mukarrabin 103 Report post Posted November 6, 2008 Papaz kılığına bürünen bir müslüman camiye girer... Vakit akşam namazı vaktidir... Müslüman papaz(!) cemaatin şaşkın bakışları arasında mihraba doğru ilerler. Cemaat, papaz kıyafetleri ile mihraba doğru ilerleyen adamı görmenin şaşkınlığını kısa bir sürede atar. Birkaç saniyelik şaşkınlığın ardından kendilerine gelen cemaat tam Papaz'a(!) müdahele edecektir ki; müslüman Papaz'ın(!) müezzin olan arkadaşı oturduğu 'müezzin mahfili'nde ayağa kalkar ve kâmet getirmeye başlar. Cemaatte tekrar bir şaşkınlık... Müezzin efendi; onca yıldır tanıdıkları, bildikleri Müezzin Efendi kâmet getirmektedir... Cemaatte müthiş bir afallama... Ve nihayet kâmet bitince Papaz(!) Efendi cemaatin hayret dolu bakışları arasında, safların sıkı ve düzgün olmasını rica eder ve namaz kıldırmak için "Allahuekber" der... Ama artık cemaatin içinden birisinin (yalnızca birisinin) daha fazla dayanacak hali kalmamıştır. Şaşkınlık hissinin eşlik ettiği öfkeli bir ses tonu ile kolundan kavradığı Papaz(!) Efendi'ye: "Ya hû be adam!... Sen deli misin?... Nasıl olur da bize namaz kıldırmaya kalkarsın? Bu ne cür'et?..." der. Zaten bunu duymayı arzu eden Papaz(!) Efendi yüzünde hafif ve de görebilenler için acı bir tebessüm hâli ile sâkin sâkin cevap verir: "Niyeymiş canım!... Hem senin memleketinde kim kendi işi ile meşgul oluyor ki!..." Mayıs 2008 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ali NFK 8 Report post Posted June 20, 2009 Çok güzel bir hikaye gönüldaş. Bayıldım :D Selametle... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Murat Aydın 9 Report post Posted June 20, 2009 Çok güzel bir hikaye gönüldaş. Bayıldım :DSelametle... +1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
mukarrabin 103 Report post Posted July 1, 2009 Aşk Dinine Mensubuz!... Seyahati esnasında yolu Bağdat`a düşen âlimin biri, şehirde bir kalabalığın olduğunu görür. Merak edip sorunca bir âşığın vefat ettiğini ve tüm şehir halkının da onu defnetmek için mezarlığa doğru yola koyulduğunu öğrenir. İçinden: "Onca seveni olduğuna göre iyi bir adammış. Ben de hiç değilse cenaze namazına katılayım. Zaten bir işim de yok şimdilik..." der ve insanların arasına karışarak yürümeye başlar... Halk ile beraber kabristana kadar yürüyen âlim bir kenara çekilir ve namazı beklemeye koyulur... Ama mevtanın cenaze namazının kılınmadan kabrine defnedildiğini görünce şaşırır, hayret içinde yine kendi kendine konuşur: Görünüşlerine bakılırsa bunlar müslüman kimseler. Halleri, tavırları, konuşmaları... Ama bu nasıl bir iş?... Namazı kılınmadan bir ölü defnedilmez ki!... İşin içinden bir başına çıkamayan âlim, iki adım ötesinde mahzun bir eda ile defin işlemini izleyen adama yaklaşarak: -Afedersiniz!... Sizin âdetlerinize biraz yabancı kaldım. Ölünün namazını kılmadan, onu defnettiniz. Cahilliğime verin ama siz hangi dine mensubsunuz?... diye sormaktan kendini alamaz. Gözleri yaş, gönlü gam ile dolu adam âlime acır gözlerle bakarak: -Biz aşk dinine mensubuz ey ihtiyar!... Bizim âdetlerimiz içinde âşıkların cenaze namazını kılmak yoktur..." der ve ekler: -Zîra cenaze namazı ölüler hakkında mevzubahistir... Ankara, Mayıs 2008 Quote Share this post Link to post Share on other sites
