Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
himyata

Hz Muaviye 'mi ?....muaviye' Mi?

Recommended Posts

Hz.Muaviye sahabelerin büyüklerindendir.

Hz.Habibe validemizin kardeşlerindendir ve dolayısıyla Efendimiz'in (S.A.V.) kayınbiraderidir.

Aynı zamanda vahiy katibidir ve Efendimiz'in (S.A.V.) yüce övgülerine birçok kez mazhar olmuştur.

 

Biz Hz.Vahşi Efendimize dahi dil uzatmaktan men edilmişken, böyle bir sahabeye dil uzatmayı aklımızın ucundan bile geçirmemeliyiz.

 

Bütün sahabeler müctehiddir. Hepsi ictihad mertebesindedir ve hepsi cennet-mekandır. İctihadlarında isabet olursa, hem isabetinden dolayı hem de ictihad ettiklerinden dolayı birer sevap alırlar. İctihadlarında isabet yoksa, yalnız ictihad ettiği için bir sevap alırlar. (Bknz. İmam-ı Rabbani Hazretleri)

 

Yüce Hadislerde bir çok defa sahabelerin büyüklüğü Efendimizce (S.A.V.)

vurgulanmış ve hepsinin yüce değerleri, tıpkı bir elmas işleyicisinin elması ortaya çıkarması gibi, yüce öğreticileri tarafından ortaya çıkarılmıştır.

 

 

“Benim sahabelerim âdildirler.”

 

“Bir kimse sahabeyi severse beni sevdiği için sever. Onlara düşmanlık eden de bana düşmanlığından dolayı düşmanlık eder.”

 

"Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”

Bu son hadis hakkında çok güzel bir açıklamayı alıntılıyorum.

Yıldız olma özelliğinde olan bütün yıldızlar eşit oldukları halde, aralarında büyüklük ve küçüklük itibariyle farklılıklar bulunduğu gibi, sahabeler arasında da fazilet ve mertebe noktasında elbette farklılıklar olacaktır. Bazısı İslâmiyet’le daha önce şereflenmiş. hizmette diğerlerini geçmiş, bir kısmı adalet ve idarede hepsinin üzerine çıkmış, bir diğeri yumuşak huy ve cömertlikte daha ileri gitmiş, bir başkası ilim ve kahramanlıkta diğerlerini geçmiştir.

 

Artık bu hidayet yıldızları hakkında ileri geri konuşmanın, onların bir kısmına muhabbet edip, diğer bir kısmını kötülemenin, ne kadar büyük bir cinayet olduğunu kıyas ediniz.

 

 

 

Onlar vahyin gelişine bizzat şahit oldular. Dıhye sûretinde, defalarca Cebrâil’i (as.) gördüler. Binlerce mucizeye şahit oldular. Bütün insanlık âlemini nura, hidayet ve saâdete eriştirmek için gönderilen Kur’ân-ı Kerim’i ilk defa onlar dinlediler. Onlar Kur ân-ı Azimüşşân’ın ilk talebeleri olma şerefine eriştiler. Ondaki yüce hakikatleri Peygamber Efendimizden ders aldılar. Kur’ân-ı Hakimi bütün kalplere, akıllara, vicdanlara ve dolayısıyla hayata hâkim kıldılar. Kendilerinden sonra gelen hiçbir kimsenin ulaşamadığı feyz ve berekete, ilim ve irfana, ihlâs ve sadakate, feragat ve fedakârlığa eriştiler. Bakışları ibretle, fikirleri ilim ve hikmetle, kalpleri ilâhi muhabbetle doldu. Onları ne dünya esir edebildi, ne de Cennetin güzellik ve çekiciliği kayıt altına alabildi. Onlar dünya ve ahiret nimetlerine değil, o nimetleri verene talip oldular ve O’nu buldular. Sadece ve sadece Allah’a kul olmanın yüce şeref ve izzetiyle yaşadılar.

 

Onların hepsi kurtuluşa erenler zümresindendir; hepsi “Sahabe” olma şerefinde, ortaktır. Allah ve Resulü, onların hepsinden razı olmuş ve onları överek yüceltmiştir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hadi bakalım madem okadar biliyorsunuz. Hz. İmam Aliy-el Murtaza ile aynı kefeye koyduğunuz kişileri Uydurma olabilmesi muhtemel hadislerle değilde kesin olan Allah'ın kelamı ile örtüşen hadislerle açıklayın ikna olayım

 

"Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki : Geliniz, sizler bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı, biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı, çağıralım, sonrada dua edelim de Allah'tan yalancılar uzerine lanet edelim." (AI-i Imran Suresi 61)

 

