Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Vakıf Ahmet

[sabahat Akkiraz Ile Alevilik üzerine]

Recommended Posts

[sabahat Akkiraz ile Alevilik üzerine] Niye ecnebiler çözsün benim sorunumu?

 

 

Sabahat Akkiraz, dünyanın tanıdığı sayılı müzisyenlerimizden biri. Sadece türkülerimizin billur sesli icracısı olarak alkış toplamadı.

 

 

 

Özverili derleme çalışmalarıyla Türk halk kültürünü kayıt altına aldığı, yurtdışında verdiği konserler, katıldığı uluslararası caz festivallerinde Anadolu'nun sesini duyurduğu için de hayranlıkla izlendi. Yaptığı onlarca albümün yanı sıra, konser kayıtları da tüm dünyada satışa sunuldu ve beğeni topladı. Ben kendisiyle müziği değil, Alevilik inancını konuşmayı tercih ettim.

 

Hem halktan biri olsun, hem kalpten insin sözler istedim. Güleç yüzlü, sıcakkanlı bir insanla karşılaştım. Alçak volümde, ipeksi bir sesle konuştu. Ne biliyorsa, ne hissediyorsa onu anlattı. Ayrılırken de boynundaki ipek fuları benim boynuma taktı. Bazı sorularıma cevap alamasam da üstelemedim, yorum farklılıklarımızın altını çizmemeye, onu incitmemeye gayret ettim. Hepimiz kendi ütopyamız içinde yaşıyoruz. Ve yaşayabilmeliyiz. Çünkü kendi inanç özgürlüğümüzün teminatı, başkalarınınkini korumaktan geçer...

 

 

Alevi olduğunuzu ilk ne zaman anladınız? Ailenize hangi soruları sordunuz?

 

Babam gurbetçiydi. İlkokulu bitirir bitirmez Almanya'ya gittim. Evimize dedeler, âşıklar, ozanlar gelirdi, muhabbetlerde otururduk. Ama böyle bir soruya hiç ihtiyaç hissetmedik.

 

İnsanoğlu içine doğduğu ailenin inancını taklit eder. Çok azımız taklitten tahkike geçer. Ve yolunu bilinçli olarak ikinci kez seçer. Siz böyle bir süreç yaşadınız mı?

 

O muhabbetlerde o kadar ehli kamil konuşmalar oluyor ki nasıl anlasın 12 yaşındaki çocuk? O zaman Tanrı bizi kesretten yani dengeden ayırmasın diyorduk.

 

Vahdet yaratanın birliğini, kesret ise yaratılanı temsil eder...

 

Bilemiyorum, ben denge diye okudum ve anladım. Demek istediğim, çok âşıkların muhabbetlerinde bulunduğumuz için belki dediğiniz şeye ihtiyaç yoktu. Daha sonra da inancımı hiç sorgulamadım. İşte muhabbetlerde çalınıyor, söyleniyor. İbadetinizi müzikle yapıyorsunuz. Alıyorsunuz onu. Ozanlık geleneğini çok küçük yaşlarımda aldım. Beş yaşımdan itibaren benim aklım fikrim türküydü. 12 yaşında plak yaptım.

 

Alevilik Türkiye'nin gündeminde. Alevi dendiğinde hepimiz aynı şeyi mi anlıyoruz acaba? Çünkü Sünniler içinde de eğer Alevilik Hazreti Muhammed Efendimiz'le beraber Hazreti Ali'yi sevmekse hepimiz Aleviyiz diyenler var. Bu hoşunuza gidiyor mu?

