Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mukarrabin

Manzara

Recommended Posts

Papaz kılığına bürünen bir müslüman camiye girer... Vakit akşam namazı vaktidir... Müslüman papaz(!) cemaatin şaşkın bakışları arasında mihraba doğru ilerler. Cemaat, papaz kıyafetleri ile mihraba doğru ilerleyen adamı görmenin şaşkınlığını kısa bir sürede atar. Birkaç saniyelik şaşkınlığın ardından kendilerine gelen cemaat tam Papaz'a(!) müdahele edecektir ki; müslüman Papaz'ın(!) müezzin olan arkadaşı oturduğu 'müezzin mahfili'nde ayağa kalkar ve kâmet getirmeye başlar. Cemaatte tekrar bir şaşkınlık... Müezzin efendi; onca yıldır tanıdıkları, bildikleri Müezzin Efendi kâmet getirmektedir... Cemaatte müthiş bir afallama... Ve nihayet kâmet bitince Papaz(!) Efendi cemaatin hayret dolu bakışları arasında, safların sıkı ve düzgün olmasını rica eder ve namaz kıldırmak için "Allahuekber" der... Ama artık cemaatin içinden birisinin (yalnızca birisinin) daha fazla dayanacak hali kalmamıştır. Şaşkınlık hissinin eşlik ettiği öfkeli bir ses tonu ile kolundan kavradığı Papaz(!) Efendi'ye:

 

"Ya hû be adam!... Sen deli misin?... Nasıl olur da bize namaz kıldırmaya kalkarsın? Bu ne cür'et?..." der. Zaten bunu duymayı arzu eden Papaz(!) Efendi yüzünde hafif ve de görebilenler için acı bir tebessüm hâli ile sâkin sâkin cevap verir:

 

"Niyeymiş canım!... Hem senin memleketinde kim kendi işi ile meşgul oluyor ki!..."

 

Mayıs 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok güzel bir hikaye gönüldaş. Bayıldım :D

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşk Dinine Mensubuz!...

 

Seyahati esnasında yolu Bağdat`a düşen âlimin biri, şehirde bir kalabalığın olduğunu görür. Merak edip sorunca bir âşığın vefat ettiğini ve tüm şehir halkının da onu defnetmek için mezarlığa doğru yola koyulduğunu öğrenir. İçinden: "Onca seveni olduğuna göre iyi bir adammış. Ben de hiç değilse cenaze namazına katılayım. Zaten bir işim de yok şimdilik..." der ve insanların arasına karışarak yürümeye başlar...

 

Halk ile beraber kabristana kadar yürüyen âlim bir kenara çekilir ve namazı beklemeye koyulur... Ama mevtanın cenaze namazının kılınmadan kabrine defnedildiğini görünce şaşırır, hayret içinde yine kendi kendine konuşur:

 

Görünüşlerine bakılırsa bunlar müslüman kimseler. Halleri, tavırları, konuşmaları... Ama bu nasıl bir iş?... Namazı kılınmadan bir ölü defnedilmez ki!...

 

İşin içinden bir başına çıkamayan âlim, iki adım ötesinde mahzun bir eda ile defin işlemini izleyen adama yaklaşarak:

-Afedersiniz!... Sizin âdetlerinize biraz yabancı kaldım. Ölünün namazını kılmadan, onu defnettiniz. Cahilliğime verin ama siz hangi dine mensubsunuz?... diye sormaktan kendini alamaz. Gözleri yaş, gönlü gam ile dolu adam âlime acır gözlerle bakarak:

-Biz aşk dinine mensubuz ey ihtiyar!... Bizim âdetlerimiz içinde âşıkların cenaze namazını kılmak yoktur..." der ve ekler:

-Zîra cenaze namazı ölüler hakkında mevzubahistir...

 

 

 

Ankara, Mayıs 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites

''-Biz aşk dinine mensubuz ey ihtiyar!... Bizim âdetlerimiz içinde âşıkların cenaze namazını kılmak yoktur..."

 

Bilmem ki nasıl anlamalı?..

Evet, bu bir hikaye ama, şeriatı elden bırakmamak gerekir... Ruha bile kalıp vardır. Yahu cenaze namazı bir görevdir. Şehitler de, hem de mukaddes Kuran sözleriyle sabittir, ölmez... Ama, cenaze namazları kılınır. Peygamber Efendimizden daha aşık bir insan var mı? Cenaze namazı kılınmadı mı, aceb?

 

Her neyse... Hikayenin kaynağını merak ettim?

Hallacı Mansur'u da hatırlatmak isterim!

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Biz aşk dinine mensubuz ey ihtiyar!... Bizim âdetlerimiz içinde âşıkların cenaze namazını kılmak yoktur..." der ve ekler:

-Zîra cenaze namazı ölüler hakkında mevzubahistir...

 

Hümanistlerin ayakta alkışlayacağı bir hikaye... lakin biz şeriatin askerleriyiz.... her ne kadar gönlümüze daha çok nefsimize hoş görünsede.. kalbimizin tebessüm etmesine yol açsada.. şeriata aykırı hiç bir iş güzel değildir vesselam!!!!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güzel insanlar, Allah sizleri bir ömür hududunun dışına çıkanlardan eylemesin...

Hassasiyetiniz için de teşekkürler...

 

Evet haklısınız, hem şeriat da zahire hükmeder...

Ya tasavvuf...

O ise batına...

Şeriatsız tasavvufun düşünülmesi dahi abesle iştigaldir kaldı ki bahsi konuşulsun...

