Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Suffiyun

Ermenilerden Özür Diliyorlar

Recommended Posts

http://www.ozurdiliyoruz.com/

Bir grup aydın( : ) ermeni soykırımı( : ) için ermenilerden özür dilemek amaçlı web sitesine destek veriyormuş..

 

Yayınladıkları bildiri şu :

 

1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor.

Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.

 

Listede kimler yok ki ?

 

Adalet Ağaoğlu

Ali Bayramoğlu

Alper Görmüş

Ayhan Bilgen

Baskın Oran

Cengiz Çandar

Cezmi Ersöz

Ece Temelkuran

Enis Batur

Hasan Cemal

Hüseyin Hatemi

İhsan Dağı

Kezban Hatemi

Lale Mansur

Leyla İpekçi

Mine G. Kırıkkanat

Murat Belge

Murathan Mungan

Nedim Gürsel

Oral Çalışlar

Perihan Mağden

Yasemin Çongar

Yavuz Bingöl

 

bunlar bir kısmı, pek çok isim var sitede..

 

:) hepsi ermenilerden ilginç isimler çıktı..

Şu şia islamcılarımız,hatemiler falan..

Mazlum-der eski genel başkanı,Ayhan Bilgen (aynı zamanda pkk yayın organı özgür gündem eski yazarı)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bazılarını düşününce ilginç sonuçlar çıkıyor.

 

Mesela Ali Bayramoğlu, mütedeyyin kesimin okuduğu Yenişafak gazetesi yazarı. Gerçi bu onun ilk vukuatı değil, daha önce de Orhan Pamuk ve Ethen Mahçupyan’ı müdafa etmişliği var.

 

Alper Görmüş, şu meşhur nokta dergisi ile adını sıkça duyduğumuz aslan yürekli demokrat gazeteci.. Vaktinde Yenişafak’ta Kürşat Bumin ile birlikte Kronik Medya bölümünü hazırlıyorlardı.

 

Ayhan Bilgen, meşhur Mazlum-Der eski genel başkanı abimiz. Bir zamanlar pkk nın yayın organı özgür gündemde yazmışlığı var.

 

Baskın Oran, öğretim üyesi. Hrant Dink’in gazetesi olan Agos’ta ve Radikal’de yazıyor. M.K Adlı Çocuğun Tehcir Anıları adlı bir kitabı var.

 

Cengiz Çandar, eski militan komunist yeni liberal gazeteci abimiz. Radikal’de yazıyor.

 

Cezmi Ersöz, Cumhuriyet, Aydınlık ve pkk yayın organı Özgür Gündem gazetelerinde yazmış olan kişi.

 

Ece Temelkuran’dan hiç bahsetmeye gerek yok, din düşmanı ateistin teki kendisi.

 

Hasan Cemal malum, Milliyet gazetesi yazarı aydın kişi.

 

İlginç isimler devam ediyor..

 

Hüseyin Hatemi, İslam hukukçusu. Zaman, Milli Gazete, Mavera, Yenişafak gibi yayın organlarında yazdı. Ailesi farstır. Şii eğilimli bir zât. Ali Şeriati üzerine bir kitabı var.

 

İhsan Dağı, Zaman gazetesi yazarı.

 

Kezban Hatemi, Hüseyin Hatemi’nin eşi. Avukat. Televizyon ekranlarında sıkça rastlanan isimlerden.

 

Mine G.Kırıkkanat, evrimci gazeteci.

 

Ve kıymetli sanatçımız Yavuz Bingöl. Her fırsatta ermeniciliğini gerek albümlerinde gerek medyada dillendiren ses.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Millet-i sıddıka dediğimiz ermeniler, itilaf devletleriyle bir olup bizi sırtımızdan vurmadı mı ?

 

Azerbaycan’da binlerce müslüman türkü, Karabağ’da katletmediler mi ? Hocalı katliamından niye hiç bahseden yok ?

 

Tarihi bir iftira ve Türk milletine hakaret olan ermeni soykırımı safsatasını kimler desteklemiş, iyice görün. Hepsi ermenileri, vatan hainlerini, sorosçuları, abantçıları tanıyın.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Suffiyun "Biraz daha gözlerimizi açalım"

 

Listede asala isimli terör örgütü tarafından öldürülmüş bir büyükelçimizin adı var.İlginç değil mi?Havada kötü oynanan bir oyunun sahneleri var.

 

Dikkat edelim birileri büyük bir oyun oynuyor.Çıkıp bir yerlerde evet ben özür diliyorum bahtsızlığına düşmüşlerin haricinde lütfen yazılan isimlere körü körüne kızmayalım.Çünkü hiç haberi bile olmadığı halde listede adı yazılan masum insanlar da var..

 

Ve haberlerde takip ettiğimiz kadarıyla böyle bir olaydan haberi olmadığı halde adı o listede olan insanlardan dava açmak isteyenlerin de olduğu söyleniyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dilesinler bakalım.

 

Ermenilerden aldıkları ışıklarla daha çok aydınlaşır, entellektüellik seviyeleri o aldıkları ışıklar sayesinde en üst seviyeye çıkar.

 

Özür dilemek erdem diyordu geçen biri bir kanalda.

