Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
kevser

Ramazan Anıları :)

Recommended Posts

:) :D Son ikiye çok güldüm Allah razı olsun kevser..Devam et kardeşim lütfen.. :D

teşekkür ederim postmortem kardeşim :D

selam ve duayla...........

Share this post


Link to post
Share on other sites

Onurlu mü'min

 

On yıl önce Ağrı'da arkadaşlarla aramızda para toplayıp, ihtiyaç sahibi ailelere gıda yardımında bulunuyorduk.

Bir Ramazan akşamı harap bir viranenin kapısını çaldık ve el arabası ile çalışıp 6 kardeşine bakmaya çalışan 20 yaşlarında akranımız olan bir gence yardım etmek istediğimizi söyledik.

Genç kaşlarını çattı ve bir yandan lastik ayakkabısını ayağına takarken bir yandan da;

"Şu ileride bir ev göstereyim size, onlar çok perişan oraya verin kolinizi!" dedi

ve tüm ısrarımıza rağmen yardımı almadı. Evlerinde iftar ve sahur için sadece peynir ve zeytin vardı ama komşusuna yolluyordu götürdüklerimizi. Başkentte yaşıyorum.

210 dairesi olan ve zevk için araba koleksiyonu yapanları biliyorum. Acaba nasıl uyuyorlardır?

Savaş Tanır, Ankara (ZAMAN-13.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yalnızlık ne zor!

 

1998 yılında öğrenciydim. Birkaç arkadaşla bir sitede kalıyorduk. Hemen her gün bir yerlere davetliydik.

Ancak o gün benim derslerim dolayısıyla davete icabet edememiş ve iftara az kala ancak eve yetişebilmiştim. Hemen kendime bir şeyler hazırladım. Sofra başında ezanı beklerken oturduğumuz sitede herkesin sofra başındaki şen şakrak hâlleri bende derin bir hüzne yol açtı. O an ne kadar yalnız olduğumu hissetmiştim.

Ezan okunmasına karşın lokmalar boğazımdan geçmiyordu.

Ahmet Turan Alkan'ın kitabında geçen cümlenin hakikatina o an varmıştım:

"Dünyada hiçbir insan iftar sofrasında yalnız kalan insan kadar yalnız değildir!"

Semih Genel, Ankara (ZAMAN-13.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Niyet halis olsun

 

Ramazan'ın ilk haftasıydı. Öğrencilerimizi ilçemize bağlı bir beldeye iftara götürmek için hazırlık yapıyorduk ama mevcut bütçemiz yetmemişti.

Eşim ek para bulmak için ayrılmıştı. Aradan on dakika geçmeden hayırsever bir vatandaş yanımıza gelip öğrenciler için maddi destek yapmak istediğini söyledi.

Bize 50 YTL para bıraktı gitti. Bizim ihtiyacımız ise sadece 10 YTL idi! Öğrencilerimiz için ekstra ikram imkânı doğmuştu. Niyet halis olduktan sonra Yüce Rabb'im hiçbir kulunu yarı yolda bırakmıyor.

Hatice Çin (ZAMAN-13.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Emr-i vaki...

 

Bayrama birkaç gün vardı. Bazı arkadaşlar memleketlerine gitmiş, evde de yiyecek bir şey kalmamıştı. 3 kişiydik. İftara çok az kala Mustafa kardeşin aklına bir şey geldi.

"Bugün bazı arkadaşlar Ömer abiye iftara gidiyor. Biz de gidelim!" dedi. Ev yakındı.

Tam ezan okunurken kapının önündeydik. Mustafa abi Ömer abiye "Abi biz bu akşam burada mıyız?!" dedi. Ömer abi de gülümseyerek "Bu saatten sonra nereye gideceksiniz, buyurun!" dedi.

O kadar sevindik ki anlatamam. Rabb'im böyle insanların sayısını artırsın.

Fikret Subaşı, Van (ZAMAN-13.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bey eve de bekleriz!

 

Bir öğrenci yurdunda idareci olarak görev yapıyordum. Yurt yeni bittiği ve öğrencilerin garip kalmaması için fazla mesai harcamam gerekiyordu. Ramazan'da eve iftarlara gidemiyordum.

Bir gün telefon çaldı eşim,"Bir gün bize de iftara gelir misin?" diye davet etti!

Ben de "Bu daveti programıma alıyorum. Gününü size bildireceğim!" deyip ahizeyi kapattım.

Mehmet Koçibar (ZAMAN-14.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yesevi'nin diyarında

 

Özbek komşumuz Kurbaneke'deki iftarı unutamam.

