Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
yeniceri38

Şiilik (alevilik,kızılbaşlık) Konusu...

Recommended Posts

Alevilik bilindiği gibi H.z Ali (keremallehu vecheh) yi seven demektir.Ancak itikadi konularda sünnilerle ayrılmaktadırlar.İmam-ı rabbani (kuddise siruh) hazretlerinin "mezhepsizlik küfre köprüdür" sözü çerçevesinde aleviler hakkında ki görüşlerinizi bekliyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Alevilik Şianın İsmailiyye-Sabbahiyye-Batıniyye vs. Kollarının günümüzdeki şeklidir.Bundan 500 sene önce olsa onlarada Şii diyecektik.Çünki ozaman şimdiki gibi İmamiyye çoğunlukta değildi, şimdi Şii denilince İmamiyye anlaşılıyor ama eskiden onlar anlaşılıyordu.Mesela Fatımiler Alevi itikadlı bir Şii devletiydi.Safevilerde öyle.Ülkemizdeki Aleviler tam bir karışımdır.Herşeyden alıntı yapmışlardır.Şah İsmailin zorla Şiileştirdiği Merkezi İran olan Kalenderi tarikatlardan(Haydari,Cavlaki vs.) Bektaşilikten hatta Mevlevilikten.Fıkhi düzenleri ise Caferi yani İmami demelerine rağmen değildir.Tek kıldıkları namaz cenazedir.Onuda Ehli Sünnete göre kılarlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamlar,

 

arkadaslar,ben tamamen ogrenmek amacli,kin ve nefret gutmeyen duygularla bu nokta da bir sual sormak istiyorum.konuyla ilgili bilgisi olan arkadaslar ALLAH rizasi icin,kaynak gostererek,(ama su resmi tarih safsatalarini bir kenara iterek) su muhim soruya cevap verebilirmisiniz?

 

padisahlarimizdan hasmetli yavuz sultan selim hz.leri alevileri topluca katletmismidir? ve bunla yetinmeyerek,zamanin fetva ehli insanlara (seyhulislam) cuma hutbelerinde okumalari icin su cumleleri soylemismidir? savunmusmudur? ;alevi katletmes/oldurmek cennete girmeye sebebiyettir.

 

sakin kizmayin,celallenmeyin.bu soylediklerime bu haliyle hatta daha ileri goturerek inanan,yavuza her defasinda kufurler hakaretler savuran bir suru alevi var.simdi sormayin nerden taniyorsun,taniyorum bi sekilde.

 

ne zaman tarih konusulsa hep bunlari soyluyor,bende;yok canim imkansiz yavuz selim hz.leri boyle sey yapmaz,heleki cenneti nasil vadeder diye filan savunuyorum,ama isin acikcasi elimde ne bir kaynak ne bir belge/

 

neyse efendim varsa eger bildiginiz biseler buyrun paylasinda,bizde bilelim egrisini dogrusunu,

 

selam ve muhabbetle

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ehli Sünnet itikadınca ilk 3 halife efendilerimize söven Radıyallahu Teala Anhum dinden dönüp mürted olur.Mürtedin katli vacibdir.Bu yollu bir fetva verilip öldürülmiş olabilir, ama benim bilgilerimce Safevi destekçisi Silahlı eşkıyalık yapan Celâli Alevileri öldürülmüştür.Sayılar uydurma ve abartılı çünkü o zaman zaten o kadar alevi yok anadoluda.3 büyük şehrin yokedilmesi demek o sayıda insanın katli.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ne kadar alevi yok kardes?

 

biraz acik konusursan iyi olur,haa bide mumkunse bana da ya bi kaynak tavsiye edin,yada alip buraya yapistirin.bende cok duydum boyle olmadigini filan,ama bana saglam delil lazim.

isin asli ben inanmiyorum,boyle bir insanin,boyle bir fetva verdirecegine filan amma,baskalarinida inandirmak istiyorum,gerci onlarin bircogu fikrisabittir ama olsun,ben en azindan en yakinimdaki aleviye bunlari anlatmak,kaynakli konusmak istiyorum.