 

Tabiki erdem, ama bu şekilde değil!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sufiyun, orada verdiğin isimlerin, Ermenilerden özür dilediğine inanmıyorum. Yusuf Halaçoğlu'nun ismini bile yazmışlar. Aşağılık adamın biri çıkar sevmediği birini karalamak için onun ismiyle özür diler ve olur biter.

 

Işığa Doğru da evvelden belirtmiş. Art niyetli kişiler masum insanları karalayabilir. Derviş kardeşim de galeyana gelmiş. Sevgili derviş, onların özür dileyip dilemediklerini bilemiyoruz. Kuvvetle ihtimal özür falan dilememişlerdir.

 

Listeye göz attım. Bir sürü Van ve doğu illerinden özür dileyen adamlar var. Bunların derdi Türk milletiyle ve Türk devletiyle... Hele Van'dan özür dileyenleri görünce sinirlerim kat kat artıyor. Gerizakalı herifler Van'da zülm etmedikleri aile mi var? Kinleri o kadar gözlerini bürümüş ki hakikati inkar edip, şerefsizlik yapmayı reva görüyorlar.

 

Sözlerim oraya imza atanlara... Kürt kardeşlerime kesinlikle art niyetli bir düşüncem ve cümlem yok.

 

Kırım'da 15 dakikada vagonlara sığıştırılıp öldürülen yüzbinlerce Türk'ü neden kimse söylemiyor.

 

Hocalı katliamı...

 

Ahıska Türkleri...

 

Rusların, komünizmle beraber getirdikleri vahşetle öldürülen milyonlarca Türk'ten neden kimse bahsetmiyor.

 

Ermeniler'in ilk başbakanı 'Batılı devletlerin oyununa geldiklerini ve tehciri hak ettiklerini' söylüyor.

 

Bize düşman ülkelerin oyununa gelen beyinsizlere ne demeli?

 

Bir yazı da okumuştum. Amerikalılar tehcir edilen Ermeniler'e yardım göndermiş. Bizde Suriye de bulunan Ermeniler'e yardımları ulaştırmışız. Hem de hepsine. Bunu inkar etmek neye sığar? Soykırım yapacak olsaydık yardımları ulaştırır mıydık?

 

Obama çıkmış, Türkler artık bunu (sözde soykırım) kabul etmeli diyor.

 

Ermeni soykırımını kabul eden Fransa'nın cumhurbaşkanı Sarkozy'e Cezayirde katledilen milyonlarca insan hakkında soru sorulunca <<Dedelerimizin yaptığığından biz sorumlu değiliz>> diyor.

 

Maksatları gayet açık, Ermeniler katledildi Doğu'daki iller Ermeniler'in hakkı... Türkiye'yi güçsüz bulunca onları kullanır ve sömürmeye devam ederiz diyorlar.

 

Medeni (!) Batı'nın gerçek yüzünü herkes görmeli...

 

Batılılar üniversitelerinde; Türkiyede ki cemaatler, etnik gruplar, inanışlar, sosyolojik yapı vesaire hakkında öğrencilerine, uzmanlarına tez hazırlatıyorlar.

 

Bu ülkede doğumuş, büyümüş insan da gidip orada özür dileme şerefine (!) nail oluyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben Van'lıyım arkadaşlar bunu diyen şerefsizlerin kanı bozuktur. Van da soyu sopu belli olan bütün aileler ermenilerin neler yaptığını iyi bilir. Bunlar güya içerdende böyle şeyler yayınlayıp ermenilerin ellerini güçlendirmek istiyorlar.Hepsi satılık(gerçekten imza koyanlar) bunların, amaç memleket ihaneti olunca her taşın altından çıkarlar. Bi ermeni olurlar, bi yahudi, bi osmanlı düşmanı, bi kürtçü, bi islamı bozmaya kalkarlar bi şöle, bi böle amaç aynı bu memlekette mukaddes ne varsa hepsine düşmanlık.

Bu olaylar karşısında eli çolak edasıyla biz görmeden geçin anlayışındaki bütün devlet yöneticileri, brokratlar, sivil toplum örgütleri, kim varsa bütün şehitlerimizin elleri yakasında olsun mahşerde. Kahrolsun zalimler!!!

El insaf bu kadar olmaz yahu. Kim benim memleketimi satmaya, vermeye niyetliyse yada yapanlardan rahatsızlık duymuyorsa bilsin vatan evlatları bitmemiştir hamdolsun. Ama böyle bir durumda cepheden önce Ankara'ya uğramak boynumun borcudur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevgili Eşref, Ermeniler'in zülmu nesilden nesile anlatılmıştır. Bize Ermeniler'in Van da neler yaptığını ayrıntısıyla anlatabilir misin? Tarihin bize söylediğine göre zülmlerinin ulaşmadığı ev kalmamış.

 

Abdülhakim Arvasi Hz'i Van'ın Arvas köyünden Ermeniler'in zülmunden Irak'a kaçmıştır. Yolda yanılmıyorsam 40 dan fazla <<Seyyid>> hayatını kaybetmiş. Peygamber soyundan gelenlere, Allah dostlarına zülmeden bu Ermeniler'e özür dileyen insan, insan mıdır? On binlerce müslümanı katleden bu Ermeniler'den özür dileyen nedir? Nedir? Nedir?

