Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Achar

Sultanü'ş Şüaraya Arzuhalimdir

Recommended Posts

25 Mayıs 1983’te Hakk’a yürüyen Necip Fazıl Kısakürek’e rahmet dileklerimle…

 

“Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,

Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!”

 

Üstadım,

 

Fikirde, irfanda bir fetret çağındayız.

 

“Mürşidini kaçırdık gönlümüzün” Üstadım, mürşidini kaçırdık…

 

Aradan uzun, upuzun seneler geçmiş. Hasret çoğalmış, seneler uzamış, biz yorgun düşmüşüz.

 

Bu sabah bir seni dinliyorum, bir içimi… Şiirlerin öteleri muştuluyor yüreğime ve çoğalıyor içimdeki hasret kuşları. Mecaz duruşuyla yürüyen kadim cümleler yığılıyor benliğime. Yüreğime bas basa geçiyor kelimeler kafilesi. Mürekkebi kurumadan şiirlerinin tadı, geçmeden efsunlu saatler, hayret gemisi görünüyor denizlerimde.

Senin düşlerinin dalgaları vuruyor kalbimin kayalarına.

 

Taş kalbim aşınıyor, kırılıyor, dağılıyor, eğilip bükülüyor Üstadım.

 

Bütün iklimlerden üzerime kar yağıyor. Unuttuklarımı hatırlayıp hatırlayıp ah ediyorum. Belalı sulara kapılıp ne vurgunlar yemişim, ne fırtınalara düşmüş yüreğim, ne çok ağlamışım.

 

Gidiyorum işte ben de bu sabah senin iklimine gidiyorum…

 

Çiçekli bir seccadenin üzerinde yüreğimi kadim dualara sefer eyliyorum.

 

Revan oluyor yüreğim ol Sevgili’ye, en Sevgili’ye…

 

Dervişim,

 

Her birimiz, birer dalga idik senin engin denizlerinde…

 

Sen gidince sustuk, susturulduk. Kesildi şiirin sesi, ezgisi. Yıkıldı tefekkürün kalesi.

 

Sen gideli şirazesini yitiren yüreğimiz, ne göçler, ne sürgünler, ne vurgunlar yedi… Ruhumuz derin bir uykuya daldı uyanmayası... Pusuda yatan kesret ruhumuzu kıstırmış, çalmış zamanlarımızı, almış bütün sevdiklerimizi. Uzatmışız hasreti. Pusulayı kaybetmiş, kalakalmışımız yollarda. Bir med- cezir zamanı ayrıldık ve şimdi yeni baştan dönmedeyiz senin Büyük Doğu’na… Sana yaslanıyor hala düşüncelerimiz, sırtımızı sana dayıyoruz, seni dinliyor, seni konuşuyor, sana susuyoruz. Ruhumuzun gözelerinden sana akıyoruz selsebil, bir çoban çeşmesi gibi…

 

Senin sözlerin düşüyor ufkumuza zor zamanlarda…

 

Ve…

 

Sakarya gibi ayağa kalkıyoruz…

 

Mürşidim,

 

Tefekkür ve irfanda fetreti yaşıyor gönüllerimiz.

 

Kurudu kadim söz pınarları. Meclisler sustu, yürekler yağmalandı, kesretin kirli eli gezindi gönüllerin en mahreminde…

 

Denizlerimizin rıhtımlarında ne yalan fabrikaları kuruldu, insan yutası… Bütün yollarda maddenin ayak izi var, diken olup batası. Mana desenli efsunlu kaftanı giyemedik üzerimize, ötelere ulaşamadı dualarımız. Ürkek rüyalarımızın kalbinde derin uçurumların tedirginliği var. Merhametin ve şefkatin sureti karardı, aşk kılıcı kırıldı aşksızların yüreğinde. Suların akislerinde görünmez olduk. Sevdanın taş yollarında, yığılıp kaldı hissiz yüreklerimiz. Sahtekâr bir bezirgânın peşine takılmış yürüyoruz. Adım başı ayağımız takılıyor. İnşa edemediklerimiz, unuttuklarımız, vefasızlığımız bir bir düşüyor yâdımıza. Seninleydik, peşindeydik, bin bir umut dizmiştik ucunda güneş görünen ufuklara. Vefa kulelerinden düştük, kirlendik, kirlendi elbiselerimiz...

 

Derin açmazların yortusunda kendi kendimize yarım yarım türküler söylüyoruz şimdi bıkası…

 

Avuntusuz günlerin uçurumunda kederliyiz.

 

Ustam,

 

O tekerlek hala tümsekte duruyor, hala aynı yerdeyiz, utanılası…

 

Bastığımız rûy-i zemin çöktü ayaklarımızın altında. Buhur oldu düşünceler, yeminler… İçi boş, sahte sözlerin etrafında kâğıttan kuleler yapıyoruz, utanılası… Riya pusuda beklerken, aşk yanı başımızdaydı oysa. Dünya bir çöl bizler Mecnun olmalıydık Leyla’sını arayan. Bizler serabın hayaline düştük, unuttuk Leylamızı. Sonra öğrendik ki Mecnun bulunsa da Leyla bulunmaz imiş…

 

Biz kaybettik Leylamızı Üstad, biz kaybettik.

 

Yanıldık, yağmaladık kadim düşlerimizi.

 

Daha çok yalnız, daha çok umarsız, daha çok niyazsız kullarız üzerinden kar kalkmayası.

 

“Mürşidini kaçırdık gönlümüzün” Üstadım, mürşidini kaçırdık…

 

Aşk kuşanıp, birer dava çerisi olan her kim varsa, soyundu elbiselerinden. Fikirde, irfanda bir fetret çağındayız. Vefa kulelerinden düştük. Derin açmazların yortusunda kendi kendimize yarım yarım türküler söylüyoruz, bıkası…

 

Sultanü’ş Şuaram,

 

Aradan uzun yıllar geçse de kalbimizde, dualarımızda, düşüncelerimizdesin.

 

Ruhumuzun toprağında senin attığın tohumlar yeşeriyor, gözlerimiz kızıl şafağa ayarlı, dudaklarımda ferahbaş dualar, dilimde karanfil tadı. Kalbimizde en sevgilinin adı…

 

Bu fetret çağında sen olmalıydın, yine düşünce meydanını birbirine katmalıydın. Dedikodu yaparak değil, ucuz söylemlerle değil, sen yüreğindeki sevdanla çıkardın er meydanına. Fikir meydanı, zikir meydanı şimdi kahramanını bekliyor.

 

Fikir meydanı, zikir meydanı, şimdi olmuş kir meydanı…

 

“Kırmakla bükülmez fikir dediğin” diyordu ya mert şairin biri. Oysa şimdi zaman riya zamanı. Fikir fikirle değil, dedikodu ile susturuluyor, mertlik ihanetle kıstırılıyor…

 

Bir fetret çağındayız Ustam, zor zamandayız, kor zamandayız, ar zamandayız…

 

Bu sürgün ne zaman biter Üstadım?

 

Ne zaman Hünkâr-ı Ezel kabul buyurur?

 

Ve ne zaman gelir o büyük düğün?

 

Ve şimdi…

 

“Sanki kulağıma gaipten bir ses

Buluşmalar kaldı mahşere diyor”

 

Diyen sesini duyar gibiyim…

 

Meryem Aybike SİNAN / Haber 7

[email protected]

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...