Kaval Çalsam Da Dinlemek Zorundasınız

[Ahmet Çetin 0]

'Üstad Necip Fazıl'ı 'zan'la mahkum ettiler'

 

Kısakürek'in yargılandığı davada bilirkişiler kitabın Atatürk'e hakaret eden herhangi bir suç unsuru teşkil etmediğini belirtmesine rağmen, mahkeme üstadı 'Atatürk'e hakaret etmeye meyilli' gerekçesiyle mahkum etmiş.

 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in 1977'de başlayıp vefatına kadar süren ve onu 6 ay cezaya mahkum eden "Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin" adlı kitabının mahkeme tutanakları ilginç bir gerçeği ortaya çıkardı. Mahkeme kitabın Atatürk'e hakaret içerip içermediği konusunda danışmak üzere dönemin Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Seçil Akgün'den bilirkişi raporu istenir. Doç. Dr. Seçil Akgün raporun sonucunda şu cümlelere yer veriyor: " Kitapta Atatürk'e değer verilmemekle birlikte kanımca küçültücü, aşağılayıcı, suç teşkil edici bir ifadeye rastlanmamaktadır."

 

Üstada yeni bir dava açılabilir

 

12 Eylül 1980 ihtilalinden iki ay sonra verilen mahkumiyet kararında görüşüne başvurulan ikinci bilirkişi ise Siyasal Bilgiler Fakültesi Türk Siyasal Hayatı Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Tamer Timur. Timur'da mahkemeye sunduğu bilirkişi raporunun sonunda şu cümlelere yer veriyor: "Sonuç olarak eserin bilimsel kanıtlara dayanmadığı fakat, Atatürk'e yönelik hakaretamiz ifadelere de yer vermediği kanısındayım."

 

Akgün ve Timur'un raporları kitabın suç unsuru teşkil etmediğini söylese de Necip Fazıl Kısakürek ölüm döşeğindeyken 19 ay hapis cezasına çarptırılır. Avukatı Muhammed Emin Özkan cezayı dört ay tehir ettirir. Süre dolunca ikinci kez dört aylık bir izin alınır. Fakat bu izin süresinde Necip Fazıl Kısakürek vefat eder. Avukat Muhammet Emin Özkan Vahdettin'ın vatan haini değil dostu olduğunu iddiadan mahkum olarak vefat eden Üstad'ın bugün yeniden alevlenen Vahdettin tartışmaları Vahdettin'in lehine tamamlandığında hukuki olarak yeni bir mahkemeyle cezasının geri alınmasının söz konusu olduğunu belirtti.

 

"Kaval da çalsam dinlemek zorundasınız"

 

Son günlerinde hakkında açılan bu davaya Üstad'ın çok önem verdiğini belirten Av. M. Emin Özkan o süreci şu şekilde anlattı:

 

"İstanbul Toplu Basın mahkemesinde Sultan Vahidüddin kitabı sebebiyle açılan ceza davasına çok önem veriyordu. Üstad daha öncede çok defalar yargılandı. Ve onun her mahkemesinde salon sevenleri tarafından tıka basa dolu olurdu. Fakat Vahdettin davasında kimse yoktu. Bir tek Üstad ve ben vardık. O dava sessiz sedasız basının bile haberi olmadan sonuçlandı. Üstad, yaşının ilerlediğini ve içerde yatmaya takatinin bulunmadığını söylerdi. Mahkemeyi aydınlatmak üzere Vahidüddin davasıyla ilgili elyazısıyla kendi hazırladığı bir açıklamayı okumak üzere duruşmaya birlikte çıkmıştık. Mahkeme başkanı: "Necip Fazıl Bey, biz sonra okuruz verin dilekçenizi dosyaya koyalım. Siz yorulmayın" dedi. O da 'sözlerimin mahkemeniz üzerinde nasıl bir psikolojik etki yapacağını bizzat müşahade etmek istiyorum' diyerek okumaya başladı. Duruşma Savcısı savunmanın yarısına doğru bezginlik göstermeye ve kımıldanmaya başlayınca bu Necip Fazıl'ın gözünden kaçmadı. "Ben" dedi. "Paristeyken işitmiştim. Çobanın biri duruşmaya kavalıyla gelmiş ve yarım saat çalmış. Savunmam bundan ibarettir demiş. Sizler de beni ben savunma diye burada kaval da çalsam dinlemek zorundasınız. Çünkü iki dudağınızın arasından çıkacak hapis cezası kararı üzerine yatacak olan benim."

#

 

FATMA DURMUŞ - Yeni Şafak