Share this post


Link to post
Share on other sites

bence orda o özürün altına imza atan soyu bozuklarda zaten ermenidir, ama malesef türkiye vatandaşı ve türk gözüküyorlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sufiyun, orada verdiğin isimlerin, Ermenilerden özür dilediğine inanmıyorum. Yusuf Halaçoğlu'nun ismini bile yazmışlar. Aşağılık adamın biri çıkar sevmediği birini karalamak için onun ismiyle özür diler ve olur biter.

 

Bu gibi sitelerden beklenebilir elbette, ama benim mesajımda yazdığım isimler zaten ermenicilik konusunda sicili bulunan insanlar. Dolayısıyla medyada da onlardan herhangi bir yalanlama gelmedi. Tüm listede tanımadığım da çok isim var, ben dikkatimi çeken isimleri yazdım, onlar da inkâr etmediler medyada.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu katillerin yaptığı katliamlar kanıtlarıyla ve şahitleriyle ispat edilmiştir. En yırtıcı hayvanların bile yapmadığı vahşeti bu hayvandan aşağı yaratıklar yapmışlar. Ankaraya giderken yanlışlıkla bindiğim Tiflis otobüsündeki 20 küsur Gürcü kadın Ruslardan bahsederken domuz yada vahşi diye sıfatlar eklemeden edemiyorlardı. 21. yy da medeni(!) rusların en insani hali olan bu hali bir düşünün, birde o zamanki rusları... İşte bu ruslar bile ermeni vahşeti karşısında yer yer "bu kadar da olmaz" diyecek kadar şaşırıyorlar.

Malum olduğu üzere o dönemde ermeniler Van ilimizde de azınlıkta(en büyük azınlık) yaşamaktaydılar. Van'ın ermeniler için çok özel bir önemi vardı. Özellikle Akdamar adası ermeniler için kutsal sayılıyordu. Hem bütün anadoludaki ermeni gücünün yönetim merkezi hem ermenilerin kendilerine has olan hıristiyanlık anlayışının da ruhani merkezi idi. Bu yüzden Van ve Bitlisteki Müslüman Türk nüfusun yok edilmesi gerekiyordu. İlk fırsatta işe başladılar katiller.Yıllar sonra aynı katilliği gene ermenilerin kışkırtmalarıyla zilan olaylarında görüyoruz. Ben size kendi ailemden birinin başına gelenleri annemin ağzından anlatayım.

 

Ecişte(Van gölünün kuzeyinde Van'ın en büyük ilçesi) Ermeni mezaliminden sağ kalmayı Allahın nasip ettikleri Urfaya hatta konyaya kadar göç etmişler. Erkeklerin geneli askerde olduğu için kafilelerin erkek sayısı çok azmış. İşte o kafilelerden biri dedemin babası, Şevket Bey ve ailesinin kafilesiymiş. Ailenin en küçüğü Şevket Bey miş ve 6 kardeşi varmış. Babası ve iki büyük ağebeyi daha ercişteyken öldürülmüşler. 3. büyük ağabeyi o zamanlar 20 li yaşlarda olup cepheye gitmiş. Geriye kalan 3 kardeş ve anneleri Urfaya göç etmişler ta ki Ercişin kurtuluşuna kadar orada kalmışlar. Şevket beyin sağ olan cephedeki en büyük ağebeyi MEHMET cepheden döner.(yada birçok asker hemşehrisi gibi Ercişte olanları duyar ve ailesini kurtarmak için firar eder.) Ercişe girer girmez annesi ve küçük kardeşlerini bulmak için evine gider. Evde kimseyi bulamaz ve dede baba komşuları ermeni bir kadının evine gidip, ne olup bittiğini sorar. Kadın olan biteni az çok anlatıp ailesinin urfa tarafına gittiklerini söyler. Ermeni çetelerinin şehirde olduklarını gece yola çıkması gerektiğini söyleyip yemek yedirme bahanesiyle Mehmedi(aslında Muhammed adı ama malum hassasiyetlerimizden dolayı mehmet yahut memoş deniyor.) eve alır. Nasıl yapmışsa ermeni çetecilerine haber verir. Gelenler mehmedi evin "şıpanasına"(kapının iki direğinin arasına konan mermer, beton tarzı fazlalık.) koyup koyun gibi boğazlamışlar. Muhacirlikten dönenler Mehmedin parçalanmış cesedinin akıbetini gene olayı gören bir başka ermeniden öğrenmişler. Çok az bir ermeni nüfusu ihanet etmedikleri için kendi soydaşlarından zulüm görmüşler, hatta Türkler gibi katledilenler bile olmuş. Kaderin cilvesi, o zamanlar küçük olan Şevket Bey daha sonra bir ermeni(müslüman olmuş) bayanla evlenmiştir. Ailedeki herkes bu üvey annenin yada üvey babannenin güzel ahlakını ve sadakatini anlata anlata bitiremez.(çocuğu olmamış.)