hadi selametle

Share this post


Link to post
Share on other sites

TARİH OLARAK BİR BİLGİM YOK AMA TANIDĞIM BİR SÜRÜ ALEVİ İNSAN VAR.Bazıları gerçekten çok hoşgörülü insancıl ama çoğu belli etmesede diğer mezheplere karşı çok tepkililer. :pc:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ahi verilen fetva normal, çünki dediğim gibi sövgü olduğu zaman(şu an alevilerden tekfir edenler dahi var) murted olması Ehl-i Sünnet inancımızın temelidir.Murtedinde katlinin vacib oldugu yıllardır müslümanlardan saklanan şer'i gerçeklerdendir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cilt: 1 - Mektup: 54

 

Dileğim odur ki, Allah sizi dünya ve ahirette el atmaya değmeyen şeylerden muhafaza etsin!

 

Yakından bilelim: Bid'at sahibinin fesadı küfürdekilerin bile fesadından ziyadedir. Bütün bid'at ehli fırkaları içinde en beteri öyle bir cemaattir ki, Peygamberlerin Sahabilerine karşı kin güderler. Allah, Kitabında bunları ''kâfirler'' diye isimlendirmişlerdir. Kur'an ve Şeriati sahâbiler tebliğ etmişlerdir. Eğer onlara kin ve garez gütmek mümkün olsaydı Kur'an ve şeriatin de böyle bir kin ve gareze hedef olması lâzım gelirdi.

 

Kur'anın cemedicisi Hazreti Osmandır. Eğer Hazreti Osmana taan edilebilirse Kur'ana da taan edilebilir demektir. Sahabiler arasında olan ihtilâf ve kavga, nefs hevâsına bağlanamaz. Hazreti Âli ve Muaviye meselesinde, mutlaka müminlerin emiri hak yolunda ve muhalifi de hata üstündeydi. Fakat bu hata içtihat hatasıdır ve asla kötülüğe gidemez.

 

Hattâ bu yanlışlık, neticede pişmanlık ve ıstırabı doğurmakta da âmil olur ki, bundan da hata edene ait bir sevap payı doğar.

 

Muaviye'nin oğlu Yezid, Sahabilerden değildir. Bu betbahta, betbahlığında rakip olacak kimse düşünülemez. O kadar ki, onun âlet olduğu betbahtlığa bir kâfir bile cesaret edemez. Fakat onun gibi bir insanı lânetlemekte bile Sünnet ehli âlimlerinin tereddüt etmesi, ondan razı oldukları için değil, sadece kendisinin tövbe ve Hakka yöneliş ihtimalini hesab ettikleri içindir.

 

Allah bizi rızasının yolundan ayırmasın.

....

Kaynak: İmam-ı Rabbân-î Mektubat, Sayfa 125, 126. Ağustos 2005 Büyük Doğu Yayınları, Necip Fazıl Kısakürek

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ahmed gönüldaşım gene turnayı gözünden vurdun. İşte bu kadar!

Artık kim kendine ne derse desin, neci olursa olsun bu ölçüye uymuyorsa işi bitmiştir.

Allah senden de razı olsun Üstaddan da İmam-ı Rabbani Hazretlerinden de...

Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tamam ahi ama sadece Nakşi penceresinde kalırsanız sadece Nakşiliği bilirseniz Ferit Aydın gibi Nakşiyken Selefi olursunuz.Bir inceleyin İslam tarihini Nakşi tarikatı hariç şâhid meşreb ve çoşkun olmayan bir vahdet inancında olan tarikat bulamıyacaksınız.Ferit Aydın denen herifte bunu görünce inkar etti Erenleri...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Tamam ahi ama sadece Nakşi penceresinde kalırsanız sadece Nakşiliği bilirseniz Ferit Aydın gibi Nakşiyken Selefi olursunuz.Bir inceleyin İslam tarihini Nakşi tarikatı hariç şâhid meşreb ve çoşkun olmayan bir vahdet inancında olan tarikat bulamıyacaksınız.Ferit Aydın denen herifte bunu görünce inkar etti Erenleri...

