksim'de darbe yürüyüşü

Darbeye karşı bir ses çıkar!

 

Esrarengiz görüşmeler bunlar... Türban Davası'nın Anayasa Mahkemesi'ne gitmesinden hemen sonra ve AK Parti'nin kapatma davasında hemen önce; yani böylesine kritik günlerden birinde Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'la, karargahta bir görüşme gerçekleştiriyor. İddiaya göre, görüşme sınırötesi operasyon nedeniyle yapılan bir kutlama ziyaretiymiş. Ama nedense Paksüt böylesi masum bir ziyareti önce inkar ediyor. Hürriyet'ten Enis Berberoğlu kendisine iki kere ve ısrarla sordukları halde Paksüt'ün görüşmeyi inkar ettiğini yazıyor.

 

Yine nedense Paksüt'ün karargaha geldiği sırada komutanlık katı boşaltılıyor ve kameralar kapatılıyor. Paksüt yaptığı basın toplantısında kameraların kapalı olmadığını söylüyor. O zaman da insanın aklına şu soru geliyor:

Peki siz kapalı mı açık mı olduğunu nereden biliyorsunuz? Karargaha giderken "Kameralar kapalı mı?" diye mi sordunuz? Esrarengiz işler bunlar...

 

Türkiye geçen yıl Nisan ayından bu yana alacakaranlık bir dönemden geçiyor. Tüm ışıkları kapatıp ülkeyi zifiri karanlığa boğmak isteyenlerle alacakaranlıktan aydınlığa çıkmak için uğraşanlar arasında dişe diş bir mücadele, neredeyse göğüs göğüse bir çarpışma sürüyor. Bu mücadelenin sonucu Türkiye'nin kaderini belirleyecek. Ya alacakaranlıktan kopkoyu bir karanlığa gömülecek bu ülke ya da aydınlığa çıkacak. Üstelik bu kez kalıcı bir aydınlık olacak bu...

Bu hayati hesaplaşmanın sonucu belirleyecek olan temel güç sizlersiniz. Her şey sizlerin ağırlığınızı koymanıza bağlı. Yunan halkının, İspanyol halkının yaptığını yapamazsak, tepkimizi meydanlarda yüksek sesle ortaya koyamazsak, 27 Mayıs'tan beri hep yaptığımız gibi susup beklersek yakında göz gözü görmez olacak. Aşağıda Genç Siviller'in yaptığı son çağrıyı okuyacaksınız. Hepinizi bu çağrıya kulak vermeye çağırıyorum. Bir yürüyüşle bir şey olmaz demeyin. Bu yürüyüşü 50 yıldır süren ataletten silkinmenin işaret fişeği haline getirmek sizin elinizde.

 

İşte o çağrı: "Darbeye Karşı Bir Ses Çıkar 21 Haziran 2008 Cumartesi Günü, yılın en uzun, en aydınlık en beyaz günü. İşte o gün 50 yıldır cesaret edemediğimiz, hep geç kaldığımız bir şeyi yapmak için toplanacağız. Demokrasiden, adaletten, özgürlükten yana ve darbeye karşı bir ses çıkartmak için.

O sesi 27 Mayıs 1960'da çıkaramadık. Bir başbakan gözlerimizin önünde asıldı. 27 Mayıs'a sessiz kalışımızın bedelini 12 Mart 1971'de hayatlarının en güzel çağındaki gençler ödedi. Yine sessizliğe gömüldük. Ve o sessizliğin de bir bedeli vardı. 12 Eylül 1980'de yüz binlerce genç o bedeli ödedi, biz yine sessizce izlerken. Tarih tekerrür etti. 12 Eylül 1980'nin sessizliğine doğan kızlar 28 Şubat 1997'de üniversite kapılarından başörtüleri yüzünden geri çevrildi, kaçınılmaz bedeli bu kez onlar ödedi. Sessizdik. Sessizliğimiz cesaret verdi. 27 Nisan gecesinin sessizliğini bir e-muhtıra bozdu.

 

Karanlıklar içinde sessizce Susurluklar, Şemdinliler oldu, Ergenekonlar kuruldu, Savcılar linç edildi. Sessizliğimizden cesaret alanlar hukukun arkasına saklanıp siyaseti tehdit ettiler. Şimdi yılın en uzun ve en güzel günü şehrin orta yerinde sessizlik yeminlerimizi demokrasiden, vicdandan, adaletten yana derinlerden gelen bir uğultu sesiyle bozuyoruz. Kepenkleri indiriyoruz, televizyonu kapatıyoruz, yemeğin altını söndürüyoruz, işimizden izin alıyoruz birlikte İstiklal Caddesi boyunca bir akşamüstü yürüyüşüne çıkıyoruz. Tek renk, tek slogan, tek pankartla.

 

Beyazlar içinde. Bir daha karanlıklar üzerimize çökmesin diye,

Biliyoruz çok geç kaldık ama daha da geç kalmayalım diye,

Kırıp dökmeden, kimseyi üzmeden olan bitenden rahatsız olduğumuz bilinsin diye,

Yıllardır süren sessizliğimizin bedelini bir daha çocuklarımız ödemesin diye,

Biliyoruz çok geç kaldık ama daha da geç kalmayalım diye,

Bu kez iş işten geçmesin, ağır çekim darbe amacına ulaşmasın diye,

Demokrasiden, siyasetten, özgürlükten, yeni bir sivil anayasadan yana; yargı darbesine, darbe tehditlerine karşı vakur bir ses çıkarmak için, ilk sivil bir uyarıyı vermek için,

21 Haziran 2008 günü yılın en uzun, an aydınlık, en güzel, en berrak günü bir akşamüstü, saat 17'de şehrin orta yerinden, Tünel'den Taksim'e doğru sessizlikten bir ses olup yürüyoruz. Gelir misin?"

 

Gülay Göktürk

 

Tevafuktur ki makalenin çok benzerini az önce okumuştum.. :unsure:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...