Mustafa Coşkun'la gittiğimizde sofrayı görünce büyük bir şok yaşadık

Dastarhan (uzun yemek masası) tamamen doluydu.

İstisnasız 20 çeşit yemek olan masanın üzeri görünmüyordu!

Arada namazları kıldık, yeniden sofraya davet edildik. 2 -2,5 saat yemek, çay, tatlı faslı sürdü.

Ayrılırken de elimize iki büyük çanta verdiler.

Meğer yemek esnasında neye çok güzel olmuş dediysek âdetmiş onları paket yapmışlar! Diş kirası bu olsa gerek!

Eyüp Yıldırım (ZAMAN-14.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Davete en güzel icabet

 

İftarımızı bütün işçilerle kardeşçe aynı masada açıyorduk.

İşyerinde kaçak olarak ve zor şartlarda çalışan iki Romen Hıristiyan genç de vardı.

Bir gün bu iki genci de iftarda bizimle aynı masada yemek yemeleri için davet ettik.

O gün iftar saatinde gözlerimiz gençleri aradı. Ama gelmemişlerdi.

Tam suizan ediyorduk ki, ikisi de kapıda göründüler.

Bayramlık diyebileceğimiz elbiselerini giymiş, sakal tıraşı olmuş ve saçlarını güzelce taramış bir şekilde masaya oturdular. Hepimiz çok duygulanmıştık.

Yaptığımız davetin ve bu davete icabetin güzelliğini unutamam.

Mustafa Cuma Yılmaz (ZAMAN-14.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Bir gün telefon çaldı eşim,"Bir gün bize de iftara gelir misin?" diye davet etti!" :D

Yüce Rabbimin ne büyük bir lütfu Ramazan ayı bizler için..Ne kadar şükretsek azdır..Şu yazılanlar ve dahası beni çok duygulandırıyor ve aklıma hep üniversitedeki arkadaşlarımı getiriyor.. :) Ramazanda misafir ağırlamak ayrı bir zevk veriyor insana..

Dolu dolu bir Ramazan geçirmemiz dileğiyle, yolu da yarıladık..

Çok sağol kevser :D

Share this post


Link to post
Share on other sites
"Bir gün telefon çaldı eşim,"Bir gün bize de iftara gelir misin?" diye davet etti!" :D

Yüce Rabbimin ne büyük bir lütfu Ramazan ayı bizler için..Ne kadar şükretsek azdır..Şu yazılanlar ve dahası beni çok duygulandırıyor ve aklıma hep üniversitedeki arkadaşlarımı getiriyor.. :) Ramazanda misafir ağırlamak ayrı bir zevk veriyor insana..

Dolu dolu bir Ramazan geçirmemiz dileğiyle, yolu da yarıladık..

Çok sağol kevser :D

 

DUANA AMİN DEMEMEK ELDE DEĞİL :D RAMAZAN AYI KARDEŞLİĞİN DOSTLUĞUN ARTTIĞI BİR AY... ALLAH BAŞKA Bİ AYDA ALMAMIZ MÜMKÜN OLMAYACAK TATLAR VERİYO İNSANA ....İNSAN AYRI Bİ RUH HALETİ İÇİNE GİRİYO...

 

SELAMETLE KARDEŞİM ÖZLETME KENDİNİ :D

 

SELAM VE DUAYLA..............

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yarın da bekliyoruz

 

Geçen hafta, Türkiye Belediyeler Birliği faaliyeti çerçevesinde Brüksel'de idim.

Gece otelin oda servisinden sahur yapabilmek için kahvaltılık istedim.

07.00'den önce mümkün değil dediler.

Bana karşıdaki bakkalı tarif ettiler! Bakkal Pakistanlı idi ve ona sahur için bir şeyler baktığımı söyledim.

Nereli olduğumu sordu. Türkiye deyince "Kardaş!" diye seslendi.

Pakistanlı Muhammed Ebrar, "Saat 4'te gelebilir misin?

Gelirsen sana sahurluk pizza ve çay hazırlayacağım." dedi.

Gittim lakin dükkâna değil de evlerine davet etti. Üst kata çıktık.

Abisi Nawaz ve yengesi mutfakta yemek hazırlıyorlardı.

Pakistan sofrasından zengin çeşitlerle hep birlikte sahur yaptık.

Sohbet ettik. Ayrılırken çok teşekkür ettim. Onlar ise "Asıl biz Allah'a sahurda bize misafir gönderdiği için çok teşekkür ederiz." dediler. Ve eklediler; "Yarın da bekliyoruz!"