 

Yukarıda ki mektupta Ehli Sünnet'e aykırı hiçbir yazı yoktur. Bütün Ehli Sünnet alimleri yukarıda ki yazanlara aykırı şeyler söylemek şöyle dursun aynı şeyleri bildirmişlerdir. Yukarıda ki İmam Rabbani'nin anlattığı hâdiseler ve hükümler hakikatın ta kendisidir. Bu mektubu yazan Velî, Peygamber ve Sahabelerden sonra dinin en büyük zatı, ikinci bin yılın müceddidi, hakkında bir çok Hadis bulunan İmam Rabbani Hazretleri... (Bunu her zaman tekrarlamamın sebebi İmam Rabbani'yi tanımayanların o mübarek zatı tanımasına vesile olmaktır.) Harun kardeşimin söylediklerini ben de tekrarlıyorum: ''Artık kim kendine ne derse desin, neci olursa olsun bu ölçüye uymuyorsa işi bitmiştir.''

 

Şeksiz Abdal, yazdıklarını tam anlayamadım, Nakşibendi yolunu mu eleştirdin? Meselelere sadece Nakşibendi tarikatı penceresinden bakmayın derken İmam Rabbani'nin yolunu mu eleştirdin? Yukarıda yazanları Nakşibendi tarikatına mı bağladın?

 

İmam Rabbani'nin meselemizle alakalı bir mektubunu yakın bir zamanda ekleyeceğim, inşallah. Allah razı olsun, Harun gönüldaşım. Beni, İmam Rabbani ile beraber anman bile bu fakire büyük şereftir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dediğim bu konuyla alakalı değil Nakşiliğe sümme haşa hiçbir lafım olamaz ama dediğim gibi Nakşilik 40 tarikatten farklı bizzat İmam-ı Rabbani Kuddise Sirruh'ta bunu söylüyor.Bunu tarikatlerin tarihini araştırırsanız anlarsınız.Nakşilik hepsinden farklı Osmanlıda tarikatleri anlatan bir zat diyorki Nakşiler gizli sufilerdir.Meselâ hepimiz Feriduddin-i Attar hazretlerini kabul ederiz.Ama o hayatını meczub bir şekilde yaşamış mürdlerinin çok farklı kıyafetler giyindiği bir tarikat Şeyhi olan Kutbeddin Hayder için Yazdığı Haydernâmesi vardır.Mesela her tarikatın kendine has kıyafeti olmasına rağmen Nakşiliğin yoktur.Aynı Medrese ehli gibi Sünnete uygun giyinirler.(Osmanlıda Medrese ehlinin tek yakın olduğu tarikat olma sebebi bu bence)İmam-ı Rabbani hazretleri Kuddise Sirruh cehri zikre bid'at diyor, sima(müziksiz ilahi)bile olmaz diyor.Bunu meşreb farkından başka çözemeyiz.Ülkemize ilk giren tarikatlar Horasan diyarından girdi, biraz araştırırsanız Yunus Emrenin Kuddise Sirruh ilahilerinde Horasan Ehli olmamasına rağmen şuanki tariklerde olan şeylerin kimlerden miras kaldığını anlarsınız.Bu yurdda ve İslam dünyasında çok evliya yetişti bunların Meşrebleride farklıydı, Vahdet-i Vucud konusundaki görüşleri farklıydı vs.Demek istediğim sadece Nakşi zatlar okunur tasavvuf sadece Nakşi yolundan ibaret görülürse çok yanlış yapılır.İmam-ı Rabbani Kuddise Sirruha birşey asla demem.O olmasa Medreseliler topu tüfeği alıp tekkeleri yıkmışlardı çoktan.O Sıla birleştiricidir Tasavvufu İlk asır Pîrânındaki gibi Kuddise Sirrahum yaşanması için çalışmış(bunu sizde ifâde edersiniz ama yanlış olan diğer asırlardaki o ilk asırdan farklı şeyler yapan Pîrânı inkâr etmek) tekke-medreseyi birleştirmiştir, artık Medreselilerde onun sayesinde bir tarikate dahil olabilmişlerdir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

es selamü aleyküm arkadaşlar.

 

 

TARİH yazmak, TARİH yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen HAKİKAT, insanlığı şaşırtacak bir hal alır.