Varlığın Sahibine varmayı biricik amaç olarak gören terbiye okullarının, tarikatların; Kuran ve Sünnet menşeli olduğu da malum...

Hayır, diyenler desin dursun...

 

Tasavvuf yani aşk yolu...

Ve elbet en sırlı geçitlerden bir geçit...

Ve âşık; kalbi sırlar otağı, ölmeyen diri...

Ne diyordu Yûnus:

 

Ölen hayvan imiş,

Âşıklar ölmez..

 

Âşıkların ölümsüzlüğünde hem fikir isek geçelim hikayeye (takıldığınız noktaya)...

Kardeşler, cenaze namazı biliyorsunuz ya 'farz-ı kifaye'dir ya hu!...

İçin dışına, özün kabuğuna bakan âlim görmemişse de elbet aşk ile onun cenaze namazını kılanlar olmuştur...

Şüpheniz olmasın...

Muhabbetle...

Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Elbette ki farz ı kifaye olduğundan defn işini halledenler sorumlu değildir namazdan...

 

lakin kendimden biliyorum... bu tarz konulara yeni karışanlar böyle hikayelerden etkilenip.. nefsine fena kanmakta... hatta fıkhı unutmakta... her fıkıh meselesinde... velilerin hallerini düstur edinmekte... ki velilerin bazı halleri şeriata aykırı bile olsa onlar mesul değillerdir... çünkü o anlaarda kendilerinde olmazlar....

 

eğilmek istediğimiz mesele buydu... önce olayın şeri boyutunu öğrenmek sonra aşki boyutuna inmek...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dur bem de şimdi Yunus şiiri ile başlayayım:

 

''Evvel kapı şeriat emr ü nehyi bildirir

Yuya günahlarını her bir Kur’an hecesi

 

İkncisi tarikat kulluğa bel bağlaya

Yolu doğru varana yarlıgaya hocası

 

Üçüncüsü marifet can gözün gönül açar

Bak mana sarayına Arş’a değin yücesi

 

Dördüncüsü hakikat ere eksik bakmaya

Bayram ola gündüzü Kadir ola gecesi

 

Bu şeriat güç olur tarikat yokuş olur

Marifet sarplık durur hakikattır yücesi ''

Güzel insan, e bu şiirin de keskin bir açıklıkla ifade ettiği mevzuuda beraberiz. Benim de istediğim buydu...

Hikayenin anlattığı Aşığın cenazesinin (''İçin dışına, özün kabuğuna bakan'' alim görmemişse de) kılındığından benim de şüphem yok.

Hikayeye gelince:

''-Biz aşk dinine mensubuz ey ihtiyar!... Bizim âdetlerimiz içinde âşıkların cenaze namazını kılmak yoktur..."

Evet, bunları ağlayarak söyleyeni alim görüyor. Ve alimin gördüğü adam cenaze namazını kılmıyor. Farz-ı kifaye diye kılmasa, tamam... ''Cenaze namazını kılmak yoktur...'' diyor...

Batın ile zahirin beraberce gitmesi gerek...

Ha ben devenin iğne deliğinden geçeceğine de inanırım, mesela!..

Güzel insan, hikayenin arkasındaki niyet temiz. Hani senin de asıl anlatmak istediğini çok iyi anladım: Ölümsüzlük şerbeti... Ha bir farkla ki, sen düğünsüz gönderdin aşığı...

 

''Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;

Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..''

Share this post


Link to post
Share on other sites

:D

Yok o da vardı ama her şeyi söyler, yazarsak insana ne kalır?...

Şu âşıka gelince hani namazdan ziyade yas ile meşgul olana...

Büyük velilerden Yahya bin Muaz Hazretlerinin bir sözü ile bağlayalım onu da. Diyor ki büyük veli:

-Eğer cehennemi bana bağışlasalar, hiçbir âşıkı yakmam. Çünkü zâten aşk âşıkı yüz defa yakmıştır. Bu sözleri işiten biri hayret ve merak içinde sorar:

-Şayet bir âşıkın bir sürü cürmü olsa da mı? Veli cevap verir:

-Evet öyle! Zira o cürüm ihtiyarî olarak vâki olmamıştır, çünkü âşıkların işi ihtiyarî değildir.

Share this post


Link to post
Share on other sites
''Cenaze namazını kılmak yoktur...''

 

işte bundan bahsediyorum bende... elbette ki sözün ardı bizim bakmaya bile tahammül edemeyeceğmiz bir boyut... lakin sözün yanında yahut hikayenin ardından veliler ve aşk boyutunun bilinen buuttan olmadığını bildirilmesi eksik kalmış... işte o cümle bazılarının anlamasına giran gelir ki:

 

hz Mevlana'nın, kendinde olmak küfür, kendinden geçmek iman.. sözünün tesiriyle kendisini kafir sanıp, ne yapması gerektiğini soranları da biliyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites
:D

Yok o da vardı ama her şeyi söyler, yazarsak insana ne kalır?...

Şu âşıka gelince hani namazdan ziyade yas ile meşgul olana...

Büyük velilerden Yahya bin Muaz Hazretlerinin bir sözü ile bağlayalım onu da. Diyor ki büyük veli:

-Eğer cehennemi bana bağışlasalar, hiçbir âşıkı yakmam. Çünkü zâten aşk âşıkı yüz defa yakmıştır. Bu sözleri işiten biri hayret ve merak içinde sorar:

-Şayet bir âşıkın bir sürü cürmü olsa da mı? Veli cevap verir:

-Evet öyle! Zira o cürüm ihtiyarî olarak vâki olmamıştır, çünkü âşıkların işi ihtiyarî değildir.

 

Eyvallah... :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...