 

Aleviliği Sünni inancı ile açıklayamazsınız. Aleviler de Sünniliği kendi inançları doğrultusunda açıklayamaz. Anadolu Aleviliği Hakk'a gitmenin yollarından biri. Bu da bizim Kur'an'ı yorumlayışımız. Mesela ilk ibadethane Mekke'de yapıldı. Minaresi, mihrabı olmayan bir yerdi. Adı konulmamıştı o zaman. Bize göre cemeviydi, çünkü Hz. Muhammed insanlarla toplandı. Meseleleri konuştu orada. Cemevleri de öyle şimdi. Toplanılıyor, muhabbet cemleri, ikrar cemleri, kırklar cemleri yapılıyor.

 

Alevilerin camiye gitmemesini Hz. Ali'nin camide hançerlenmesine bağlayanlar da var...

 

Olabilir de, olmayabilir de. Ben konunun orasında değilim. Bizde şekilcilik yoktur.

 

Hem camiye hem cemevine giden Aleviler de var. Size göre mümkün mü bu?

 

Hakk'a gitmenin yolu, evinde seccadeni serersin. Bizde bir de halka namazları var. Daire şeklinde toplanıp, cemal cemale yaparız. Hakk'ın nuru yüzde diye. Sırt sırta durmayız biz. Niye kıble bir yönde? Dünya yuvarlak. Her yönde olabilir. Tabii kimse incinsin istemem. Bunlar bizim yorumlarımız.

 

Evde, beş vakit namaz âdeti yok mudur?

 

Yok. Sadece akşamları. Gündüz dünya için çalışılacak. İşyerinde işini bölüp ibadetine gidemez. O bize haram. Akşam yatarken yine şükrünü yapar. Dualarını okur. Bir kıblesi yoktur. Mahsuni, bir türküsünde der ki: Gücenme hey softa biz beli dedik./ Oturup kalkmamız ikrara bağlı/ Dünyaya gelirken senet eyledik/ Sanma ki kıblemiz duvara bağlı/ Bizim ölenimiz geri dirilmez/ Kadir bilmeyene kıymet verilmez/ Kapımız taşlanır fakat girilmez/ Böyle çok güzel bir şey. Çünkü kilidimiz Haydar'a bağlı.

 

Mahsuni, Hz. Muhammed'in "Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır." sözüne mi atıfta bulunuyor?

 

Evet. Neden Ali kapı? Hepimiz bu sırrı düşünmeliyiz. Çünkü Hak sırrı bu. Mevlânâ'ya aşkı anlat dediler. O dedi dil kâfi değildir. Yani bu bir aşk.

 

Aleviler de homojen değil. Hz. Muhammed'i kale almayanlar olduğu gibi Ali'siz Alevilik düşleyenler bile var. Sizin yorumunuz nedir?

 

İşi bilmeyenler de var, siyasi olarak nemalanmak isteyenler de. Doğru şeyler söylemiyorlar. Bunun vebali vardır. Biz müzikte de buna dikkat ediyoruz. Mesela ben derlemeler yaptığım zaman eser sahibinin, aldığım kaynağın ismini veriyorum. Biz Hakk'a ikrar verdik ki hizmet edeceğiz. Karınca dahi bu dünyaya hizmet için yaratıldı. Sözün özüne şirk katamayız.

 

Muhammed'siz, Ali'siz Aleviliği düşleyenler Alevi olabilir mi?

 

Mahsuni'nin bir sözü var, ne Aliler gördüm Osman göründü. Ne Osmanlar gördüm Ali göründü diyor. Âşıkların sözü Hak kelamıdır. Bu insani bir yolculuk. Herkes inancını kendi için yaşar. Ben vahdet-i vücuda inanıyorsam, o benim aşk halimdir, önce kendimi bulurum. Önce kendini bileceksin. Kendini olgunlaştıracaksın.

 

"Hz Ali bizim bütün namazlarımızı kıldı. Biz bu yüzden namaz kılmıyoruz." diyen Alevilere ne diyorsunuz?