 

Malesef tarih ehil olmayanların elinde amaca yönelik tahriflere uğramış. Günlük siyasetlere alet edilerek değiştirilmiş keyfi tarihçilik almış başını gidiyor. Tarih kitabi okumak isteyen bu kez de acaba kimi okumam gerekiyor hangisi doğru hangisi yanlış. Tarihçiler aralarında didişirken bizler buna nasıl karar vereceğiz. Doğrusu içinden çıkılmaz bir durum diye düşünüyorum

 

Mustafa Armağan'ın bu konuda yazmış olduğu bir makele okudum ve sizlerle de paylaşmak istedim inşaallah faydalı olur

 

 

Yavuz, 40 bin Alevi’yi kesti mi?

 

 

Tarihi bir türlü siyasetten ayrı ele almayı beceremiyoruz. Tarih, siyasetin yakasından düşmediği sürece de, kafalarımızdaki savaş ve karanlık devam edecek gibi görünüyor. Neden mi söylüyorum bunları?

 

Hatırlarsanız geçen hafta yeni bir ezber bozma girişiminde bulunmuş ve o “küçük fil”imizi tarihin zücaciye dükkânına Kasr-ı Şirin kapısından salmıştık. Demiştik ki, siyasetçilerimiz Kasr-ı Şirin’den beri İran sınırımızın değişmediğini, hatta İran’la 400 yıldır dost olduğumuzu söylüyorlar, halbuki bu tarihen yanlış bir bilgi.

 

‘Vay efendim sen ne demek istiyorsun?’ Ne Bush’un yardakçısı olmadığım kaldı, ne İran’a saldırmak için diş bileyen kesime top toplayıcılığı yaptığım.

 

Eğer yazımdan ille de bir siyasî sonuç çıkarılacaksa, bu çürük iddiamız karşısında Bush’un eli armut toplamayan ‘tarihçileri’ de kalkıp, ‘Bakın, Kasr-ı Şirin’den bu yana İran’la en az 10 kez savaşmışsınız, sınırlarınızda delinmedik nokta kalmamış, bir kere daha delinse ne lazım gelir?’ deseler ve bizi kendi silahımızla vurmaya kalksalar ne diyeceğiz? Bu işleri tarihçilere bırakalım mı?

 

Yıllar önce Bakü’de bir müzeyi geziyoruz. Adının İrade olduğunu öğrendiğimiz hanım rehberimiz Şah İsmail’in Çaldıran savaşını Osmanlı topları yüzünden kaybettiğini ağlamaklı bir tonda anlatıyor. Besbelli hayranı olduğu Şah İsmail Çaldıran’da bir duvar teşkil eden toplarımızı geçemeyince hiddetinden kılıcıyla topun ağzına öyle bir vurmuş ki, tuncu paramparça etmiş!

 

Burada efsanenin kendisine takılmayın derim. “Türk” olduğunu düşündüğümüz Azeri kardeşlerimizin bu savaşta Şah İsmail’in ordusunda saf tutmaları ve Yavuz’u saldırgan bir işgalci olarak görmeleriydi beni asıl şaşırtan.

 

Bir de özellikle bazı Osmanlı karşıtı kesimlerin dillerine doladıkları ve maalesef İsmail Hami Danişmend gibi ateşli Osmanlı yanlısı ‘Sünniler’in de Şii-Alevi husumetlerinden ötürü köpürttükleri ‘Yavuz’un 40 bin Alevi’yi kestiği’ söylentisi var. Ne yalan söyleyeyim, her iki kamp da bu tehlikeli ateşe odun taşımakta fevkalade mahirler. Halbuki Fethullah Gülen hocaefendinin yakınlarda yaptığı ‘mum söndü iftirası’ hakkında sağduyuya çağıran konuşmasını okusalar, bu meseleye nasıl bir denge bilinciyle yaklaşacaklarına dair değerli ipuçlarını yakalayabilirlerdi.