Ercişte hemen hemen her yerli ailede buna benzer tarihi olaylar nesilden nesile anlatılır ve bilinir. Hatta "ermeni" sözcüğü çok zalim, dinsiz kimseler için kullanılır. Filankeslerin ve falankeslerin(adları belli ve kayıtlıdır.) ahırlarında, evlerinde yapılan zulmün haddi hesabı yoktur. Ben sadece size kendi ailemde yaşanan bir olayı anlatmak istedim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

sonra vatan hainisiniz deyincede ırkçı faşist derler...Allah akıl fikir versin...rezalet

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dünya'nın pek çok bölgesinde zulum var, özellikle müslüman coğrafyada... Ama Batı kamuoyunun dikkatini Darfur çeker; ya da şöyle diyelim: zengin petrol ve çok zengin uranyum yatakları. Böylece oradaki insanın acısı bir askeri müdahale sebebine dönüşür. (yetmezse bi de korsancıklar çıkarırlar tam olur)

Elbetteki bütün mazlumların acılarını Allah'a ve ahiret gününe iman etmiş müminler olarak paylaşırız, kim olursa olsunlar... Ama siyasi cinliklerin, emperyalist taleplerin mazluma arka çıkıyormuş havasına büründürülmesine de eyvallah diyecek halimiz yok.

 

Bunlar özürü dünya kamuoyundan diliyorlar, yani 1915 olaylarının müsebbibinden.

Share this post


Link to post
Share on other sites

bence de rezalet nasıl böyle birşeyi adımıza yaparlar biz özür dilemiyoruz ortada özür dilenecek birşey yok çünkü özür dileyenlere Allah akıl fikir versin :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

buyk rezalet ama arkadaslar bizim de bole bi konu bile acmamıs gerekio bnce

onları umursamayıp bu sekilde soz konusu bile etmememiz gerekio bu durumda

Share this post


Link to post
Share on other sites

Özür diliyorum..

 

Evet.. Kesinlikle özür diliyorum.. Böyle bir kampanya başlattıkları için şehitlerimizden özür diliyorum...

 

Saygılarımla..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Millet(in)vekili Canan Arıtman, "ağır hakaret" başlığı altında sunulan konuşmasında, Abdullah Gül'ün Rum ya da Ermeni torunu olabileceğini ima ediyor: "Cumhurbaşkanı'nın anne tarafından etnik kökenini araştırın görürsünüz." Bu sözle ve söz sahibi vekilin ismiyle zihninizi meşgul ettiğim için siz millet asillerinden özür diliyorum.

***

 

Umarım, Cumhurbaşkanı'mızın soy kütüğünün "temiz"liğine dair bir açıklama gelmez. Böylesi bir savunma, "hakaret"in öznesinin bilinçaltında (üstünde mi yoksa?) saklı "tahkir" gerekçesini benimsemek olur. Türk olmak "üstünlük" sebebi; Türk olmamak, olamamış olmak, nasıl olduysa Türk olmayı ıskalamış olmak "hakirlik" nedeni... Öyle mi? Öyleyse, ben bu "aşağılık" durumdan haberim olmaksızın yırtmışım. Canan Hanım ve benzerlerinin gözündeki itibarım, hiç emek vermediğim, tercihini bile yapmaya fırsat bulamadığım "Türk ırkı" mensubu olmaktan kaynaklanıyor. Böylesi bir itibarın sahibi olduğum için özür diliyorum kendimden, ırkımdan, milletimden, insanlığımdan...

 

***

 

Her kötülüğün altında "etnik köken" defosu arama çabası, yeni değil. Yaptığını beğenmediğimiz birinin ya Ermenilik ararız kökünde ya Rumluk ya da Yahudilik... Sabetaycılık da yedekte bekler... Kötülüğü bir ırka yakıştıramamaktır aslında derdimiz. Derdimizi de diyemeyiz ama kısık milliyetçilik ateşinde yavaş yavaş pişiririz. "Bir adamın 'kötü' olması için Türk olmaması mı gerekiyor?" Ödümüz kopar bu sorudan. Kötülük başkalarına ait... İyilik hep bizim oralarda... Dindarımızla dindar olmayanımızla, baştan "kötü" saydığımız, "lanetli" bildiğimiz bir ırka benziyoruz böylece. "Yahudileşiyoruz." İyiliği bir ırka has kılıyoruz. (Oysa, Kur'ân'da lanetlenen, ırk değil, ırkın tavrıdır. O lanetli tavır hangi ırkta olursa, o tavrın sahibi ırk laneti hak eder!) Öyle ki, ömrümün son senelerini çok sevdiğim, Kur'ân ehli bir ağabeyimi, yine Kur'ân ehli bildiğim insanlara karşı "Yahudi ya da Ermeni asıllı değil!" diye savunmakla geçirdim. Meğer ne savunulmaz bir savunmaymış bu... Bir insanı "Yahudi ya da Ermeni olmadığını beyan ederek aklamaya çalıştığım için", en azından, Yahudi ve Ermeni analardan doğan bebelerden özür diliyor, ellerini hasretle öpmek için can atıyorum.

 

***

 

Uğrunda emek vermediği, doğuştan edindiği bir özelliğe dayanarak, kendini "üstün", başkasını "aşağı" görme geleneğini İblis başlattı. "Ben ateştenim..." diyordu, "topraktan" Adem'e [as] karşı. İlk etnik köken davası, İblis'in küfrüyle sonuçlandı. Ne garip ki, aynı İblis özür dilemeyenlerin tarafındaydı. Adem (as) özür dilemişti. Melekler özür dilemişti. Şeytan özür dilememişti. O gün bugündür de özür dileyenlere karşı olageldi. O gün bugündür de, "Adam" olana hatasını hata bilmek düştü. Ademoğlu olmak özür dilemekten yüksünmemek oldu. Geciktirdiğim/geçiştirdiğim özür dilemelerin her birinde şeytana muhalefet fırsatını kaçırmışım meğer... Dileyemediğim/dillendiremediğim tüm özürlerden özür diliyorum.