Fahri Razi, bu ayeti kerimenin tefsirinde şöyle rivayet eder: "Hz. Resulullah o gün üzerinde siyah yünden dokulu bir örtüyle, mubahele için şehirden dışarı çıktı. Hz. Hüseyni şefkat dolu kucağına almış ve Hz. Hasan'in da ellerinden tutmuştu Hz. Fatıma hazretin ardından, Hz. Ali'de Fatıma'nın ardından hareket ediyordu. Peygamber onlara şöyle buyurdu: Ben Allah'a dua ederken sizler de amin deyin. "

Necran Hıristiyanlarının piskoposu (Eskaf Necran) bu heyetin azamet ve haşmetli hallerini görünce Hıristiyan cemaata dönerek şöyle dedi: "Ben öyle çehreler görüyorum ki: Eğer AI- lah 'tan bir dağın yok olmasını isteseler, Allah onların duasına icabet edecektir. Sakın bunlarla mubahaleye girişmeyin. Zira helak olursunuz. Öyle ki kıyamete kadar yeryüzünde bir tek Hristiyan bile kalmaz.

 

Bu ayeti kerimenin Ehl-i Beyt'in faziletleri yönünde nazil olduğuna dair birçok Ehl-i sünnet alimi rivayet etmiştir ve onlardan bazılarını aşığıda size takdim ediyorum.

 

1. Nizameddin Nisaburi : Tefsir Geraib-ul Kur'an ve Gera- ib-ul Furkan c. 3 s. 213

2. İyun-ul-Tefsir Sefhel-ul s. 67

3. T efsir-ul Celaleyn c. 1 s. 283

4. Medarik-ul Tenzil ve Hekailkul Te'vil c. 1 s. 221

5. T efsir-ul Meragi c. 3 s. 171

6. Tefsir-ul Vazih c. 3 s. 58

7. Futuhat-ul İlahıyyet bi T evzih-ul Celaleyn lil Dekaik Hefiyyet c. 1 s. 283

Note: 8.kaynak ya unutulmuş ya da numaralandırma yanlış yapılmıştır. eKitaplaştıranın notu.

9. Zad-ul Mesır fı İlmul Tefsir s. 399

10. Ta'bir-ul Rahman, ve Tefsir-ul Menan c. 1 s. 114

11. Tefsir-ul Ta'cul Tefasir c. 1 s. 61

12. Tefsir Ebi Suud c. 1 s. 244

13. Mu'terek-ul Ekran fı l'can-ul Kur'an s. 562

14. Tefsir-ul Kur'an Hekim. c. 3 s. 322

15. Sahih Muslim c.7 s. 120

 

“Vekülle şey’in ahsaynâhu fi İmâmin mubîn”

 

Meali: “Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” (Yasin 12. Ayet)

 

1) İbn-i Abbas dedi ki: “Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” ayeti indiğinde iki kişi gelip Resulullah (saa)’a sordular ki: Ey Resullullah, Kuran’ da geçen bu imam Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah (saa): Hayır, dedi. O anda babam (Hz.Ali) Resulullah (saa)’ın huzuruna gelir. Bunun üzerine Resulullah (saa) şöyle buyurdu: İşte, Allahın her şeyin ilmini içinde saydığı imam şudur. Mutlu o insan ki Ali’yi hayatında ve ölümünden sonra sever, mutsuz o kişidir ki Ali’yi hayatında ve ölümünden sonra ona kin duyar.

 

(es-Seyyid Haşim el-Bahrani el-Hüseyni’nin “el-Burhan fi-tefsir-i Kuran” Tahran 1.bas.1415 c.5, s.7/ Hüseyn bin Ahmed el-Hüseyni “Tefsir-i İsne Aşar” Tahran 1. bas.1363 c.11, s.62 / es-Seyyid Haşim el-Behrani “Medinet’ül Meâciz” C.2, S.128-129 / es-Seyyid Haşim el-Behrani “Gâyet’ül Merâm” C.5, S.214 / Hafız Recep el-Bersi “Meşariku Envâr’ül Yakîn Fi Esrâr Emirül Müminin” S.83

 

2) Ebu Cafer (as)’den, babası ve dedesinden(İmam Hüseyin) buyurdu ki: “Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” ayeti indiğinde Ömer ve Ebu Bekir meclislerinden kalkıp Resulullah (saa)’a sordular ki: Ey Resullullah, Kuran’ da geçen bu imam Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah (saa) : Hayır, dedi. O anda babam (Hz.Ali) Resulullah (saa)’ın huzuruna gelir. Bunun üzerine Resulullah (saa) şöyle buyurdu: İşte, Allahın her şeyin ilmini içinde saydığı imam şudur.