 

Yavuz Sultan Selim, Doğu’da namağlup unvanına sahip Şah İsmail’in adamlarının Tokat’ı ele geçirip kendi adına hutbe okuttuğu, hatta Kütahya önlerine kadar geldiği, Bursa’yı tehdit ettiği ve Rumeli’deki kardeşleriyle buluşmalarına ramak kaldıkları bir ortamda tahta çıkmış buldu kendisini. Üstelik de bir Osmanlı şehzadesi olan yeğeni Murad, Şiiliği kabul etmiş ve Şah İsmail’in yanına kaçmıştı. Yani Safevi etkisi, bırakın halka yayılmayı, bizzat saraya kadar girmişti.

 

Burada özellikle belirtmek istiyorum ki, Yavuz’un birinci sorunu, bir inanç olarak Alevilik değil, Fransız tarihçi Jean-Louis Bacque-Grammont’un akıl dolu deyişiyle, Safevi Devleti’nin Anadolu’daki Alevileri ‘beşinci kol’, yani istihbarat unsuru olarak, daha da önemlisi, devleti yıkacak tertipler içine girecek potansiyel bir işbirlikçi güç olarak kullanmaya kalkmasıydı. Şah İsmail’in gerçek niyetinin Osmanlı’yı Şiî bir devlete dönüştürerek bir darbede başına geçmek olduğuna ve bu uğurda çalıştığına dair güçlü kanıtlar bulunuyor. Nitekim 1511 Nisan-Temmuz aylarında Bursa’dan Antalya ve Kayseri’ye kadar yayılan, Anadolu’nun büyük bölümünün yakılıp yıkılmasına ve 50 bin insanın ölümüne yol açan Şahkulu isyanı da gerçek bir ders olmuştur Yavuz’a.

 

Anadolu’daki Aleviler ya İran’a göç edip Şah İsmail’in saflarına katılıyor veya muhtemel bir Anadolu seferinde ona destek vereceklerine dair işaretler veriyorlardı. Osmanlı Devleti’nin 1402’de içine yuvarlandığı fetret devri yeniden yaşanacak mıydı? Bu soru, 112 yıldır hiç bu kadar sarsıcı olmamıştı.

 

Bunun üzerine Yavuz, hem İran’a insan kaynağı sağlayan göçü önlemek, hem de Safeviler üzerine düzenleyeceği seferde arkasını sağlama almak için Mustafa Akdağ’ın deyişiyle, “Şah İsmail’e bağlılıkları, sadece dinî bir inanç olma çizgisini aşarak, para yardımı, asker olarak gidip ordusuna katılma, Kızılbaşlık propagandası yapmak ve şaha casusluk etmek gibi yollarla hizmet ettikleri sabit olanlar hakkında kovuşturma başlattı”. Bu kovuşturmanın bir tür fişlemeye dönüştüğünü biliyoruz. Tutulan defterlere yukarıdaki eylemlere karışmış 40 bin Kızılbaş’ın adının geçirildiğini, bunların tutuklanıp sorguya çekildiklerini biliyoruz. Suçlu bulunanlar elbette idam veya hapisle cezalandırılmıştır. Ancak bu kovuşturma sonunda ne kadarının idam edildiğini, ne kadarının hapse atıldığını veya sürgüne gönderilip serbest bırakıldığını bilmiyoruz.

 

İşte o 40 bin kişi, bu kovuşturma maksadıyla fişlenen ve yakalanan casuslar, düşmana yardım ve yataklık yapanlar, daha önce Şah İsmail’in ordusunda savaşmış olanlar, propagandasını yapanlardı. Ve hepsinin öldürüldüğüne dair en ufak bir kanıt olmadığını ben değil, yine Bacque-Grammont söylüyor:

 

“Göründüğü kadarıyla, bu “büyücü avı”, özellikle olaylara bulaşan tımar sahiplerini yerlerinden atmak ve bilinen elebaşıları öldürmekten ibaret kaldı. 1513 ya da 1514’te olan 40.000 sapkının kırılması efsanesinin destekleyen hiçbir kanıt yok elimizde; sayılar karşısında doğulu baş dönmesiyle alabildiğine damgalı görünüyor bu.” (Bkz. Ed.: Robert Mantran, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, I, Cem Yay. 1995, s. 173)

 