 

Mecnun Leyla'nın aşkından çöllere düşüyor. Derbeder oluyor, yatıyor, yuvarlanıyor. Orada alnı secdede olan birisi, Mecnun'un deli deli hareketlerinden rahatsız oluyor. Namazı kesiyor, bre deli diyor yahu, düştün bir kadının aşkına, saçma şeyler yapıyorsun. Bırak da namazımı kılayım, hak ile hak olayım. Hey gidi diyor Mecnun, kafasını sallayarak. Ben bir kadının aşkı ile yanıp hiçbir şey göremezken, sen Hak aşkı ile nasıl sağını solunu görüyorsun? (Ağlıyor) Yani Hakk'a niyaz öyle şekille, şunla bunla olmaz. Bu gönül işi. Aa ben de çok duygusal oldum ha. (Gözyaşlarını siliyor) İnsanız biz. Hepimiz bir nurdan yaratıldık.

 

Siz hangi dedeye bağlısınız?

 

Babamın söylediği biz şah İbrahim talibiyiz. Bugün de Seyfi Oktay, o ocaktan deniyor. Tabii bizim cemlerimizde başka yaşlı dedelerimiz olmuş. O ocakta beş oğlan çocuğu varsa bir tanesi bu misyonerliğe yöneliyor. Ehli kâmil oluyor. Halk onu dinliyor.

 

İzzettin Doğan ile bağınız ne?

 

O da şah İbrahim talibi olduğunu söylüyor. Onların ocaklarına tabiyiz. Ama onlar bizim görümümüze gelmiyor. Görüm yani cemde görülmek. Yılda bir dedeniz geliyor. Eskilerde Aleviler hiç mahkeme kapılarına gitmezlermiş. Çünkü bu görümlerinde, küskünler barıştırılıyor. İnsanları incitirlerse o sorunlar çözülüyor. Orada bir arınma, Tanrı'ya bir teslimiyet oluyor.

 

Eskiden böyleydi. Bu dönemde neler oluyor?

 

O kurum devam ediyor ama bu dönemde şehirleştiler, odalara sığmıyorlar. Bir yerde toplansalar asker basar, polis basar ne yapıyorsunuz diye korkuyorlar. Sivas yedi milyonsa altı milyonu İstanbul'da. O yüzden geniş yerlerimiz olsun, ibadetlerimizi yapalım, cenazemizi kaldıralım diyorlar. İşte aşurelerini yapacaklar, niyazlaşacaklar birbirleriyle. Hak kelamı edecekler. Tabii bu dönemde Batı'nın ritmi ile çok hızlı yaşıyoruz. Duman ediyor bu insanları. Hayat öyle hızlı akıyor. Tüketim hızlı, üretim hızlı. Geçim kaygısı var. Her gün gidilmiyor dergâhlara. Belli günlerde gidilir. Muharrem oruçları eda edilir. Kurbanlar kesilir.

Türkiye'deki Alevi dünyasının lideri kim?

 

Öyle bir liderlik yok. Olamaz yani. Kimse bizi temsil edemez. Çünkü bu Hak ile insanın birebir yaşamıdır. Alevilerin lidere ihtiyacı yok ki. Eğer inançsa zaten öğretileri var. Misyonerleri var. Dedeler bu öğretiyi onlara aktarıyorlar. Bu gönül işi, sevgi işi.

 

Alevilerin kendi içinde birlik görüntüsü yok. Geçen sene bir iftar verildi. Kimileri ona katıldı Alevilerin kimileri katılmadı. Katılanlar düşkün ilan edildi...

 

Bu, işe siyasetin girmesi. Siyasetten nemalananlar var. Ama öyle bir iftar yok zaten Alevilerde. O da şık değil. Muharrem ayında, yas havasında adam sahura bile kalkmaz. Yatarken bir iki lokma bir şey yer. Sanki ailesinden birisini dün kaybetmiş gibi gerçekten o acıyı hisseder. Sakalını kesmez. Akşama çok özel şeyler yemez. Ne bulursa onu yer.

