Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
SİDOMA

Davetsiz Misafir ölüm !

Recommended Posts

Biliyorum, hiç beklemiyordun bu daveti. Birden geliverdi değil mi? Ansızın vurdu şakağına; saçaktan düşen buzdan kılıçlar gibi. Şaşırdın. Huzurunun göbeğine irice bir taş savruldu; halka halka titremede gönlünün düştüğü göl şimdi. Neşesi kaçtı vaktin; sevinçlerini pervane ettiğin mumlar titredi, bitti. Akrep ve yelkovanın ayakları dolandı; beklediğin “az sonra”lar havada asılı kaldı. Hüznün ölü kelebekleri kıpırdadı, sızılandı. Aşinâlığın tadı bozuldu; acının ketum, kekre sütunları devrildi göğsüne. Başını yasladığın uzun saatler, uzanıp uyuduğun bitmez günler vaadlerini yerine getiremeyeceklerini söylediler; yüzleri yerde, mahçup. Oyalanegatifdığın ağaç gölgeleri çekildi üzerinden. Avunduğun/avuttuğ un haz perdeleri parelendi. Gözlerini ıslatamadan giden yağmurlar elindeki şemsiyeyi uçurdu. Konforunu bozmamak için parmak uçlarına basa basa odana giren, kalbini kanatmadan usulca gidiveren uzak acılar yakana dolandı şimdi.

 

 

 

“Daha dün konuşmuştuk ama...” diyorsun. “Ama nasıl olur!”lar çekip çekiştiriyor iki yakanı.

 

“Hiç beklenmedik bir ölüm!” “Vakitsiz” “Erken!” “Sürpriz!”

 

İşine ara vereceksin bugün... Kocaman bir pürüz olup çıkıverdim karşına. Hızını kestim hayatının. Üzerine saldım kaygılarını. Köşe bucak kaçtığın korkulara sobelettim seni. Ölümle arana koyduğun duvarı yıktım.

 

“Ölüm bize de yaklaşırmış/yakışırmış” dedin. “Ölmesi kanıksanmış, ölünesi bir yaştayız artık.”

 

“Rahmetli...” sıfatını ismimin üzerine yumuşak bir şal gibi atıvereceksin.

 

İki yakasında da eksiğim İstanbul’un.

 

Vapurların hiçbiri beklemiyor beni iskelede. Ben öldüm diye şeritleri eksilmedi otoyolların.

 

Hayret! Ben öldüm bu defa... Şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen.

 

Gitsen de bir gitmesen de bir, bir cenaze olacak cami avlularından birinde...

 

Seni bilmem ama ben bu cenazeye mutlaka gitmeliyim. Ayıp olur, çok ayıp... Davetlilerin yüzüne bakamam sonra. Dediği gibi şairin, bir musallâlık saltanatım bu benim. Başroldeyim. Toprağa konulacak adam rolü benim. Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım. Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana düştü bu defa. Üzerine toprak atılan adamı... Unutulmuşluklar altında yüzü erimeye bırakılan adamı... Hüzünlerin münasebetsiz müsebbibi olacak adamı... Ayakkabısı kendisini beklerken bağları çözülecek adamı.... Elbiseleri evden çıkarılacak adamı... Ben oynayacağım.

 

Yatağı soğuk kalacak adamı... Akşam eve dönmeyecek adamı... Kapıyı çalması beklenmeyecek adamı... Sofrada yeri olmayacak adamı... Adı telefon rehberinden silinecek adamı... Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı.... Ben oynayacağım. Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıraların eşiğinden yüz geri edilecek adamı... Resmine bakıp bakıp da ağlanacak (yoksa ağlanılmayacak mı?) adamı... “Adı neydi... Hani..!” diye yokluğu kanıksanacak adamı... Soluk bir resimde mahzun bir tebessümün ardında aşklarını saklayan, susturan adamı... Ben oynuyorum bugün...

 

Sahnedeyim.

 

Beklerim.

 

En öndeki olmalısın ayakta duranların. En dik duranı.

 

 

 

İşte davetiyen:

 

Canını çok seven, her günün sabahında burada sonsuzca yaşayacağına yeniden kanan,

 

her lezzetin tükenişinde ölümün yanına uğradığını unutan,

 

her hazzın zirvesinde yakasındaki ölümlü etiketini isteyerek düşüren,

 

her yaz sıcağında içi dünyaya iyiden iyiye ısınan,

 

doğduğu yılın rakamının büyüklüğünün kendisini kabirden uzak tuttuğunu sanarak avunan,

 

kalbinin her atışında ölümlerden döndüğünün farkında olmayan,

 

damarlarının bir köşesinde ansızın geliverecek pıhtılardan yapılmış veda haberleri saklayan,

 

ayrılıkların çatlaklarından giren hüzünleri ölümün nefesi gibi yudumlayan,

 

sevenlerinin gözlerinin ışığına sığınarak ısınan,

 

unutulmayı, yok sayılmayı en ürkütücü uçurum bilen,

 

güzelliğini aynaların kırıklarında arayan,

 

toprağa girmeye üşenen,

 

uzun süredir aramızda yaşayan dostumuz, arkadaşımız, sırdaşımız, kardeşimiz, babamız, evladımız, şimdilik unutmayacağımızı umduğumuz, bir süre unutmaktan utanacağımız, sonra unutacağımız, en sonunda unuttuğumuzu da unutacağımız senai demirci

 

 

 

doğduğu gün yakalandığı fanilik hastalığından, uzun süredir yatalak olmasına yol açan “her nefis ölümü tadacaktır!” yarasından, ömür boyu sancısını çektiği amansız yaşama rahatsızlığından kurtulup aramızdan ayrıl[maya ayarlan]mıştır.

 

Cenazesi -umulur ki- en uzak zamanda, sızılarının köşe başlarında kılınan cenaze namazını takiben kaldırılacak, gözünden (belki gönlünden) uzak bir yerde unutuluş toprağına gömülecektir.

 

Senai Demirci

Share this post


Link to post
Share on other sites

Durmadan yalvar kul durmadan yalvar Allah'a

Belki bu gecedir belki sabaha

Bu hafta olmazsa gelecek hafta

Kapını çalacak ölüm meleği...

Simsiyah saçına karlar yağacak

Şu gören gözlerin görmez olacak

Yaprağın kuruyup gülün solacak

Kapını çalacak ölüm meleği...

Habersiz gelipte kapın çalınca

Sermayen tükenip vakit dolunca

Bir gömlek biçerler boylu boyunca

Kapını çalacak ölüm meleği...

İstersen asırlar boyunca yaşa

Yazılanlar gelir elbette başa

İstersen bir bey ol istersen paşa

Kapını çalacak ölüm meleği...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...