40 bin aileyi, yani ortalama 200 bin nüfusu ilgilendiren böylesine büyük çaplı bir ‘katliam’ın belgelere de bir şekilde yansıması gerekmiyor muydu? İşte Alevi kökenli olduğu bilinen tarihçi Mustafa Akdağ, “Yavuz Selim’in o zaman, Kızılbaş mezhepli 40 bin kişi öldürttüğü hakkında tarihlere geçmiş bir rivayet vardır… Ancak, biz bunu pek şişirilmiş bir sayı bulmaktayız. Çünkü, bu Padişah devrine ait pek çok mahkeme defterleri hâlâ elimizdedir. Bunlar üzerinde yaptığımız araştırmalarda, bu çapta kitle idamlarına rastlayamadık. Eğer öyle kanlı bir olay geçseydi, bu defterlerde yer alması zorunlu idi.” sözleriyle bu balonu patlatıyor. (Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, 2, Tekin Yay., 1979, s. 154)

 

Düzeltiyorum: Tarih ne çekmişse siyasetten ve efsanelerden çekmiştir.

 

Kaynak:http://www.mustafaarmagan.com.tr/yaziGoster.php?yaziNO=1150

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cilt: 1 - Mektup: 80

 

Allah bize, nurların nurunun açtığı Şeriat caddesinde kıl kadar sağa sola sekmeden dosdoğru bir istikâmet nasib etsin!

 

Meşhur mısra:

 

''İş budur ve gerisi Hiç'dir.''

 

İslâmın 73 fırkaya ayrıldığını görüyoruz. Bu fırkalardan her biri Şeriate yalnız kendisinin uygun olduğu iddiasındadır. Fakat Habercilerin En Doğrucusun kurtuluş fırkası üzerinde işaret buyurdukları bir delil vardır.

 

- ''Kurtuluş fırkası kadrosu içindekiler, şunlardır ki, tek yol üzerindedirler... Ben de o yol üzerindeyim. Sahabîlerim de o yol üzerindedirler.''

 

Şeriat Sahibinin, o yol üzerinde mukaddes varlıklarını bildirmeleri yeterken, buna bir de Sahabîlerini ilâve buyurmaları kurtuluş yolunun kütle ifadesiyle ancak Sahabîlerin yolu olduğunu anlatmak istedikleri içindir.

 

Allah, bizzat:

 

''Resûle itaat, Allaha itaattır!''

 

Buyurduğuna göre, Resûlünün gerçek yolundan inhiraf ve ona itaatsizlik, Allah yolundan dışarıya çıkmak ve Allaha itaat etmemektir.

 

Allaha bağlanmayı, Resûller Resûlüne bağlanmanın hilâfı sananlar, yine Allah tarafından küfürle vasıflandırılmıştır.

 

Resûller Resûlüne bağlılık iddia edip Sahabîlere bağlanmakta tereddüt göstermekse, dâvaların en bâtıldır. Zira Büyükler Büyüğünün yoluna nasıl düşüleceğini en halis mikyasta temsilden başka hiçbir rolleri olmıyan ve en sadık bağlılığın birer remzi bulunan Sahabîlere muhalefet, netice bakımından Resûller Resûlüne muhalefetten başka birşey değildir.

 

İşte, yolunu, son ve mutlak Kurtarıcının muazzez Sahabîlerine ait yol kabul etmiş olan Müslümanların topluluğuna ''Sünnet ve Cemaat ehli'' ismi verilir ki, bu da, bizzat Âlemlerin Mefharince işaret buyurulmuş olan yolun ta kendisidir.

 

Sahabîlere taan ve husumet dilini uzatanlar, bu kurtuluş fırkasının kadrosu dışında kalırlar ve mahrumiyetlerin en hazinine düşerler. Tekrar şu inceliğe işaret edelim ki, onun Sahabîlerine taan ve husumet, ona dil uzatmak ve düşmanlık göstermektir.

 

Bazı dalâlet yolunda gidenlerin şöyle bir tesellisi vardır:

 

- ''Biz Sahabîlere bağlıyız; fakat hepsine birden değil... Zira onların da görüşlerinde tenakuz ve ihtilâf vardır.''