 

Alevilerin taleplerini yerine getirmek çok zor değil. Din dersinde Alevi öğretisine göre öğrenecekse öğrensin. Yani o Arapça sureleri öğrenmesin de Türkçesini öğrensin. Kendi dilinde anlamak istiyor. Burası Anadolu. Yani bir başkasının dilini, bir başkasının kültürünü almak istemiyor. İnancını seviyor. Kendine göre yorumluyor.

 

Bir grup Alevi'nin dedelere maaş bağlanması talebine ne diyorsunuz?

 

Dedeler almaz maaş. Dedeler hizmetlerini Hak için yaparlar.

 

Dedelere maaş bağlansın diyen siyaset yapıyordur, nemalanmak istiyordur. Hangi birine verecek maaşı? Çok yanlış bir talep. Şık da değil. Hak için hizmet eden adamın karşılığı Hak'tadır.

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

Alevi açılımı

 

samimi olmalı

 

 

Hükümetin Alevi açılımını nasıl karşılıyorsunuz?

 

Geç bile kalınmış diyorum. Tabii samimi olmaları lazım. Kendi yandaşlarına mı dedelik maaşı verecekler? Okullarda kendi uydurdukları bir dersi mi koyacaklar, yani Alevilere kendileri bir gömlek mi biçecekler? Bilemiyorum. Dedelik kurumuna dokunmasınlar. Bu kurum bugüne kadar nasıl geldiyse öyle gitsin.

CHP'nin ve MHP'nin Alevilere yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?

 

Valla yaklaşmıyorlar. Yaklaşsalardı biz de dışlanmış hissetmezdik kendimizi.

 

Bütün partiler içinde en fazla haşır neşir olan Alevilerle CHP değil miydi?

 

Ama yardım etmedi, çözmedi. Öteden beri sosyal demokrattır babam. CHP iktidarında bile üzülmüştü, neden bizim taleplerimiz yerine gelmiyor, neden biz görmezden geliniyoruz, diye.

 

Alevi milletvekillerinin performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Ben öyle siyasileri çok tanımıyorum. Sadece Mustafa Kul'u tanımıştım. O da Dağlar Kardeşimi Geri Verin diye çok güzel bir türkü kaynağım olmuştu. Tabii ki hamama giren terler. Halk vekillerini seçiyor, bizim yerimize sorunlarımızı çözün, bizi rahatlatın diyor. Onların da çalışmaları lazım. Bu Hak hizmetidir. Halka hizmet etmeyen Hakk'a hizmet eder mi?

 

Bunlar kitabi bilgiler. Peki uyuluyor mu?

 

Buna uyduğu sürece ehli kamil olur. Arı, duru insan olur. Yumuşak bir sesle konuşur, bağırmaz. Türküleri boşa mı söylüyoruz? Koyun kurt ile gezerdi, fikir başka başka olmasa. Öteden beri hünkâr makamından sorunların çözülmesi istenir. Artık o makamın da bilgeliğidir, hizmet aşkıdır, devlet adamlığıdır. Bilge zorları çözer, insanlara mutluluk, dünyaya ışık verir. Alevilik lafla olmaz. Hakiki bir Alevi ne inancını kullanır, ne onu paraya çevirir.

 

Çakma Aleviler ne yapıyor?

 

Biz onları kendimizden saymayız zaten. Şimdi mesela çok sağcı, dindar, ben diyor Aleviyim. Vakıf kuruyorum, dernek kuruyorum diyor, şunu yapıyorum diyor. Biz biliyoruz ki öteden beri milliyetçiydi. Ona itibar etmiyoruz biz.

 

Yani Alevi sosyal demokrat olacak ille. Peki kim bunlar?

 

İsimleri lazım değil. Gerçek inancı olan insanlar bu gibileri bilirler.

 

 

NURİYE AKMAN

 

Kaynak: http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=77268...-benim-sorunumu

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sabahat Akkiraz, atlarla ilgili bir belgeselde Hz. Ali'den bahsederken Hz. Ali, Efendimiz'den (sav) bahsederken Muhammed diye hitap ediyordu.