 

***

 

Yanlışa, bize karşı olanların elinde diye yanlış diyorsak, yanlış yaparız. Doğruyu bizden yana diye benimsemişsek, doğru yapmış olmayız. Doğruyu bizleştiremeyiz. Biz doğrulaşmalıyız. Doğru, doğruluğunu bulunduğumuz yerden değil, bulunduğu yerden alır. Faraza, İblis toprağı ateşten üstün gördüğü için Adem'e (as) secde etseydi, doğru mu etmiş olacaktı? Doğruya sadece doğru olmasının hatırına tâbi olunur. Hepsi bu! Bana göre, Türkçülüğe Kürtçülük kadar karşı çıkamayan her Türk, Kürtçülüğe Türkçülük kadar karşı çıkamayan her Kürt, secdelerini gözden geçirmeli, Peygamber'inden (asm) özür dilemelidir. Önce ben özür diliyorum.

 

***

 

İnsanın özür eşiği, nezaketi yükseldikçe düşer. Özür dilemek için çok ağır bir hata yapmayı bekleyen, o ağır hataya kadarki hataları kendi standardı kabul ediyor demektir. Özür dilemediğimiz her hata kendimize yakıştırdığımız bir hâldir. Normalimizdir. Azıcık hatadan da özür dileyebilen, o hatanın kendisinden kaynaklanmasından rahatsız oluyor demektir. Tamam; bizim milletimiz "soykırım" yapmış olsaydı özür dilerdik elbette.. Soykırımı, en başta Muhammed (asm) ümmeti olduğu için atalarıma yakıştırmam. Peki "tehcir"i niye yakıştırıyoruz? Özellikle sadeleştirmekten kaçınışımızdan, hemen ilk söyleyişte anlamı anlaşılsın istemediğimizden belli değil mi Ermenileri "göç ettirmekten", yaşadıkları yerlerden "sürmek"ten utandığımız? Utandığımızı bildiğimiz bir eylem için özür dilesek daha nazik olmaz mıyız? "İyi de onlar da bize şunları ettiler..." özrü geçersizdir. Erdemleri, bize yapılanları şart koşarak değil, şartsız kayıtsız yaparak inşa ederiz. İlk özür dileyen olmak kötü değil ki... Özür dilemek soykırımı kabul etmek değil ki... Ben olsam, "tehcir" için de özür dilerdim.

 

***

 

Bir özür de, ülkemin suskun ve vakur mü'minelerine, kırılmış ve gücendirilmiş genç kızlarına... Devletin sürekli ve sistemli olarak size ettiğini sizden özür dilemeyi akıllarına bile getiremeyecek kadar kanıksayan kimileriyle aynı saftaymışım gibi göründüğüm için sizden özür diliyorum.

 

***

 

Ve sevgili ayakkabılarım, nice zalimin suratını hak ettiğiniz halde sizi ayaklarımın altında oyaladığım için sizden de özür diliyorum.

 

SENAİ DEMİRCİ

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sefil zihniyet! İslam penceresinden baktığını mı zannediyor bu kadın? İslamı biliyorsa şunuda iyi bilirki zulüm;Hakkı yerine koymamaktır. Bu milletin hakkı nerede o zaman? Haklı hatta mazlum olduğumuz bir meselede kimden ne için özür dileyecez. Dediği gibi yaparsak ermenilerin ırkçı zihniyetlerine, kendi elimizle destek vermiş olmayacakmıyız? Irkçılık yapmayalım diye bütün haklarımızdan vaz mı geçecez? Güzel iş valla milletin beynini bulandırmak istiyorsan, meseleyi aşırılaştır, uç noktaya götür ve herkesi apıştır. Milletimizden nefret mi edecez? Gırtlağı ölümüne sıkılmış bir adamın kurtulma mukabelesine; "hoşgörülü ol, anlayışlı ol, sen cinayet mi çıkaracaksın, ortamı geriyorsun" demek ne derece bir katilliktir. Belki bu kadın o "özür(!)" belgesine imza atmaya kortuğu için biraz daha iknacı bir yol izliyordur? Bu meselede özür dilemeyi bırakın kem küm edenlerden bile şüphe ederim. Türk diyenin ağzını "IRKÇISIN, KAFATASÇISIN" yaftasıyla tıkamak moda oldu. Moda oldu islamı eğip büküp kirli zihniyetlerine alet etmek. Müslümanım de, bir iki ayet ekle, bide hadis koy sonra istediğini söyle! Ermeni katliamı yalandır, buna vardır demek önce hakkı sonra Türk milletini katletmektir, bütün satılık fikirlere karşıyım, pkk ya düşmanım, hakkımı ararım, kahrolsun vatan hainleri... bunlar ve bunlar gibi cümleleri kurduğum için bana IRKÇI deniyorsa evet ben ırkçıyım. Neredeyse bütün ölçülerin ve kavramların tepetaklak edildiği memleketimde hainlere ne mutlu deniyorsa banada yuh denmesine razıyım. Bu safsatalar terazili zihinlerde ayıklanabileceği için, sevinmeyin.