 

 

(Hüsamettin el-Mirdi el-Hanefi “Âli Muhammed” S.515

Süleyman el-Kunduzi el- Hanefi “Yenabi' ul Mevedde” Bab: 14, s.77

Muhammed bin Muhammed Rıda el-Kummi el-Meşhedi “Kenz’üd Dekâik ve Bahr’ül Gerâib” Tahran 1. bas. 1366 c.11, s.61-62 /

es-Seyyid Ali el-Hairi et-Tahrâni “Mukteniyat’üt Dürer ve Mültekikat es-Semer” Tahran- Dâr’ül Kütüb el-İslamiyyet bas. C.9, s.73 /

es-Seyyid Muhammed el-Hüseyni el-Hemedani “Envâr-i Derhişan” Tahran- Mektebet-i Lutfi 1380 c.13, s.351 (farsça) /

eş-Şeyh Saduk “Meâni el-Ahbâr” S.95 / Emali S.95, 235

es-Seyyid Haşim el-Behrani “Medinet’ül Meâciz” C.2, S.127-128 /

es-Seyyid Sâdık eş-Şirazi “Aliyyün Fil-Kurân” c.2, s.88

es-Seyyid Haşim el-Behrani “Gâyet’ül Merâm” C.1, S.174 / C.5, S.213

el-Meclisi "Bihar'ül Envar" c.35, S.427-428 /

eş-Şeyh eş-Şerifi “Kelimât el-İmam el-Hüseyin” S.564 H.1416 3.Bas./

Muhammed Muhsin el-Fayd el-Kâşâni “Tefsir’üs Sâfi” C.4, S.247 /

Muhammed Muhsin el-Fayd el-Kâşâni “el-Asfâ fi Tefsir’ül Kurân” C.2, S.1032 H.1420 1.Baskı.

Şeyh el-Hüveyzi “Tefsir-i Nur es-Sekaleyn” C.4, S.379 /

es-Seyyid Haşim el-Behrani el-Hüseyni “el-Burhan fi-tefsir-i Kuran” C.4, S.6, Hadis No: 6

İbn-i Cebir “Nehc’ül İmân” S.153-154 H.1418 Kum Bas.

İbn-i Şehrâşub “Menâkıb Âl Ebi Tâlib” C.3, S.64-65

Seyyid Şeref üd-Din el-Hüseyni “Tevil’ül Âyât ez-Zâhira” C.2, S.487-488 Hadis No: 3

En-Nebâti el-Âmili “es-Sırât’ul Müstakim” C.1, S.270

el-Hirr el-Âmili “Füsûl’ül Mühimme” S. 509-510 Müessesti Mearif İslami İmam Rida.

Hafız Recep el-Bersi “Meşariku Envâr’ül Yakîn Fi Esrâr Emirül Müminin” S.159 /

Hüseyin eş-Şâkiri “Ali Fil-Kitâb ves-Sünne” C.1, S.228

Tâlib es-Senceri “Şemâilü Ali Fil-Kurân Ves-Sünne” s.45 Lübnan Bas.

Merkez el-Mustafa “Ali Aleyhisselam Fil-Kuran’il Kerim” S.86

Merkez el-Mustafa “Nusûs Uhrâ Alâ İmamet Emir’ül Müminin” S.406, 438

Merkez el-Mustafa “Edillet Uhrâ Alâ İmamet Emir’ül Müminin” C.5, S.143

et-Tüsteri el-Meraşi “Şerh-i İhkâk’ul Hak” C.14, S.472

 

 

 

3) Ammar bin Yasir hazretleri dedi ki: Müminlerin Emiri Hz. Ali (as) ile beraber giderken, karıncalarla dolu bir vadiye vardık. Ben ona: Ey Müminlerin Emiri, Allahın yarattıklarından bu karıncaların sayısını, aralarında kaç erkek ve kaç dişi mevcut olduğunu bilen birini bilir misin? diye sordum. Hz. Ali şöyle cevap buyurdu: Evet, ben bir kişiyi tanırım ki bu karıncaların sayısını, aralarında kaç erkek ve kaç dişi olduklarını bilir. Ben dedim ki: O kişi kimdir? Buyurdu ki: Ey Ammar, Yasin süresindeki (12.Ayet) “Biz, her şeyi apaçık bir imamda saymışız” ayetini okumadın mı? Dedim ki: Evet ey mevlam. Bunun üzerine Müminlerin Emiri şöyle buyurdu: İşte o apaçık İmam, benim. (Karıncaların sayısını, içlerinde kaç erkek ve kaç dişi olduklarını ben bilirim)

 

(Allâmet İbn-i Hasneviyye el-Hanefi “Dür’ül Menâkıb” S.4

Süleyman el-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi' ul Mevedde” Bab: 14, s.77 /