 

Efendimiz'siz (sav) aleviliği sorunca kaçamak cevaplar veriyor. Buradan anlaşılıyor ki, Efendimiz'in (sav) alevi inancında pek ehemmiyeti yok.

 

Müzikle ibadet etmek neyin nesi? Ben bir şarkı duyunca rahatsız oluyorum. Adamlar müzikle ibadet yapıyor... Çok garip, çok...

 

Adamlar beş vakit namazı inkar etmiş. Sadece akşamları namaz kılıyor. Kuran-ı Kerim'de beş vakit namaz emredilmedi mi? Kur'an-ı Kerim bizim kitabımız diyorlar. (Merak edip beş vakit namaz Kur'anda nasıl yazıyor diye baktım. Açıkça yazıyor hem de. Buyurun diyanetin sitesi: http://www.diyanet.gov.tr/turkish/kurul/ka...22&sorgu=1)

 

Hele röportajın sonundakiler... Alevi sosyal demokrat olmazsa olmazmış. Bu nasıl inanç arkadaş. Bir müslüman sosyal demokrat olup cami açsa, vakıf kursa, hayır hasenatla uğraşsa biz ona itibar etmeyip, hor mu göreceğiz? Müslüman, sosyal demokrat, Türkçü vesaire olmaz ayrı mesele...

 

Eleştir, eleştir bitmez bu Alevilik...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sabahat Akkiraz Aleviliği net şekilde anlatmış. Yani bir alevinin ağzından dökülen şu beyanları okuyan biri, Alevilikteki sapıklıkları gayet rahat görebilir. Ki bu daha en hafif şekli. Alevilerde saz çalarak türkü okumak en büyük ibadetlerden biridir. Solcu aleviler tek öğün namaz da kılmazlar. İçki içerler. Sapık oldukları için camiyi sevmezler –Akkiraz camiye gitmeyi şekilcilik olarak yaftalamış- (ki dinimizde erkeklerin cemaatle namaz kılmalarının sevabının daha fazla olduğu malumdur) Cem evlerinde toplanıp sazlı sözlü ‘ibadet’ yaparlar. Sonra da bir daire şeklinde oturup birbirlerine karşı ‘secde’ ederler. Sabahat Akkiraz da şöyle değinmiş buna: “Bizde bir de halka namazları var. Daire şeklinde toplanıp, cemal cemale yaparız. Hakk'ın nuru yüzde diye. Sırt sırta durmayız biz. Niye kıble bir yönde? Dünya yuvarlak. Her yönde olabilir. “ Sapıklığın âlâsı.

Bunların bir de semahları vardır, görmüşsünüzdür, bir kadın, bir erkek daire şeklinde türkü eşliğinde dönüp dururlar, bu da onlar için ibadettir.

 

 

Halka namazı (namaz kelimesini kullanmak da yanlış. Sapık bir ritüel diyelim)

129115545_small.jpg

 

*Fotoğraf kaynak

 

 

 

 

 

 

Semah

semah_akmf_01.jpg

 

 

“İşyerinde işini bölüp ibadetine gidemez. O bize haram” Siz kimsiniz ki size haram? Basbayağı sapıklık.

 

“Aleviler de homojen değil. Hz. Muhammed'i kale almayanlar olduğu gibi Ali'siz Alevilik düşleyenler bile var. Sizin yorumunuz nedir?” diye sormuş Nuriye Akman. Önemli bir soru. (Haşa) Peygamber Hazreti Muhammed değil de hazreti Ali olmalıydı diyen, hazreti Cebrail peygamberliği Hazreti Ali'ye getireceğine yanlışlıkla Hazreti Muhammed'e getirdi diyenler, hazreti Ali Tanrı'dır diyen (Hristiyanların da hazreti İsa'ya sapık bakışlarını hatırlayalım, sonuçta Hristiyanlığı da bozan, İslamda bu alevilik fitnesini de çıkaran Yahudidir) görüşler mevcut alevilikte. Aleviliğin ve buna bağlı olan sapıklığın kökenleri Yahudi İbn-i Sebe’ye kadar dayanıyor.Ki bu yüzden Alevilik itikadı ile Şiiliğin arasında benzerlikler vardır. Üstadın, Doğru Yolun Sapık Kolları kitabında Sebe’nin fitne tohumu ve Alevilik şöyle geçer:

 

 

 

Şiilik, «Beyt Ehli-Peygamber Evinin kadrosu»na üstünlük tanıma noktasından temayülünü Hazret-i Osman'ın Halife seçildiği zamana kadar gerilere götürse de gayet tabii olan bu sevginin itikat hududunu zorlayıcı, bazen de yıkıcı şekilde mübalağalara vardırılması, Hazret-i Ali devrinde başlar ve bu felaketin tohumları, Haricileri de geriden körükleyici İbn­i Sebe eliyle atılar.

 

Yahudiliğin özü ve Haricilikle beraber Şiiliğin mayalandırıcısı bu tarihi şeamet heykeli, Hazret-i Ali'ye:

 

- Sen Allah'sın!

 

Demeye kadar gitmiş ve korkunç küfrüne karşı ateşte yakılması emri verilince de:

 

- Demedim mi, insanları yakmak yalnız Allah'a mahsus olduğuna göre, Allah olmasaydın bu emri vermezdin.

Diye mukabele etmiştir.

 

 

Doğruluk derecesini bilmediğimiz bu rivayetin mutlak doğru tarafı, İbn-i Sebe ekferinin Hazret-i Ali'ye ilah gözüyle baktığı ve bu görüşünü açıkladığı, Hazret-i Ali'nin ise hiçbir insanı şeriatte haram olan bir cezalandıma şekliyle ölüme sürmeyeceğidir.

 

İbn-i Sebe bu sert davranış üzerine Hazret-i Ali muhitinden kaçtı ve tohumlarını her tarafa serpmeye koyuldu. Ve yığınlara açıkça kabul ettiremeyeceğini bilmesine rağmen, İslamda ilk ciddi rahneyi açıcı, Hazret-i Ali'ye insan üstü bir hüviyet verme ve onu, hatta Kainatın Efendisine takdim etme dalaletini tohumlandırmış oldu.

 

Öyle ki, Şii sınıf, Cebrail'in şaşırıp da vahyi Hazret-i Ali yerine Resule götürdüğü hezeyanına kadar vardı.

 

Her karşılığın müstağni kaldığı ve hiçbir cinnet nevinin eşine rastlanmadığı bu gibi hezeyanlara rağmen, Şiiliğin, Hazret-i Ali'yi mübalağayla sevmek ve halifelik hakkını onda ve sülalesinde görmek, diğer üç büyük Sahabiyi de küfürle suçlamamak şeklinde sınırlı ve itidalli Şiiliğe küfür kondurulamaz ve böylesi bazı sapıklıkları olsa da «Kıble Ehli»sayılır.

 

Nitekim «Şii» adını Hazret-i Hüseyin'in misilsiz bir şenaat üslubu içinde şehit edildiği Kerbela vak'asından sonra alan ve nihayetlerine kadar Emevilere düşmanlıkta devam eden Hazret-i Ali taraflıları, o güne değin bir şahıs ve aile imtiyazı üzerinde sadece hissilik belirtirken, ileriye doğru itikadi manada mezhepleşmiş, binbir parçaya ayrılmış, bir kısmiyle de ismine «Gulat-aşırılar» denilen bölümlere ayrılmıştır.