Yahu ne iştir bu böyle memlekette hırsızı süç üstü rahatsız etmek bile yasak oldu. Nerdesin Nasreddin Hoca gel bak biz daha kötü durumdayız. Buz dağları eridikten sonra yabani otlara şükür, bide deve dikenleri yetişmiş. Allah sana rahmet etsin Üstadım...

"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!" Ya onu savunanlar ve islamı da kılıf edenler???

Share this post


Link to post
Share on other sites

Esselamü Aleyküm.

 

Ermeni Meselesi Dair...

 

Asırlarca Müslüman devletlerin idaresi altında sakin ve itaatkar bir hayat sürdürmüş olan Ermenilerin, 19. yüzyılda birdenbire ayaklanıp, Osmanlı Devletine başkaldırması, üzerine hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde başlatılıp, binlerce Müslüman’ın şehid edilmesiyle sonuçlanan Ermeni isyanlarının çıkartılmasında esas amaç nedir? Onun üzerinde durmak lazımdır.

 

Bilindiği gibi, Avrupalılar Sultan III. Selim’den itibaren sürekli olarak Osmanlı Devletinden reform istemekteydiler. Ne var ki, Batının büyük baskılarla kabul ettirmeye çalıştığı bu reformlar, sadece ve sadece Osmanlı Devletinin bünyesinde bulunan azınlıklara yani Hıristiyan ve Yahudilere hak ve imtiyazlar tanımayı amaçlamaktaydı. Nitekim sürekli olarak istenmekte olan bu reformlar hakkında, Fransa’nın o zamanlar İstanbul’da bulunan Sefiri, Paris’e şunları yazmaktadır; “Ekselanslarının da çok iyi bildiği gibi, bizim bu reformlardan maksadımız, Osmanlı Devletini kalkındırmak değil, Ayasofya üzerinde parlamakta olan hilali indirip, yerine tekrar Hıristiyan haçını kaymaktır” (1).

 

Batıya yakınlığı ve özellikle İngiliz menfaatlerini korumaya çalıştığı bilinen Mustafa Reşit Paşa (2) Avrupa’dan döner dönmez, onları memnun etmek için hazırladığı empoze Tanzimat fermanını Sultan Abdülmecid’e kabul ettirerek 26 Şaban 1255 (1839)’da ilan etti. Avrupalıları memnun eden bu ferman, Müslüman tebaa tarafından tepkiyle karşılandı. Çünkü Hıristiyanlar, fermanı “kendi milli gayelerinin tahakkukuna yarayacak bir vesika” olarak telakki ediyordu (3).

 

Tanzimat’a kadar Tıbbiye mektebine (Tıp Fakültesine) giremeyen gayr-ı müslimler, Tanzimat Fermanının kendilerine sağladığı haklardan istifade ederek bu mektebe öğrenci, hatta hoca bile olmuşlardır. İstanbul’daki Yahudi Hahambaşının müracaatı ve Sultan Abdülmecid’in fermanı ile Yahudilere özel muamele bile yapılmış, “Yahudi, dinleri üzere Tıbhanede yiyecekler, içecekler ve diledikleri gibi ayin ve ibadet yapacaklar” diye Saraydan idare çıkartmışlardır (4).

 

Bundan sonra da, Anadolu fakir Müslüman yerine, İstanbul zengin Ermeni, Yahudi ve Rumlar Tıbbiye mektebinde okumuşlar ve daha sonra mektebin idaresi tamamen bunların eline geçmiştir. İşte uzun seneler bu müessesenin başında idarecilik yapan Ermeni Marko Paşa da bunlardandır.

 

Jön Türklüğün temeli bu mektepte atıldığından ve Jön Türkler, Sultan II. Abdülhamid aleyhinde Ermeni komitacılarıyla birleştiklerinden dolayıdır ki, Tıbbiye mektebinden bahsetmekte yarar görmekteyim. Nitekim Jön Türk olan İstanbul eski Belediye Reisi Cemil Topuzlu, hatıratında şunları yazmaktadır; “....... Fransız büyük ihtilalinden aldığımız örnek üzerine hemen her vakit hürriyet, müsavat, adalet taraftarı ve Sultan Hamit istibdatının da şiddetli aleyhindeydik. Son sınıf talebeleri koğuşlarında yatmazlar, dörder, beşer yataklı odalar da bulunurlardı.... geceleri arkadaşlarla bir araya gelince padişah aleyhine ihtilale davet eden bir takım yazılar yazar, şapirgrafla basar, bunları gizlice diğer sınıftaki arkadaşlara ve hatta harice bile dağıtırdık... Jön Türklük hareketi orada (yani Tıbbiye Mektebinde) doğmuştu. Marko paşa hem mektebi hem de Sarayı mükemmelin idare ederdi” (5) .

 

Jön Türkler Gerçeği

 

Yine Cemil Topuzlu, İstanbul’daki merkezlerini de şöyle anlatıyor; “.......Merkezi o sıralarda Beyoğlu’nda küçük bir apartmandaydı. Devam eden azanın ekserisi ecnebi ‘Lövanten’ hekimler ve reisimiz de Sertabib-i Hazret-i Şehriyari Mavroyani Paşa idi. Benden başka Türk-Müslüman olarak hiçbir aza yoktu” (6).

