gardenya 11 Report post Posted June 26, 2006 Cenevre sözleşmesi askıda: Peki bunları unutacak mıyız? ABD yönetimi, Savaş esirlerine uygulanacak kuralları belirleyen 'Uluslararası Cenevre Sözleşmesi'ni tek yanlı olarak askıya alacağını ve kendi kurallarını koyacağını açıkladı. Bu karar, artık savaş esirleri için hiçbir uluslararası güvencenin kalmayacağına işaret ediyor. 11 Eylül'den sonra işlevsiz hale getirilen sözleşme, ABD'nin askıya almasıyla ömrünü bitirecek, bir çok ülke de ABD'yi izleyecek. Neden? Çünkü ABD, işgal ettiği topraklarda 'sıradan savaş' değil, 'teröre karşı savaş' veriyormuş! Yani Afganistan ve Irak işgali terörle mücadeleymiş! Bu ülkelerde işlenen insanlık suçları terörle savaş kapsamında meşru imiş! İnsanlığa karşı suç işleyenleri yargılamak için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni yok sayan, yüze yakın ülkeyle bu mahkemeden muafiyet anlaşması imzalayan, böylece tek yanlı olarak katliam ve soykırım hakkı elde eden ABD, insanlığa karşı işlediği cürümlere bir yenisini daha eklemiş oldu. Uluslararası Cenevre İnsan Hakları Anlaşması'nın (ICRC) 3. maddesi, esir düşenlerin işkence görmemesi, aşağılanma ve eziyetle karşılaşmaması, insan haklarına uygun biçimde barındırılması şartı getiriyor. Şimdi ne olacak? Kararın tam da, çoğu çocuk, 24 kişinin kurşuna dizilmesinin ortaya çıktığı günlerde duyurulması bir rastlantı mı? İnsan haklarından kaçış için yeni bir adım bu. Ama insan hakları ABD'nin gündeminden çoktan kalktı. Son dört yıldır, bütün uygulamaları insan hak ve özgürlüklerine karşı oldu. Bu dönemde, temel hakların güçlendirilmesi yönünde ABD'nin hiçbir uygulamasını bulamazsınız. Sadece dört yılın bir özetini yapalım: Ölüm konvoyu: 21. yüzyılın en vahşi katliamlarından biri. Mezar-ı Şerif'te binlerce insanın nasıl kurşuna dizildiğinin, nasıl işkence edildiğinin, gruplar halinde çöle götürülerek nasıl katledildiğinin, ABD askerlerinin esirlerin boyunlarını kırarak öldürdüğünün, üzerlerine asit döktüğünün, yüzlerce esirin ıssız bir yerde kurşuna dizildiğinin, Mezar-ı Şerif ile Şibirgan cezaevi arasında konteynerlara istiflenen üç bin insanın nasıl öldürüldüğünün ve toplu mezarlara gömüldüğünün korkunç hikayesi. İşkence uçuşları, gizli cezaevleri: Yüzlerce insan yeryüzünün bir çok ülkesinde kaçırılıp çok sayıda ülkede bilinmeyen yerlere götürüldü. İşkence edildi, bazıları öldürüldü. Askeri üsler, uçak gemileri, birer esir kampına dönüştürüldü. İnsan kaçakçılığı resmileştirildi. Kaçırılan insanların taşındığı yüzlerce gizli uçuş yapıldı. İnsanlar, Bulgaristan, Romanya, Gürcistan ya da Doğu Avrupa'da bir yerlere götürüldü. İtalya'ya, İspanya'ya, İngiltere'ye, Almanya'ya, Kuzey Afrika ülkelerine, Tayland'a, Singapur'a, AB ülkeleri'ne götürüldü. Başka neler yapıldı? - Sivillere yönelik alı saldırılar. - Gizli terör örgütleri kurup dini mekanlara, önderlere saldırılar. - Etnik ve mezhep çatışmaları için provokasyonlar. - Ölüm mangaları kurmak. - Guantanamo, Ebu Gureyb: İşkence ve tecavüzler. - Kadın ve kızların kaçırılması. - Gizli esir kampları kurulması. - Sadece çocukların bulunduğu gizli cezaevleri. - Felluce ve Tel Afer katliamları. - Kitle imha silahları kullanmak.. - Utanmadan her yıl insan hakları raporları yayınlamak. - Kaçırılan kişilere adalet, yargılama ve avukat hakkı vermemek. - Dünyanın bir çok ülkesinden kaçırılan kişilerin hiçbir yasal hak tanımaksızın ABD askeri mahkemelerinde idama mahkum edilmesi. - Son Hadisa katliamı ve ortaya çıkarılamamış nice katliam.... Bunların hiç biri sorgulanmadı, unutturulmaya çalışılıyor. Unutacak mıyız? Elbette Hayır! Her fırsatta hatırlatmaya devam edeceğiz. Şimdi savaş hukukuna ilişkin yeni ABD doktrinine göre bir dünya oluşacak. Bireysel güvenliğin ve özgürlüklerin yok edildiği, temel hakların ortadan kaldırıldığı bir dünya... Dikkatle ve özenle bakın; Nereye sürükleniyoruz! Önleyici saldırı, devlet terörü, yargısız infaz gibi kavramların meşrulaşması gibi, insan ırkını tehdit eden gelişmelerle yüzleşeceğiz. İbrahim Karagül-Yeni Şafak 7 Haziran 2006 Quote Share this post Link to post Share on other sites