Atilla Kırbaş, Amasya (ZAMAN-15.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kuyruklu kuru ekmek!

 

1988'deydi. ODTÜ'de öğrenciydim. Halley kuyruklu yıldızını teleskopla görebilmek için bir arkadaşla okulda kalmıştım.

İftar için meğer sadece yurtta kalan öğrencileri içeri alıyorlarmış.

Tüm cafe'ler de kapalıydı. Resmen aç kalmıştık. Hava bulutlu olduğundan Halley'i de göremedik.

Bir cafe'nin bahçesinde masa üzerinde kuru bir ekmek parçası buldum ve iftarı onunla yaptım.

Hayatımda yediğim en lezzetli ekmekti:)

Erkut Negis (ZAMAN-15.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Temizlik timi!

 

Bir abinin evine 5 kişi iftara gitmiştik. Tencereleri bitirmek için (!) çok uğraştıksa da nafile!

Hemen hemen her yemek arttı.

Bitiremeyince, ev sahibi abimiz "Sahura gelin o zaman bitirin" esprisi yaptı.

Bekârlığın da verdiği cesaretle gecenin 3'ünde kapıya vardık!

Zemin kattaki evin kapısında Mehmet Emin hocamız gözlerini ovuşturuyor. 'Hayrola' dedi, "Yemekleri bitirmeye geldik!" dedim. Çok şaşırdı. Sonra, "Espri yapmıştım. Geleceğinizi sanmıyordum!" dedi.

İçeri geçtik, bir güzel sünnetledik!

Osman Akçay, Muğla (ZAMAN-15.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Durakta kala kaldık

 

Yurtta kaldığımız için iftarlara topluca davet ediliyorduk. Kimsede para yok.

Yol paraları bende emanet. Otobüs durağına geldik ki, paralar yok. Evde unutmuşum.

Öyle kötü oldum ki. En az 10 kişiyiz.

İçimden Allah'ım n'olur yardım et diye dua ederken yaşlı bir teyze yanıma sokuldu ve "Oğlum benim de senin gibi bir torunum var.

Bu parayı ona verecektim ama bayramda gelemeyecek" dedi.

Yok falan dedim ama bu senin dedi. O parayla tüm yol masraflarını karşıladık.

Rabb'ime binlerce kez şükürler olsun, darda kalanı çaresiz bırakmıyor.

A. Salih Yüksel (ZAMAN-15.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Teksas'ta hüzünlü iftar

 

Teksas'ta müstakbel ev arkadaşlarım, aylardır gelmek için vize alamıyorlar ama Ramazan geliyor!

İçimde iftar için mutlaka bir yerlere davet edileceğime dair bir ümit var. İlk gün işten çıkıp eve döndüm.

Büyük bir hüzün kapladı içimi. Ne arayan var, ne soran. Anladım ki yapayalnız iftar edeceğim.

Çıktım sokaklara ağlaya ağlaya yürüyerek akşamı bekledim. İftarda yapayalnız birkaç lokma attım ağzıma.

İki gün sonra telefonumda "Sesli mesajınız var" uyarısı belirdi, sesli mesaj merkezini aradım.

"Ayşe, bu akşam bize arkadaşlar geliyor, sen de gel. Beraber orucumuzu açalım"!

Gönderilme tarihine baktım, iki gün öncesi! Meğer Suzan Abla davet etmiş de telefon şebekesinin azizliğine gelmişiz. Anlaşılan kaderde bu hissiyatı yaşamak varmış.

Ayşe Demir (ZAMAN-16.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kesin evliya

 

8 Eylül günü hayırsever bir insanın evine iftara gitmiştik. Evden çıkarken baktık ki 12 kişilik gruptan biri benim 2 kişinin ayakkabısı çalınmış.

Abimiz kaç numara ayakkabı giydiğimi sordu ve önüme bir çift ayakkabı koydu.

Bir baktım ki, o gün bir ayakkabıcıda gündüz beğendiğim bir ayakkabının aynısı.

Tabii geri iade için çok ısrar ettim ama abimiz kabul etmedi ve bana hediye etti.

Ahmet Karataş (ZAMAN-16.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gözyaşıyla dinlenen ezan-ı Muhammedi

 

1950 yılının bahar ayları. Hıfzımı yeni tamamladım.

Burdur Ulucamii'nde Ramazan ayı münasebetiyle ikindi namazını müteakip mukabele okuyoruz.

O zamanlar ezan-ı Muhammedi'yi aslıyla okumak yasaktı.