 

Jön Türklerin, Sultan Abdülhamid’e karşı Ermeni çeteleri ile birleştiklerine dair iki rapor da, aynen şu şekildedir; “Kulları her ne kadar teveccühüşahanelerinden mehcür ve bir takım mağdur isem de, pek küçük yaştan beri nimet-i hümayunlarıyla perverde olduğumdan, Jön Türk ve Ermeni komitelerinin birleşmesi neticesi olarak Cenova’da son verilen karar mucibinde nefsi humayunlarına suikast için tertibat alındığını ve bendegan-ı şahanelerinden Diran Kelekyan (7) Efendinin bu haberi teyid ettiğini arz ederim. 1321 Mayıs 17-Kahire” (8).

 

Alman sosyalistlerinden Hanri Adolf’un ihbarı; “Her ne kadar Osmanlı İmparatoru Sultan Hamit Han Hazretleri sosyalist umdelerine karşı menfi hareket buyurmakta ise de, Alman menafiine hadim olması hasebiyle Jön Türk ve Ermeni ve Bulgar komitelerinin nefs-i şahane aleyhinde ikama intizar icap eylediğini bildirmeyi kendime bir vazife bildiğimi arz ederim. 5/11/1904” (9) .

 

Nitekim, bu raporların ihbar ettiği gibi çok geçmeden meşhur bomba hadisesi olmuş, Ermenilerin tertipledikleri bu suikast neticesinde, bir çok insan hayatını kaybetmiş, Sultan II. Abdülhamid Han’da, Allah’ın bir lütfu olarak, yara almadan kurtulmuştu. 93 harbinden sonra yapılan Ayestafanos ve Berlin antlaşmalarında Ermenilere bazı siyasi haklar veriliyorsa da, Abdülhamid Han, Devletinin güvenliği açısından bu maddeleri çalıştırmamış ve onun bu tutumu üzerine, Ermeniler batının teşvik ve yardımlarıyla isyanlarını çoğaltmışlardır. Ermeniler 1889’da Cenevre’de Hınçak ve 1890’da Tiflis’te Taşnak partilerini kurdular (10).

 

Ermeniler, 1894’de isyan eden Sasun Ermenilerini sert bir şekilde bastırınca, İngiliz ve Fransız hükümetleri olayı tetkik etmek üzere Türkiye’ye heyetler gönderdiler. Bu karışıklıkların tamamen sebebi Ermeniler olduğu tespit edilmesine rağmen, mesele adı geçen devletler tarafından saptırılarak ve “Abdülhamid Sasun’da Ermeni katliamı yapıyor” diye yaygaralar kopartıldı.

 

30 Mayıs 1894’de Fransız Hariciye bakanlığına getirilen M. Hanataux, Sultan Abdülhamid’in Müslüman ve gayr-ı müslim reayasına çok iyi davrandığını, onların haklarını koruduğunu ilan etmesine rağmen, tarafsız konuştuğu için kale alınmamış, bir müddet sonrada görevinden alınmıştır. Görevinden alınan M. Hanataux, Revue de Paris’in 1 Aralık 1895 sayısında, Ermenilerin, Abdülhamid Han tarafından katledilmediklerini, bilakis onun bütün vatandaşlarına adil davrandığını söylüyor ve şöyle devam ediyordu; “..... Abdülhamid, esmer, solgun yüzlü, endişeli bakışlı ve güzel elleri olan bir adamdır. O bu nazik eliyle Afrika ve Asya ortalarından Balkanlara kadar olan İslam dünyasının bütün fertlerini birbiren bağlarken, aynı nazik eliyle Kudüs ve Çanakkale boğazının anahtarlarını da tutmaktadır. Küçük ve de nazik fakat gerçekte de çok meşgul olan bir el” (11).

 

O zamanlar Ermenileri hararetle destekleyen İngiltere, aslında Ermeni isyanlarından yararlanarak, Rusya ile anlaşıp Doğu Anadolu’ya müdahale etmek istiyordu (12). Allah’ın bir lütfu olacak ki, bu konuda iki devlet anlaşamamışlardı.

 

Sasun, Van ve Zeytun isyanlarından sonra 1985’de Trabzon, Erzurum, Erzincan, Bitlis, Diyarbakır, Malatya, Sivas, Mardin ve daha bir çok yerde Ermeniler isyan çıkarttılar. Sultan II. Abdülhamid Han, bütün bu isyanları bastırıyor, kadın ve çocuklarına varıncaya kadar kesen, Ermenileri cezalandırdığı içinde Ermeniler ve onların hamisi Avrupa, O’na Kızıl Sultan (Le Sultan Rouge) lakabını takıyordu (13). Ne acıdır ki; Ermeniler tarafından takılan bu lakabı daha sonra bizim tarihçiler (!) de, Ermenilerin uydurmuş olduğu bu terimi alıp, pervazsızca kullanma cüretini gösterip kullanmışlar ve günümüzde bile hala Sultan II. Abdülhamid Han, Kızıl Sultan mıdır? Yoksa Ulu Hakan mıdır? Tartışmasını yapabilmektedirler.

 

Sultan II.Abdülhamid Han, Ermeni isyanlarını bastırmak için, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan asker toplayarak “Hamidiye” adında özel bir ordu kurdu. Bu ordunun kurulmasından sonra, Ermeniler Doğu Anadolu’da fazla varlık gösteremeyince 26 Ağustos 1896’da İstanbul’daki Osmanlı Bankasını basarak bir zor kişiyi öldürdüler, yukarıda temas ettiğimiz gibi 1321 senesinde de Sultan II. Abdülhamid Han’a bir suikast düzenlediler. Fakat Avrupa’nın bütün baskılarına ve Sultan II. Abdülhamid Han’ı Kızıl Sultan ilan etmelerine rağmen O; Ermeni isyanlarını bastırdı ve onların ütopik ideallerine mani oldu.