Hüsamettin el-Mirdi el-Hanefi “Âli Muhammed” S.515

es-Seyyid Haşim el-Bahrani el-Hüseyni “el-Burhan fi-tefsir-i Kuran” Tahran bas.1415 c.5, s.7 /

Hüseyn bin Ahmed el-Hüseyni “Tefsir-i İsne Aşar” Tahran 1. bas.1363 c.11, s.62-63 (farsça) /

Hüccet’ül İslam Muhammed Taki Şerif “Sahifet’il Ebrâr” c.1, s.113 /

El-Hatip Şeyh Muhammed Ridâ el-Hakîmi “Selüni kable en Tefkudûni” C.2, S.160-161;

Şazan bin Cibril el-Kummi “er-Ravda” S.2,

Şazan bin Cibril el-Kummi “el-Fedâil” S.98;

el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.40, S.176 Hadis No: 57;

es-Seyyid Haşim el-Behrani “Medinet’ül Meâciz” C.2, S.133;

Şeyh Cafer en-Nakdi “Envâr’ül Aleviyye” S.89 /

es-Seyyid Haşim el-Behrani “Gâyet’ül Merâm” C.5, S.214 /

Ahmet er-Rahmani el-Hemedani “el-İmam Ali” S.145

Merkez el-Mustafa “Ba’d Kerâmet Emirül Müminin ve Mucizâtihi” S.1325

Şeyh Ali en-Nimâzi “Müstedrek Sefinetül Bihâr” C.10, S.153

Er-Ravda fil Mucizât vel-Fedâil S.119

es-Seyyid Sâdık eş-Şirazi “Aliyyün Fil-Kurân” c.2, s.88-89

Hüseyin eş-Şâkiri “Ali Fil-Kitâb ves-Sünne” C.1, S.227-228

Et-Tüsteri el-Meraşi “Şerh-i İhkâk’ul Hak” C.8, S.104; C.14, S.471; C.20, S.220

 

 

 

4) Ebu Zer dedi ki: Karıncalarla dolu bir vadiden geçiyorduk. Hz.Ali’ye: “Tenzih ederim bunların sayısını bilene” dedim. Bana dedi ki: “Öyle deme! Bunları yaratana, de. Ben Allahın izniyle bunların sayısını, aralarında kaç erkek ve kaç dişi olduklarını bilirim”

 

(Süleyman el-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi' ul Mevedde” Bab: 14, S.77;

Muhammed Rıda el-Kummi el-Meşhedi “Kenz’üd Dekaik ve Bahr’ül Garaib” Tahran 1. bas. 1366 c.11, s.63 /

es-Seyyid Haşim el-Bahrani el-Hüseyni’nin “el-Burhân fi-Tefsir-i Kurân” Tahran bas.1415 c.5, s.7 /

eş-Şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Hasan et-Tusi’nin ‘Misbâh’ül Envâr’ /

Hüccet’ül İslam Muhammed Taki Şerif “Sahifet’il Ebrâr” c.1, s.109 /

Yunus Ramadân “Buğyet’üt Tâlib Fi Marifeti Ali Bin Ebi Tâlib” S.401 Müesseset’ül A’lemi lil Matbuât H.1413 Beyrut Bas./

es-Seyyid Haşim el-Behrani “Medinet’ül Meâciz” C.2, S.132-133;

Ahmet er-Rahmani el-Hemedani “el-İmam Ali” S.145;

es-Seyyid Şeref üd-Din el-Hüseyni “Tevil’ül Âyât ez-Zâhira” C.2, S.490 /

es-Seyyid Haşim el-Behrani “Gâyet’ül Merâm” C.5, S.214 /

et-Tüsteri el-Meraşi “Şerh-i İhkâk’ul Hak” C.8, S.104

Merkez el-Mustafa “Ba’d Ma Vüride Fi Esmaullahi Teala” S.7

Merkez el-Mustafa “MM. Ba’d Kerâmet Emirül Müminin ve Mucizâtihi” S.1325

Merkez el-Mustafa “Ebi Zer el-Gaffari Ridvânullâhi Aleyhi” S.349

 

 

 

5) Salih bin Sehl dedi ki : İmam Cafer es-Sadık (as)’ın şöyle buyurduğunu duydum: “‘Biz, her şeyi apaçık bir imamda Saymışız’) ayeti Emir’ül Müminin Hz. Ali (as) hakkında inmiştir.”