 

**

 

İkinci bin yılın yenileyicisi İmam-ı Rabbani Hazretleri -ki bugün onun açtığı devre içinde ve o devrenin ortasındayız- Şiiliği ve kollarından «Rafıza»yı, Alevilik tabirini de ekleyerek sapıklıkların en korkunçlariyle vasfeder ve belli başlı şubelerini tek tek sayarak, Hazret-i Ali'ye uluhiyet konduran dallarına kadar belirtir

 

**

 

ALEVİLİK

 

Mutedil ve sınırlara riayetkar Şiiler, «Gulat» diye isimlendirdikleri, ruhlarını topyekun çerçevelediğimiz kolları kendilerinden saymazlar; hatta bunları «Kıble Ehli», yani mümin kabul etmezler.

 

«Gulat» kadrosunda en ileri kol da yine türlü şubeleriyle Alevilerdir.

 

İmam-ı Rabbani bunlar için kaleme aldığı bir risalede şöyle buyuruyor.

 

- Bugün Şiilerin en azgın fırkasına Alevi deniliyor. çoğu okuma yazma bilmeyen din ve dünya cahilleri bunlar...»

 

Ve meseleye şu hadis ile cevap veriyor:

 

- «Fitneler, bid'atler ortaya çıkıp Sahabilerime dil uzatıIdığı zaman doğruyu bilenler onu bildirsin! Eğer bildirmezlerse, Allahın, meleklerinin ve insanların laneti bildirmeyenin üstüne olsun! Allah, böyle bilginlerin, ne farz, ne nafile, hiçbir ibadetini kabul etmez!»

 

 

Müthiş!.. Şiilik mevzuunda gerçekten bu muazzam Hadisi göstermekten başka hiçbir mukabeleye değmez. Sırayla en büyük üç halifeden başlayarak Hazret-i Muaviye'ye kadar-ki günümüzde bile buna yeltenen sözde İslam düşünürleri vardır- bazı Sahabileri kötüleyenler. içtihat ve davranışları ne olursa olsun, «Sahabi»nin manasını sezmekten yoksun. İslam'ı nakış gibi kalbinde değil tasma gibi boynunda taşıyan nasipsizlerdir.

 

 

Yine bir hadis:

 

- «Ben her günahın şefaatçısıyım; illa sahabilerime sövenIere şefaat etmem!..»

 

Öbürlerinden farklı olarak Sahabiliğinin inkarı küfre varıcı, Nebilerden sonra insanoğlunun en büyüğü Hazret-i Ebubekir'i kötülemeye kadar giden Rafızilik de cevabını bu hadisten alsın:

 

«Son zamanlarda Rafızi diye isimlendirilen bir topluluk türer. Bunlar İslam'ı terkederler. Onları öldürün, çünkü şirktedirler! »

 

Hazret-i Ali'ye hitap eden bir hadis daha:

 

- «Benden sonra bir topluluk gelir. Onlara Rafızi ismi verilir. Sen onlara yetişirsen, ya Ali, onları yaşatma! Onlar müşriktir!

 

Hazreti-i Ali buyuruyor:

 

- Bu emir üzerine sordum: Alametleri nedir, ey Allahın Resulü?

 

Dediler ki;

 

- Sende olmayan şeylerle seni medh ve sena edecekler ve

 

evvelkileri kötüleyecekler!»

 

Eğer Şiilik Hazret-i Ali'yi sevmek sanılıyorsa, tersinden, aldatıcı mantık oyunlarının en hain ve habisine kurban olunuyor demektir. Yaratıcı hakikatten yaratılmış hakikatlere kadar herşeyi inkar edip hepsini birden Hazret-i Ali'ye bağlamak, onu, cımbızla etinin her zerresini kopararak öldürmeye kalkışmaktan farksızdır. Hazret-i Ali sevgisi «Sünnet ve Cemaat Ehli» ölçüsüne bağlıdır; ve tıpkı Musa ve İsa Peygamberlerin gerçek kıymet ve hakikatlerini bulmak isteyenlerin, bunu Yahudilerde ve Hıristiyanlarda bulmak yerine İslamda görmek mevkiinde olmaları gibi, topyekün Şiı ve Alevilerin de hakiki Aleviliği, aslı mezhepte gerçekleştirmeleri icap eder.