 

Cevap:

 

- Sahabîlerden bazısına bağlanmanın faydalı olması için, öbürlerine inkâ göziyle bakmamak lâzımdır. Bazısı inkâr ve bazısı kabul edildikçe, yekpâre bir bütün olan Sahabîler çerçevesine uyulmuş ve onların tek dâva ve istikâmet üzerinde toplu bulundukları kabul edilmiş olmaz. Sahabîlerin aralarındaki ihtilâflar hiç bir zaman âdi nefs ve hevâ meselelerinden doğma birşey olmayıp esası mahfuz tutan bazı teferruat anlayışları üzerindeydi ve bir içtihat kıymeti temsil ediyordu. Bu inceliği kavramayıp da Sahabîler bütününü zedelemektedir ki, bu yol sonunda Büyükler Büyüğünün yolunu inkâra kadar varmaya mahkûmdur.

....

Kaynak: İmam-ı Rabbân-î Mektubat, Sayfa 147, 148, 149. Ağustos 2005 Büyük Doğu Yayınları, Necip Fazıl Kısakürek

Share this post


Link to post
Share on other sites
selamlar,

 

arkadaslar,ben tamamen ogrenmek amacli,kin ve nefret gutmeyen duygularla bu nokta da bir sual sormak istiyorum.konuyla ilgili bilgisi olan arkadaslar ALLAH rizasi icin,kaynak gostererek,(ama su resmi tarih safsatalarini bir kenara iterek) su muhim soruya cevap verebilirmisiniz?

 

padisahlarimizdan hasmetli yavuz sultan selim hz.leri alevileri topluca katletmismidir? ve bunla yetinmeyerek,zamanin fetva ehli insanlara (seyhulislam) cuma hutbelerinde okumalari icin su cumleleri soylemismidir? savunmusmudur? ;alevi katletmes/oldurmek cennete girmeye sebebiyettir.

 

sakin kizmayin,celallenmeyin.bu soylediklerime bu haliyle hatta daha ileri goturerek inanan,yavuza her defasinda kufurler hakaretler savuran bir suru alevi var.simdi sormayin nerden taniyorsun,taniyorum bi sekilde.

 

ne zaman tarih konusulsa hep bunlari soyluyor,bende;yok canim imkansiz yavuz selim hz.leri boyle sey yapmaz,heleki cenneti nasil vadeder diye filan savunuyorum,ama isin acikcasi elimde ne bir kaynak ne bir belge/

 

neyse efendim varsa eger bildiginiz biseler buyrun paylasinda,bizde bilelim egrisini dogrusunu,

 

selam ve muhabbetle

 

 

Yavuz Sultan Selim(kuddise sirruh) hazretleri doğuya yaptığı seferlerle mukaddes belde ve çevresinde fitne ve fesat yayan başta Şah ismai olmak üzere bir çok sapkını katletmiştir.Bu katlin vacib olduğu şeyhulislamın fetvasıyla sabittir.Fetvasını eline alan doğunun sultanı büyük bir temizleme operasyonu gerçekleştirmiştir.Peygamber efendimizin halifelerine zevcesine ve hazreti muaviye(radıallahu anh) hazretlerine ettikleri hakaretler bu savaşlara sebep olmuştur.Detaylı bilgi için Prof D.r Ahmet Akgündüzün bilinmeyen osmanlı ve diğer kitablarına başvurulmasını tavsiye ederim.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Yavuz Sultan Selim(kuddise sirruh) hazretleri doğuya yaptığı seferlerle mukaddes belde ve çevresinde fitne ve fesat yayan başta Şah ismai olmak üzere bir çok sapkını katletmiştir.Bu katlin vacib olduğu şeyhulislamın fetvasıyla sabittir.Fetvasını eline alan doğunun sultanı büyük bir temizleme operasyonu gerçekleştirmiştir.Peygamber efendimizin halifelerine zevcesine ve hazreti muaviye(radıallahu anh) hazretlerine ettikleri hakaretler bu savaşlara sebep olmuştur.Detaylı bilgi için Prof D.r Ahmet Akgündüzün bilinmeyen osmanlı ve diğer kitablarına başvurulmasını tavsiye ederim.

Kardeşin dediği gibi Mürtedin ve Zındığın katli vacibidir burda sayı 40.000 olsa bile ki abartılı o dönem için yapılan iş asla ve katha yanlış değildir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...