 

(Süleyman el-Kunduzi' nin "Yenabi' ul Mevedde" s.77 /

es-Seyyid Haşim el-Bahrani el-Hüseyni’nin “el-Burhan fi-tefsir-i Kuran” Tahran bas.1415 c.5, s.7 /

Muhammed bin Muhammed Rıda el-Kummi el-Meşhedi “Kenz’üd Dekaik ve Bahr’ül Garaib” Tahran 1. bas. 1366 c.11, s.62 /

es-Seyyid Haşim el-Behrani “Medinet’ül Meâciz” C.2, S.128 /

es-Seyyid Şeref üd-Din el-Hüseyni “Tevil’ül Âyât ez-Zâhira” C.2, S.487 Hadis No: 2 /

el-Meclisi "Bihar'ül Envar" c.24, s.158 /

es-Seyyid Haşim el-Behrani “Gâyet’ül Merâm” C.5, S.213 /

el-Muhtasar S.114 /

Şazan bin Cibril “el-Fedâil” S.94 /

Şeyh Ali en-Nimâzi “Müstedrek Sefinetül Bihâr C.1, S.195

 

6) Salih bin Sehl dedi ki : İmam Cafer es-Sadık (as)’ın şöyle buyurduğunu duydum: “‘Biz, her şeyi apaçık bir imamda Saymışız’) ayeti Haydarı Kerrar Emir’ül Müminin Hz. Ali (as) hakkında inmiştir.”

 

(Hüsamettin el-Mirdi el-Hanefi “Âli Muhammed” S.515 / et-Tüsteri el-Meraşi “Şerh-i İhkâk’ul Hak” C.20, S.219-220)

 

İmam Ali buyurdu ki: “Allah’a ant olsun ki, apaçık imam benim”

 

El-Meclisi “Bihar’ül Envar” c.35, s.427

El-Fayd el-Keşani “Tefsir’üs Safi” c.4, s.247 ve “Tefsir’ül Asfa” c.2, s.1032

Şeyh el-Hüveyzi “Tefsir-i Nur es-Sekaleyn” C.4, S.379

Allame Tabatabai “el-Mizan Fi-Tefsir’ül Kuran” C.17, S.70NOT: Bu bilgilerin bir kısmı Kuran-ı Kerim den faydalanılarak yazılan 110 Ayet Işığında Hz. Ali adlı eserden alıntı yaparak hazırladım. Bilgilerinize...

Share this post


Link to post
Share on other sites

yahu sen ne laf anlamaz adamsın... hazreti muaviye ye yücedir demek.. onu hazreti ali ile aynı kefeye mi koymak demektir... evet ikisi de sahabedir.. lakin hazreti ali peygamberlerden sonra gelen 4. büyük insan.. muaviye ra ise daha sonra gelio.. ama bu muaviye ra bi sufliyet yüklemez.. ayetlerden dem vuruyorsun.. ebu talha hakkında ayet inmedi die o şimdi sahabe değil mi.. halbuki oda aşere i mübeşşereden... ahzreti vahşiyi bile imamı rabbaniden kat be kat üstün görürken.. hazreti muaviye elbette daha üstündür...

 

allah sana hidayet nasip etsin.. nasılda ehli sünnet vel cemaatten çıkmışsın.. imamı gazali hazretlerinin fetvasından ahberin yok mu senin.???

 

hiç bir büyük alim bu işe karışmazken sen fındık kadar beyninle nasıl bu işe kalkırşırsın... ashabıma dil uzatana şefaat etmem.... bu hadis i şerifi bilmiyor musun ve yemin ederim ki hazreti muaviyede ashabı kiramın büyüklerindendir.... bunu büyük alimler kabul etmişte sana ne oluyorda hala inkar ediyorsun

 

Ey zalim!!!

madem ki kurandan hüküm çıkardığını sanıyorsun.. o halde bana '..Rabbin için namaz kıl....' ayetinden.. beş vakit namazın nasıl kılınacağını.. nelerin tadil i erkan çizgisinden geçip nerelerin kaldığından bashet hele.. bunu imkansız ki hadisler yardcı olmadan yapamazsın.. oysa ki bizler hadis i şerifleride anlayamayız. onlarında açıklayıcısı büyük alimler vardır. namaz kılıyorsan eğer ki umarım kılıyorsundur.. elbette bir imama bağlı olmn gerekir.. tabi ehli sünnetten hangi imam seni kabul edecekse... dört büyük imamdan hangisi muaviye ra. ya dil uzatmış.. hiç bir şeyden çekinmiyorsan.. imamına uy...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kalbinizin mutmain olmasını istiyorsanız. Aşağıda yazılı olan kaynaklardan incelemeler yapabilirsiniz. İşte size bir Ayet daha ve Hz. Ali'nin bir fazileti daha. Kimse bana müctehit, ictihat itaaat biaat bidat sözleri ile kelime oyunu yapmasın. Kesin kanıtlarla konuyu irdeleyelim. Resulullah' s.a.v. in hadisler hakkındaki sözü çok açık; Benden nakledilen bir söz duydunuzmu onu kuranla yorumlayın eğer benden olduğu idda edilen hadis Kuran ile örtüşmüyorsa duyduğunuz yalandır itibar etmeyin. Allah c.c. Kuran-ul azimül şanda ne buyuruyor. O'nun (Hz. Muhammed) konuşması Cibril emin aracılığı ile bizim kelamımızdır. O boş konuşmaz.(Dolayısı ile boş konuşmadığının kanıtıda Kuran-ı Kerimdir.)