"Tanrı uludur" falan diye söylemek mecburdu.

Cesaret edip eski usul okuyanlar hapse atılırdı. Halk, bu durumdan çok üzgündü.

Bazıları okunan yeni ezanın uygun olmadığını düşünür, camiye gitmezdi.

O gün ikindi ezanı yeni usul okundu. Cemaat sünneti kılıyordu.

Biz mukabele okuyan hafızlar, müezzin mahfelinde müezzin yardımcılarıyız.

İçeriye iki adam girdi. Doğru müezzin Ali Efendi'ye yaklaşıp kulağına bir şeyler söylediler.

Ali Efendi'nin gözleri birden parladı. Heyecanlandı. Etrafına şöyle bir bakındı.

Az sonra ayağa kalkarak coşku içinde gürledi.

"Allah-u Ekber, Allah-u Ekber!" O an cemaat içinden camları titreden tiz bir ses, "Allaaah!" diye haykırmaz mı, Ali Efendi'nin boğazı düğümlendi. Sesi çıkmaz oldu.

Hıçkırmaya başladı. Cemaat karıştı.

Birbirine sarılanlar, ağlaşanlar, bugünleri de gördük diye el açıp dua edenler.

Şaşkınlık bir iki dakika kadar sürdü. Sonra herkes kendini topladı.

Yeniden kamet getirilerek namaz eda edildi.

Öyle sanıyorum ki, o gün pek çoğunun mutluluk gözyaşı namaz bitimine kadar dinmedi.

Halkın ve Hakk'ın isteğini yerine getirenler, baş tacı edilir, sırt çevirenler ise daima kaybeder.

Hakkı Söyler (ZAMAN-16.09.2008)

 

 

16 Eylül

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mum ışığında sahur

 

Konya'da ailemden ayrı geçirdiğim ilk Ramazan'ımdı. Ev arkadaşlarımızdan Nurcan ablamız ilk sahuru hazırlamaya gönüllü oldu.

Sahura uyandığımızda muazzam bir sofrayla karşılaştık.

Nurcan ablamız, mumları yakmış, odayı süslemiş, hepimize ufak hediyeler almıştı.

Fonda Esma-ül Hüsna... Benim için büyük bir sürprizdi. İnce düşünülmüş, ince bir yüreğin bir eseriydi.

O zaman anladım ki; artık yeni bir ailem olmuştu.

Afiyet, şaşkınlık ve biraz da gözyaşıyla sahurumuzu yaptık.

Canım ablam, canım arkadaşlarım sizi hiç unutmayacağım.

Halime Arslan (ZAMAN-17.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tevafuğun böylesi

 

Hadise, bu Ramazan'da başımıza geldi. Çankaya'da iftara gidiyorduk.

Yolda yürürken arkadan gelen bir araba arkadaşlarımızdan birine çarptı.

Şoför arabadan indi.

"Bir şey var mı? Varsa hemen hastaneye götürelim." dedi.

Arkadaş sert bir üslupla iyi olduğunu ama biraz dikkatli olması gerektiğini söyledi.

Şoför "Hakkınızı helal edin." dedi ve gitti. İftar edeceğimiz eve ulaşınca bir de ne görelim?

O şoför de orada oturuyor. Meğer o da aynı yere iftara gidiyormuş.

Tevafuku ikiye katlayan da şu ki: Biz masanın birine sığmayınca bir kişiyi diğer masaya vermek durumunda kaldık ve çarpan arkadaşla çarpılan yan yana iftar etti.

Rabbim denk getiriyor işte...

A. Kerim Oğuz (ZAMAN-17.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tatar ailede ilk sahur

 

1995'te Başkurdistan'da üniversite okurken Rusça pratik yapmak amacıyla çevre köylere ailelerin yanına gitme imkanımız oluştu.

Biz üç arkadaş trenle bir köye gittik. Ben askeriyeden emekli Tatar Marat Kalimüllin ailesine düşmüştüm.

Ben tarzanca oruç tutacağımı söylemiştim. Evin hanımı müthiş yemekler yapmıştı.

Bütün aile kalkmıştı. Oruç nedir nasıl tutulur anlatmaya çalıştım.

Emekli Marat abi ertesi gün sahurda niyetlendi. Hayatının ilk orucunu tutuyordu.

Sabahları öğlene kadar iyiydi. Yalnız akşama doğru Marat abi fenalaştı. İftarı zor yaptı.

Akşam teravih namazına gittik, ilk defa teravih namazı kıldı.