 

Ruhları İslam aşkiyle dolu, en büyük üç Türk hakanından -Fatih, Birinci Selim ve İkinci Abdülhamid'in- en köklü ve derin bir anlayışla mücadele ettiği, büyük çapta engellediği, fakat herşeye rağmen, tefessuh devrimizde önüne geçilemeyen ve bugün Türk nüfusunun, bilmem yüzde kaçını temsil eden Alevilik, aynen İmam-ı Rabbani ölçüsüyle din ve dünya cahili ellerde, kutusunun içi boş bir etiketten ibarettir; ve ne Sünnet Ehlinin üzerine yürüyen, ne üzerine yürünülen ve ancak «hiç» kelimesiyle belirtilebilecek pasif, fakat her an ve her türlü din aleyhtarı cereyanlarca istismarı mümkün bir manzara arzetmektedir.

 

Bugüne dek din aleyhinde girişilen ve adına «Devrim» denilen davranışlarda (direkt) veya (endirekt), Türk Alevileri, kendilerinden hiçbir tepki gelmeyecek ve İslam esaslarının kıyımına seyirci kalacak bir sınıf olarak istismar ve bahane mevzuu olmuştur.

 

Kör ve habersiz bir gelenek yolundan gelen Türk Alevilerinin kültür, telkin ve temsil yoluyla fethedilmeleri lazımdır.

 

 

(Doğru Yolun Sapık Kolları'ndan)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

İki açıklama için teşekkürler.

Açıkçası bu kadar sığ ve kullanmış oldukları terim ve şahsiyetlerin sahibi İslamdan bu kadar uzak olmaları yürek burkucudur. Hz. Ali efendimiz hakkında bile münakaşaya giremeyecek kadar cahil tiplerin namazdan kıbleden dem vurmaları çok acı.

Gayrimüslim halka saygı duyulur. Bu farzımızdır. Ancak İslamı içinden tahrife uğraşan zümreye saygı duyulmaz. Bir isim vermeleri lazım artık kendilerine. Hem müslüman hem... olmaz böyle şey.

Onların üzerine yakışan en güzel isim komünizmanın gönüllü fedaileri sıfatıyla sapık olmalarıdır.

Sabır ve selamet ile...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Alevilik kendi içinde sayısız çelişkilerle dolu ki, Reyhan abla ve Vakıf Ahmet bu konuda gayet iyi açıklamalarda bulunmuşlar. Bunları biraz kurcalayıp, göz önüne getirmeye çalıştığınızda kaçamak cevaplar, daha doğrusu saçma sapan karılıklar gelir.Basit bir örnek verecek olursak ( arkadaşlar da değinmiş), hem Peygamberimiz , kitabımız bir derler ama namaz, hac, hatta oruç ibadeti hakkında demediklerini bırakmazlar (Tabii bu hepsi için söylenemez ama genel olarak böyle bir yaklaşım içindedirler).Onlara göre ibadetin bir şekli şeması yoktur ki belirtmiş sayın Akkiraz hanımlar zaten söyleşilerinde.İbadet anlayışlarını anlamak da oldukça güçtür.Semah dedikleri türden bir ritüelleri vardır ki, Reyhan ablamız resimlerle ve açıklamalarla konuya açıklık getirmiş, ibadet kabul ederler ama düğün gibi içkili,sazlı, sözlü eğlence mekanlarında icra etmekten geri durmazlar...Tabii alevi olduğu halde beş vakit namaza, hacca, oruca yönelenleri ya da sağ görüşe katılanları afaroz ederler içlerinden...vs vs gibi tuhaf bir tutum içerisindedirler kendileri...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...