 

"İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızası için kendini feda eder. Allah kullarına karşı çok şefkatlidir."Bakara207

 

Allame Hindi Ubeydellah Bısmıl, Kitabul Kebir ve Menakib Emir EI-Mumin'in Ali bin Ebi Talib kitabın'da, Gazali ve Sa'lebi'nin tefsirinden ve birçok tarih ve tefsir kitaplarından bu ayeti kerimenin, Hz. Resulullahlın Mekke'den Medine'ye hicret ederken bu ayeti kerimenin İmam Ali hakkında indiği hakkında ittifak ediyorlar.

 

Doğrusu Hz. Resulullah hicret edeceği zaman İmam Ali'yi kendi borç ve emanetlerini sahiplerine ulaştırması için kendi yerine halife tayin etti... Peygamber Efendimiz kendisine yönelik müşriklerin planladığı tuzakları İmam Ali'ye bildirerek onun kendi yerine yatmasını söylemişti. İmam Ali bir an tereddüt et- meden peygamberin dediği gibi yaptı.

 

Yüce Allah Cebrail ve Mikail'e (a.s) şöyle buyurdu: "Ben birinizin ömrünü arkadaşınınkinden daha uzun etmek istesem, hanginiz ömrünün kısa olmasını isteyip arkadaşına karşı fedakar olmak isterdi? Cebrail ve Mikail (a.s) uzun hayatı istediklerinde, Yüce Allah onlara hitaben şöyle dedi: "Neden habibimin kardeşi Ali gibi olmadınız? Ali, Hz. Muhammed (s.a.a) ve kardeşiği uğruna kendi nefsini feda edip, onun yatağına yattı. Derhal yanına inin, onu (Ali 'yi) düşmanlarının şerrinden koruyun."

 

Bu emir üzerine Cebrail ve Mikail (a.s), İmam Ali'nin huzuruna indiler, biri başı ucunda, öbürü ise ayakları ucunda beklediler. Cebrail (a.s) buyurdu ki: "Kim senin gibi olabilir ki, Ey Ali b. Ebi Talib! Allah, meleklerine karşı seninle iftihar ediyor!"

 

Bunun üzerine yüce Allah İmam Ali'nin bu şanına Hz. Resulullah'a şu ayeti indirir: "İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın nzasını kazanmak için..."

 

Hakim Nisaburi ibni Abbas'dan şöyle rivayet ediyor: "Ali (a.s) bir an bile tereddüt etmeden kendi nefsini, peygamberin nefsi yerine feda ederek, Hz. Peygamberin elbisesini giyindi.. . "

 

Bu' ayetin İmam Ali hakkında indiğini bir çok Sünni alim kendi kitaplatında nakletmiştirler.Onlar'dan bazıları:

 

-İbn-ul Saib Kelbi kendi tefsirinde: El- Teshil Ulum-ul Tenzil c.l s. 94

-Ebu Abdullah Muhammed Bin Ahmed Bin ebi Ahmed b. Ebı bekr b. ferec Ensar-il Kurtubi: Tefsir-ul Kurtubı c. 3 s. 347

-Allame ŞAli Ebul Hasan Şeybanı (kendisi meşhur alimlerdendir.) ibn Esır: Esed-ul Ğabet fı maarifetul sahabiye c.3 s. 25

-Alleme Şafii, Ebu bekr Nişaburi: Tefsır-ul Taberi c. 1 s.281

-Hadis alimi İbni Kenci: Kifayet-ul Talib s. 114

-Abdurrahman el Sefuri Şafii: Nuzhetul Mealis c. 25 s. 168

-Muhibbidin Taberi: Zehair-ul ukba s. 88

-İmam Gazali: İhyaul Ulumul Din c. 35 s. 238

-Allame Malikiyye Nureddın El Mekki (ibn-ı sabbağ): Fusul-lul Muhimme s. 33

-Sıbt ibn Cevzi: Tezkiret-ul Havas s. 21

Share this post


Link to post
Share on other sites

yahu.. ne nasipsiz adamsın... hazreti ali ye dil zuatan biri oldu mu şu site içerisinde.. ona kim ne diyebilir.. keşke bastığı yerdeki toz olsak.. ama başka bir sahabe olan muaviye ra ya sen dil uzatıyorsun.. haz aliyi yüceltmek muaviye ra yı sufliyet yüklemeyeceği gibide.. muaviye ra nın üstünlğünden bahsetmek. haz aliyi incitmez... tövbe etmezsen şayet.. hazreti ali ile hazreti muaviyenin cennette kol kola gezdiğini cehennemden göreceksin.. vesselam

