Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Hâcegân

Yara

Recommended Posts

Yara

Yaşayan bilir… Bunun için içerisinde bulunduğumuz cemiyetin hücrelerine kadar mıhlanmış mahiyetlerini çok iyi sindirmemiz gerek. Bu vaziyet, cemiyetin gözü önünde arz-ı endam edenler için daha bir böyledir. Toprağın derinliklerine kök salmış mukaddes ağacımızın en uç noktasındaki yapraklarına asılı ve eğreti duran yemişler, ne kadar bizdendir? Politikacıları, sanatçıları, âlimleri birde bu gözle süzmek gerekir.

 

Hele sanatçılar, hele onlar… Her zaman tefekküre dalmışımdır; Bizi kendine itaat ettiren bu sistem bir ahlak getirmiş midir? Daha da önemlisi bize bir vaadi var mıdır, bu nizamın? Vaat… Cennet yahut Cehennem… Bir insanın, hayat dediği zanla yaşadığı şu dünyada, yaptıklarını mizana vuracağı ve az çok karşılığını görür gibi olduğu bir vuslatı veyahut bir korkusu yoksa, artık o insanı dizginleyecek beşeri bir nizam, köklerle bağlantısını koparmış bir felsefe var mıdır? Elbette yoktur ve olmadığını da bedahet halinde görüyoruz ve seziyoruz ki, topyekûn davamızın anahtarı bir an olsun ateşi sönmeyen o ulvi vuslatta ve dosdoğru yoldan saptırmaya mecal bırakmayan o hikmetli korkuda.

 

Rahman ismi hürmetine yaşayabildiğimiz şu dünyanın geçici nimetlerinin bize anlattığı hakikati hücrelerimize sindiremediğimizden, Allah’ın, Rahim isminin gerçek üstü gerçek mahiyetini zihnimizin, daha doğru bir ifadeyle fıtratımızın derinliklerinden gün yüzüne çıkaramıyoruz. Üflediği ruhla eşyalar üzerindeki tasarruf hakkını insana veren Mevla’m, kâinat ölçülerini de şaşmaz bir nizam çizgisinde kurmuştur. Ancak beşer, köklerle bağı olmayan fani ideolojilerle ve aklın önderliğinde, bin bir türlü yol ayrımını gösteren tabelalardan en doğrusunu bulabileceğini sandı. Bir lahzacık aldığımız nefesi bile Hüda’ya borçluyken, ne hazindir ki, O’nun her fikrin, her teşebbüsün üstünde nizamını vicdanlara ve camilere hapsediyoruz. İşte tam burası çıkmaz sokak veyahut fasit daire ve ne yaman çelişki…

 

Umumide dünyanın, hususide yurdumun vaziyeti bu minval üzere olduğu içindir ki, ahlak yerini etik ölçülere bıraktı ve bu ölçüler muhtevasında fıtratımıza uygun ahlaki ölçüleri yerleştirebileceğimiz bir yer bulamıyoruz. Günümüzün ahlak yoksunu etik insanlar, kanıtımız…

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kavramlar, Kavramlar, Kavramlar…

 

 

Kavramlar, kavramlar, kavramlar… Son iki yüz yıldır başımıza musallat olan kavramlar… Ruhi muhtevasına vasıl olamadığımız ancak, satıh üstü satıh bir bilgi seviyesinde anladığımız kavramlar… Tanzimat’tan beri başımıza musallat olan hangi kavramın içini doldurabildik? Ah üstün çile ve tefekkür…

 

İşte bu kavramlardan biri de, Milliyet… Sadece bir kelime…

 

Üstat necip Fazıl’ın tabiri aynen şöyle:

 

Milliyet, ruh birliği keyfiyetine ait İslami bir mefhumdur.

 

Milliyet ırki mi, ruhi mi?

 

Açalım;

 

Kavram olarak Milliyet, ırk temeline mi, ruh birliğine mi dayalı?

 

Suratlara hakikat diye çarpmak gerekir ki, milliyet, ruh birliğine dayalı bir mefhumdur ve ‘Osmanlı’daki karşılığı ‘Ümmet’ bilincidir.

 

Elbette ki biz, toprağı, milleti, kültürü olan bir devletiz. Ancak bütün bu değerler, bir üst kimliğin kendi aralarındaki farklılıklarıdır. Kaldı ki Müslümanlar bu üst kimliğe, hiçbir zerresini feda etmeyecek şekilde bağlıdır.

 

Farklı farklı kavimlerdeniz ancak, bir milletiz. Türk, Arap, Kürt, Laz… Bu kavimleri Tevhit potası altında erittiğinizde bir millet doğar. İslam Milleti…

 

Bizdeki çeyrek aydınların kullandığı bu kavram, böylesi ham yobazların dünyasına ‘Fransız İhtilali’nden sonra girdi ve aslıyla bize ait olan millet kavramını ırki sığlığına kadar düşürdüler. Üstelik batılıların öz bünyelerine has çilesini anlamadan…

 

Hâsılı;

 

Batıyı ve onu bugünlere getiren dönemlerini, Amerika’yı ve başıboşluğunu, Rusya’yı, Orta Asya’ı, Arap yarım adasını, uzak doğuyu, topyekûn dünyayı anlayıp, kendimize ait çözümü yine kendimizde aramalıyız. Öz cevherimizi koruyarak çürümüş sorunlarımıza çare arayacak iktisadi, içtimai, ferdi, ahlaki değerlerimizi öz köküne bağlıyan muhasebe ve murakabeye girişmeliyiz.

 

Topyekûn zaman ve mekânı kapsayan, maddeyi nakış nakış işlememizi ve ona hâkim olmamızı isteyen, maddeye mana elbisesini giydirip, ötelerden haber veren, ırkımıza, rengimize, zenginliğimize, fakirliğimize göre değil, kalplerimize göre hüküm veren bir dinin bağlılarıyız. Mademki böylesine bir mefkûrenin bağlılarıyız; o zaman hayatımıza giren bütün kavram ve eylemlere İslam elbisesini giydirmeliyiz.

 

Son söz Üstat Necip Fazıl’dan:

 

Tanzimat hamlesi, batının madde dünyası üzerindeki nakışlarını, bu nakışları vücuda getiren ruhtan ve onun oluş seyrinden habersiz, sığların sığı bir hareketti; ve dünyalar arası hiçbir muhasebe ve murakabeye girişmediği için, ideal getirici olmak şöyle dursun, ideal götürücü, mevcut ve pörsük ideali büsbütün kaybettirici oldu.’

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...