 

Sultan II. Abdülhamid Han, Ermenilerin, Ermenistan, Yahidilerin Filistin’de kurmayı tasarladıkları İsrail hayallerini sert bir şekilde engelleyip, bunlara destek olan “İttihak ve Terakki”nin Avrupa-Masonik fikirlerine karşı çıkınca bütün bu muhalif gruplar kendisine karşı birleşip, 1909’da tahttan indirdiler.

 

33 sene Osmanlı Devletini, Müslümanların Halifesi olarak yöneten Sultan II. Abdülhamid Han’a hal fetvasını “ki, bu fetva bile İslam Hukukuna aykırıydı (14)”, bildirmek için gönderilen heyeti dahi gayr-i müslimlerden teşekkül ettirdiler. Bir Arnavut, bir Rum, bir Yahudi ve bir Ermeni, İttihat ve Terakki hükümetini temsilen Sultan II. Abdülhamid Han’a hal fetvasını götürdüler (15).

 

Sultan II. Abdülhamid Han’dan sonra gelen hükümetler zamanında da Ermeni tehcirine karar verildi. 1914’de bazı reformlar istemek ve Ermenilere bazı haklar elde etmek için Erzurum, Sivas, Trabzon, Van, Bitlis, Diyarbakır ve Hartum vilayetlerine Avrupa’dan heyetler gönderildi. Ancak aynı sene Birinci Dünya Savaşı patlak verince, heyetler geri döndü. Rusya ile yapılan bütün savaşlarda,Haçlı ordularına yardım ettikleri gibi (16) Ruslara yardım eden Ermeniler, isyanlar da olduğu gibi antlaşmalarla da bir şey elde edemeyince, 1974’e kadar sakin durdular.

 

1974 Kıbrıs savaşından sonra bütün batı ve başta Amerika olmak üzere, Türkiye’ye ambargo uygulayınca, yakın geçmişimizde yer alan uzun yıllarca devam eden Ermeni terörünü (Asala) yeniden başlattılar.

 

Netice olarak; 19. yüzyılda Ermeni isyanları nasıl ki, emperyalist Batı dünyasından kaynaklanıyorsa, bugünkü terör de oradan kaynaklanmakta olduğunu görmemiz ve günümüzde yaşanan bütün bu olayları “bir bütün olarak” değerlendirip bir birinden bağımsız olarak bakmamamız gerekmektedir. Birbirinden bağımsız olarak bakıldığında ortaya çıkan bu tablo da kendimize yanlış hedefleri düşman olarak seçmemiz içten bile değildir. Yüzyıllarca hüküm süren Osmanlı İmparatorluğunu parçalayabilmek için ve ortaya çıkacak küçük devletçikleri sömürgeleri olarak emirleri altına almaya yönelik oynanan ekonomik, siyasi, dini, ırki ve beşeri oyunları ve tezgahları araştırdığımızda; günümüzde de hala emperyalist Batı dünyasının oyunlarına devam ettiklerini pekala ayan-beyan görebiliriz.

 

DİPNOTLAR:

 

1-Archive du Ministere des Affaries Etrangeres Françaises, Ns, Turquie, 1876, S.38 vd.

2-İhsan Süreyya Sırma, Sömürü Ajanı ve İngiliz Misyonerleri, 2. Baskı, İstanbul, 1984, s.34.

3-İslam Ansiklopedisi, Tanzimat Maddesi.

4-İhsan Süreyya Sırma, Yahudilerin ilk defa Osmanlı Tıp Fakültesine Kabulüne dair bir vesika, Türk Kültür Dergisi, Ankara, Şubat, 1979, S.196.

5-Cemil Topuzlu, 80 Yıllık Hatıralarım, İstanbul, 1939, s. 18-21.

6-Cemil Topuzlu, 80 Yıllık Hatıralarım, İstanbul, 1939, s. 69.

7-Diran Kelekyan, Türkçe-Fransızca Lügatını yazan Ermeni Edebiyatçısı.

8-Tahsin Paşa, Abdülhamid ve Yıldız Hatıraları, İstanbul, 1931, s. 189.

9-Tahsin Paşa, Abdülhamid ve Yıldız Hatıraları, İstanbul, 1931, s. 189.

10-Jean-Pierre Alm, I’Armenie, Paris, 1962, s. 49.

11-Malcom Mac Coll, Le Sultan et les Grandes Puissances, Paris, 1899, s. 11.

12-Malcom Mac Coll, Le Sultan et les Grandes Puissances, Paris, 1899, s. 14.

13-Gilles Roy, Le Sultan Rouge, Paris, 1936.

14-İhsan Süreyya Sırma, I’ınstituon et les Biographies des Şeyh-al-Islam Sous le regnedu Sultan Abdülhami II, Strasbourg, 1973, s. 164 vd.

15-George Young, Constantionople, des origines a nos jour, Paris, 1948, s. 312.

16-Jean-Pierre Alm, I’Armenie, Paris, 1962, s. 33.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...