İsmail Işık (ZAMAN-17.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cennete gitmek için

 

Almanya'ya ilk geldiğimizde (1966) ezan seslerinden mahrum oruç açmak bize garip gelmişti.

Biraz olsun memleket havası oluşması için babam iftar olunca kâğıt poşeti şişiriP patlatır ve "Orucunuzu açabilirsiniz, top atıldı!" derdi. Allah (cc) rahmet eylesin dedem de bize önce 1 saat oruç tutturur ve akşam olunca orucumuzu bizden "satın alırdı". Sonraki yıllarda oruç tutabilme yaşımıza gelince ilk orucumuzu açmadan bizi sırtına alır, odanın içinde dolanır ve, "Orucu tutarsanız böyle kuşlar gibi cennete gireceksiniz." derdi. Bu yöntemi ben de kendi çocuklarımda uyguladım ve benim babam da rahmetli dedemin yaptığı gibi benim çocuklarımı sırtına alıp odada dolaştırdı.

 

Meral Karahan (ZAMAN-17.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Zihni Amca...

 

Geçen akşam iki arkadaşım iftar vakti bavullarıyla yolda kalınca bizim arkadaşlardan biriyle buluşup iftarı beraber yapmayı kararlaştırmışlar.

Ancak karşı taraf yemeğe dalıp aramayı unutunca bizimkiler kalakalmış. Araştırdığımda "Medine fukaraları gibi'' durakta oturduklarını öğrendim. Hâlâ oruç açmamışlardı. Bizi tanıyan Zihni Amcamıza durumu anlatıp 'Benim söylediğimi bilmesinler' diye de tenbihledim. Hızır gibi yetişen amcamız onları hemen evine davet etmiş. O sırada 'Zihni Amcanın evinin yakın'lığını konuşmakta olan bizimkiler hepten şaşırmışlar. 'Bu adam ermiş!', 'Tam Sır Kapısı'na yazılacak olay!', 'Yok yok. Zaman'a kesin yazarız artık bunu!' yorumlarını duymalıydınız! (Hâlâ bilmiyorlar, Zaman(ı) gelince öğrenecekler:)

 

Hacer, Aydın (18.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Timur'un filleri

 

Başkurdistan'da 7 kişi gerçekten sofranın "hakkını veren" bir ekiptik! Bir gün bir öğretmenin evine iftara gittik. Yemekler sofraya büyük tencerelerle geliyordu.

Ev sahibi de çaktırmadan gülüyordu. Hayırdır abi deyince anlattı. Bir önceki akşam başka bir öğretmen abi 10 kişilik yemek hazırlamış davet etmiş ama kimse gelmemiş. Yenge söylenmeye başlamış yemekler kalacak diye. Abinin aklına bizim ekip gelmiş ama sadece üçümüze ulaşabilmiş. On kişilik yemeği yemişler, hâlâ mutfağa doğru bakıyorlarmış! Ertesi gün yenge bizim abinin eşini uyarıyormuş: "Aman gardaş, 3 kişi 10 kişilik yemeği yedi, ona göre hazırlan!" demiş. Yemeklerin neden büyük tencerelerle geldiğini o zaman anladık. Adımız Timur un fillerine çıktı!

 

İsmail Işık (ZAMAN-18.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Suyla iftar

 

Liseden 2 arkadaşla Adana iftar çadırına gidelim dedik. Tam ezan vakti 'yer kalmadı' denildi.

Aç kalmıştık. Öylece başımız yerde, gözler buğulu, karnımızı suyla doyurmak için camiye gidiyorduk ki, bir pikap kornasına basa basa geliyordu. Pikapta kasalarla lahmacun vardı! Benim güzel Rabbim, zor durumda kalan kullarına bir hayırsever vesilesiyle iftarımızı yapmayı nasip eyledi.

 

Oktay Akbulut (ZAMAN-18.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

İstemiyordum ama...

 

14 yaşındayım. Annem evimize ablaları davet etmişti. Onlarla birlikte iftar yapacaktık. Aslında ilk başta hiç de istememiştim.

Ama eve geldiler. Liseli ve üniversiteli ablalar Türkiye'nin dört bir yanından gelmişlerdi. Muşlusu, Mardinlisi, o kadar güzel bir ortamdı ki. Hayatımda geçirdiğim en güzel iftardı. Onlara hizmet etmek o kadar zevkliydi ki. Allah'ım herkese böyle bereketli sofralar nasip etsin.

 

Dilek Şirin, İzmir (ZAMAN-20.09.2008)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...