furkan-NFK 4 Report post Posted July 1, 2009 çok hoş olmuş yüreğinize sağlık selametle Quote Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted July 1, 2009 ''-Biz aşk dinine mensubuz ey ihtiyar!... Bizim âdetlerimiz içinde âşıkların cenaze namazını kılmak yoktur..." Bilmem ki nasıl anlamalı?.. Evet, bu bir hikaye ama, şeriatı elden bırakmamak gerekir... Ruha bile kalıp vardır. Yahu cenaze namazı bir görevdir. Şehitler de, hem de mukaddes Kuran sözleriyle sabittir, ölmez... Ama, cenaze namazları kılınır. Peygamber Efendimizden daha aşık bir insan var mı? Cenaze namazı kılınmadı mı, aceb? Her neyse... Hikayenin kaynağını merak ettim? Hallacı Mansur'u da hatırlatmak isterim! Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted July 1, 2009 -Biz aşk dinine mensubuz ey ihtiyar!... Bizim âdetlerimiz içinde âşıkların cenaze namazını kılmak yoktur..." der ve ekler: -Zîra cenaze namazı ölüler hakkında mevzubahistir... Hümanistlerin ayakta alkışlayacağı bir hikaye... lakin biz şeriatin askerleriyiz.... her ne kadar gönlümüze daha çok nefsimize hoş görünsede.. kalbimizin tebessüm etmesine yol açsada.. şeriata aykırı hiç bir iş güzel değildir vesselam!!!! Quote Share this post Link to post Share on other sites
mukarrabin 103 Report post Posted July 1, 2009 Güzel insanlar, Allah sizleri bir ömür hududunun dışına çıkanlardan eylemesin... Hassasiyetiniz için de teşekkürler... Evet haklısınız, hem şeriat da zahire hükmeder... Ya tasavvuf... O ise batına... Şeriatsız tasavvufun düşünülmesi dahi abesle iştigaldir kaldı ki bahsi konuşulsun... Varlığın Sahibine varmayı biricik amaç olarak gören terbiye okullarının, tarikatların; Kuran ve Sünnet menşeli olduğu da malum... Hayır, diyenler desin dursun... Tasavvuf yani aşk yolu... Ve elbet en sırlı geçitlerden bir geçit... Ve âşık; kalbi sırlar otağı, ölmeyen diri... Ne diyordu Yûnus: Ölen hayvan imiş, Âşıklar ölmez.. Âşıkların ölümsüzlüğünde hem fikir isek geçelim hikayeye (takıldığınız noktaya)... Kardeşler, cenaze namazı biliyorsunuz ya 'farz-ı kifaye'dir ya hu!... İçin dışına, özün kabuğuna bakan âlim görmemişse de elbet aşk ile onun cenaze namazını kılanlar olmuştur... Şüpheniz olmasın... Muhabbetle... Vesselam... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted July 1, 2009 Elbette ki farz ı kifaye olduğundan defn işini halledenler sorumlu değildir namazdan... lakin kendimden biliyorum... bu tarz konulara yeni karışanlar böyle hikayelerden etkilenip.. nefsine fena kanmakta... hatta fıkhı unutmakta... her fıkıh meselesinde... velilerin hallerini düstur edinmekte... ki velilerin bazı halleri şeriata aykırı bile olsa onlar mesul değillerdir... çünkü o anlaarda kendilerinde olmazlar.... eğilmek istediğimiz mesele buydu... önce olayın şeri boyutunu öğrenmek sonra aşki boyutuna inmek... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted July 1, 2009 Dur bem de şimdi Yunus şiiri ile başlayayım: ''Evvel kapı şeriat emr ü nehyi bildirir Yuya günahlarını her bir Kur’an hecesi İkncisi tarikat kulluğa bel bağlaya Yolu doğru varana yarlıgaya hocası Üçüncüsü marifet can gözün gönül açar Bak mana sarayına Arş’a değin yücesi Dördüncüsü hakikat ere eksik bakmaya Bayram ola gündüzü Kadir ola gecesi Bu şeriat güç olur tarikat yokuş olur Marifet sarplık durur hakikattır yücesi '' Güzel insan, e bu şiirin de keskin bir açıklıkla ifade ettiği mevzuuda beraberiz. Benim de istediğim buydu... Hikayenin anlattığı Aşığın cenazesinin (''İçin dışına, özün kabuğuna bakan'' alim görmemişse de) kılındığından benim de şüphem yok. Hikayeye gelince: ''-Biz aşk dinine mensubuz ey ihtiyar!... Bizim âdetlerimiz içinde âşıkların cenaze namazını kılmak yoktur..." Evet, bunları ağlayarak söyleyeni alim görüyor. Ve alimin gördüğü adam cenaze namazını kılmıyor. Farz-ı kifaye diye kılmasa, tamam... ''Cenaze namazını kılmak yoktur...'' diyor... Batın ile zahirin beraberce gitmesi gerek... Ha ben devenin iğne deliğinden geçeceğine de inanırım, mesela!.. Güzel insan, hikayenin arkasındaki niyet temiz. Hani senin de asıl anlatmak istediğini çok iyi anladım: Ölümsüzlük şerbeti... Ha bir farkla ki, sen düğünsüz gönderdin aşığı... ''Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..'' Quote Share this post Link to post Share on other sites
mukarrabin 103 Report post Posted July 1, 2009 :D Yok o da vardı ama her şeyi söyler, yazarsak insana ne kalır?... Şu âşıka gelince hani namazdan ziyade yas ile meşgul olana... Büyük velilerden Yahya bin Muaz Hazretlerinin bir sözü ile bağlayalım onu da. Diyor ki büyük veli: -Eğer cehennemi bana bağışlasalar, hiçbir âşıkı yakmam. Çünkü zâten aşk âşıkı yüz defa yakmıştır. Bu sözleri işiten biri hayret ve merak içinde sorar: -Şayet bir âşıkın bir sürü cürmü olsa da mı? Veli cevap verir: -Evet öyle! Zira o cürüm ihtiyarî olarak vâki olmamıştır, çünkü âşıkların işi ihtiyarî değildir. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted July 1, 2009 ''Cenaze namazını kılmak yoktur...'' işte bundan bahsediyorum bende... elbette ki sözün ardı bizim bakmaya bile tahammül edemeyeceğmiz bir boyut... lakin sözün yanında yahut hikayenin ardından veliler ve aşk boyutunun bilinen buuttan olmadığını bildirilmesi eksik kalmış... işte o cümle bazılarının anlamasına giran gelir ki: hz Mevlana'nın, kendinde olmak küfür, kendinden geçmek iman.. sözünün tesiriyle kendisini kafir sanıp, ne yapması gerektiğini soranları da biliyorum... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted July 1, 2009 :D Yok o da vardı ama her şeyi söyler, yazarsak insana ne kalır?... Şu âşıka gelince hani namazdan ziyade yas ile meşgul olana... Büyük velilerden Yahya bin Muaz Hazretlerinin bir sözü ile bağlayalım onu da. Diyor ki büyük veli: -Eğer cehennemi bana bağışlasalar, hiçbir âşıkı yakmam. Çünkü zâten aşk âşıkı yüz defa yakmıştır. Bu sözleri işiten biri hayret ve merak içinde sorar: -Şayet bir âşıkın bir sürü cürmü olsa da mı? Veli cevap verir: -Evet öyle! Zira o cürüm ihtiyarî olarak vâki olmamıştır, çünkü âşıkların işi ihtiyarî değildir. Eyvallah... :D Quote Share this post Link to post Share on other sites