Share this post


Link to post
Share on other sites
hiç bir büyük alim bu işe karışmazken sen fındık kadar beyninle nasıl bu işe kalkırşırsın... ashabıma dil uzatana şefaat etmem.... bu hadis i şerifi bilmiyor musun ve yemin ederim ki hazreti muaviyede ashabı kiramın büyüklerindendir.... bunu büyük alimler kabul etmişte sana ne oluyorda hala inkar ediyorsun

 

Bizleri yaratan Yüce Allah'a canım dünyaya geldiğim her defasında feda olsun. Bu baş, bu el,ayak Şefaatcımız Hz. Resulullaha feda olsun. Oğlu çiğer paresi Hz. İmam Hüseyin'in olduğu gibi. Sen bana şefaatden mahrumsun demişsin. Yezit için nediyorlar bilirmisin? Yezite lanet okumayın. O Hz. İmam Hüseyine yaptıklarına pişman oldu ve tövbe etti. Umulurki Allah da onun tövbelerini kabul eder. Cennete yerleştirilir. Eğer Ol Allah Yezit gibi Peygamber evladının kanını akıtan birinin tövbesini kabul ediyorsa, Ol Allah benimde tövbemi kabul eder. Tövbesinden dolayı Yezite şefaat kılan Peygamber bizede şefaat kılar. Şefaatcılığın avukatlığı sanamı düştü be ibniss...şimdi diyecen Yezitle Muaviyenin ne alakası var? Çook var soyu bozuk olanın züriyetide bozuk olur.

Share this post


Link to post
Share on other sites
yahu.. ne nasipsiz adamsın... hazreti ali ye dil zuatan biri oldu mu şu site içerisinde.. ona kim ne diyebilir.. keşke bastığı yerdeki toz olsak.. ama başka bir sahabe olan muaviye ra ya sen dil uzatıyorsun.. haz aliyi yüceltmek muaviye ra yı sufliyet yüklemeyeceği gibide.. muaviye ra nın üstünlğünden bahsetmek. haz aliyi incitmez... tövbe etmezsen şayet.. hazreti ali ile hazreti muaviyenin cennette kol kola gezdiğini cehennemden göreceksin.. vesselam

 

Ali ile muaviyenin kol kola gezdiği bir cennet varsa ben o cenneti istemem.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bizleri yaratan Yüce Allah'a canım dünyaya geldiğim her defasında feda olsun. Bu baş, bu el,ayak Şefaatcımız Hz. Resulullaha feda olsun. Oğlu çiğer paresi Hz. İmam Hüseyin'in olduğu gibi. Sen bana şefaatden mahrumsun demişsin. Yezit için nediyorlar bilirmisin? Yezite lanet okumayın. O Hz. İmam Hüseyine yaptıklarına pişman oldu ve tövbe etti. Umulurki Allah da onun tövbelerini kabul eder. Cennete yerleştirilir. Eğer Ol Allah Yezit gibi Peygamber evladının kanını akıtan birinin tövbesini kabul ediyorsa, Ol Allah benimde tövbemi kabul eder. Tövbesinden dolayı Yezite şefaat kılan Peygamber bizede şefaat kılar. Şefaatcılığın avukatlığı sanamı düştü be ibniss...şimdi diyecen Yezitle Muaviyenin ne alakası var? Çook var soyu bozuk olanın züriyetide bozuk olur.

 

 

ey ahmak.. alimden zalim doğmaz mı.. hazreti alinin soyundan gelipte bu dine zarar veren bidat ehli de çok oldul.. seadet i ilmiye yi aç oku.... hiç kimse başlasının güanhını yüklenemez.. ben bir günah işledim die babam hesap göremez...

Share this post


Link to post
Share on other sites

hem senin syfalarca yazıp lanet okudğun ebu sufyan ailesi... allah resulünün damat olduğu bir ailedir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

hazreti hamza.. kendi katili olan vahşi ra ile kol kola cennettedir.. oraya da girme sen...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kimse Hz.Ali'ye karşı en küçük bir saygısızlık yapmamışken, size ne oluyor da bu kadar vaveyla içerisindesiniz.

Hz. Ali, ashabın sıralamadaki 4. büyüğüdür ve makam bakımından Hz.Muaviye'den daha rütbelidir.

Bu rütbe üstünlüğü Hz.Muaviye'ye küfür etmemizi mi gerektirir?

Siz Allah Resulünden çok mu iyi biliyorsunuz ki -haşa- Hz.Muaviye'yi eleştiriyorsunuz?

Ne güzel örnek verdik. Biz Hz.Vahşi'ye dahi dil uzatmaktan men edilmişken, nasıl olur da Hz.Muaviye'ye dil uzatırız?

 

O zaman Hz. Halid bin Velid'e de bir zamanlar Müslümanlara kılıç çektiği için, Hz.Amr bin As'a Habeşistan'daki tavırları için, Hz.Süheyl'e Hudeybiye Antlaşmasındaki tutumu için, Hz.Ömer'e ilk halleri için, Hz.İkrime'ye Ebu Cehil'in oğlu olduğu için, Hz.Hamza'ya ve Uhud'daki birçok sahabeye de Peygamberimiz'in (SAV) savunma stratejisini reddettikleri için buğz mu edelim? Onlara -haşa- kafir damgası mı vuralım?

 

Siz, iki kardeşiniz, iki öğretmeniniz, iki dostunuz kavga ettiği zaman birisini kalkıp kafir mi ilan edersiniz?

 

Bir an evvel tövbe ediniz.....

Share this post


Link to post
Share on other sites

her sözümüzün altında tövbe telkini verioruz.. zaten... kimseyi kafir ilan ettiğimde yok... her harfimde tartar denen adama karşı ashabı savunmaktayım...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Evvela "Soyu bozuk olanın zürriyeti de bozuk olur" gibi, hiçbir geçerliliği olmayan ve sadece sataşmak amacıyla başvurulan sakat bir kahvehane anlayışının sitemizde yeri yok. Burada Hazret-i Ali'ye karşı herhangi bir saygısızlık yapılmamışken kopyaladığınız mesajların mevzuuyla alakasız kalışı, tartışmaya samimiyetle katkı sağlamak amacını gütmediğiniz düşüncesini bizde uyandırıyor. "Ali ile muaviyenin kol kola gezdiği bir cennet varsa ben o cenneti istemem" gibi en hafif tabirle densizce sarfedilmiş olan sözünüz nasıl bir militanca psikolojiyle sitemize üye olduğunuzu da gözler önüne seriyor. Bu takdirde de tartışmanın devamına müsade etmenin bir mantığı kalmıyor. Karşı tarafın da üslubunun tasvip edilmeyecek sertlikte olduğunu belirtmek durumundayım, fakat yine de bu hal, bahsedilen hakikatleri görmezden gelmemize sebep değildir.

 

Evet Hazret-i Ali Hazret-i Muaviye ile kıyaslandığında çok daha büyüktür. Evet Ehl-i Beyt'in fazileti tartışılmaz, evet Hazret-i Muaviye'nin oğlunun yaptıklarını hiçkimse kabul edemez ve bu iki sahabi birbirleriyle mücadeleye girmiştir. Fakat Hazret-i Ali'nin üstünlüğü ve ehl-i beyt'in büyüklüğü Hazret-i Muaviye'yi küçültmez, hiçbir oğlun yaptığını babasını yargılamak için delil olarak kullanamazsınız ve bu nitelikteki bir anlaşmazlık da hiçkimseyi dinden etmez. Peygamber eşine ve vahy katibi olan yüksek dereceli bir sahabiye her ne cihetle olursa olsun münafıklık ithamını reva görmek haddimizi aşan bir harekettir. Sahabileri yargılama selahiyeti bize ait değildir, zira onların sahip olduğu dereceyi belirten hadis-i şerifler de mevcut, bu başlıkta da onlardan bahsedildiğini gördünüz. Hazret-i Muaviye'yi bugün yerin dibine batırmak bize hiçbir şey kazandırmayacağı gibi Peygamber lütfuna mazhar olmuş birkaç sahabiyi çizip atmaya kalkmak, onların cahiliye devrinde yaptıklarını dahi bahse mevzu edecek kadar ipin ucunu kaçırmak tasvip edilemez. Bizim ehl-i sünnet müntesipleri olarak bu noktada söyleyebileceğimiz en uç fikir, büyük bir sahabi olan Hazret-i Muaviye'yi haksız gördüğümüz olabilir. Hepsi bu kadar. Ötesine, yani Hazret-i Muaviye'yi -haşa- münafıklığa kadar götüren hakaretlerin dile getirilmesine site yöneticileri olarak müsade edemeyiz.

 

Konu bir süre için kapatılmıştır.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...